http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Mill_Gazete_Diyanet_Toplantisi_ve_bir_yazi/23219#.VMbUqv6sU3k
Millî Gazete, Diyanet Toplantısı ve bir yazı
MİLLÎ GAZETE’miz 43. yılına yeni bir hamle ile girdi; giriyor… Allah yeni hamlemizi nice hizmetlere vesile kılsın, hayırlı olsun… Kurulduğu 12 Ocak 1973 gününden itibaren, önce İzmir ve Ege Bölgesi temsilciliğinde sekiz yıl, son on yıllarda da yazar olarak hizmet etmeye gayret ettiğim gazetemize, özellikle bütün yönetici ve okuyucularımızın nezdinde, Cenab-ı Allah’tan daha nice yıllar ve başarılar niyaz ediyorum… Selam, sevgi, saygı ve de dua, dua, ile nice “hizmet ve hamle” yıllarına…
BİR HATIRLATMA DAHA: Edirne’de üç gün süren “İL MÜFTÜLERİ İSTİŞARE TOPLANTISI VE 7. BALKAN ÜLKELERİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANLARI TOPLANTISI” sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi... Balkan ülkelerinin Diyanet İşleri Başkanlarının, 81 İl Müftüsünün ve Diyanet İşleri Başkanlığının üst yönetiminin katıldığı değerlendirme oturumu da yapıldı… Bir Balkanlı (Kosovalı ve Bosnalı) olarak, bu toplantı ve çalışmaların hayırlara vesile olmasını diliyorum…
YAZI! Bir görüşe göre: İmparatorluğumuzu İngiltere yıktı, kendisi hâkim olmaya çalıştı... Osmanlılarla ilgimizin kesilmesi için bizi zorladılar... O günkü şartlarda kabul ettik... Şimdi Osmanlıcanın ötesinde bir hedefimiz olmalı... / BİZ DİYORUZ Kİ: Sömürü sermayesi “imparatorlukları” yıktı, kavmî (ulusal) devletler oluşturdu... Sonra onları da yıkarak “sermaye devletini” kurmak istedi... Bugün bu konudaki ümidini kesmiş, onun yerine başka bir hedef arıyor... / TÜRKİYE’NİN GÖREVİ Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltme değildir; Türkiye’nin görevi insanlığa “ADİL DÜZEN”i sunmaktır... Osmanlıca değil, yeniden ARAPÇA tedris eden MEDRESELER açılmalı, bugünkü ilimler Kur’an Arapçasına çevrilmeli, Kur’an ilimleri dünya dillerine Arapçadan çevrilmelidir...
Bir görüşe göre: Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmayı düşünen yoktur... / BİZ DİYORUZ Kİ: YERYÜZÜ yüze yakın DEVLETe, her devlet yüze yakın İLe, her il yüze yakın BUCAĞa ayrılacaktır... On devlet BİRLİK oluşturacaktır... Bir devlet diğer devlete hâkim olmayacaktır... Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltme yerine “ADİL DÜZEN’E GÖRE ÖRGÜTLENME” hedef alınmalıdır...
Bir görüşe göre: Başkalarını taklit ederek ileri gitmemiz mümkün değildir, canlanmamız için bizim katkımız olmalıdır... / BİZ DİYORUZ Kİ: Müspet ilmin ana kuralları şunlardır. Başkalarının söylediklerini siz kendiniz deneyeceksiniz ve göreceksiniz... Başkalarının söylediklerine inanmak müspet ilmin metodu değildir... Bir müçtehid başkasının içtihadı ile amel edemez, eğer icma yoksa her konuda kendisi içtihad yapmalıdır.
