DEPREM(1): Teşhis var, ‘tam tedavi’ hiç yok!
Reşat Nuri EROL
Ülkemizdeki her depremde sadece binalar yıkılmıyor, sadece insanlarımız ölmüyor; ülkemizdeki her depremde, var olan “faizli zalim devlet düzeni” biraz daha yıkılıyor, mukadder ölümüne biraz daha yaklaşıyor… “Faiz, zalim, devlet, düzen” kelimelerinin geçtiği tırnak içindeki ifadeyi, “DEPREM!” ana başlığı altında birkaç yazı ile ayrıca açıklayacağım… Önce, kısmen de olsa “teşhis” konusunda bizim gibi düşünen ama “TAM TEDAVİ” yani “Adil (Ekonomik) Düzen” konusunda bocalayan birkaç yazardan örnekler.
Prof. Dr. Osman Can, Star’daki (26 Ekim 2011) köşesinde, yazı başlığından da anlaşılacağı üzere, “VAN DEPREMİ ve Türkiye’nin normal’i” üzerinde duruyor ve diyor ki: “Depremin yarattığı insani yıkımlar o ülkedeki siyasal sistemler hakkında veriler sunuyor.../ Bir yandan karar ve yasa gücünün doğayla ilişkisi hakkında, diğer yandan bu ilişkinin sonuçları ve muhtemel nedenleri hakkında fikir veriyor.../ Örtülü cinayet ruhsatı / 1980 darbesinden sonra bir yerel yönetim birimi “fay hattının bulunduğu yerden 100 km kuzeye taşınmasına” dair karar almıştı.../ Normallik ve Andımız / Gerek Marmara, gerekse Van depreminde yaşanan yıkımlar, aynı zamanda demokratik meşruiyete sahip olmayan cari siyasal rejimin meşruiyet açığını kapatma ihtiyacına “olumlu” cevap veren toplumsal aktörlerin farklı dinamiklerle girdiği ilişkinin bir yansıması ve sonucudur...” (Yazının tamamını dikkatlice okumanızı tavsiye ederim. RNE)
Prof. Dr. A. Turan Alkan, “Deprem şikesi” başlıklı yazısında meselenin tam da bamteline dokunuyor: “Deprem öldürmüyor; akılsızlık, ihmâl, inşaat sektöründe yüksek kâr hırsı, bilgisizlik, vurdumduymazlık (yani “zalim düzen” RNE) öldürüyor...” Sonra bir çözüm önerisi getiriyor: “Eski-yeni demeden, istisnâsız her bina için bir inşaat hüviyet kartı ve sicili düzenlesek” diyor... Sonra binaya bir plaket çaksak ve plaketin altına şöyle yazsak diyor: “Bu binayı bu insanlar, filan tarihler aralığında teknik bilgi ve tecrübeleriyle inşa edip tamamladılar. Bu plakette adı geçen kişi ve kurumlar, binanın sağlığından ortaklaşa sorumludur ve garanti ettikleri tarihler içinde meydana gelen her türlü deprem, sel ve yangından doğacak zarardan ve tazmininden, görevleri çerçevesinde sorumlu tutulurlar.” “Marmara depreminde yüzlerce, binlerce bina yıkıldı; 20 bine yakın insan öldü; aklınızda Veli Göçer’den başka teknik sorumluluk yüzünden ceza görmüş kim var?” diyor… “Devlet bu gibi büyük felâketler ertesinde hesap defterini açmak, sorumluları hesaba çağırmak yerine, “Bir kazâdır oldu; şimdi milli birlik ve beraberlik zamanıdır; elbirliği ile yaraları saracağız; zarar gören vatandaşı mağdur etmeyeceğiz” yaklaşımını tekrarlayarak gerçek sorumluları gizliyor, görünmez hale getirip hedef şaşırtıyor. Sorarım; dağ başındaki samanlıktan bahçedeki kümese kadar her bina için bu uygulamayı ciddiyetle takib etsek ne olur? Ben söyleyeyim: Ortalık birbirine girer; siyasetçilere, mahalli yönetimlere karşı ağır politik baskı oluşur; vatandaş feryad eder, teknik adamlar sızlanır, odalar harekete geçer, uygulama rayından çıkarılır ve unutulur. Şu kadarcık çareyi, politikacılar benden iyi bilirler elbet. Niçin uygulamazlar?”
Hüseyin Gülerce, “Van ve Erciş’i vuran deprem, müminler açısından İlahî bir ikazdır. O’ndan habersiz hiçbir şey olmuyor. Kıtaları kaydıran da O, fay hatlarında enerji biriktiren de O. Tabiata kanunları koyan da O. Kanunları bir kenara koyup, mucizeleri yapan da O. Bu bizim inancımız. O zaman, koskoca bir depremin zamanlamasına kafa yormamız gerekmez mi? İlahi ikaz, Allahualem, bizim kardeşliğimizle ilgili. Çünkü bu topraklarda ısrarla ve haince bir Türk-Kürt çatışması ile kardeşliğimiz, birliğimiz, dirliğimiz hedef alındı. Gönüllerimizi bir arada tutan sadece inancımız, ortak değerlerimiz kaldı. O değerlerden kopartılan yeni nesiller eliyle sağlam zeminlerden, çürük zeminlere çekiliyoruz...” diyor.
Mehmet Kamış, (Zaman, 26.10.2011) “Van depremi bizi sarstı, salladı, ümit ediyoruz ki kendimize getirsin. Artık zaman; şebekenin arkasındakilerle önündekileri birbirine karıştırmadan bu meseleyi çözme zamanıdır.” diyor.
Evet, ‘teşhisler’ kısmen doğru ama ‘tedaviler’ yok derecesinde eksik... (Devamı var)