05.01.2010
Yazıma başlamak üzereyken bir makale gördüm. Köşe yazarlarının yaşlı oluşundan şikayet ediyor ve bunların eskimiş düşüncelerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmadığını söylüyordu. İnsanları düşünceleriyle değil yaşıyla değerlendirenlere bir şey söylemek hakkım yok çünkü kendimi savunduğum sanılır. Onları düşünceleriyle değerlendirdiğim zaman gelecek için fazla iyimser olamıyorum.
Medyanın geleceğini düşünürken şöyle yazmıştım: Bir ülkede egemen güçlerin değişmesi sadece iktidarların değişmesiyle gerçekleşmez. Siyasal iktidar bir başlangıç değil bir sonuçtur ve soyut bir bakış açısıyla onlar yapmaları gereken şeyleri yaparlar. Türkiye’de yaşanan değişim egemen güçleri de değiştirecektir. Çünkü yaşadığımız süreç bir devrimdir ve bu sadece iç dinamiklerin değil büyük ölçüde dış dinamiklerin eseridir. Bugün bölgemizde etkinliğimiz artıyorsa, Kürt meselesi gibi bazı sorunlar çözülüyorsa, bunun böyle olması gerektiği için oluyor.
Türkiye’de ekonomiye yön verenler bu değişime ayak uyduramadıkları için varlıklarını kaybedecek ya da etkileri azalacaktır. Bu onların kontrol ettiği medyanın da değişmesiyle sonuçlanır. Ülkemizdeki hızla artan yeni zenginlerin iş hayatı dışında medyayla ilgilenmeleri nasıl açıklanabilir? Acaba geçmişte böyle bir hayalleri var mıydı? Zenginleştikleri için mi bu yolu seçtiler yoksa yeni çağa yeni bir medya mı gerekiyordu ve bunu birisi yapacak mıydı?
Şu anda yeni yapıya geçerken yaşanması gereken tasfiye süreci içindeyiz. Eski binanın yerine yenisi yapılırken ilk iş yıkıcılara düşer, mimar ve mühendisler işe başladığı zaman bu ekip dağılır. Şu anda işittiğimiz sert söylemler yıkım ekibinin çıkardığı balyoz sesleridir. Bunu anlamak için okuduklarınıza bakın. Bir tane yapıcı söyleme rastlıyor musunuz? Yenileşme eskisinin tasfiyesiyle başlar ama yıkım sürerken yeni yapının projesi ve uygulama çizelgesi de hazırlanır.
Bu süreç yıkım ekibini ilgilendirmez. Onlar eskinin izi kalmayıncaya kadar uğraşırlar. Bunların rolü küçümsenemez çünkü arazi temizlenmeden yeni bina yapılamaz.
Geçmişte yapılanları değiştirmemizin mümkün olmadığını bildiğim için yıkım ekibine girmek istemem. Ancak gelecekle uykularımı kaçıracak kadar çok ilgilenirim ve bir sürü senaryo üretirim. Birileri aklın olsaydı kendin için iyi bir senaryo üretirdin diyebilir. En yanlış bulduğum düşünce kendim için iyi olanın ülke için de faydalı olacağıdır. Senaryoyu yazanlar genellikle filmde rol almazlar. Ancak filmin çekilmesi için senaryonun beğenilmesi şarttır. Şimdi size abes bulacağınızı bildiğim yeni senaryomu anlatayım. Önümüzdeki seçimde çok sayıda parti yarışacak ve muhtemelen bir koalisyon kurulacaktır. Koalisyon ortakları olarak düşündüğüm partileri duyunca şaşırmayın. Bir AKP-CHP koalisyonuna ne dersiniz? Medyadaki yıkım ekibi yerini yeni Türkiye’yi inşa edenlerle birlikte olacak kişilere devredecek. Eski burjuvazi zayıflayacak ama bu sağlıkları açısından obez olmaktan daha faydalıdır.
Yorum
Türkiye’nin dört büyük sorunu vardır. Dış borçlar, işsizlik, yargının çalışamaması ve sermaye tekelindeki basın. Bu sorunlar dünyanın sorunlarıdır. Adil Düzende dış borçlar, dolar borcunu TL borcuna çevirerek, faizli borçları kredileşme borçlarına çevirerek, para borcunu mal borcuna çevirerek, borcu iştirake çevirerek çözebiliriz.