Bir görüşe göre: Bizi tarihimizden koparmak istediler... Biz bu saldırıya ilim ile cevap verebiliriz... / BİZ DİYORUZ Kİ: İslâmiyet’te ilim amel içindir... Batı da müspet ilmi uygulama ilmi olarak kabul etti... Bizim yapacağımız şey KUR’AN ARAPÇASINI öğrenmektir... Uygulamalı MATEMATİĞİ de öğrenmeliyiz.. Ondan sonra FIKHI yani projeleri üretmeli, Kur’an’ın emrettiği MUHASEBEYİ kurmalı ve öğrenmeliyiz...
Bir görüşe göre: Bu çatışma başkaları tarafından oluşturulabilir... Tedbir almak için halkın saygı gösterdiği kişilerden yararlanmak gerekir... / BİZ DİYORUZ Kİ: Halk belli kişilere olağanüstü özellikler yükler... Siz ona/onlara saldırsanız o/onlar daha da büyür ve taraftarlarını artırır... Bu sebeple bu tür kişilere çatmayacaksın, kötülerle değil “kötülükle” mücadele edeceksin... Failin kim olduğu önemli değil, “fiil” önemlidir... Paralel devleti oluşturan F. Gülen olsa bile ona değil yapılanlara çatılmalı, müsebbipler değil “failler” cezalandırılmalıdır...
Bir görüşe göre: Farklı din anlayışlarımız bizi çatıştırmamalıdır... / BİZ DİYORUZ Kİ: Müşriklerin putlarına hakaret edilmemelidir... İnsanların inançlarına saygı duyulmalıdır... İslâmiyet’te zorlama yoktur...
‘Dolar değil Türk Lirası kullanıyoruz’
Bu başlık aslında bir ekonomi haberinin başlığı ve bence çok ama çok önemli bir haber... Dikkatli okuyucularım bu konudaki yazılarımı/yorumlarımı hatırlayacaklardır; işte, sömürü sermayesine ve karşılığı olmayan dolara karşı yapılması gereken budur.
Haberin başlığından başlayalım. İran: DOLAR değil TÜRK LİRASI kullanıyoruz. / İran Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Gulamali Kamyab, ülkesinin artık yabancı ülkelerle ticari işlemlerinde dolar kullanmadığını açıkladı. Kamyab, “İran artık yabancı ülkelerle ticari ve mali işlemlerinde Türk Lirası, Çin Yuanı, Rus Rublesi ve Euro gibi diğer para birimlerini kullanıyor” dedi. / Tasnim Haber Ajansı’na konuşan Kemyab, ihracat ve ithalatta dolar yerine ticaret yapılan ülkelerin milli para birimlerinin kullanıldığını belirterek, “İran artık yabancı ülkelerle ticari ve mali işlemlerinde Türk Lirası, Çin Yuanı, Rus Rublesi, Güney Kore Wonu ve Avro gibi diğer para birimlerini kullanıyor” dedi. Kemyab, İran’ın bazı ülkelerle “DÖVİZ TAKAS ANLAŞMALARI” yapmayı planladığını da dile getirerek, söz konusu anlaşmaların İran ve diğer ülkeler arasındaki ticari ve ekonomik işlemleri kolaylaştıracağını ifade etti. / İran, en büyük ticari ortaklarından Çin ile yaptığı petrol ticaretinde 2012’den beri DOLAR yerine ÇİN YUANI kullanıyor. Diğer ticari ortaklarıyla da ticarette dolar kullanımından vazgeçme planları yapan İran’ın Petrol Bakanı Bicen Namdar Zengene, Eylül ayında Tahran’da düzenlenen İran-Rusya Ekonomik İşbirliği Konseyi 11. Toplantısı’nda, Rusya ile ticarette DOLAR yerine RİYAL ve RUBLE kullanmayı planladıklarını bildirmişti. TÜRKİYE ile İRAN arasında da millî para birimlerinin kullanılmasına ilişkin görüşmeler yapıldığı ve bu konuda olumlu gelişme kaydedildiği bildirilmişti. Türkiye 2014 yılında İran’a 4 milyar dolarlık ihracat yaptı. İran geçen sene Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 9. ülke oldu.
Bazı ekonomi haberleri ile ilgili sadece bilgileri ve rakamları vereceğim.
