Suriye sorunu nasıl çözülür? - 1
Suriye konusundaki son gelişmelerle ilgili tesbit ile başlayalım. BM 68. Genel Kurulu için New York’ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, orada dedi ki: “Suriye’de iyimser olmak için hiçbir sebep yok. Onun için çok daha fazla çalışmak gerekiyor... İran olmayacak demenin bir anlamı yok. Önemli olan İran’ın yapıcı bir şekilde katılımını temin etmek... Onlar için varoluş sebebi, İran’ın tehdit algılamasını görmek lazım... Suriye’deki kötü düzen biterse, sürdürülemez rejim giderse, ona bir tehdit olmayacağı güvencesini vermek lazım. Ben haklı-haksız demiyorum. Reel politika yapıyorum. Böyle bir tehdit algıları var. Neticeye nasıl ulaşılır bunları söylemeye çalışıyorum. Bazı gerçekleri görmek gerekiyor..”
Ve sonuç: Türkiye, Suriye’deki krize çözüm için İran ve Irak’la işbirliğine hazırlanıyor. Abdullah Gül’ün ‘birlikte çalışalım’ önerisine olumlu cevap veren İranlı mevkidaşı Hasan Ruhani, Dışişleri Bakanı’nı Türkiye’ye gönderecek... Bu da bir adımdır.
“Bu işi Türkiye ve İran çözer” başlıklı yazısında (Y.Şafak, 27.9.2013), İbrahim Karagül diyor ki: “Suriye meselesinin kilit noktası Türkiye-İran ortaklığıdır. Buna bir de Rusya’yı eklerseniz, bütün bölgeyi ateşe verme potansiyeli barındıran kriz yumuşatılabilir. Ardından da bir yol haritası şekillendirilebilir. / İki ülkenin işbirliği olmadan bu meselenin çözümü imkânsız...”
“Ne oldu da AK Parti dış politikası değişti?” başlıklı yazının (İhsan Dağı, Zaman, 27.9.2013) sonunda yazılanlara da bakıp ibret alınmalı. Yazı şöyle bitiyor: “Ancak 2011 yılı itibarıyla AK Parti’nin dış politikasında farklı bir hava sezilmeye başlandı. Uzlaşmak yerine meydan okuyan, yumuşak güç unsurlarıyla örnek olmak yerine doğrudan müdahalelerle rejim değişikliğine heveslenen, gücünü abartarak hegemonya düşleri kuran, rasyonalite yerine ideolojiye meyleden bir dış politika... Ne oldu da 2011’den sonra AK Parti dış politikası değişti?”
Evet, ne oldu da ‘komşularla sıfır sorun’ politikasından buralara gelindi?!. Türkiye açısından problemler işte bu yanlış dış politika sebebiyle başladı ve çözümsüzlük devam ediyor… Bilgisizlik ve başarısızlıklardan dolayı bugün Türkiye’de AK Parti sorunu vardır; dış politika ve ekonomi başta olmak üzere yaptıkları ‘sorun oluşturucu’ pek çok yanlışlar vardır.
AK Parti böyledir de Meclis’teki diğer partiler iyi midir? Ne gezer! CHP de çözüm üretemiyor. Zembille gelen Kılıçdaroğlu daha siyaseti öğrenemedi, CHP’yi de temsil edemiyor… MHP ise küçük bir hareketle her zaman iktidara gelebilir ama Devlet Bahçeli hâlâ İslâmiyet’i nefsinde özümseyemedi, hâlâ “Adil (Ekonomik) Düzen”e karşı!..
İktidar ve muhalefet buysa, o zaman ne yapalım? Başka çıkar yol yoktur, başka çare ve çözüm yoktur, tek çıkar yol vardır, oraya ancak tek yolla gidilir, o da “ADİL DÜZEN”dir.
SURİYE SORUNU NASIL ÇÖZÜLÜR? 1- Suriye on kadar bölgeye ayrılır. Bölge merkezleri devletin olur. Ayrıca elliden fazla ile (vilayete) ayrılır. Her il bağımsız hâle gelir. İllere değişik sosyal gruplar yerleştirilir. Her asi gruba bir il verilir. Asilerin dışında kalan yerlere de demokratik yönetim getirilir. Asi illerin iç yönetimlerine devlet karışmaz. 2- Suriye halkının iller arasında göç etmesine izin verilir. İlinden çıkan muhacirin oradaki taşınmazlarını devlet satın alır; hakemlerin takdir edeceği değerle satın alır ve nereye göç ederlerse oradaki taşınmazları almasında kullandırır. Nüfusu 300 binden aşağı inen illerden illeri alınır; asilerden biraz sonra alınır. 3- Hakemlik sistemi getirilerek adil bir düzen kurulur. Herkesin bu kurallar içinde hakları teslim edilir. Uluslararası müdahale ancak Esed mahkûm olur da hakem kararlarına uymazsa yapılır. 4- Böylece Suriye’de “Adil Düzen” kurulur, bu devlet bölgeye ve dünyaya örnek olur.
Peki, bu çözümü Suriye yönetimine ve halkına kim anlatacaktır?
1- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bunları anlatacak bir heyet oluşturur ve Suriye’de temaslarda bulunurlar. 2- Başbakan Erdoğan bir heyet kurar ve çözümleri önerirler. 3- Millî Görüşü temsil eden Mustafa Kamalak bir heyet oluşturur ve Suriye’ye gönderir, onlar çözüm yolunu götürürler. 4- Adil Düzen Çalışanları, kendileri Adil Düzen adına bir ekip oluştururlar, giderler ve çözüm önerilerinde bulunurlar. Bu heyette Adil Düzen Çalışanları yer almazsa çözüm olmaz. Bilemeyenler çözüm üretemezler. Nitekim çözüm üretilemiyor...
(Çözüm önerilerimizin devamı var.)