Ergenekon davası ya da Bülent Arınç'a suikast veya Özel Kuvvetler'e ait Kozmik Oda'da soruşturma gibi önemli gelişmeleri alaya almak, olayları karartmak gibi bir şey. Zira bu şekilde, eylemlerin aydınlatılmasına yarayacak adımları kösteklemiş oluyorsunuz. Oysa günışığına çıkabilmek için, hem kamuoyunun, hem de parlamentonun desteği gerekiyor.
Başından beri Deniz Baykal'ın tutumuna bakın! Özellikle ilk günlerde, Ergenekon'u ne kadar da hafife almıştı. Ergenekon davasında bazı kişilerin tutuksuz yargılanmasını istemek ya da özel hayata dair bilgilerin ek klasörlerde yer almasını eleştirmek başka, Ergenekon'u "Otoriter bir rejim kurmak isteyen hükûmet, muhaliflerini bir bir tasfiye ediyor" diye takdim etmek başka. Baykal, bu son şıkta belirtilen gibi davranıyor ve hatta ara sıra, Silivri'deki aydınlara selâm bile gönderiyor. ("Silivri Cezaevi'nde acılar çeken bu memleketin dürüst ve namuslu aydınlarını, vatanseverlerini selamlıyorum" 22 Eylül 2009) Evvelki gün de, Arınç'la ilgili gelişmeleri, hâkim Kadir Kayan'ı takip eden arabaların birinde patates çıktığı için, "Kozmik Patates" başlığı ile tanımladı: "Emniyet, askeri araçları durduruyor, insanlar inceleniyor. İncelemenin ardından kozmik patatesler çıkıyor. Bu manzara, gerçekten ibret alınacak bir manzara..."
Halbuki hâkimi takip eden arabalardan birinde aşçı ve yemek malzemesi ele geçti ama, diğeri ile ilgili kuşkular giderilmedi. Peki, hem hâkim Kadir Kayan, hem de savcı Mustafa Bilgili'ye 8'er mermi gönderilmesine ne demeli?
Ağzınızın ucuyla "Ben darbeye karşıyım" demek ya da "Evren yargılansın" talebinde bulunmak yetmez. Bugün, darbelerin önünü kesecek, sadece darbelerin değil, 28 Şubat benzeri psikolojik harekâtı da engelleyecek ve askeri, kendi alanına çekecek gayretler sarf ediliyor. Baykal, bırakınız omuz vermeyi, bu istikamette atılan her adımı "otoriter bir rejim temayülü" olarak yansıtıyor. CHP'ye göre, AK Parti, bir yandan muhaliflerini Ergenekon ile tasfiye ediyor, bir yandan da, karşısında durabilecek yegâne güç olan orduyu zaafa düşürüyor. Diyelim ki Erdoğan, tek adam sıfatıyla, kimi odaklar üzerinde baskı uyguluyor; gücünü istismar ediyor. 2011'de seçim var; haksızlığının bedelini öder. Ama öte yandan, Türkiye'nin değişmez bir gerçeği gibi görünen "vesayetçi rejim" kökünden sarsılıyor. Ayrıca, İtalya'daki Gladyo benzeri bir yapıdan ülkemiz temizleniyor. Soldaki bir partinin bu çabalara iştirak etmesi gerekmez miydi?
Yorum
Nazlı hanımın sorusuna cevap vermek istiyorum. Soldaki bir parti lideri bu kişilerin avukatlığını yaparken gösterilen çabalara nasıl olsunda iştirak etsin. Ya gün gelir ucu kendilerine dokunursa. Sorunuzun cevabı gayet basit. Çünkü onlarda bu ülkenin karışmasını ve kendi istekleri doğrultusunda yönetilmesini istiyorlar. Ortalık iyiden iyiye karışsın ki bu hükümet gitsin kendileri gelsi. Yazıktır bir kez de onlar otursun başbakanlık koltuğuna. Birazda onlar sömürsün bu devleti.