Bülent Arınç, “kozmik” odaya “kozmetik” oda demeye başladı.
Kendileri o işten iyi anlar çünkü.
Olduğu gibi değil...
Göründüğü gibi olmayı severler.
*
İşsizlik rakamları mesela... Baktın ki çok, alıverirsin fazlalığı, “Umudum kalmadı, iş aramıyorum artık” diyenleri çıkarırsın...
Olur sana mis gibi liposuction.
*
Baktın ki, istenmeyen kıllar var medyada...
Komple lazer epilasyon.
*
Milli gelire takarsın silikonu, şişirirsin, kıçımız açıkta ama, Pamela Anderson gibi göğsümüzü gere gere gezeriz hiç olmazsa.
*
Emekliler zaten botokslu...
Çakarsın alnının ortasına elektrik, su, doğalgaz, kira şırıngasını, kırışıklık mırışıklık kalmaz; en az 75'e kadar çalışır!
*
Siz zam zannediyorsunuz...
Peeling o.
İnce ince soyma yöntemi.
*
Bürokraside dolaşımı engelleyen Atatürkçü toksinlere karşı, tek çare, lenf drenaj... Basınçlı makineyle yaparsın masajı, usul usul, hissettirmeden atarsın vücuttan.
*
Kamuda biriken selülite karşı da, tabii ki, karboksiterapi... Dünyada, cilt altına karbondioksit gazı enjekte edilerek uygulanıyor; bizde ise, cilt altına değil,
direkt insanların suratına gaz püskürtme yöntemiyle daha iyi neticeler elde ediliyor.
(Tekel işçileri mesela... Otura otura obez olmuşlardı, iki seansta gençleştiler,
havuzda yüzmeye filan başladılar.)
*
Ve bakıyorsun, bunca estetik operasyona rağmen, memlekette her şey aslında olduğu gibi “yamuk” mu duruyor? Kolayı var kardeşim, rinoplasti... Zorla güzellik yani!
Yazının tamamı için tıklayınız.