İlk Ders
1212 Okunma, 0 Yorum
Oktay Ekşi - Hürriyet
Vahap Alma

02.01.2010

YILIN birinci günü diye dün yazıya iyimser sözlerle başlamayı düşünüyorduk. Niyetimiz “kapatılma” kararı yürürlüğe giren Demokratik Toplum Partisi yerine geçen Barış ve Demokrasi Partisi için (aslında isim değiştirme dışında bir fark olmadığını bilsek ve umutlu olmasak da) iyimser bir şeyler söylemekti.

İştahımız kursağımızda kaldı:

“DTP'yi kapatma kararını” Anayasa Mahkemesi'nin değil de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) verdiği veya verdirdiği varsayımıyla hareket eden “yüzleri poşuyla kapalı” bir grup yiğit(!) dün bu partinin Diyarbakır İl Başkanlığı'na “molotofkokteyli” denen “alevli” şişelerden atmışlar.


Gerçi attıkları hedefe ulaşmamış ama, bunların “barış, kardeşlik, hak, adalet ve hukuk”tan başka bir şey istemediklerine ilişkin iddialarıyla yaptıklarını yan yana koyunca, kimin ne kadar barışçı olduğu görülüyor.


Sadece o değil, Anayasa Mahkemesi'nin DTP'yi “kapatma” kararını “hukuki” değil de “siyasi” sayanların ne kadar temelsiz konuştuklarına da bu olay ışık tutuyor.


Diyebilirsiniz ki bir tek “molotofkokteyli” atma olayına bakıp da o sonuca ulaşılabilir mi?


Eğer Anayasa Mahkemesi'nin DTP hakkındaki kararının gerekçesini okursanız sadece bu olayın değil, o anlayışın ürünü olan sayısız bu tür olayların mahkemeye o “kapatma” kararını verdirdiğini görürsünüz.

 

 

     Yorum:

 

     Dilimizde Tüy Bitti Yeter!

 

     Hiç azımsanacak şekilde değil 26 sene… İlk eylemiydi PKK’nın. O dönemlerde Türkiye büyük bir ülkeydi ve Ülkenin düzenli ordusunun PKK’nın düzensiz ordusunu yeneceği kesindi. Ama hiç de öyle olmadı. Düzenli bir ordunun düzensiz orduyla mücadelesi çok da kolay değilmiş. Türkiye bir ölü evine döndü. Güneydoğu’da evinden cenaze çıkmayan ev neredeyse kalmadı. Müslüman müslümanı kırıyordu. Kardeşler birbirine düşmüş/düşürülmüş hayatlarının en kutsal savaşını veriyorlardı!

 

     Kimine göre PKK’nın kurucusu MİT ile çalışan biriydi. Ama artık bunun da pek bir önemi kalmadı. Çünkü sürdürülen kimlik(!) mücadelesi verilen kayıpların gölgesinde kaldı. Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında gelişmişlik adına çok büyük uçurumlar meydana geldi. Halk büyük oranda fakirleşti. Köylerinden göç ettiler. Yolları bozuk kaldı. Hastanelerindeki uzman doktor sayısı ‘’yok’ denecek kadar azaldı. En önemlisi eğitim hakkından mahrum kaldılar. Bütün bunlardan sonra asıl ikinci sınıf vatandaş statüsünü o zaman kazandılar!

 

     Aradan geçen 8 yılın ardından, Özal bir kürt raporu hazırlattı. Ömrü yetmedi. Şimdi ise bunu AKP üstlendi. Başlattığı Kürt Açılımı’nın içini dolduramadı henüz. Kürtlerin Partisi’de, AKP’nin içini dolduramadığı açılıma beklenilen desteği vermedi/veremedi. Türkiye sınırları içinde yaşayan herkes yaşanan bu süreçte derin olayların yaşandığı konusunda hemfikir. Çünkü olayı daha basit bir dille söylersek; anlaşamayan iki taraf var. Tarafların ne istediği belli değil. Daha aynı masaya oturup sorunları bırakın çözmeyi, sorunları konuşmayı bile başaramadılar.

 

    İnsanlar bütün bu yaşananlardan sonra gah çözülecek umuduyla sevindiler gah umutlarını ertelediler. Çünkü İktidar Partisi dışındaki bütün partiler (BDP dahil) açılımın içini dolduracak herhangi bir destekte bulunmadı. İyi bilmelidirleri ki; ne Türkiye parçalanacak, ne de Kürtler bitecek. Partilerin üzerine düşen görev, meclis çatısı altında maaşlarını alıp yerli-yersiz nutuklar atmak değil, millet tarafından, milletin meclisinde milletin sorunlarını milletin istekleri doğrultusunda sağduyulu bir şekilde çözmektir!

 

     Saygılar…

 

    

 

    


 

Vahap Alma






Sayı: 31 | Tarih: 10.01.2010
Toktamış Ateş
Demokrasi döneklik ve erdem
1763 Okunma
Osman Eskicioğlu
Hayrettin Karaman
Demokratik açılım
1547 Okunma
1 Yorum
Hilmi Altın
Reşat Nuri Erol
Enerji siyasetimiz nenasıl olmalıdır?
1314 Okunma
Ilker Ardic
Ebubekir Sifil
Hangi İslam
1312 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Yılmaz Özdil
Profesör Onur Erol bunların yanında hemşire bile o
1298 Okunma
Leyla Okta
Rasim Ozan Kütahyalı
Medyadaki umumi manzara
1295 Okunma
Recep Yıldırım
Zülfü Livaneli
Einstein’ın şoförü
1279 Okunma
Ali Bülent Dilek
Gülay Göktürk
Değişimin yolu-yordamı
1272 Okunma
Adem Çevik
Bekir Berat Özipek
‘Yeni İttihatçılar’, ‘kilit haberleşmeciler’ ve be
1251 Okunma
Bünyamin Demir
Ahmet Hakan
Hasan Cemal ile Nuray Mert arasında
1246 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
İlk Ders
1212 Okunma
Vahap Alma
Ruşen Çakır
Açılım iki fotoğrafın kurbanı oluyor
1199 Okunma
Tayibet Erzen
Abdülkadir Özkan
Emekliye sürpriz !..
1186 Okunma
1 Yorum
Özgül Ertuğrul
Can Ataklı
Alternatif var aslında
1169 Okunma
Mesut Karaaytu
Fikret Bila
Kıyat'ın analizi
1156 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir
Fehmi Koru
Heyecandan umuda yolculuk
1141 Okunma
Ahmet Kirtekin
Mahir Kaynak
Medyanın Geleceği
1120 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Paranın Putlaştırılması
1102 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mehmet Altan
Filistin’e yol neden açık değil?
1092 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Mehmet Niyazi
Sıkıntılarımızın kaynağı
1079 Okunma
Abdurrahman Erol
Nazlı Ilıcak
Baykal'dan karartma
1077 Okunma
Fatma Karuç


© 2024 - Akevler