T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın 22 ARALIK 2014 tarihli basın duyurusu şöyle: 30.11.2014 Tarihi İtibarıyla Merkezi Yönetim Brüt Borç Stokuna İlişkin Basın Duyurusu / Merkezi yönetim brüt borç stoku 30.11.2014 tarihi itibarıyla 602,1 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. / Borç stokunun 413,5 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 188,6 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluşmaktadır. / Kamuoyuna duyurulur.
Kasım sonu itibariyle; 1) Uluslararası Yatırım Pozisyonumuz 438 milyar 77 milyon dolar açık vermiştir. 2) Yabancıların ülkemizdeki doğrudan yatırımları: 172 milyar 913 milyon dolardır. 3) Yabancıların ülkemizdeki Portföy Yatırımı: 196 milyar 219 milyon dolardır. -Yabancıların borsada hisse senedi: 65 milyar 443 milyon dolardır. -Yabancıların Devlet İç Borçlanma Senedi miktarı: 54 milyar 136 milyon dolardır. Not: Bazı iktisatçılara göre portföy yatırımı sıcak para demektir. Biz de buna katılıyoruz. Bazılarına göre ise Borsa ile DİBS’in toplamı sıcak para demektir. 4) Yabancıların diğer yatırımları: 303 milyar 124 milyon dolardır.
Maliye Bakanlığı 2014 ARALIK Ayı Bütçe Gerçekleşmelerini açıkladı. Buna göre; 1) 2014 Aralık ayında 1 milyar 447 milyon lira FAİZ ÖDEMESİ yapılmıştır. 2) 2014 sonu itibariyle ödenen TOPLAM FAİZ MİKTARI 49 milyar 907 milyon liradır. 3) 2014 mali yılında bütçe 22 milyar 666 milyon lira AÇIK vermiştir. 4) 2014 sonu itibariyle yapılan YATIRIM MİKTARI 48 milyar 1 milyon liradır.
Artık “seçim atmosferine” girdik. Bu rakamları ve haberleri vermeye devam edeceğim. Haberlerin ve rakamların derlenmesi konusunda yardımcı olan “Ramazan Düzen” kardeşime ve bu konuları konuştuğumuz her seferinde ısrarla rakam isteyen “Ümraniyeli Bilal” kardeşime teşekkür ederim. Selam ve dua ile…
‘Davul hükümetin boynunda, tokmak başkasının elinde’
Bundan önceki yazımda söz verdiğim üzere, ekonomimizin genel durumu ile ilgili rakamlar vermeye devam edeceğim, ama önce şu “MERKEZ BANKASI VE FAİZ meselesi” veya “musibeti” üzerinde kısaca duralım. Malum olduğu üzere, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, ilgili bakanlara ve yazarlara kadar herkes, “FAİZLERİN DÜŞÜRÜLMESİ” için neredeyse “feryat” etti ama Merkez Bankası “özerk!” yönetimi yine bildiğini okudu! Hüsran, yine hüsran! Bu köşede hep hatırlatıyorum; TCMB ve para politikalarına hükmedemeyen “hükümet” Türkiye’yi ben yönetiyorum “hikâyelerini” veya “büyüklere masallarını” bana anlatmaya kalkmasın. Şu cümleler, Yeni Şafak yazarı Prof. Dr. Ünsal Ban’a ait: “Hafta içinde gerçekleşen Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı, reel sektörde faaliyet gösteren müteşebbislerimiz açısından yine hüsranla sonuçlandı. Politika faizini 50 baz puanlık indirim ile %7,75 seviyesine çeken, gecelik FAİZ oranları ve geç likidite penceresi FAİZ oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmeyen Merkez Bankası, reel sektör önünde büyük bir “engel” olduğunu bir kez daha gösterdi...” Yazarın 25.01.2015 tarihli yazısının başlığı şöyle: “Merkez Bankası’nın görev ve yetkilerine ayar şart!” Yazı şöyle bitiyor: “ “Yeni Türkiye”nin Merkez Bankası’nın görev yetkilerini değiştirmesi, hükümetin “Üreten Türkiye” hedefine uygun bir forma kavuşturması şart. / Millete hesap verecek olan siyasi irade… / Davul hükümetin boynunda, tokmak başkasının elinde… / Bu olmaz!.. / YÜKSEK FAİZ ortamında üretime hız veremezsiniz, üreticiyi teşvik edemezsiniz!..” NOKTA.