İşsizlik işletmeleri faizsiz borçlandırarak işçilere ve ham maddeye ödeme yapılarak çözülür. Yargı hakemlik sitemi ile bağımsız hale gelir. Basın ancak basın kooperatifleriyle çözülür. Siyasi kadrolar bu inkılabı başarırlarsa askeri müdahaleye gerek kalmaz. Başaramazlarsa askerler müdahale etmek zorunda kalır. Onlar bu çözümleri deneyerek devleti yaşatabilirler. Demokrasiyi getirebilirler. Onlar da askeri metotlarla çözümlere girişirlerse devletimiz yıkılır. Yeniden istiklal savaşı yapmak zorunda kalırız. Onlar Adil Düzen çözümlerini uygularlar.
Basın sorununun çözülmesi için biraz daha etkin yaslara gerek vardır:
a) Devletten destek sadece basın kooperatifleri olabilir. Resmi ilanlar bunlara verilir. Basın kartları bunlara verilir. Bu kooperatiflerin yöneticileri yazarlar olacaktır. Okuyucuları kooperatiflerin ortakları olacaklardır.
b) Dağıtım PTT tarafından yapılacaktır. Abonelere verilecektir. İade sistemi kalkacaktır.
c) Basın vergiden muaf olacaktır. Sadece basının beşte birini devlet dolduracaktır. Bedel ödemeyecektir. Çalışanlardan da vergi alınmayacaktır.
d) Basın davaları hakemler yoluyla çözülecektir. Hapis cezaları kalkacak tazminat veya meslekten men cezaları verilecektir.
Tekel sermaye gücünü kaybetmektedir. Bunlar böyle olacaktır. Başka türlü bir şeyin olması demek evrimin durması demektir. Yani doğa kanunlarının değişmesi demektir.Yani insanın yaşlanmaması demektir. Yahut gençleşmesi demektir.
İnsanlar düşünerek cep telefonunu, bilgisayarı, füzeyi keşfettiler. Sosyal olaylarda da düşünmeye başlayacak ve sorunları çözeceklerdir. Basın sömürü sermayesinin sömürü aracı olmaktan mutlaka çıkarılacaktır.
Medyanın geleceği 5 Ocak 2010 Salı
Yaşlı yazarlar hep aynı şeyler söylüyorlar. Değişim her sahada olur. Türkiye’deki değişim dış güçlerin eseridir. Yeni zenginler yeni medya bu da dış güçlerin eseridir. Bu gün siyasi denge, dolaysıyla sosyal denge yıkılmaktadır. Yıktıranlar yeni proje hazırlıyorlar. Proje yıkıcıları ilgilendirmez. Gelecekte koalisyon oluşacak. CHP- AK parti koalisyonu…
Özet yorum
Tekel sermaye ömrünü tamamladı. Din düşmanlığı moda olmaktan çıktı. Yapı çöktüğü için yıkılıyor. Yeni yapı Adil Düzene yaklaşacaktır. Adil Düzenin gelmesi için bir iki denemeye daha gerek vardır. Gelecek daha çok İslamiyet’e yakın ve yeni bir siyasi oluşumun olacaktır. Askeri müdahale zorunlu olabilir.
Neresindeyiz? 3 Ocak 2010 Pazar
Yazının özeti
Demokratikleşme programı çıkmaza giriyor. Saddam Türkiye’ ye Kürtlere karşı işbirliği önermişti. Karşı çıktım. Kürtler dünyanın siyasetini hesaba katmıyorlar. ABD Iraktan çekilecek, Kürtleri zor günler bekliyor. Irkçılığa dayalı Kürt politikasını kim destekleyecek? Petrole bağlı bir Kürt devleti düşüncesi hayaldir. Alternatif enerji ortaya çıkıyor.
Özet yorum
Bir program yok. ABD, PKK yi kendi çıkarın için tasfiye ediyor. Demokratikleşme paketi PKK lıları korumak için yapılan beceriksiz girişimdir. Türkiye, Kuzey Irakta Kürt devletinin kurulmasını istemektedir. Türkiye Kürtlerinin oraya göçmesine izin vermelidir. Sonra orası bizim vilayetimiz olacaktır. ABD nin gitmesi ile Kürtlere bir şey olmaz. Devletlerine sadık olmaya başlarlar. Petrole dayalı devletlerin geleceği karanlıktır.