Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014
30383 Okunma, 34 Yorum

Adem’in ve Havva’nın Hatası

 

İstisnasız bütün Kur’an meallerinde Adem ve Havva için yasak ağaçtan yedikten sonra “Kendilerine ayıp yerleri göründü” çevirisi vardır. Bunun nedeni israiliyattan insanlığa geçmiş ve zihinlere yerleşmiş yanlış bilgidir.

Bu çevirinin doğru olmadığını düşünüyorum. Neden?

“Ayıp yer” olarak çevrilen kelime “سَوْءَاتِهِمَا” “sevatihima” kelimesidir. Sevatihima kelimesi “ikisinin kötülüğü” anlamındadır. Bu kelimenin, geçtiği diğer ayetlerde “kötülük” olarak çevrildiği görülecektir. Ayrıca karı-koca olan bir çiftin birbirlerine ayıp yerleri görünse ne olur! Karı-kocaya ayıp yerlerin görünmesi ayıp değildir; haram da değildir.

Aşağıdaki Maide suresi 31. Ayette “sevet” kelimesi geçmektedir. Buradaki anlamı “ceset”tir.

Maide 31:

فَبَعَثَ اللَّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الْأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءَةَ أَخِيهِ قَالَ يَاوَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءَةَ أَخِي فَأَصْبَحَ مِنَ النَّادِمِينَ (31)

Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona yeri eşeleyen bir karga gönderdi. «Bana yazıklar olsun! Kardeşimin cesedini örtmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım» dedi de yaptığına pişman olanlardan oldu.[31]

 

Sewea kelimesinin kökü S-W-Elif dır. Kök anlamı bozulmak, kötüleşmek, çürümektir. Bu nedenle ölünün cesedi çürüdüğünden isim olarak ceset anlamı kazanmıştır.

Bu bilgiden sonra bazı ayetleri tekrar anlamaya çalışalım:

 

Araf 20:

فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِنْ سَوْءَاتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ (20)

Şeytan, ikisinin kötü yönlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: «Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.»[20]

 

Araf 22:

فَدَلَّاهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَنْ تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُلْ لَكُمَا إِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُبِينٌ (22)

Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ikisinin kötü yönleri ortaya çıktı, cennet yapraklarını üzerlerine (koyunlarına) toplamaya başladılar. Rableri onlara, « Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim? » dedi.[22]

Burada geçen hasafe kelimesi örtmek olarak çevrilmektedir. Oysa dikmek, üzerine geçirmek, yamamak, toplamak anlamındadır. Ayakkabının içten yamanması gibi bir şeyi elbise ve bedeni arasına toplamaktır. Üzerlerine toplamak olarak düşünüldüğünde sahiplenmek yani zimmetine geçirmek anlamındadır. İlginçtir ki yaprak anlamına gelen “varaq” kelimesi Kuran’da “para” anlamında da kullanılmıştır.

 

Araf 27:

يَابَنِي آدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ (27)

Ey İnsanoğulları! Şeytan, kötü yönlerini ortaya çıkarmak için elbiselerini soyarak ananızı babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtmasın. Sizin onları görmediğiniz yerlerden o ve taraftarları sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanlara dost kılarız [27].

Burada geçen “elbise” nedir. Elbisenin ne olduğu aşağıdaki ayetlerden anlaşılacaktır.

Taha 121:

فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ وَعَصَى آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَى (121)

Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, kötü yönleri ortaya çıktı. Cennet yapraklarını üzerlerine toplamaya başladılar. Adem, Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı.[121]

Burada Adem’in birçok suçu art arda işlediği görülmektedir. Birincisi Allahın sözünü dinlememiş ve Şeytanın sözüne (felsefesine) inanmıştır. Yasak ağaçtan yemiştir. İkincisi ağaçtan yedikten sonra cennet yapraklarını üzerine toplamaya zimmetine geçirmeye başlamıştır. Yani bencilce mal ve iktidar hırsına kapılmıştır. Sonunda da Rabbine asi olmuş fe azmıştır.

