Örtü her sıyrıldığında
1129 Okunma, 0 Yorum
Gülay Göktürk - Bugün
Adem Çevik

Örtü her sıyrıldığında
Şimdiye kadar örtülü ödeneğin adını hep birtakım yolsuzluklarla, uğursuzluklarla birlikte duydum.
Sözcükle ilk tanışmam 27 Mayıs ertesinde aile büyüklerinin biz çocukları zorla susturup pür dikkat dinledikleri Yassıada Saati'ne rastlar. Bebek davası-köpek davası adı altında sürdürülen rezillik aslında bir örtülü ödenek davasıydı. Başbakanın haysiyetine teslim edilen bir paranın, başbakanın şeref ve haysiyetini beş paralık etmek için kullanılışına tanık olduk milletçe.

Örtülü ödenekteki paranın ne işe yaradığını, nerelerde kullanıldığını yıllar sonra bir kez de Ecevit'in ağzından dinledik. Ecevit, kontrgerilla denilen yapının varlığını 1974'teki Başbakanlığı döneminde tesadüfen, örtülü ödenekten istenen para sayesinde öğrenmişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar "acil bir ihtiyaç için Başbakanlık'ın örtülü ödeneğinden bir kaç milyon dolar" istemiş, ülkenin başbakanı da bu sayede Özel Harp Dairesi adlı bir yapının varlığından haberdar olmuştu.

Seksenli yıllarda Özal'ın -ki ağzında bakla ıslanmayan bir başbakandı- çocukça bir coşkuyla örtülü ödenekten rüşvetle dünya şampiyonu sporcu -Naim Süleymanoğlu- transfer ettiğini açıklayıverdiğini hatırlıyorum. Hadi bakalım örtü yine açılıverdi kabak çiçeği gibi...

Tansu Çiller'in örtülü ödeneği ise Parsadan adlı biri tarafından dolandırılmıştı! Çiller'in ne kadar zor ve komik duruma düştüğü bugün gibi aklımda.

Ve tabii bir de 90'lı yıllarda, Susurluk Davası sırasında ortaya çıkan, Susurluk'a aktarılan örtülü ödenek paraları var.

Bu defa da anlaşılıyor ki Ergenekon örgütüne tahsis edilmiş İçişleri'nin örtülü ödeneği... Demokratik rejimi yıkmak için kurulmuş bir örgüt işini iyi yapabilsin, vatanseverleri-demokratları sıkı takibe alabilsin diye dinleme cihazları alınmış o paralarla. Tabii bu arada bir kısmını da birtakım subaylar, astsubaylar cebe atmış.

Demek istediğim, şimdiye kadar örtü her sıyrıldığında ya bir yolsuzluk ya da Derin Devlet'in bir ucu göründü. Örtülü ödeneğin vatan millet hayrına, halkın menfaatleri için kullanıldığına bir türlü tanık olamadık. Şöyle ya da böyle açığa çıkan hiçbir harcamanın, sorumlu başbakan tarafından şöyle göğsünü gere gere savunulabildiği tek bir örnek yaşamadık şimdiye kadar.

O zaman en iyisi şu ödeneğin üstündeki örtüyü açmak değil mi? Çünkü nasılsa hiçbir şey örtülü kalmıyor sonunda. Yani bu örtülü ödenek işi pratikte zaten pek işlemiyor. Üstelik ilkesel olarak da, çağımızın saydamlık anlayışına hiç uygun değil. Öyle ki, ödeneğin kullanış amaçlarını belirleyen yasanın dili bile püfür püfür soğuk savaş kokuyor: Yasaya göre bu para, birincisi "devletin kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri" için; ikincisi "devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlerinin isterleri" için; üçüncüsü de, "siyasi sosyal konularla, kültür ve devlet itibarı alanlarında ve olağanüstü hizmetlerin sağlanmasında Hükümet icapları sayılan maksat ve gayeler" için kullanılacakmış!

Yasayı hazırlayanların, özellikle son maddeyi, okuyanlar hiçbir şey anlamasın diye böyle kaleme aldıkları kesin. Ben birkaç defa okudum ve bir şey anlamadım. Anlayan olur da açıklarsa, bu maddeyi tartışırız.

Gelelim ilk maddeye...

Ben devletin "kapalı istihbarat ve savunma hizmetleri" için MİT diye bir teşkilatımız olduğunu, bu teşkilatın başbakana bağlı olup, görevlerini yapabilmek için ayrılmış bir bütçesi bulunduğunu sanıyordum. Başbakan'ın gizli istihbarat faaliyetlerini bizzat ve MİT'ten habersiz bir şekilde yürüteceğini düşünemeyeceğimize göre, bu iş için ayrı örtülü ödeneğe ne gerek var?

İkinci madde ise daha da esrarengiz. "Devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatlerinin isterleri" deniyor. İçinde iki tane yüksek, iki tane devlet geçen bu ifadenin benzerlerini hep ceza yasalarında ya da savcılık iddianamelerinde görmeye alışık olduğumuzdan mıdır nedir, okuyunca insanın içine bir ürküntü geliyor. Ve ister istemez insanın aklına takılıyor: Zaten bütün devlet örgütleri, bakanlıklar, müsteşarlıklar, bütün kamu kuruluşları, silahlı kuvvetler, emniyet teşkilatı, eğitim kurumları, adalet mekanizması, hepsi devletin yüksek güvenliği ve yüksek menfaatleri için çalışmıyor mu? Bütçelerini bu amaç doğrultusunda harcamıyor mu? Devletin resmi kurum ve kuruluşlarının hiçbirinin görev alanına girmeyen bu "yüksek menfaatler" ve "yüksek güvenlik" ne olabilir ki!

Derin devleti finanse etmek mi?

x x x

Besbelli ki bu ödenek devletin kirli işleri için ayırdığı bir zuladır. Ne dünya kamuoyu önünde ne de kendi halkı önünde açıkça savunamayacağı hukuk dışı işleri, gizli operasyonları için kullandığı para... Yani derin devlet ödeneği...

Elbette Ergenekon savcıları Eruygur kanalıyla kullanılan örtülü ödenek paralarıyla başımıza ne çoraplar örüldüğünün peşine düşsünler, ayrıca bu arada bal tutup da parmağını yalayanlar da bir bir çıksın ortaya...

Ama bu arada biz de şu örtülü ödenek denen şey olmasa olmaz mı diye düşünmeye başlayalım artık.

Her skandalda "Elbette devletin açıklayamayacağı bazı gizli harcamaları olacaktır ama..." klişesini tekrarlayıp durmak yerine neden devletin halka açıklayamayacağı gizli harcamaları olması gerektiğini; neden devletin halktan gizli tutarak koruması gereken yüksek menfaatleri olabileceği fikrini şöyle sıkıca bir silkeleyelim.

yorum:
Brezilya maliye bakanı Bafralı İbrahim Türkiyeye geldiğinde şöyle demişti:
"ASkeri harcamaları kontrol etmeden Türkiye de ekonominin düzeltilmesi hayal bile edilemez"

bırak örtülü ödemeyi normal hesapsızlıklardan hesap soramıyoruz. nereye gidiyor vergilerimiz bile diyemiyoruz maalesef. askerler 3milyona yenisi alınan tankları 4milyona tamir ettiriyorlar. ergenekondan öğrendiğimize göre emekli-emeksiz bir çok rantcı asker askeri ihale takipcisi ve silah fabrikalarının distribütörlüğünü yaptığını da medya yazıyor.

Jitem jit özelharp gladio her neyse jandarmaya bağlı çalıştığı iddia edilen bu özel kurumları içişleri bakanlığına v etsk yı da savunma bakanına bağlamadan türkiye de barış demokrasi ve özgürlük olması ekonominin düzelmesi çok zor.

acilen bu yapının değiştirilerek hesapgününden önce hesap sorulmalı

 

 

Adem Çevik






Sayı: 32 | Tarih: 17.01.2010
Yılmaz Özdil
Tırışkadan teyyare...
1430 Okunma
Leyla Okta
Mahir Kaynak
İsrail Gerilimi
1358 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Aysel Tuğluk’un suçu ne?
1306 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Tesettür Medeniyettir
1286 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Büyükelçi ah büyükelçi
1257 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Rasim Ozan Kütahyalı
İsrail Haksız mı?
1215 Okunma
Recep Yıldırım
Mehmet Niyazi
Seccade kavgası
1210 Okunma
Abdurrahman Erol
Oktay Ekşi
Alışmayalım
1205 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mümtazer Türköne
Vesayet Merakı
1202 Okunma
Arif Ersoy
Nazlı Ilıcak
Tam güne CHP'den itirazlar
1188 Okunma
Fatma Karuç
Abdülkadir Özkan
Domuz gribi yalan rüzgarı mıydı?
1188 Okunma
Özgül Ertuğrul
Can Ataklı
Ölenler neden öldü?
1179 Okunma
Mesut Karaaytu
Zülfü Livaneli
İnsanı anlamak...
1161 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ümit Zileli
İşbirlikçi Gladyo!
1154 Okunma
1 Yorum
Osman Köse
Mehmet Altan
Dilencinin mevduatı mevduatın dilencisi
1154 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fikret Bila
Türk-İsrail ilişkileri ağır yaralı
1151 Okunma
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Tadında bırakabiliriz
1145 Okunma
Ahmet Kirtekin
Hayrettin Karaman
Hangi vesayet
1144 Okunma
Hilmi Altın
Gülay Göktürk
Örtü her sıyrıldığında
1140 Okunma
Adem Çevik
Gülay Göktürk
Örtü her sıyrıldığında
1129 Okunma
Adem Çevik
Reşat Nuri Erol
Neler oldu, neler olacak?
1121 Okunma
Ilker Ardic
Bekir Berat Özipek
19 Ocak’tan sonrasını da konuşalım
1113 Okunma
Bünyamin Demir
Toktamış Ateş
Ayalon'un ettikleri...
1089 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ebubekir Sifil
İslam inancından düzenine
1072 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler