Bayram’da üç kurban…
Reşat Nuri EROL
Kurban Bayramı’nda Somali’ye iki kurban gönderdiğinin malum gerekçelerini sıralarken beyan ettiği ifadeleri yazacak değilim; sadece emekli bir adamın bir aylık maaşının tamamını iki kurban kesilmek üzere Somali’ye gönderdiğini belirtmekle iktifa edeyim…
Oysa kendisi, fakirliğine rağmen, bildim bileli hiçbir Kurban Bayramı’nda sekiz evlatlı evini kurbansız bırakmamıştı. Bu bağışı yapan adam Babamdı ve Somali’ye iki kurban parası gönderdiğini duyunca, birlikte geçirdiğimiz altmış yılı, zaman zaman yaşadığımız yoklukları, buna rağmen eksiksiz kestiğimiz kurbanları düşünmeye başladım… Demek ki yoksulun hâlinden yoksul daha iyi anlayabiliyor; anlıyor ve gücü nisbetinde gereğini yapıyor… Burada detaylarını anlatamayacağım geçmişte yaşadıklarımızın ve düşüncelerimin etkisiyle harekete geçtim… Bir iki ufak alacağımı tahsil ettim, çocuklarıma, ‘üzerini de siz tamamlayın’ diyerek rica ettim… Bayramın birinci günü öğleden sonra kurban pazarına yöneldiler, Annem de dayanamadı, o da onlarla birlikte gitti… Akşam olmadan kurbanımız kesilmiş, ilk lokmalar yenmişti bile…
Bayram günlerinde daha başka şeyler de oldu, onların bir kısmını “Kurban Bayramı’nın ardından” başlıklı yazımda (10 Kasım 2011) anlattım… Anlatmadığım en önemli şey, Bayram sonrası ayrılış anımızda Babamın gözyaşları arasında, içinde ‘Hakkınızı helal edin!’ cümlesi de olan ifadelerini düşündükçe, ne yaptığımızı daha iyi idrak ettim…
Hâlâ düşünüyorum… Ne hakkı?!. Kimin hakkını kime helal edecekmişiz ki?!.
İki artı bir, yani Bayramda toplam üç kurbanın kısa ve öz hikayesi böyle…
Emekli bir adamın Somali’ye gönderdiği iki kurbanın kısa hikâyesi…
***
Türkiye Somali’ye yardımlarda bulundu ama bu yardımların geçici sayılması gereken kıtlıkla sınırlı olmaması gerektiği apaçık ortada... Somali denen ülkenin ve Afrika kıtası başta olmak üzere dünyanın diğer yerlerindeki benzer ülkelerin ana sorunlarının çözümü için destek olunması gerektiği de çok iyi biliniyor... Batılı bir vahşi kapitalist gözüyle bakarsanız, bu ilginin ve her türlü yardımların bir taraftan siyasi, diğer taraftan sömürü amaçlı olduğunu düşünebilirsiniz... Somali başta olmak üzere, benzer ülkelere gösterilen bu ilginin, zamanla çok yönlü siyasi ve sosyal sonuçlarının da olacağı elbette inkâr edilemez...
Müslüman veya en azından insan olarak burada düşünmemiz gereken şudur:
- Bizim asıl amacımız siyasi midir, yoksa insani duygularımız gerçek sebep, siyasi ve çok yönlü sosyal sonuçlar bunun hesaplanmayan ama doğal bir sonucu mudur?..
Düşünelim ve üzerinde biraz duralım bakalım…
Bugünkü Türkiye ne durumda, hangi düşünce ve anlayışların etkisinde?
- Batı merkezli, tamamen vahşi faizli kapitalizm kaynaklı, sadece maddi çıkarlar ve sömürü üzerine inşa edilmiş bir düşünce ile anlayış bir tarafta…
- “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” yani ‘Müslüman değildir’ diyen düşünce, anlayış ve inanç diğer tarafta…
Nitekim, Babam televizyonda her gün Somali ve diğer Afrika ülkelerindeki açlık haberlerini izledikçe, Somali’ye iki kurban göndermeye karar vermiş…
Soruyorum: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözünü faizci zalim kapitalizm anlayış ve uygulamalarının içine nasıl yerleştirebilirsiniz?..
Somali’de Batı ile entegre bir iktidar var… Güçlü İslâmî muhalefet ve onların mücadelesi de var... İslâmî muhalefetleri bastırmak için “Somali’de açlık var, diğer Afrika ülkelerinde bilmem ne var” diye; Türkiye Batı dünyasına yani faizci ve sömürücü zalim kapitalizm düzenine taşeronluk yapmaya kalkışmasın… NATO ve benzeri zulüm şemsiyeleri altında Çevik Bir diye birini nasıl ihraç ettiyse, şimdi de benzerlerini ihraç etmeye kalkışmasın; ihraç edecekse “Adil (Ekonomik) Düzen” ihraç etsin… Ama Türkiye her şeyden önce kendi topraklarına “Adil (Ekonomik) Düzen” getirsin…