Cumhurbaşkanı’nın veda resepsiyonundaydım…
Çankaya Köşkü’ne ilk defa davet edilmiştim, bu yönüyle benin açımdan epey ilginçti… Peş peşe üç salonda misafir edildik… Resepsiyondaki salonlardan birine geçtik… Duvarlarda, Abdullah Gül döneminde, Hayrünnisa Gül öncülüğünde, depolardan çıkartılıp restore edilmiş ve salonun duvarlarına asılmış olan “HAT LEVHALARI” var… Çankaya Köşkü’nde KUR’AN âyetleri ile karşılaşmak!.. Mucize gibi… Levhalardan biri “özellikle” ve de fazlasıyla dikkatimi çekti… Levhada, şu âyet-i kerime var: “… ALLAH MÜTEVEKKİL OLANLARI SEVER.” (Âl-i İmran, 159) Yani… Allah kendisine güvenip dayananları sever...
Ertesi gün bir televizyon kanalında (TV5) resepsiyon değerlendirmeleri yapmam istendi… Özetle, Abdullah Gül’ü ve ailesini yani sülalesini, özellikle dayılarını, yaklaşık yarım yüzyıldan beri tanıdığımı, İzmir yıllarımda kendileriyle kooperatifimizde çalıştığımı hatırlattım… Dayılarının ve dolayısıyla Abdullah Gül’ün kendine özgü özelliklerinin henüz tam olarak tanınıp anlaşılmadığını vurguladım… Daha “sağlıklı” değerlendirmelerin yapılabilmesi için herkese biraz daha “sabır, sükûnet ve soğukkanlılık” tavsiye ettim; elbette, âyet-i kerimede de ifade edilen “TEVEKKÜL” ile birlikte… Çünkü “ALLAH MÜTEVEKKİL OLANLARI SEVER.” Mütevekkil olalım, Allah’a güvenelim… Sadece ve sadece Allah’a güvenelim… Şairane deyişle; “Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler.”
Mezkûr âyet-i kerimenin tamamının meali şöyle:
“O vakit… Allah’tan bir RAHMET olarak ONLARA YUMUŞAK DAVRANDIN...
Eğer KABA, KATI YÜREKLİ olsaydın, onlar çevrenden DAĞILIR giderlerdi...
Öyleyse ONLARI BAĞIŞLA, onlar için BAĞIŞLANMA DİLE, DUA ET…
Ve İŞ KONUSUNDA ONLARLA MÜŞAVERE ET…
Eğer AZMEDERSEN, artık Allah’a TEVEKKÜL ET.
Şüphesiz ALLAH TEVEKKÜL EDENLERİ SEVER.” (Kur’an; Âli-i İmrân, 159)
Yani… Allah kendisine güvenip dayananları sever… Bence, “anlatılması ve anlaşılması gereken her şeyin özü ve özeti” BU ÂYET olabilir; olmalı… Hâlâ olmuyor veya olamıyorsa; işte asıl sigaya çekilmemiz gereken “nokta” tam da burası, gerisi laf-ı güzaf…
KUR’AN her şeyimizin, bu arada “devlet ile dünya düzenimizin rehberi” olmalı…
Öyleyse, mezkûr âyet üzerinden değerlendirmelerimize devam edelim… Demek ki neymiş? SİYASİLER nasıl olmalıymış? Her seviyedeki YÖNETİCİLER ne yapmalıymış?
-İstisnasız her DÖNEMDE ve her MEVKİDE…
-Allah’tan bir rahmet olarak herkese -ama herkese- YUMUŞAK davranmalıymış...
-Eğer KABA ve KATI yürekli olurlarsa, herkes çevrelerinden dağılır gider...
-Bir de onları bağışlamak gerek, onlar için bağışlanma dilemek gerek…
-Ve İŞ KONUSUNDA ONLARLA MÜŞAVERE ETMELİ…
-Eğer AZMEDERSEN, eğer KARAR VERMİŞSEN…
-Artık ALLAH’A TEVEKKÜL ET...
-Şüphesiz ALLAH KENDİSİNE TEVEKKÜL EDENLERİ SEVER…
Resepsiyonda “olanlar, olaylar, davranışlar ve söylenenlerle” ilgili olarak pek çok değerlendirmeler yapıldı; hâlâ da yapılmaya devam ediliyor… Çoğu eksik… Resepsiyonda yıllardır görmediğim dostlarımı görmüşken, her birine ayrı ayrı “hatırlatmam gerekenleri” olabildiğince hatırlattım… “ADİL DÜZEN” dergâhının elli yıllık dervişi olarak “fikrim” her neyse, onlara terennüm ettiğim “zikrimin” de ne olduğunu tahmin ediyorsunuzdur…
Hâsıl-ı kelam; herkes diyeceğini dedi, yapacağını yaptı, SONUÇ/lar ortada!.. Ne dersiniz; artık söz ve amel, söylem ve uygulama sırası “ADİL DÜZEN”e, “ADİL EKONOMİK DÜZEN”e gelmedi mi?!. Bu “ilâhi gerçeği” de istisnasız “herkese”, o kalabalık resepsiyonda gördüklerime ve göremediklerime, görüp de konuşamadıklarıma, ayrıca bu satırları okuyan herkese “ama herkese” -bir kere daha- hatırlatıyorum… Selâm ve dua ile…