Kur’an’a göre yeni düzen ve yeni medeniyet-78
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
Burada şu soru sorulabilir: Camilerimiz dolup taşıyor ama sefalet içindeyiz...
Neden?
Bunun anlamı şudur. Biz camilerimizi dolduruyoruz ama namazdan sehv ediyoruz, namaz kılıyoruz zannediyoruz ama aslında kılınması gerektiği şekilde namaz kılmıyoruz. Namazı gerçek anlamda kılmamız için Kur’an’ı bugünkü sorunları çözecek şekilde okumamız, anlamamız, kavramamız ve gereklerini yapmamız gerekmektedir.
Dikkat edilirse burada bir kişi için söylemiyor, cemaat için söylüyor. Sabikun olanlar, evvelun olanlar, böyle cemaati oluşturmaya çalışırlar. Bu cemaat oluşuncaya kadar cemaati oluşturanlar sıkıntı çekerler. Allah bunların çektiği sıkıntıların karşılığını onları seçkin insan yaparak gerçekleştirecektir.
İşimizin zorluğu namazımızı, zekatımızı, orucumuzu ve haccımızı gerektiği gibi eda edemeyişimizdir. Bunları eda ediyoruz zannettiğimiz halde eda edemiyoruz.
- Henüz gerçek cemaatle namaz kılmaya başlamadık.
- Henüz gerektiği gibi cemaatle zekât vermeye başlamadık.
Kişi kırkta birini ayırıyor, ona buna veriyor, bunu zekât zannediyor.
Oysa Allah zekâtları verin demiyor, zekât verin diyor.
İşte bu sebeplerden dolayı Allah’ın nimetine henüz ulaşmamış bulunuyoruz.
“Vezkürû / ve zikredin (ve anlatın ve anın)” (Maide 7)
“Zeker” çelik demir demektir. Eğildiği zaman tekrar bırakınca eski yerine gelirse, buna “zeker” denir. İnsanın unuttuğunu hatırlaması “zikir”dir. Müteaddi olarak da başkasına anlatmak demektir. “Hasan’ın yanında Ahmet’i andı” dediğimizde, “zikretti” deriz.
Burada bize bir emir verilmektedir, “anın, zikredin, anlatın” denmektedir. Emir vücubu ifade eder. Yani Allah bize bazı şeyleri anlatmamızı istemektedir.
Kimin yanında neyi anlatacağız?
İşte bunu tespit etmemiz gerekir.
Allah’ın nimetlerini anlatın denmektedir.
Bunu ne zaman kaç defa yapacağız?
Emir zamanla mukayyet midir yoksa bir defa yapmamız yeterli midir?
Bunu anlayabilmemiz için “Ve” harfinin nereye atıf yaptığını bilmemiz gerekmektedir; emir sığası olduğuna göre, bundan önceki emirlere atfedilmiştir.
Su bulamazsanız teyemmüm edin, ondan önce cünüp olursanız yıkanın, ondan önce abdest alın emri vardır. Arada başka şey anlatmasaydı, aynı ayet devam etseydi, teyemmümü de zikredin manası çıkardı. Bu şekildeki ifade yüzünüzü yıkayın emrine atfedilmiştir.
Bunun önemi şuradadır ki, emir sadece bir defaya mahsus değildir, her namaza kalkıldığında zikredilmesi gerekmektedir.
Kur’an başka yerlerde namazda da zikretmeyi emretmektedir. Oralarda namazdan evvel mi sonra mı olduğu açıkça anlaşılmamaktadır. Burada ise bu çok açık bir şekilde ifade edilmiştir. Çünkü abdest alınmaya atfedilmiştir. Yani her namaza kalkmadan önce, abdest aldıktan sonra, namaza durmadan evvel Allah’ın nimetleri zikredilmelidir; birlikte topluca zikredilmelidir.
Nasıl zikredilecektir sorusuna geçmeden önce, acaba abdest gibi bozulduğu zaman mı zikredilecek? Her namazda gerek yok, abdestimizi bozduğumuz zaman mı zikredilecek? Önce “heladan geldiği” ifadesi vardır ki, birlikte heladan gelinmediğine göre o şartlar buraya teşmil edilemez. Diğer taraftan abdesti bozan şey bildiriliyor ama zikri bozan şey bildirilmiyor. Zikir abdest gibi namazın şartı, aynı zamanda rüknüdür. Çünkü namazdan zikir olarak bahsedilmekte. Namaza kalktığınızda abdest alın, ayrıca yani namazdan ayrı da Allah’ın nimetini zikredin şeklinde de anlayabiliriz. Bu takdirde zikri namazdan sonraya da bırakacağız.
(Devamı var)