 

Araf 26:

يَابَنِي آدَمَ قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَى ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ (26)

Ey İnsanoğulları! Cesetlerinizi örtecek elbise, sizi süsleyecek elbiseler gönderdik. Takva örtüsü ise bunlardan daha hayırlıdır. Allah’ın bu ayetleri öğüt almanız içindir.[26]

Ayrıca Bakara 187. Ayetten: Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin elbiseleriniz, siz de onlara elbisesiniz.

 

Takva elbisesi kötü yönlerimizi gizlemek içindir. Yani takva elbisesi Allahın yasak kıldığı haramlardan uzak durmaktır. Adem’in çıkardığı elbise deriden veya kumaştan veya yapraklardan yapılmış elbise değildir, takva elbisesidir.

Kadınlarımız ise bizi zinadan koruyan takva elbiselerimizdir.

 

Kötü yönlerimiz bencilliğimiz, mal ve iktidar hırsımızdır. Genital bölgelerimiz değildir.

 

Aslında çoğumuz, başta siyasiler olmak üzere çırılçıplağız.

 

 

 


YorumcuYorum
Mete Firidin
02.03.2014
19:05

Fırtına öncesi sesizlik mi? Saldıran olmadı!

Reşat Nuri Erol
03.03.2014
06:11

saldırı yok; değerlendirme ve gerekirse tartışma yani müsademe-i efkar var...

müsademe i efkârdan barika i hakikat doğar...

önemli bir konuyu işlemişsiniz...

değerlendirmeler gelir...

selam ve dua ile..

reşad

Hüseyin Kayahan
03.03.2014
17:38

Diğer makalelerde yazdım, burada da yazayım bari...

"SUİ/SEV'ET" biyolojik olarak kötü olan şeyler değildir. Bunlar sosyal olarak kötü kabul ettiklerimizdir. Hukuk sisteminde bu fark çok kolay anlaşılmaktadır. "TABİİ HUKUK" ve "POZİTİF HUKUK". Tabii hukuk, biz yazılı hale getirmesek de, yasaya dönüştürmesek de var olduğu kabul edilen hukuktur. Pozitif Hukuk ise, biz öyle kabul ettiğimiz için öyle olan hukuktur. Bu ayrımlar sürekli tatışıla gelen hususlardır.

Sev'et/Sui dediğimiz kötülükler; biyolojik olarak, tabii olarak kötü olmayan hareketlerdir. Canlı yemek ister, dışkılamak ister, cinsel ilişki ister vs. Bunların yeri, zamanı, hak edip editmediğ gibi konular sadece insanlar için geçerlidir. İnsanlar kendi mallarıolmayanı yemezler, kendi eşleri olmayanla ve herkesin içinde cinsel ilişki kurmazlar vs.

Canlının bedenindeki reseptör ve benzeri kontrol gereçlerini yöneten NEFS programı, ona tarafından açıkınca yemek bulmasını, sıkışınca def-i hacet yapmasını, kızışınca cinsel ilişki kurmasını EMREDER. Ama sadece insanda bulunan ve adına RUH dediğimiz diğer program ona, sadece hakkı olan şeyleri tasarruf edebileceğini, haksız olarak yaptıklarından dolayı sosyal cezaya uğrayacağını hatırlatır ve onu frenlemeye çalışır.

Cennette/Yemişlikte de; Adem ve Havva'nın "İDRAK ETTİKLERİ ŞEY", Cennette başka hiçbir hayvan tarafından bilinmeyen, idrak edilmeyen ve kurallar gerektiren bu (adını yanlış söylüyor olabilirim) SOSYAL/POZİTİF KÖTÜLÜKLERDİR. Bunlar "EN AZINDAN AYIP" kabul ettiğmiz davranışlardır ve insana özgüdür. Bu, belki de en başta cinsel bölgelerin tabii kıl örtüsü iken, kılların dökülmesi ile açık hale gelmesinin AYIP olarak idrak edilmesidir. Yenilen meyve hem biyolojik bir mutasyon yapmış ve kıllar dökülmüştür, hem de akılda yeni bir oluşum meydana getirmiş ve AYIP VE GÜNAH mefhumlarını ortaya çıkarmıştır. Bir şeyin uygun olup olmadığını değerlendirecek bir PROGRAM yoksa, ona karşı bir eylem yapmaz canlı.