Evet, söz verdiğim üzere ekonomimizle ilgili rakamlara bakalım.
Kasım ayında 5 milyar 636 milyon dolar cari açık verilmiştir. Ocak-Kasım itibariyle verilen CARİ AÇIK 38 milyar 716 milyon dolardır. Bu, bu kadar dövizin yurt dışına uçup gittiğini ifade etmektedir. Ak Parti işbaşına geldiği zaman CARİ AÇIK sadece 626 milyon dolardı.
2014 Aralık ENFLASYONU %8,17 olarak gerçekleşmiştir.
Hazine Müsteşarlığı TÜRKİYE’NİN İÇ BORÇ STOĞU 3. çeyrek rakamlarını açıkladı. Buna göre 438 milyar lira yani 191 milyar 684 milyon dolar iç borcumuz bulunmaktadır. Ak Partinin işbaşına geldiği 2002 yılı sonunda iç borcumuz 155 milyar 200 milyon lira yani 102 milyar 600 milyon dolar idi.
Hazine Müsteşarlığı TÜRKİYE’NİN BRÜT DIŞ BORÇ STOĞU 3. çeyrek rakamlarını açıkladı. Buna göre 396 milyar 800 milyon dolar dış borcumuz bulunmaktadır. Ak Parti’nin işbaşına geldiği 2002 yılı sonunda dış borcumuz 129 milyar 592 milyon dolar idi.
1) Ocak ayında toplam 12,3 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 10,8 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır. / Şubat ayında toplam 16,0 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 14,4 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır. / Mart ayında toplam 5,4 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 4,9 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır. / 2) Bu üç aylık dilimde ödenmesi gereken iç borç toplamı 33.7 milyar liradır ve bunun 12.6 milyar lirası “FAİZ” ÖDEMESİDİR. / 3) Görüldüğü gibi 33.7 milyar liralık iç borcun 30.1 milyar liralık kısmı yeniden borçlanarak ödenmesi planlanmaktadır. Bu korkunç bir şeydir. Yani yine BORÇ BORÇLA, FAİZ FAİZLE ödenmeye devam edilecektir. / 4) Ocak ayında ödenecek olan 12.3 milyar liralık iç borcun 3.8 milyar lirası “FAİZ” ÖDEMESİDİR. Bugünlük de bu kadar. NOKTA.
2014 yılı onbir ayın rakamları;
İHRACAT : 144 MİLYAR 485 MİLYON DOLAR
İTHALAT :220 MİLYAR 450 MİLYON DOLAR
DIŞ TİÇ.AÇIĞI: 75 MİLYAR 965 MİLYON DOLAR
İHR/İTHAL. : % 65,5
TÜİK Kasım Ayı Dış Ticaret İstatistiklerini açıkladı.Buna göre;
1.Kasım ayında İhracat %7,5 azaldı, ithalat ise %0.2 arttı.
2.Kasım ayında 8 milyar 316 milyon dolar dış ticaret açığı oluştu.
3.Ocak-Kasım arası İhracatın ithalatı karşılama oranı %65,5 oldu.
4.Avrupa Birliği’ne ihracat geçen yılın aynı ayına göre %8,3 azalarak AB'nin ihracattaki payı %43,7 oldu..
5.En fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu. İthalatta ilk sırayı Rusya aldı.
6.Ocak-Kasım ayı toplam dış ticaret açığı 75 milyar 965 milyon dolara çıktı.
Merkez Bankası’nın görev yetkilerine ayar şart!
Hafta içinde gerçekleşen Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı, reel sektörde faaliyet gösteren müteşebbislerimiz açısından yine hüsranla sonuçlandı.
Politika faizini 50 baz puanlık indirim ile %7,75 seviyesine çeken, gecelik faiz oranları ve geç likidite penceresi faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitmeyen Merkez Bankası, reel sektör önünde büyük bir “engel” olduğunu bir kez daha gösterdi.
Öte yandan…
Paradan para kazananlar ile uzantıları da her zamanki gibi, politika faizindeki indirimin daha yüksek oranda yapılmış olması halinde ülke ekonomisinin krize sürükleneceğini öne sürdü.
Toplantı sonrasında yapılan açıklamalarda, Merkez Bankası’nın politika faizinde yaptığı sınırlı indirime gerekçe olarak düşen petrol ve emtia fiyatlarının enflasyon üzerindeki aşağı yönlü etkisi gösterildi. Bununla birlikte, küresel ekonomideki diğer önemli gelişmelere açıklamalarda yer verilmedi.
Sanayisi durma noktasına gelen Avrupa, ekonomik durgunluk ile başa çıkmakta zorlanan Japonya, ekonomisi düzlüğe çıkıyor denilen ABD, son 24 yılın en düşük büyümesini gösteren Çin…
Konjonktürel farklılaşma bariz şekilde karşımızda ama Merkez Bankası’nda meselelere “geniş açı”dan bakma hassasiyetini pek göremiyoruz, varsa yoksa statüko!
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın birçok kez ifade ettiği üzere, Merkez Bankası’nın piyasaların arkasından değil önünden gitmesi, konjonktürdeki değişiklikleri önceden okuyarak, şartlara göre pozisyon alması gerekiyor.
İsviçre Merkez Bankası’nın (SNB) faiz politikası ve kur tabanı fiyat uygulamasında gittiği dramatik değişiklikler aktif, dinamik yönetime güzel misaller ama bizim yapı bu işlere çok uzak.
Aslına bakarsanız, Merkez Bankamız çok da “haksız” sayılmaz, görev tanımında öncelikli olarak fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek gibi iki temel işlev bulunan bir yapının, bu çerçevenin dışına çıkmak istememesi normal.
Geçmişten bu yana görev tanımlarını incelediğimizde, Merkez Bankası’nın 2001 yılına kadar fiyat istikrarını sağlamak gibi bir önceliğinin olmadığı karşımıza çıkıyor. Bu önceliğin Nisan 2001’de çıkarılan 4651 sayılı Kanun’un getirdiği Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile getirildiği görülüyor. AB’nin Ekonomik ve Parasal Birliği normlarına uygun olarak çıkarılan bu yasada, büyüme, istihdam, cari açık ve reel ekonomi bir kenara bırakılırken, Merkez Bankası’nın başlıca hedefinin fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olarak tanımlandığını görüyoruz.
Peki, dünyanın diğer ülkelerindeki merkez bankaları nasıl çalışıyor?
Başta ABD olmak üzere, Avrupa, İngiltere ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerde ve Çin, Brezilya ve Hindistan gibi gelişen ekonomilerde Merkez Bankaları para politikalarını belirlerken ülkemizde olduğu gibi sadece fiyat istikrarını amaçlamıyor. Öyle ki, ülkemizdeki Merkez Bankası yapısının aksine, bahsi geçen tüm bu ülkelerdeki para kontrolü mercileri, hükümetin belirlediği para, maliye ve istihdam politikaları ile eş güdümlü politikalar izliyor.
Örneğin ABD Merkez Bankası FED ile Merkez Bankamız'ın hükümetlerle olan ilişkileri karşılaştırıldığında, önemli farklılıkların olduğu karşımıza çıkıyor. FED, sorumluluklarını yerine getirebilmek adına hükümet ile çok yakın bir şekilde çalışırken, aynı zamanda “hükümetten bağımsız” bir kurum olma özelliğini de koruyor. Bu doğrultudaki politikalar da ülkeye kazandırıyor.
