Alışmayalım
1144 Okunma, 1 Yorum
Oktay Ekşi - Hürriyet
Vahap Alma

16.01.2010

Dün biraz öyle oldu. Söze “referandum”la başladık, aslında bir başka yazıda ele almayı düşündüğümüz şu “sivil darbe” tartışmasına değinerek bitirdik.

Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dünkü gazetelerde çıkan sözlerine göre artık “alışmamız gereken” referandum, kendi başına önemli bir kavram ve kurum.


Önce belirtelim:


Referandum ilk bakışta “doğrudan demokrasi”nin en basit ve en iyi araçlarından biri olarak görünür. O nedenle “kestirme” çözüm yollarına yatkın siyasi liderler, önlerindeki engelleri aşmak için referanduma başvurmayı severler.


Tehlikelidir, çünkü kötü niyetli iktidar sahipleri en karanlık projelerini “halkın rızası” zeminine oturtup meşrulaştırmak için “referandumu” kullanırlar.


Tehlikelidir, çünkü “referandum” popülist politikaların kabul ettirilmesine çok uygundur.


Oysa -tam aksini çoğu kez kendisi yapsa da- bizzat Tayyip Erdoğan'ın da sayısız defa ifade ettiği gibi politikada “popülizm”, sistemi dejenere eden en zararlı yaklaşımların başında gelir.


Tehlikelidir çünkü nasıl her konuda yasa yapamazsanız, her konuda “referandum”a da başvuramazsınız. Bunun somut ve doğru örneklerinden birini Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen ay İsviçre'de başvurulan “referandum” vesilesiyle dile getirmişti.


Anımsanacağı gibi o referandumda, “İsviçre'de yapılacak (açılacak) camilere minare yapılması yasaklansın mı?” konusu halka götürülmüş ve “yasaklansın” diyenler kazanmıştı. Başbakan Erdoğan da bunun üzerin -konuyu saptırarak- “Temel insan haklarının ve dini inançların referandum konusu olamayacağını” söylemişti.


Saptırdı, dedik çünkü orada ne temel insan hakkı oylanıyordu ne de dini inançlara sınırlama konuyordu.


Tamam, yapılan yanlıştı ama oylanan “minare yasaklansın mı, yasaklanmasın mı?” gibi şekilsel bir olaydı.


Konuya dönersek, “referandum”un asıl “yeterince gelişmemiş” demokrasilerle, demokrasinin yüzünü bile görmemiş ülkelerde daha tehlikeli bir araç/silah haline geldiğini söylemek zorundayız.


Bakın, gelmiş geçmiş en tehlikeli diktatörlerin projelerini halka “referandum” yoluyla yutturduğunu göreceksiniz.


O nedenle referanduma “alışmak”tan iyisi ona “alışmamak”tır.

 

 

     Yorum:

     Alışmayalım Ama…

     Oktay Ekşi’nin yazılarını yorumlamak zordur. Çünkü yazılarında genelde içi dolu düşünceler bulmak epeyce uzun sürer.  Yalnız bu haftaki yazısı öyle değil. Referanduma alışmamak üzerine yazmış…

     Referandum;  genellikle anayasa değişikliği, yasaların kabulü veya çok önemli konularda halkın iradesini belirlemek için yapılan oylamadır. Referandumda halkın iradesi idareye direk yansımaktadır ve doğrudan demokrasi için güzel bir örnek midir tartışılır. Türkiye'de  az uygulanan referandum, gelişmiş ülkelerde sık sık uygulanır.

     Doğrudan demokrasinin fiilen uygulanması konusunda çekilen zorluklar  sebebiyle referandum sistemi uygulamaya geçilmiştir. Kimisine göre de bu sistemin de mahzurlarını gidermek ve doğrudan demokrasi sistemine yaklaşmak için, yarı doğrudan demokrasi sistemine gidilir. Referandum bunlardan birisidir. Ama bana göre bu ‘’çoğunlukçu demokrasi’’ şeklidir ve uygulanması çoğu yerde yanlıştır. Buna bir örnek de İsviçre’de yapılan referandum sonucunda, cami minarelerinin yasaklanmasıdır.

