Kore’de “Adil Ekonomik Düzen” doktora tezi
Bugün, dün “Karşılıksız para soygunu bitiyor mu?” başlığı altında başladığım konuya devam etmeyi planlıyor, “para ile ilgili çare ve çözümleri” yazmayı düşünüyordum ama araya yine “farklı birkaç konu” girdi, müsaadenizle önce onlar üzerinde duralım... Sözüm söz; “PARA” meselesinin (‘musibetinin’ mi demeli) devamını çözümleriyle birlikte yazacağım, inşaallah... Günlük görevlerimizin başta geleni “yazarlık” olunca ve yazar olmak için “okumak” gerekince, her güne “günlük okuma, dinleme, araştırma ve çalışmalarla” başlıyor, gün boyu bunu devam ettirmeye gayret ediyoruz… Okumaya sağdan-soldan-ortadan birkaç “gazete” ve “site” ile başlıyorum… Okumalara sağdan (‘muhafazakar medya’ mı demeliydim) başlıyorum… Nadir de olsa, artık onlar da “kral çıplak” diyebiliyorlar… Aslında sağ/muhafazakar medyanın neredeyse tamamı “dikensiz gül bahçesi” hâline getirilmiş durumda; mesela Star’daki son diken Mehmet Altan da geçen gün gitti!.. Geriye (biraz da kadir kıymet bilesiniz diye hatırlatıyorum) ne/kim kaldı: MİLLÎ GAZETE…
Günün sürprizi uzaklardan gelmiş; Güney Kore’den!.. ESAM Genel Sekreteri Prof. Dr. Arif Ersoy arkadaşım, bizleri farklı şekillerde sevindiren bir mesaj/haber göndermiş: “Güney Kore’de ‘ADİL EKONOMİK DÜZEN’ ile ilgili hazırlanıp kabul edilmiş bir ‘doktora tezini’ ekte gönderiyorum...” Tez İngilizce yazılmış; bilahare detaylı bilgi yazarım, bu günlük sadece isim bilgilerini sunuyorum: “AN ALTERNATİVE ECOMOMİC SYSTEM TO CAPITALISM AND COMMUNISM: JUST ECONOMIC SYSTEM / Cezmi BELLİSOY / KOREA UNIVERSITY / Feb. 2010 (Kaynaklarda ağırlıklı olarak bendenizin ve Üstadım Süleyman Karagülle’nin 2004-2009 yılları arasındaki çalışmalarımız zikredilmiş.)
Günlük okuma ve araştırmalarımdan söz ediyordum… İkisine bakalım…
BİRİNCİSİ: İbrahim Öztürk (Zaman), başlıkta “Genel denge yetmez, bütüncül denge!” diyor; aynen katılıyorum. Bizim “Adil (Ekonomik) Düzen Çalışmaları” da ana hedef olarak bunu seçmiştir. Nitekim Süleyman Akdemir arkadaşımızın iki kitap (birincisi İşaret yayınevi, ikincisi İz yayıncılık) olarak yayımlanan “doktora çalışması” da “SOSYAL DENGE I ve II” isimlerini ihtiva etmekte. Hattâ bir ara “Adil Düzen” yerine “Denge Düzeni” ismi üzerinde durulmuştu. Neyse, biz İbrahim Öztürk’ün bugün dediklerine bakalım: Bencilliğin tapınağına mahpus olan Batılı(laşmış) birey, aileye, akrabaya, o da ne kelime, kendi evladına bile katlanamaz hale geldi. Hem çevre hem de ciddi bir demografik felaket kapıda. Batı medeniyeti artık bavulları topluyor. Hepimiz çok acı çekeceğiz. Peki yerine ne koyacağız? (Elbette “Adil Ekonomik Düzen” koyacağız, Koreliler bile öyle diyor!) Alternatif göstermeden diğerini yerin dibine sokmak boşa kürek çekmektir. Zaten ömrüm Batılı kitapları okuyarak geçiyor. Şu sıralar Sezai Karakoç’un “İslam Toplumu’nun Ekonomik Strüktürü” adlı ince hacimli dev eserini, beşinci kez okuyorum. Aynı şekilde bilge insan muhterem Fethullah Gülen’in “Enginliğiyle Bizim Dünyamız: İktisadi Mülahazalar” adlı eserini okuyorum. (İbrahim kardeş; geriye ne kaldı, bizim 40 bin sayfalık “Adil (Ekonomik) Düzen Çalışmaları”, onlara da sıra gelir inşaallah…) / Okumalarımdan anladığım şu; iktisadın çıkarcılık ve hazlar tarafından yönetilen genel dengesi yetersiz. Bize daha kapsamlı bütüncül bir denge lazım. Ekonomide, toplumda, siyasette. Hayatın her alanında. Öyle inanıyorum ve buna tarihten de çokça mesnet buluyorum ki, insanlığın kurtuluşu, İslam gibi iki kanatlı bir hayat, bir denge medeniyetinde…” Makalenin tamamını okumanızı tavsiye ederim.
İKİNCİSİ: Ali Bulaç, “Gizlemeye, tevil etmeye gerek yok. Mısır başta olmak üzere bir bir eski otokrat yönetimlerin yerine geçmekte olan Müslüman Kardeşler de, bıkmadan usanmadan onlara yol gösteren, nasıl ve hangi siyasi zeminde anayasa yapacakları konusunda “ilköğretim müfredat seviyesi”nde ders veren Türkiye’nin “laik başöğretmen” tavrından, kibrinden hiç mutlu değiller...” diyor. Ve şöyle bitiriyor: “Şimdi sormamız gereken sorular var: Ne oldu da Türkiye, daha bir sene önce Suriye ve Irak’la ortak bakanlar kurulu kuruyorken; Şamgen vizesiyle neredeyse nüfus cüzdanını gösterip Trabzon’dan kalkan bir insan Tebriz’den Bağdat’a, Şam’dan Amman’a serbestçe gidebilecekken, şimdi güney ve doğu sınırlarımız kapandı; üç ana ülke (İran, Suriye, Irak) ile çatışma noktasına geldik? Lübnan’a veda ediyoruz. Mısır bize soğuk, Cezayir “uzakta kal sevgilim”, Tunus ve Fas “gölge etme başka ihsan istemem” diyor? Evet, ne oldu da neredeyse bölgenin tamamında bundan 10 sene öncesine döndük?” Ne diyordum: Kör-sağır-dilsizler “görüp duyamazlar”, görüp duyamayınca “konuşamazlar” ve helâk olup giderler…