Özellikle 1980’li yıllardan sonra Merkez Bankalarının fonksiyonlarında, amaçlarında ve uyguladıkları para politikalarında önemli değişiklikler olmuştur. Bu değişim sürecinde Merkez Bankaları, daha etkili, şeffaf ve hesap veren bir görünüme kavuşmuş olup hükümetlerin para ve maliye politikaları ile uyumlu politikalar benimsemeye başlamıştır.
Gelişmiş ülkeler Merkez Bankalarını böyle değerlendirirken, gelişmekte olan çoğu ülke için “hükümet politikalarından kopuk” Merkez Bankası modeli uygun görülüyor.
Bu durumda gelişmekte olan ülkelerdeki Merkez Bankaları birer “vesayet kurumu” olarak faaliyet gösteriyor.
“Yeni Türkiye”nin Merkez Bankası’nın görev yetkilerini değiştirmesi, hükümetin “Üreten Türkiye” hedefine uygun bir forma kavuşturması şart.
Millete hesap verecek olan siyasi irade…
Davul hükümetin boynunda, tokmak başkasının elinde…
Bu olmaz!..
Yüksek faiz ortamında üretime hız veremezsiniz, üreticiyi teşvik edemezsiniz!..
Kasım ayında 5 milyar 636 milyon dolar cari açık verilmiştir. Ocak-Kasım itibariyle verilen cari açık 38 milyar 716 milyon dolardır. Bu, bu kadar dövizin yurt dışına uçup gittiğini ifade etmektedir. Ak Parti işbaşına geldiği zaman cari açık sadece 626 milyon dolardı.
2014 Aralık enflasyonu %8,17 olarak gerçekleşmiştir.
Hazine Müsteşarlığı Türkiye'nin İç Borç Stoğu 3.çeyrek rakamlarını açıkladı. Buna göre 438 milyar lira yani 191 milyar 684 milyon dolar iç borcumuz bulunmaktadır.Ak Partinin işbaşına geldiği 2002 yılı sonunda iç borcumuz 155 milyar 200 milyon lira yani 102 milyar 600 milyon dolar idi.
Hazine Müsteşarlığı Türkiye'nin Brüt Dış Borç Stoğu 3.çeyrek rakamlarını açıkladı. Buna göre 396 milyar 800 milyon dolar dış borcumuz bulunmaktadır.Ak Partinin işbaşına geldiği 2002 yılı sonunda dış borcumuz 129 milyar 592 milyon dolar idi.
1.Ocak ayında toplam 12,3 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 10,8 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır.
Şubat ayında toplam 16,0 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 14,4 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır.
Mart ayında toplam 5,4 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 4,9 milyar TL’lik iç borçlanma yapılması programlanmaktadır.
2.Bu üç aylık dilimde ödenmesi gereken iç borç toplamı 33.7 milyar liradır ve bunun 12.6 milyar lirası faiz ödemesidr.
3.Görüldüğü gibi 33.7 milyar liralık iç borcun 30.1 milyar liralık kısmı yeniden borçlanarak ödenmesi planlanmaktadır. Bu korkunç bir şeydir.Yani yine borç borçla, faiz faizle ödenmeye devam edilecektir.
4.Ocak ayında ödenecek olan 12.3 milyar liralıkiç borcun 3.8 milyar lirası faiz ödemesidir.
2014 yılı onbir ayın rakamları;
İHRACAT : 144 MİLYAR 485 MİLYON DOLAR
İTHALAT :220 MİLYAR 450 MİLYON DOLAR
DIŞ TİÇ.AÇIĞI: 75 MİLYAR 965 MİLYON DOLAR
İHR/İTHAL. : % 65,5
TÜİK Kasım Ayı Dış Ticaret İstatistiklerini açıkladı.Buna göre;
1.Kasım ayında İhracat %7,5 azaldı, ithalat ise %0.2 arttı.