     Çoğunlukçu demokrasi  çoğunluğun kararlarının uygulandığı ve bu kararların mutlak olduğu demokrasi çeşididir. Yasalar, azınlık hakları, kuvvetler ayrılığı gibi etmenler çoğulcu demokraside alınan kararları sınırlandırırken çoğunlukçu demokraside, çoğunluğun aldığı kararlar sınırsız ve mutlaktır.

     Çoğulcu demokrasi ise; çoğunluğun mutlak hakimiyetini reddeden, azınlıktakilerin siyasal ve kültürel haklarının kabul edilmesi gerektiğini ve azınlığın da bir gün çoğunluk olabilme hakkının verilmesini savunan demokrasi çeşididir.

     Özetle ‘referandum’, ’çoğunlukçu demokrasi’nin bir sonucudur ve uygulanması genelde yanlıştır. Fakat Türkiye’deki mevcut durumdan hareketle, AKP’nin uygulamak istediği referandum, muhalefetin çözümde yer almamasından ötürü doğrudur ve çözüm için yapılması gereken de budur.

 

     Saygılar

 

 

Vahap Alma


YorumcuYorum
Tayibet Erzen
20.01.2010
10:33

Ben ikisi arasında pek bir fark göremiyorum. Ekseriyet galip gelse azınlık, azınlık galip gelse ekseriyet hoşnutsuz olacak. Bu noktada iki durum için de demokrasi kavramını kullanmayı uygun görmüyorum.

Hicret demokrasisinde ise bir kişi bile olsanız tasvip etmediğiniz bir görüşü red edip, başka bir görüş benimseme hatta yaşama lüksüne sahipsiniz.





Sayı: 32 | Tarih: 17.01.2010
Yılmaz Özdil
Tırışkadan teyyare...
1367 Okunma
Leyla Okta
Mahir Kaynak
İsrail Gerilimi
1296 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Aysel Tuğluk’un suçu ne?
1244 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Tesettür Medeniyettir
1215 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Büyükelçi ah büyükelçi
1194 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Niyazi
Seccade kavgası
1152 Okunma
Abdurrahman Erol
Rasim Ozan Kütahyalı
İsrail Haksız mı?
1150 Okunma
Recep Yıldırım
Oktay Ekşi
Alışmayalım
1144 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mümtazer Türköne
Vesayet Merakı
1142 Okunma
Arif Ersoy
Nazlı Ilıcak
Tam güne CHP'den itirazlar
1133 Okunma
Fatma Karuç
Abdülkadir Özkan
Domuz gribi yalan rüzgarı mıydı?
1130 Okunma
Özgül Ertuğrul
Can Ataklı
Ölenler neden öldü?
1122 Okunma
Mesut Karaaytu
Zülfü Livaneli
İnsanı anlamak...
1099 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ümit Zileli
İşbirlikçi Gladyo!
1097 Okunma
1 Yorum
Osman Köse
Mehmet Altan
Dilencinin mevduatı mevduatın dilencisi
1091 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fikret Bila
Türk-İsrail ilişkileri ağır yaralı
1085 Okunma
Harun Özdemir
Hayrettin Karaman
Hangi vesayet
1082 Okunma
Hilmi Altın
Fehmi Koru
Tadında bırakabiliriz
1079 Okunma
Ahmet Kirtekin
Gülay Göktürk
Örtü her sıyrıldığında
1074 Okunma
Adem Çevik
Reşat Nuri Erol
Neler oldu, neler olacak?
1061 Okunma
Ilker Ardic
Gülay Göktürk
Örtü her sıyrıldığında
1056 Okunma
Adem Çevik
Bekir Berat Özipek
19 Ocak’tan sonrasını da konuşalım
1052 Okunma
Bünyamin Demir
Toktamış Ateş
Ayalon'un ettikleri...
1032 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ebubekir Sifil
İslam inancından düzenine
1016 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler