ARAF
Hz. MUSA VE FİRAVUN
بسم الله الرحمن الرحيم
Rahmân ve Rahîm Allah’ın ismine...
Yaşatan Çalıştıran Allah’ın adına...
ولقد أخذنا آل فرعون بالسنين و نقص من الثمرات لعلهم يذكرون (130)
Firavun’un Âlini tezekkür ederler diye senelerle ve semerâtın naksı ile ahzettik. (A’râf(7);130)
Firavun’un Ehlini öğütlenirler diye yıllar ile ve yemişlerin eksikliği ile yakaladık. (130)
وإذا جاءتهم الحسنة قالوا لنا هذه و إن تصبهم سيئة يطيروا بموسى و من معه ألا إنما طائرهم عند الله و لكن أكثرهم لا يعلمون (131)
Onlara hasenat ciet ettiğinde, “Bu bizdendir” diye kavl ettiler. Onlara seyyie isabet edecek olsa onu Musa ve onunla maiyetinde olanlar ile tatayyür ederlerdi. Tairleri Allah’ın indindedir. Oysa ekserisi ilm edemiyor. (131) Onlara iyilik geldiğinde, “Bu bizdendir” diye söylerler. Onlara kötülük ulaşırsa onu Musa ve onunla birlikte olanların uğursuzluğuna yorarlardı. Oysa onların uğursuzluğu Allah’ın yanındadır. Oysa çoğu bunu bilmemektedir. (131)
وقالوا مهما تأتنا به من آية لتسحرنا بها فما نحن لك بمؤمنين(132)
“Bizi teshir etmen için bize ne âyet getirecek olursan ol biz sana îman edecek değiliz.” diye kavl ettiler. (132) “Bizi büyülemek için bize ne kanıt getirirsen getir biz sana inanacak değiliz.” dediler. (132)
فأرسلنا عليهم الطوفان و الجراد و القمل و الضفادع و الدم آيات مفصلات فاستكبروا و كانوا قوما مجرمين (133)
Bunun üzerine onlara tufanı, ceradı, kummeli, defadi’ı ve demi mufassal âyetler olarak irsal ettik. (133) Bunun üzerine onlara su baskınını, çekirgeyi, böcekleri, kurbağaları ve kanı ayrı ayrı kanıtlar olarak gönderdik. (133)
ولما وقع عليهم الرجز قالوا يا موسى أدع لنا ربك بما عهد عندك لئن كشفت عنا الرجز لنؤمنن لك و لنرسلن معك بنى إسرائيل(134)
Onlara ricz vâki olduğunda, “Ya Musa, Rabb’inden indindeki onun ahdini dua et. Riczi bizden keşt edersen sana îman eder ve seninle Beni İsraili irsal ederiz.” diye kavl ettiler. (134) Onlara darlık geldiğinde, “Ey Musa, senin yanında olan sana yetiştiricinin söz verdiğini iste. Eğer bizden darlığı kaldırırsan sana inanır ve İsrail oğullarını seninle birlikte göndeririz.” dediler. (134)
فلما كشفنا عنهم الرجز إلى أجل هم بالغوه إذا هم ينكثون (135)
Onlardan riczi ona baliğ olacakları ecele dek onlardan keşfettiğimizde onlar nüksediyorlardı. (135) Onlardan darlığı kaldırdığımızda ona ulaşacakları güne dek onlardan kaldırdığımızda onlar sözlerinden dönüyorlardı. (135)
فانتقمنا منهم فأغرقناهم فى اليم بأنهم كذبوا بآياتنا و كانوا عنها غافلين(136)
Âyetlerimizi tekzib etmekte ve onlardan gafil olduklarından onlardan intikam aldık da onları yemde gark ettik. (136) Kanıtlarımızı yalanlamakta ve onları değerlendirmemekte olduklarından dolayı onlardan öç aldık ve onları derede boğduk. (136)
وأورثنا القوم الذين كانوا يستضعفون مشارق الأرض و مغاربها التي باركنا فيها وتمت كلمة ربك الحسنى على بنى إسرائيل بما صبروا ودمرنا ما كان يصنع فرعون و قومه و ما كانوا يعرشون(137)
İçinde mübarek ettiğimiz arzın meşrikini da mağribini de istid’af ettikleri kavme iras ettik. Sabrettiklerinden dolayı Beni İsrail üzere Rabb’inin hüsna kelimesi temam oldu ve Firavun ve kavminin sun ettiklerini ve arşettiklerini tedmir ettik. (137) İçinde gürleştiğimiz yerin doğusunu da batısını da güçsüz gördükleri ulusa bıraktık. Dayandıklarından dolayı Yetiştiricinin İsrail oğullarına ait iyilik kelimesi yerine geldi. Firavun ve ulusunun yaptıklarının ve yükselttiklerinin de arkasını kestik. (137)