Kısaca İNSAN İLE SOSYAL (adını siz değiştirebilirsiniz) KÖTÜLÜKLER BAŞLAMIŞTIR. Hayvanlarda böyle bir kavram oluşmamıştır.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
03.03.2014
18:48

Genital bölge ile hiçbir ilgisi yok. İnsanlarda Kuran inmeden önce büyük bir kabul olduğu için sanki genital genital bölgeymiş gibi algılanmıştır.

Şimdi Akevler gurubu "hayır kılları döküldü" deyip haşince saldıracak. Ama gardımı aldım.

Lütfi Hocaoğlu
04.03.2014
14:27

قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَى

Burada üç şey indirilmiştir:

1. Sev'elerinizi örten libas

2. Riş

3. Takva elbisesi

Bunlar "ve" ile atfedilmiştir. Bu nedenle farklı şeylerdir.

يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا

Ayette de Adem ile Havva'dan sökülen elbise buradaki birinci maddeye uymaktadır. Bu nedenle takva elbisesi olamaz.

Zaten SVE kökü incelenince bunun dış genital organlar ve anüs olduğu anlaşılmaktadır. Bir insanda iki sev'et vardır. Bir insan için sevetani (İki sev'et) kullanılır. İki insan için dört sev'et olduğundan sevât şeklinde çoğul kullanılır. Bunun dışında insan cesedi de aynı dış genitaller ve anüs gibi dışarıda bırakılmayacağından ona da sevet denir.

Soyut kötülükler için kullanılan aynı kökten başka kelimeler vardır ve onların HSN kökünden zıtları vardır.

Seyyie-Hasene (Kötü olan): Sıfat

Suen-Husnen (Kötü): Sıfat

Seve-Hasen (Kötülük-iyilik): Mastar

Leksicon'dan:

سَوْءَةٌ سَوْءَةٌ ذ The عَوْرَة [or pudendum], (S, Mgh, Msb,) i. e. (Msb) the فَرْج [which means the same, or the external portion of the organs of generation], (Lth, M, IAth, Msb, K,) of a man, and of a woman: (Lth, Msb, TA:) and the anus: (Az and TA in art. سوى:) dual سَوْءَتَانِ: and pl. سَوْآتٌ: so called because its becoming exposed to men displease [or shames] the owner thereof; (Msb;) or because of its unseemliness. (Ham p. 510.) In the Kur vii. 19, for سَوْآتِهِمَا, some read سَوَاتِهِمَا; and some, سَوَّاتِهِمَا. (Bd.) ― -b2- In the Kur v. 34, it means The dead body, or corpse; (Bd, Jel;) because it is deemed unseemly to be seen. (Bd.) ― -b3- Accord. to IAth, the former is the primary signification: and hence it is transferred to denote Any saying, or action, of which one is ashamed when it appears: (TA:) any evil, bad, abominable, foul, or unseemly, saying or action; (S, K, TA;) as also ↓ سَوْآءُ: (M:) any disgracing action or thing: (Lth, TA:) an evil, abominable, or unseemly, property, quality, custom, or practics.

Mete Firidin
04.03.2014
15:45

Çok bilen çok yanılır.

Karıkocanın elbisesi şökülse ne olur sökülmese ne olur. Sökülen takva elbisesidir. Sonuçta ikisininde aç gözlüğü, bencilliği ve kendini beğenmişliği ortaya çıkmış ve bu nedenle cennet yapraklarını üzerlerine toplamaya yani zimmetlerine geçirmişlerdir. Daha sonra ise asi olup azmışlardır. Cennetten ası kovulma sebebi kamu malını zimmetlerine geçirmeleridir. Sanki bütün insanlık tarihinin özeti.

Mete Firidin
04.03.2014
15:48

Sewa kelimesine genital bölge anlamı verilmesi tamamen faciadır. Bu israiliyat etkisinde kalanların sewa kelimesine vediği anlamdır. kelimenin gerçek anlamı değildir. Kuranda bu yönde bir kullanım da yoktur. Genital bölge olarak kullanılan kelime ferc dir.

Lütfi Hocaoğlu
04.03.2014
16:01

Sevet sadece genital bölge değildir. Dış genitaller ve anüs bölgesi için ortak addır. Yani dışarıda bırakılmaması gereken vücut kısımları ve dışarıda bırakılamayan cesettir. Ferc sadece dış genitallerdir. Yani sevet dışarıdan görünmesi kötü olan kısımların adıdır. Ferc de bir sevet'tir, anal bölge diğer sevet'tir ama ferc değildir.

Bu kelimelere değişik şekillerde manalar verilebilir. Hatta mecazi manalar da verilebilir. Burada değişik içtihatlar meydana gelir. Burada sorun yoktur ama önceki yorumda gösterdiğim ayeti açıklamalısınız:

Tekrar bu yoruma koyuyorum:

قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَى

Burada üç şey indirilmiştir:

1. Sev'elerinizi örten libas

2. Riş

3. Takva elbisesi

Bunlar "ve" ile atfedilmiştir. Bu nedenle farklı şeylerdir.

يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا

Ayette de Adem ile Havva'dan sökülen elbise buradaki birinci maddeye uymaktadır. Bu nedenle takva elbisesi olamaz.

Bu ayet takva elbisesi olmadığını gösterir. Ama başka manalar verebilirsiniz. Ayetlere ve gramere uyduktan sonra sorun yok.

Ancak burada "ve" ile geldiğinden ikisi farklıdır. Aynıdır derseniz gramere uymaz.

Mete Firidin
04.03.2014
16:45

ne yani bedia sewahima dediğinde iç organlarımı ortaya döküldü?

Lütfi Hocaoğlu
04.03.2014
16:47

İç organ nereden çıktı? Ben öyle bir ifade kullanmadım :)

Yine söylüğyorum, sevet'e başka manalar verebilirsiniz, farklı içtihatlar ve yorumlar olabilir. Ama yukarıdaki ayette "ve" ile atfı açıklamanız gerekir.

Mete Firidin
04.03.2014
18:48

Burada geçen لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ "cesetlerinizi örten elbise" denmekte, yani bütün vucudunuzu örten elbise denmekte(maide 31 den) ve daha sonra manevi kötülüklerinizi örten takva elbisesinden bahsedilmektedir. Bu nedenle meal şöyle olmalıdır:

Ey Âdemoğulları, size cesetlerinizi örtecek elbise, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte bu(nlar), Allah’ın âyetlerindendir , belki düşünüp öğüt alırlar.[26]

Mete Firidin
04.03.2014
18:52

Ademin çıkardığı ilk elbise takva elbisesidir. Çünkü takva Allahın emirlerine uymak demektir. Adem yasak ağaçtan yiyerek Allahın emrinin dışına çıkmiştir. yani takva elbisesini zaten çıkarmıştır. Takva elbisesini çıkarınca bütün kötü yanları açığa çıkmıştır. Bu günde böyle olmaktadır.

Hüseyin Kayahan
05.03.2014
21:19

Anlayamadığım bazı şeyler var:

Ahiretten sonra gidilecek Cennet ile Adem'in içinden kovulduğu Cennet aynı mı kabul ediliyor?

Ahiret Cennetinde "kötü" hiçbir şey olmadığı mı kabul ediliyor?

Cennet ehlinin istese de "kötülük, kötü şeyler" yapmasının mümkün olmadığı mı kabul ediliyor?

Bu durumda Cennetteki insanlar iradesiz mi olacaklar? Bu dünyadaki gibi "günah işleme özgürlüğü olmayacak mı?

Adem'in cenneti de böyle irade kullanılamayan bir cennet değildi herhalde. Öyle olsa "yaklaşmayın" yasağını/uyarısını ihlal edemezdi, değil mi?

