Bu yazı Fehmi Koru’nun 20.11.2020 tarihli yazısına yorum olarak kaleme alınmıştır. Yazının linki aşağıda yer almaktadır.
https://fehmikoru.com/tl-dolar-karsisinda-1-tl-deger-kazandi-hayal-kirikligi-hukuk-reformu-recetesi-devreye-sokulmali/
Dün merkez bankası faizi %10.25'lerden %15’lere çıkarmıştı. Piyasa merkezde alınan kararları dinlemez. Kendi kuralları içinde çalışır. Bir yazar Türkiye’de gerçek enflasyonun %50 olduğunu yazmıştı. Benim tahminim de bu doğrultudadır. Eğer faiz %50’den aşağı ise kimse yatırım yapmaz ve ekonomi felç olur. Kayıt dışı çalışan ekonomilerde merkez bankasının kararları sadece Merkez Bankasıyla milli bankaların arasındaki ilişkiyi düzenler. Reel faiz gerçek enflasyonun üstünde oluşur. Bunun çeşitli yolları vardır.
Sadece bir tanesini söyleyeyim. Merkez bankası firmalara resmi faizden krediyi açar. Kredi alan müşteri parasını mevduat olarak bankaya yatırır. Mevduat faizi çok azdır. Faizin altındadır. Müşteri bunun, diyelim dörtte birini kullanır. Dörtte üçü bankada mevduat olarak kalır. Böylece faiz %15’ten %60’a çıkmış olur. Bugünkü durum budur. %50 enflasyonun olduğu bir ülkede %15’lere kimse kredi vermez.
Eğer mevduat sahibi halk olursa, bankaya para yatırdığı zaman %35 zarara yatırmaktadır. Bu zarar kredi alanlara kar olarak intikal eder ve geçici olarak ekonomi yine çalışmaya devam eder. Ne var ki, bu durum da geçicidir. Kaldı ki artık bugün mevduat sahibi olanlar halk değildir. Mevduat sahibi olanlar büyük sermaye sahipleridir. Onlar da Türkiye’dekiler değil Amerika’da veya İngiltere’deki patronlardır. Bütün bunlar değerlendirilince Merkez Bankası’nın %3 artırma kararlarının etkisi %1 veya 2 seviyesindedir ve hiçbir manası yoktur.
Tekrar söyleyelim ki, bu düzen büyük devletlerde enflasyon faiz sarmalını oluşturur, geri kalmış ülkelerde ise sadece fiyat anarşisine sebep olur. Geri kalmış ülkelerde kayıt dışı ekonomi geçerlidir. Türkiye bu sayede varlığını korumaktadır.
Akevler bunu 50 sene evvel keşfetti ve ona dayanarak demir- çimento birimini ortaya koydu. 50 senedir bu sayede yaşamaktadır. Milli Görüş politikalarında da kısmen uygulanmıştır. İnşaatta metrekare birimleri seçilmiş Milli Görüş ve Özal hükümetleri bunlardan kısmen yararlanmıştır. AK Parti ise borçlanarak ekonomiyi ayakta tutma politikasını uygulamıştır.
Halen de borçlanarak varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Borçla borç ödemekle devlet yaşatılamaz. Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkan bu politika olmuştur.
Kaldı ki artık borç verenlerin de sonu gelmektedir. Çok zaman geçmeden faizli Dolar veya Euro’nun tepetaklak gittiği görülecektir. Dolar birden değerini kaybedecek ve dış borçlar da ülkeyi yaşatma imkânını kaybedecektir. Tek çözüm Akevler’in önerdiği kredileşmeli Altın Bonosudur.