Batı çıkmazda… İnsanlık çıkmazda…
Reşat Nuri EROL
Bugün size bir hikâye anlatacağım ama sakın ola ‘bu hikâye bizim hikâyemiz değil, bu hikâye başkalarının hikâyesi’ diyerek üstünkörü dinlemeyin, öylesine okumayın; çünkü anlattığım aslında sizin hikâyeniz, bizim hikâyemiz, insanlığın hikâyesi…
Hep söylüyor, hep yazıyor, ısrarla hatırlatıyor ve diyoruz ki: Dinî, ilmî, iktisadî, siyasî ve sosyal bakımdan insanlık çıkmazdadır… Biz buna kısaca “Sosyal Tufan” diyoruz…
Hayrettin Karaman Hoca, bugünkü (6.10.2011) “Batı ve İslâmî maksatlar” başlıklı yazısını, şu iddianın cevabına tahsis etmiş: “Aynı sebeple, İslâmcılık, İslâmî ilkelerin bazen gayrimüslimler eliyle de hayata geçirilebildiğini görmez. Mesela İmam Şatibi’nin saydığı “şeriatın beş maksadı”nın (dinin, canın, malın, aklın ve neslin korunması) bugün Batılı demokratik ülkelerde pekâlâ sağlandığını es geçer.” Hayrettin Hoca, “Batı İslâm’ın istediği mana ve mahiyette “din, hayat, akıl, mal ve nesil” şeklinde sıralanan “dinin maksatlarını” gerçekleştirmiş değildir.” diyor. Detaylarını yazıyor, oradan okursunuz…
Önemli olan şudur: Batı’da ve bütün dünyada “din, hayat, akıl, mal ve nesil” kısmen veya tamamen korunamadığına göre; Batı çıkmazdadır, insanlık çıkmazdadır…
***
Batı dünyasındaki ve bütün insanlıktaki bu çıkmazın pek çok sebepleri vardır.
Batı “ekseriyet demokrasisi” ile “lâiklik anlayışı” çelişki hâlindedir.
Batı “ekseriyet demokrasisi” ile “ordu/asker” çelişki içindedir.
“Ekseriyet demokrasisi” ile “yargı bağımsızlığı” çelişkidedir.
“Ekseriyet demokrasisi” ile “üniversiteler” çelişkidedir.
Buna benzer daha onlarca, yüzlerce çelişki vardır.
Herkes hayatının dinî, ilmî, iktisadî, siyasî ve sosyal alanlarında geçmişte yaşadığı veya hâlen yaşamakta olduğu çelişkileri hatırlarsa, durumun ne kadar vahim olduğunu kavrayacak, bunların “Sosyal Tufan” seviyesinde olduğunu anlayacaktır.
Oysa…
Hayat çelişkiyi taşımaz, taşıyamaz...
İşte bundan dolayı Batı ve bütün insanlık çıkmazdadır...
***
Ekonomik bakımdan da insanlık çıkmazdadır.
Faizli ekonomide tam istihdamdan sonra gelen faiz gelirlerine harcanacak yer bulunamaz. Yeni para basılamaz. Halk borçlanır, sermaye alacaklı hâle gelir. Bu alacağın sermayeye bir yararı yoktur, çünkü borçlular da borcunu ödeyemez halde olduklarından alacakların mânâsı kalmaz. Sistem tamamen tıkanır, işsizlik başlar, enflasyon olur...
Tarımda tarlalar ekilmez olur, borçlanma ve aşırı ithalatla bir müddet vaziyet idare edilir, ama sonra öyle bir dönem gelir ki, işte o zaman asıl açlık başlar...
İnsanlık, Batı, Türkiye işte bu çıkmazın eşiğindedir.
***
İnsanlık “Yeni Anayasa” ile bu çıkmazları aşmak istiyor…
Ne var ki “Yeni Anayasa”da nelerin yazılması gerektiği hususunda insanlık hiçbir şey bilmiyor. Denemelerle kendisine çözüm aramakta... Ancak yeni anayasaların önce bir yerlerde denenmesi gerekmekte... Kendi ülkelerinde deneyemiyorlar, çünkü riski büyük...
Bunu Türkiye’de denemek istiyorlar...
Tekel sömürü sermayesi bu amaçla bir anayasa hazırladı, şimdi Türkiye’de bunu denemek istiyor; yani Türkiye’yi deneme tahtası olarak kullanmak istiyor...
“Yeni Anayasa!.. Yeni Anayasa!..” dedikleri hikâye, Batı’nın denemek istediği, çoktan hazırlanmış anayasadır. Foyası ortaya çıkmasın diye önce şartlar hazırlanıyor, sonra da AK Parti onun şampiyonluğuna soyunuyor... Durum şimdilik bundan ibaret görünüyor…
Konu önemli, hikâye bizim hikâyemiz; bundan dolayı yazmaya devam edeceğim…