Ademin Cenneti onun yaşamasına "uygun bir faunaydı". Bilindiği gibi her canlı özel bir faunada yaşayabilir. Her iklime ve her koşula uyabilen tek canlı insandır. Bu özelliğini de o ağaçtan yemesinden sonra kazanmıştır ve ondan sonra o faudan çıkıp yeryüzünün her yerine yayılmıştır.

Ademin "adem/insan/beşer/vb" bir şey oluşuna kadar geçen sürede de insan gibi günah-sevap, takva-isyan gibi duygularla donanımlı olduğunu mu düşünülüyor? Bu durumda Ademde bir tekamül/gelişme olmamış mı olur?

Bu cennet nasıl bir şeydi, Mete bey? Ben zihnimde canlandırmakta zorlanıyorum...

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
05.03.2014
21:21

Takva kelimesi, "kıvam" kelimesinin nesi oluyordu?

Mete Firidin
06.03.2014
07:36

Ademin cennet dünya cennetidir.

Takva kelimesi ise Allahı önemsemek tavsiyelerini ciddiye almaktır.

Tayibet Erzen
06.03.2014
09:12

Eğer lügat manalarını soruyorsanız; takva, sığınmak, korumak manasında mastardır, kökü وقي’dir. Kıvam kelimesinin kökü ise قوم’dir. Lisanul Arap'a göre bir şeyin ana durumu manasındadır, bir de geçimlik(yiyecek) manasında da kullanılıyor.

Mete Firidin
06.03.2014
09:33

Taqwa kelimesi kökü qwm : kalmak, mevut olmak, kaim olmak.

qıvam: yoğun olmak , stabilleşmek, formunu korumak.

Taqwa: Allahın sözünde, tanımladığının içinde şeklini korumak, Allahın sözünde stabil olmak. Onun emir ve tavsiyelerinin dışına çıkmamak, içinde rijit olmak.

Tayibet Erzen
06.03.2014
09:39

Takva'nın kökü وقي’dir, قوم değil.

Mete Firidin
06.03.2014
11:30

Klasik bilgi bu yönde olabilir. fakat ben farklı olduğunu düşünüyorum. Kıvam ile akrabadır diyorum.

Tayibet Erzen
06.03.2014
11:46

Haklı olabilirsiniz çünkü kök benzerliği(akrabalığı) anlam ilişkisini de beraberinde getirir.

Mete Firidin
06.03.2014
11:48

QWM kelimesinin başında Q var. WQY kökünün başında W var. bütün kökü imha edip yeni bir kelimemi daha mantıklı yoksa QWM kökünden anlam kazanması mı?

Mete Firidin
06.03.2014
12:59

QWY köküde olabilir: bir şeyin kapsamında olmak, kalmak anlamları var.

Lütfi Hocaoğlu
06.03.2014
13:31

Takva kelimesi iftial babından وقي kökünden ism-i mastardır. İsm-i mastar mezit fiillerde kalıp dışından gelen mastardır. Takva da iftial babındandır. Aslı وَقْيَا dır. Baştaki vav te'ye, sondaki ya da vav'a dönüşmüş ve تَقْوَى şekline dönmüştür. Baştaki dönüşüm dildeki kolaylık ve iftial babının te'sini ifade etmesi içindir. Sonraki ya'nın vav'a dönüşümü ise şu sebepledir: فَعْلَى kalıbı sıfat-ı müşebbehe kalıbıdır. Aynı zamanda mastar kalıbıdır. Son harfi ya olan köklerde bu ya harfi ya olarak bırakılırsa yani Takya olursa bu durumda sıfat-ı müşebbehe olduğu anlaşılır. Ama vav'a dönüştürülürse mastar veya camid isim olduğu anlaşılır. Bunun mastar olması nedeniyle burada sondaki ya harfi vav harfine dönüştürülmüştür.

Mete Firidin
06.03.2014
14:00

Şüpheye düşüren çok uzun bir açıklaması var.

