Evet, gerçekten de; olmaz kardeşim, olmaz!
Ekrem Şama geçen gün (29.05.2017) Millî Gazete’mizdeki köşesinde “Olmaz kardeşim olmaz!” başlıklı bir yazı yazdı ve bence de önemli hatırlatmalar yaptı...
Kendisini tanırsınız ama ben daha iyi tanıdığımı zannediyorum...
Şöyle ki; kendisi “Mali Müşavirdir” ve Refah Partisi döneminde Mali İşlerden Sorumlu İstanbul İl Başkan Yardımcısı idi; Recep Tayyip Erdoğan da İl Başkanı! O dönemde birkaç yıl il yönetiminde bulunduğum için her ikisini de daha yakından tanıma fırsatı buldum...
Evet, o dönemdeki “RP İl Muhasibi” olarak, o zamanki “İl Başkanımız” ile çok özel çalışmaların içinde bulunan Ekrem Kardeşimiz, bu birikim ve yakın çalışma geşmişine istinaden, “15 yıldır ülkeyi yöneten partinin liderine” samimi bir şekilde seslenmekte ve “Olmaz kardeşim olmaz!” hatırlatmalarını yapmakta…
Hani derler ya; ‘altına imzamı atarım’ denecek bir yazı olmuş, Ekrem Kardeşin yazısı.
Aynen öyle bir yazı olduğu için bir kere daha hatırlamanızı istedim; elbette bu samimi ve kardeşane uyarıların dikkate alınması dua ve dileklerimle birlikte…
***
İşte bu yazıdaki bazı önemli uyarıları bir kere daha hatırlayıp ilgili kişi ve kişilere tekrar hatırlatmış olalım: ‘Eski borçlar ve faizleri seni zorluyor, yeni borç bulamıyorsun ki, sistemi çeviresin. Başta IMF olmak üzere kimseler maddi teminat almadan yeni borç vermiyor. Uçan kuştan medet umar hale geldin... / En baştan, “vahşi kapitalist” sistemi tercih ettiğini açıkladın. Borca ve sıcak paraya dayalı kalkınmayı hedefledin. Faizli sistemi çağın realitesi kabul ettin... / Çıkmaza girdin... / Faizsiz bir sistem arayışına girdiğinde çoktan tuzağa düşmüştün ve geç olmuştu... /
Olmaz kardeşim, olmaz!
Eline geçen yatırım fırsatlarını hizmet, tüketim, yapı, hafriyat ve betona dayalı yatırımlara harcadın. Üretim sektörünü ihmal ettin. İstihdam için, büyümek için, ihracatı artırmak için, milli geliri arttırmak için, üretim yapmak gerektiğini anlayamadın... / Sanayi ölü durumda. İşsizlik tavan yapmış… /
Olmaz kardeşim, olmaz!
Üretimden çıkardığın devleti beton yatırımlarına soktun. Bu durum kalkınmanın olması değil, sanayiin ölmesi demekti. Ve öldü... Tarım ve hayvancılıkta nerelere geriledik… / Serveti, israfı, tüketimi teşvik etmek yerine, emeği, üretimi, kaliteyi ve miktarı teşvik etmen gerektiği ta baştan beri söylendiği halde yapmadın... Tarlalar bomboş kaldı. Temel gıda maddeleri olan, başta buğday, arpa, hububat, bakliyat gibi ürünleri dışarıdan getirtiyorsun... Onlarca milyar dolar gıda maddeleri ithalatına gidiyor... / Et ürünlerinin fiyatı arttıkça, dışarıdan neyle beslendiği, nasıl üretildiği şüphelerden ari olmayan et veya canlı hayvan ithalatı yapmayı çare zannettin... (…) hayvancığı desteklemedin... / Anadolu’da meralar boşaldı. Ahırlar ıssız kaldı. Tarım ve hayvancılığa dayalı sanayi yerle bir oldu... /
Olmaz kardeşim, olmaz!
Bu saydığımız ve başka yanlışlar yüzünden dehşete düşüren bir iç göç yaşanıyor. Türkiye’nin gıda üreticisi olan Anadolu insanı köylerini, mahallelerini, şehirlerini boşaltıyor... / Hâlâ yanlışa devam ediyorsun. Ekonomi, sanayi, şehirleşme, üretim, tarım, hayvancılık politikalarını düzeltmeden olmaz... / Borcu borçla çevirmeye çalışman bir yere kadar... / Faizin tahribatını gör artık... / Lütfen kardeşim, yanlışlardan dön! Ülkeni de, kendini de, halkını da soktuğun çıkmazlardan kurtar! Bu politika ile kurtuluş olmaz! /
Olmaz kardeşim, olmaz!
***
Evet, bu vesileyle bu köşede yayımlanan yüzlerce değil binlerce benzer yazının da var olduğunu bir kere daha hatırlatmış olayım; bundan önceki yazımın başlığı ile birlikte:
“Teşhis ve Tedavi; Faizsiz ve Vergisiz Ekonomi”.
Ne dersiniz; KUR’AN Ayı RAMAZAN bereketiyle de bu hatırlatmalar etkili olur da uyanması gerekenler uyanır mı?!.
Aksi halde…