İslâm, İslâm ekonomisi, siyaset, sistem…
Reşat Nuri EROL
Aslında bu konuyu “şimdilik” sadece bir yazı daha yazıp kapatmayı planlamıştım ama “İslâm, İslâm ekonomisi, siyaset, sistem, düzen... vs” kavramlarının geçtiği yazıyı görünce yine tahrik oldum! Hele bir de “hayal” veya “ütopya” demeleri yok mu?!. Neymiş; “sistem tutkusunun Müslüman zihni siyasi bir ütopyacılığa hapsetmesi” imiş!!!
İşte o zaman daha çok tahrik oluyor ve böyle diyenlerin dediklerini adeta “Allah yok, Kur’an yok, namaz yok, zekât yok, İslâm/barış yok, şeriat/hukuk yok, Medine Sözleşmesi (anayasası) yok, Asrı Saadet yok, peygamberler sistemi ve onların örnek mücadeleleri yok, hak yok, adalet yok, yani “Adil (Ekonomik) Düzen” yok… vs” gibi anlıyorum!.. Bunlar yoksa geriye ne kalıyor; ateizm, bâtıl, savaş, katliam, sömürü, zulüm ve “vahşi, kan emici vampir faizci zalim düzen” vs vs!.. Dünyada sadece bunlar mı var?!.
Yani… Onların anlayışına göre…
Dünyada “iyi, güzel, doğru, helal, hak, adalet” diye bir şey yok…
Sadece “kötü, çirkin, yanlış, haram, bâtıl, zulüm” var…
Hiç böyle bir dünya ve böyle bir “dünya düzeni” olur mu?!. Bence, böyle düşünmek ve hele hele buna inanmak, “Allah, Kur’an, hak, hukuk, din/düzen yok” demekle eşdeğerdir.
***
Sadece “yazı” değil, yazının yazılmasına vesile olan yazıdaki “soru” da benim için son derece tahrik edici! Bu konu ve kavramların “benim/bizim ve ana meselem/iz” olduğunu dikkatli okuyucularım çok iyi bilir; işte bundan dolayı tahrik oluyorum…
Soru şöyle: “İslamcılık’taki ikinci ve daha da büyük problem, sistem tutkusunun Müslüman zihni siyasi bir ütopyacılığa hapsetmesi, iman, ahlak ve kültür gibi kritik meseleleri atlamasıdır. Mesela, son 20-30 yılda “İslam ekonomisi”nin nasıl olacağına dair binlerce sayfa teori üretilmiştir. Ama “serbest ekonomi içinde Müslüman bireyin para kazanma ve kullanma ahlâkı” üzerine çok az kafa yorulmuştur.”
O soruya karşılık benim şöyle bir sorum olacak: Bu tür soruları soranlar, “faizci zalim sömürü düzeninde” iman, ahlâk, kültür ve özellikle de “serbest ekonomi içinde Müslüman bireyin para kazanma ve kullanma ahlâkı”nın nasıl çözülebildiğini anlatabiliyorlar mı?!. Çözebiliyor ve anlatabiliyorlarsa; buyursunlar çözsünler ve anlatsınlar da biz de öğrenelim…
Bir de “hayal ve ütopya meselesi” var... Malum olduğu üzere her şey önce “hayal” veya “ütopya” ile başlar ve herhangi bir hayal/ütopya gerçekleştikten sonra insanlar yeni hayallerin peşine takılır... Bütün insanlık tarihi ve insanlığın gelişimi, sürekli olarak yeni sistem, düzen ve medeniyetlerin inşası bunun üzerine bina edilmiş değil midir?..
Hayret edilecek şey şudur: Bu düşünce ve soru sahipleri, sanki bizim yaşadığımız dünyada değil de, bambaşka bir dünyada yaşıyor ve insanlık tarihini, özellikle ulu’l-azm (azimet sahibi) ve medeniyet kurucusu peygamberlerin mücadelelerini bilmiyor gibiler…
***
Sorunun muhatabı yine Hayrettin Karaman Hoca ve o “İslamcılık, siyaset ve ahlak” başlıklı yazısında (Y.Şafak, 7.10.2011) gerekli cevapları vermiş; okumanızı tavsiye ederim…
Hayrettin Hoca’nın soruya verdiği cevaptaki birkaç cümlesi aynen şöyle: “İslamcılığın Müslüman zihni siyasi bir ütopyacılığa hapsetmesi” iddiası/tespiti tamamen zihinsel bir kurgudur. Bu cümledeki “İslamcılık”, “Müslüman zihni”, “hapsetme”, “ütopya” kavramları muğlak, tutarsız ve genel geçerlikten uzaktır…/ Bütün İslamcılarda ortak olan hedef, İslam’ı iman, ibadet, ahlak ve düzen olarak (din ve medeniyet olarak) çağın idrakine sunmak, bütün dünyaya ideal ve örnek olarak takdim ve teklif etmektir…/ Şartlar gerçekleştiğinde siyasi sistemin de islâmîleşmesi neden ütopya oluyor; bunu da anlayamadım!../ İslâmî devlet aslında yok mudur, hiç olmamış mıdır? En azından Hz. Peygamber ve Raşid Halifeler devri devleti İslâmî değil midir?..”
Bitmedi, devam edeceğim…