Dinazorlardan tireks'in bu günkü devamı tavuklarmış. baya bir değişim olmuş ve dev tireks sonunda tavuk olmuş.

Lütfi Hocaoğlu
06.03.2014
14:52

Lisanul Arab:

والاسم التَّقْوى، التاء بدل من الواو والواو بدل من الياء. Cedvel:

التقوى ، هو اسم مصدر من فعل اتّقى ، وفيه إبدال فاء الكلمة تاء لمجيئها قبل تاء الافتعال في الفعل اتّقى ، أصله أو تقى ، وبقي القلب في التقوى وأصله الوقيا ثمّ قلبت الياء واوا في الاسم للفرق بينه وبين الصفة وهي التقيّ.

Açıklama uzun olunca şüpheye düşülüyorsa kısaltalım :)

Vakya -> Takva

Lütfi Hocaoğlu
06.03.2014
15:01

Diğer taraftan QWM ve QWY kökleri olamaz. Her iki durumda da baştaki Te harfi nereden geliyor?

QWM kökü için de sonraki mim harfi nereye kayboluyor?

Eğer bunlar olur diyorsanız dinozorlardan da daha önceye gitmemiz gerekir. Baştaki Q'ların te'ye dönüşme hikayesi ayrı, sondaki mim'in ya'ya dönüşme hikayesi ayrı. Dünyanın yaratılışına gider :):):)

Mete Firidin
06.03.2014
16:18

Evet haklısınız WQY kökü :keep, preserv anlamlarına geliyor.

Sonuçta "korunma, muhafaza etme gözetme anlamına geliyor.

Mete Firidin
06.03.2014
16:21

Sonuç Taqwa :Haramlardan uzak durarak Allahın korumasında, gözetiminde olmak.

Mete Firidin
06.03.2014
18:32

Evreka Evreka...

Hüseyin Kayahan
06.03.2014
21:56

Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış... Takva, Kıvam'ın nesi olur dedim, ardından neler geldi neler. Kıvam'ın sonunda "m" olduğunu bir gün sonra fark ettim. Maksadım, Mete'nin de dediği gibi, alışılmış manalar yerine farklı bakış açısı olabilir mi diye, dikkatleri başka tarafa çekmek istemiştim.

İzmir'deki derslerinde üstad "WQY" kelimesinin iki farklı versiyonunu anlatmış, her ikisinin de "KORUMA, MUHAFAZA ETME FONKSİYONUNU YAPAN ALETLER OLDUĞUNU" ve birincisinin "KAZAN" gibi içine konulan malzemenin onun şeklini aldığını; diğerinin ise "ÇUVAL" gibi olup, kendisi malzemenin şeklini aldığını belirtmişti. Her ikisi de koruma ve saklama işi yapan "KAP"tır. Birinin şekli sabit, diğerinin şekli değişken. İkisi arasındaki fark, hatırladığım kadarıyla sonundaki harfin değişmesi idi.

Benim bildiğim, eskilerin de uyguladıklarını sandığım bir kural vardır: Eğer "HAKİKİ MANAYA" gitmek imkanı yoksa, o zaman "MECAZİ MANAYA" gidilir ve tearuz giderilirdi. ASLOLAN HAKİKİ MANADIR.

Ayette belirtilen BİRİNCİ LİBAS, İÇ GİYİMDİR; İKİNCİ LİBAS İSE DIŞ GİYİMDİR. İç giyim, bizimkilerin en azından "Avreti galize" (bu kısın işte "sev'et" olarak alınabilir) dedikleri yerleri örten libastır/giyimdir. Dış giyim ise TAM DA KELİMENİNİ ETİMOLOJİK MANASINA UYGUN OLARAK İKLİME VE MEVSİME , YANİ DIŞ ŞARTLARA BAĞLI OLARAK GİYİLEN VE İNSANI SOĞUKTAN, SICAKTAN, YAĞMURDAN, VS. DEN KORUYAN LİBASTIR/GİYSİDİR. Bugün de hemen hemen tüm insanlar bu şekilde giyiniyor. İçine "iç giyim, dışına da dış giyim.

