Millî Gazete ve diğerleri
MİLLÎ GAZETE başta olmak üzere, sömürü sermayesinin emrinde veya güdümünde olmayan sayılı birkaç mütevazi gazete ve medya kuruluşu dışında, diğerlerinin tamamı her şeyden önce “millî” değil, “manevi ve ahlaki değerlerimize saygılı” değiller, dedik... Aksine, bütün değerlerimizi tahrip etmek için gece gündüz durmadan çok yönlü zararlı yayın yapıyorlar, dedik… Bunun böyle olduğuna dair sadece “benim/bizim” değil, bizzat “onların/kendilerinin” yazdığı itiraf mahiyetindeki önemli bazı değerlendirme örnekleri vereceğimizi söyledik… Bugün, sizleri bu örneklerden birkaçıyla baş başa bırakıyorum…
“GAZETECİLİĞİN NERESİNDEYİZ?..” Hıncal Uluç bir yazınnda (Sabah, 17.2.2011) bu soruyu soruyor ve diyor ki: “Uygar dünyada kişi başına en az gazete alınan ülkelerden biriyiz. Hep örnek veriyorum. Nüfusu 500 bin olan Göteborg’da, Göteborg Morgen Post’un tirajı 500 bin. Nüfusu, günlük gelip giden en az bir milyonu da saymayın ki, asıl gazete alıcısı da onlardır, 12 milyon olan İstanbul’da, 500 bin tirajlı gazete yok. / Ülke nüfusu bizden az biraz fazla Japonya’da, tirajı 10 milyonun üzerinde 5 gazete var. / Neden?..”
“YALAN”, Ahmet Altan’ın yazdığı bir yazısının başlığı. Ahmet Altan aslında Hıncal Uluç’un sorduğu sorunun cevabını veriyor ve medyamızın bu hallerde olmasının önemli sebeplerinden sadece birini hatırlatıyor: Yalan, çarpıtma, gerçekleri saptırma, üçkâğıtçılık vs… Durumu şöyle özetliyor: “Başka konularda dökülüyorlar ama bizim medya yalan, çarpıtma, gerçekleri başka biçimlere sokma konusunda çok maharetli. Sokaklarda rastlanan üçkâğıtçılar gibi kâğıtları el çabukluğuyla karıştırıveriyorlar…”
“MEDYAMIZA CEHALET HAKİM!” Bu notları kaleme aldığım gün (18.02.2011), Habertürk televizyonunun “Medya Kritik” programını izliyorum... Ahmet Tezcan, Habertürk yazarı Murat Bardakçı’ya soruyor; “Medyamızdaki okur-yazar yani araştırma-bilgi edinme yüzdesi ne kadar?” Cevap: “Medyamıza büyük bir cehalet hakim!..” Ardından, üç konuşmacı karşılıklı olarak “medyamızdaki cehalet örneklerini” sıraladılar da sıraladılar…
HEPSİ AYNI… Medyamızın bir yönü böyle. Ya diğer yönü nasıl? Onu da başka bir yazar yazıyor. “Sonunda hepimiz Aydın Doğan (medyası gibi) mı olacağız?” diye soruyor, gazeteciler.com sitesi yazarlarından Cenk Açık, hem de yazısının başlığında. Ve devam ediyor: “Medya tuhaf bir şekilde tek tipleşiyor, farkında mısınız? Gazeteler, TV’ler, internet siteleri, neredeyse bir insanın iki elinin ürünü gibiler./ Sizi bilmem ama ben bir mesele olduğunda filan gazete veyahut falan köşe yazarı bu olayla ilgili farklı bir şey söyleyecektir beklentisine giremiyorum. İlk bakışta medyada ‘AK Parti yandaşı’ veyahut ‘CHP yandaşı’ gibi bir ayrım varmış hissine kapılıyoruz. Ama ülke meseleleri masaya geldiğinde, işin rengi değişiyor. Görüyoruz ki siyasi particilikle kendini gösteren farklılaşma, ciddi konularda birden bire ortadan kalkıyor, tek elden yönetildiği hissini veren bir medyayla karşı karşıya kalıyoruz.../ Türkiye’de yakın zamana kadar hakim medyayı teşkil eden yayın organlarına alternatif olarak oluşturulan “yeni medya” da, giderek, mücadele ettiği eski medyaya benziyor. Hiçbirinin hedefi herhangi bir sorunu çözmek, bir fikir üretmek, bir yol göstermek değil. Taraftar mantığıyla hareket edip "rakip"le mücadeleye girişince, birbirlerine benzemeleri kaçınılmaz oluyor. Farkında mısınız bilmiyorum ama hepimiz Aydın Doğanlaşıyor veya Ertuğrul Özkökleşiyoruz.../ Beni asıl endişeye sevk eden husus ise, “yeni medya”nın ahlakının eski medyanın düzeyine hızla düşmesi. Ahlaki sorumluluk da, namuslu gazetecilik de, hak hukuk gözeten yayın anlayışı da ezilip geçiliyor. Alternatif olarak kurulan medya, rakiplerinin düzeyine inmemek için bir çaba içerisinde değil.../ Değerleri aşınmış bir medya etki sahibi olamaz...”
Bütün bunları “ben/biz” değil, bizzat “onlar” yani “kendileri” yazıp söylüyor… Millî olmayan medyaya karşılık yapılması gerekenler var… Millî medyanın, MİLLÎ GAZETE’nin önemini anlayalım, kıymetini kavrayalım, Millî Görüşçüler olarak var olan medya varlıklarımızın daha da gelişip büyümesi için bütün gücümüzle çalışalım... Nasıl?... Millî Gazete’mizin Genel Yayın Yönetmenliği görevini yüklenen Mustafa Kurdaş’ın, konu ile ilgili ilk yazısında dediği gibi: “İlk günkü inanç ve heyecanla!..” Daima ve her zaman…