2.Kasım ayında 8 milyar 316 milyon dolar dış ticaret açığı oluştu.
3.Ocak-Kasım arası İhracatın ithalatı karşılama oranı %65,5 oldu.
4.Avrupa Birliği’ne ihracat geçen yılın aynı ayına göre %8,3 azalarak AB'nin ihracattaki payı %43,7 oldu..
5.En fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu. İthalatta ilk sırayı Rusya aldı.
6.Ocak-Kasım ayı toplam dış ticaret açığı 75 milyar 965 milyon dolara çıktı.
Kosova'da Başbakanlık binasına saldırdılar
• 24.01.2015 21:40 | Güncelleme: 24.01.2015 22:43
Kosova'da Başbakanlık binasına saldırdılar haberi
20 bin kişi Kosovalı annelere ’vahşi’ diyen Topluluklar ve Geri Dönüş Bakanı Aleksandar Jablanoviç’ı protesto etti.
DHA
Kosova’nın başkenti Priştine’de, yaklaşık 20 bin kişi Kosovalı annelere ’vahşi’ diyen Topluluklar ve Geri Dönüş Bakanı Aleksandar Jablanoviç’ı protesto etti.
Özel bir şirkete ait olan Tepçe Maden Ocağı’nın kamusallaştırılmasını da isteyen göstericilerden bazıları Başbakanlık binasına saldırdı. Başbakanlık binasının camlarını kıran göstericilere polis gaz bombası kullanarak müdahale etti.
Başkent Priştine’de, Vetvendosye Hareketi’nin çağrısı ile Kosovalı anneleri ’Vahşi’ olarak Sırp Topluluklar ve Geri Dönüş Bakanı Aleksandar Jablanoviç’ı protesto etmek için gösteri düzenlendi. Muhalefet partileri ile üniverisite öğrencilerinin de destek verdiği ’Başbakan görevden al, Trepçe Kosovanın’dır’ protestosuna yaklaşık 20 bin kişi katıldı. Tepçe Maden Ocağı’nın da kamusallaştırılmasını isteyen kalabalık Priştine Üniversitesinden başbakanlık binasına yürüdü.
BAKAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ
Annelerin Çağırısı Başkanı Mürvete Kumova burada yaptığı konuşmada, savaşta Sırplar tarafından öldürülen 12 bin kişinin anneleri olarak, yaşananlardan dolayı özür beklerken bizi rencide etmesi nedeniyle Sırp bakan hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Kumava, Başbakan İsa Mustafa’dan Sırp Bakan’ın 26 Ocak Pazartesi günü saat 18.00’e kadar görevden alınmasını istedi. Bakan’ın görevden alınmaması halinde salı günü daha büyük bir gösterinin düzenleneceği belirtildi.
Vetvendosye Hareketi lideri Albin Kurti ise Trepçe Maden Ocağı’nın kamusallaştırılması yasası onaylanmadığı takdirde ’Kosova Baharı’nın başlayacağını ileri sürdü. Başbakan İsa Mustafa ve Haşim Taçi’nin istifasını isteyen göstericiler ’İsa Mustafa’yı veririz’, ’Kosova annelerini ve Trepçe’yi vermeyiz’ sloganları attılar.
BİR GRUP BAŞBAKANLIK BİNASINA SALDIRDI
Açıklamaların ardından bir grup, Başbakanlık binasını taş yağmuruna tuttu. Başbakanlık binasının camları kırılırken polis göstericilere biber gazı ile müdahalede bulundu. Müdahalenin ardından dağılan grup, yeniden toplanarak polise çatıştı. Başbakanlık binasında maddi hasar oluşurken resmi olmayan bilgilere göre, olaylar sırasında 7’si polis olmak üzere 18 kişi yaralandı, 4 kişi de gözaltına alındı.