"RİŞ" ise, "TÜY, İBİK" olup, insan için düşünüldüğünde, başa takılan (kızılderililerde olduğu gibi) ve kişinin "SOSYAL STATÜSÜNÜ" gösteren işaretler, alametlerdir. Bu daha sonra şapka, sarık, apolet, üniforma vs şeklinde değişik haller almıştır. Bu kelimeyi araya alması, söyleniş kolaylığı, fonetik armoni açısından, belki de benim bilmediğim belagat açısındandır. Libas kelimesinin tekrar edilemesi onun "fonksiyon" olarak farklı olduğundandır. Tasavvuf erbabı daha sonra bunu "MANEVİ BİR ELBİSE OLARAK YORUMLAMIŞLARDIR." Bu ek mana olarak doğrudur ama kelimenin hakiki manası ortada duruyor ve hakiki mana verildiğinde, son derece mantıklı bir cümle oluyor. Bu durumda mecaza gitme zorunluktan değil, zenginliktendir.

İlk insan olarak, hem de insanlığının ilk anlarında, tasavvufun işaret ettiği manevi bir hal olan "TAKVA" haline nasıl ulaşmış olabilir ki, bu hali nasıl idrak edebilir ki?

O yiyecekten yedikten sonra tabii kıl örtüsü dökülmüş, bu hal genetik değişikliğe (mutasyona) sebep olarak sonraki nesilleri de kılsız doğmuş, bundan dolayı o yemişliğin ikliminde barınamaz olmuşlar ve daha uygun yerlere göt etmek zorunda kalmışlardır. Bu konuyu başka makalemde de zikretmiştim. Bu aynı zamanda "mini buzul çağının" sonudur ve dünya iklimi hızla değişmektedir. Bizim Ademimiz de kıllarını dökmüş ve değişen iklime göre "iç ve dış giyim" edinmeye başlamış, artan populasyon da zorunlu olarak sosyal statüler oluşturmuş ve bunu belli edecek işaretlere gerek duymuştur.

Arkadaşlar, tarihte böyle olmadı mı Allah aşkına..? Ayetleri doğal yorumlamaya mani bir hal mi var?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
07.03.2014
07:14

Araf 26: يَابَنِي آدَمَ قَدْ أَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَى ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ (26) Ey İnsanoğulları! Cesetlerinizi örtecek elbise, sizi süsleyecek elbiseler gönderdik. Takva örtüsü ise bunlardan daha hayırlıdır. Allah’ın bu ayetleri öğüt almanız içindir.[26] Maide 31 de sewa ya açıkca ceset diyor. Burada tartışılacak bir şey, kıl falan yok.

hakansarilar
08.03.2014
02:11

Cengiz Bey, etimolojik bilgileriniz çok dikkat çekici. Özellikle Türkçe konusunda... Ayrıca dillerin ortak kökeni hakkında da... Bu konuda takip edebileceğimiz literatür var mı? Varsa sizden bu kitapların ismini vermenizi isteyebilir miyim? Yoksa mutlaka siz yazmalısınız. Muhabbetle...

Lütfi Hocaoğlu
08.03.2014
17:12

Bence de Cengiz bey bunları kitap haline getirecek bir çalışma yapmalı.

hakansarilar
10.03.2014
00:48

Cengiz Bey ben de onu diyorum. Yaklaşımınız özgün ve literatüre kazandırılmalı. İlk okuyucunuz olurum. Ben Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Dilin kökenlerine inme konusuna yatkınım. Kelime köklerinin türeyişlerle yeni kavramlara doğru gidişi, lehçelere ayrılışı, başka dillere geçmesi ve yeni yollar bulması başlı başına bir macera. Mesela biz Türkçe'nin etkilendiği dillerden aldığı kelimeleri biliriz de bizden etkilenenleri bilmeyiz. Böyle olunca sürekli yeni kelimelere ihtiyaç duyan bir dil olduğunu varsayarız. Burada verdiğiniz örnek QWY, kök olarak hem Türkçe'de hem Arapça'da ortak olduğunu izahınız bana mümkün göründü. Böyle olunca ya biri birinden ödünç aldı ya da bu kök insanların ortak bir dil kullandığı döneme ait bir kök. Eğer ikincisiyse bu kökleri tesbit etmek başlı başına bir dil teorisine gider. Ben 25 yıldır lisans eğitimimin dışında faaliyet gösteriyorum. Bu yazdıklarınızı farklı bulduğum için bir kitap var mı diye sormuştum. Bahsettiğiniz Divanı Lügatittürk başucu kitaplarımdandır. İhtiyaç duydukça baktığım temel kitaplardan, fakat sizin yönteminiz farklı ve etkili. Bu bilgiler bir bütünlük içerisinde bir amaç doğrultusunda biraraya gelirse çok iyi olur. Allah gayretinizi artırsın.

Not: Mete Bey kusura bakmayın konu dışına çıktım.





Çok Okunan Makaleler
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; 15 Temmuz’a doğru: travmadan kurtulmak…
7.07.2017 129905 Okunma
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 119569 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 112377 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 108773 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 90246 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Hz. İbrahim Ne Zaman Yaşadı?
28.02.2011 84831 Okunma
4 Yorum 25.03.2020 18:59
Mete Firidin
Estetik Ameliyat ve Nisa Suresi 119. Ayet
3.10.2014 76079 Okunma
1 Yorum 03.10.2014 20:39
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 71961 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 67412 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 63995 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 54518 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53325 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 41465 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Lütfi Hocaoğlu
Fahişe ve Fahşâ
20.08.2015 40210 Okunma
81 Yorum 16.09.2015 00:08
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 39512 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 38407 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 35411 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 34734 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34674 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 33819 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Hikmet Güveloğlu
HİÇ
2.01.2017 33735 Okunma
2 Yorum 03.01.2017 11:37
Reşat Nuri Erol
Süleyman Karagülle - Altın Ekonomisine Geçiş
2.11.2013 32875 Okunma
2 Yorum 30.01.2016 22:15
Mete Firidin
Kabe Kavseyni Ev Edna
15.06.2012 32507 Okunma
1 Yorum 22.05.2018 01:32
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 31767 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Hikmet Güveloğlu
Musaddık'ın Kerameti, Zarrab'ın Laneti
30.11.2017 31356 Okunma
1 Yorum 30.11.2017 19:32
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 30769 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 30383 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 29590 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 29077 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Hikmet Güveloğlu
KAYIN BABA, DAMAT, İPSİZ VE SAPSIZLAR
18.12.2016 28787 Okunma
1 Yorum 20.12.2016 00:47
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28752 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 28551 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Mete Firidin
Allah Celle Celalühü Ne Demektir?
30.11.2014 27887 Okunma
1 Yorum 01.12.2014 08:16
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 27325 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27270 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Mete Firidin
Kevkeb
10.08.2011 27133 Okunma
1 Yorum 28.08.2012 12:03
Mete Firidin
Hz. İbrahim’in Atası ve Nemrut
19.04.2015 27087 Okunma
1 Yorum 20.04.2015 20:48
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 26832 Okunma
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 25734 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 25282 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yunus ve Ambergris
12.12.2012 24911 Okunma
2 Yorum 13.12.2012 13:23
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 24698 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Kuran'da Tecavüzün Cezası
18.02.2015 24047 Okunma
2 Yorum 21.02.2015 17:19
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 23621 Okunma
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 23264 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
İmhotep Hz.Yusuf mu?
27.10.2011 22339 Okunma
3 Yorum 05.11.2019 07:59
Ahmet Yücel
YUNUS SURESİ 62-63-64. AYETLER VE TEFSİRİ
19.02.2016 22089 Okunma
4 Yorum 01.05.2024 22:56
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 21870 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Cengiz Demirci
İlk karzı hasen kooperatifi
3.01.2013 21512 Okunma
25 Yorum 06.02.2013 20:31
Hikmet Güveloğlu
ASKERLİK VATAN BORCU
25.01.2017 21436 Okunma


© 2024 - Akevler