2 Ocak 2010 Cumartesi
2009 sona ererken ülkemizin bir karmaşa yaşadığı algısı egemendi. Yani sorunlarımız vardı ve bunları çözmeye çalışıyorduk. Sorun çözmek eskiye dönüş mü olacaktı yoksa yeni bir Türkiye mi kuruluyordu?
Gerçekte ülkemiz bir devrim sürecini yaşıyordu ve sıkıntılarımız bu doğumun sancılarıydı. Devrimler çoğunlukla büyük çatışmaları da beraberinde getirir. Herkesin tedirgin olduğu bu dönemde gerginliklerin daha büyük bir çatışmaya dönüşmeyeceğini umuyorum, sürecin böyle devam etmesini diliyor ve iyimserliğimi koruyorum.
Türkiye’deki bu değişim dünya ölçeğindeki büyük değişimin bir uzantısı hatta onun en önemli bileşenlerinden biriydi. Adına ekonomik kriz dediğimiz olay aslında bu büyük değişimin alt yapısını oluşturuyordu. Eski ekonomik düzen yerini henüz tam olarak formüle edilmemiş bir yapıya bırakıyor ve bunun sonucunda uluslararası dengenin yeniden kurulması kaçınılmaz hale geliyordu. Şu anda hangi ülkenin kimin yanında ya da karşısında olduğunu bilmiyoruz. Eskiden terazinin iki kefesinde yer alan ülkeler belliydi ve tüm analizlerimizi buna göre yapıyorduk. Şimdi bir avuç militanın bir tarafta, tüm dünyanın diğer tarafta olduğu komik bir süreç yaşıyoruz. Bir intihar saldırısı ya da pusu önemli olaylar olarak algılanıyor.
Yapmamız gereken önce yeni dünyanın nasıl şekilleneceğini doğru tahmin etmek, sonra ülkemizi bu yeni yapıya uygun olarak oluşturmaktır. En büyük eksiğimiz güncel olayların akıntısında su üzerindeki bir yaprak gibi sürüklenmemizdir. Oysa yaşadığımız süreç, yaratacağı etkiler açısından, bir dünya savaşı kadar önemlidir.
Bir tarafın tüm sorunlarının çözümünü demokratikleşmede aramasını yetersiz sayıyorum. Demokratikleşme ve benzeri hedefler önemlidir ama onun içinde yaşayacağı güçlü bir devlet yapısı olmadan bu hedefler gerçekleşemez. Mesela Irak’a ABD demokrasi getirecekti ama onu koruyacak bir devlet yapısı olmadığı için insanlar kitleler halinde öldüler.
Ekonomideki eğilimler dikkatle izlenmelidir. Bugüne kadar serbest rekabeti ve dışa açık ekonomiyi savunduk. Ancak bu görüşün temsilcisi olan ABD’den başlayarak bunun değişeceği gözleniyor. Hatta bazıları ABD’nin sosyalizme kaydığını söylüyor. Bu görüş doğru değildir ve ABD eski bir dünya görüşünü ihya etmeyecektir. Ancak yeni uygulamaların eski liberal görüşten farklı olması beklenir. Bu değişim yüzeysel değil köklü olacaktır.
Eğer bir devrim süreci yaşadığımız kabul edilirse herkesin geçmişe dönmek yerine yeninin oluşmasına katkı sağlaması gerekir. Bu katkı iki yönlü olacaktır. Kurumlar ve bunların en önündeki TSK eskiden olduğu gibi değişimin öncüsü olmalıdır. Yeni Türkiye’nin çok kültürlü, inançlara saygılı ve insan odaklı bir ülke olacağını düşünüyorum. Bölgedeki rolü barışı sağlamak ve bölgenin büyük değişime ayak uydurmasında öncülük etmektir.
Geçmişteki şiddete dayalı uygulamalar o dönem için bile yanlıştı. Bugün onları gündeme taşıyarak öç almak da hiçbir işe yaramaz. Artık hangi arabadaki hangi kişinin kimi izlediğini bırakıp duygu basamağından akıl basamağına atlamalıyız.
Yazının Yorumu
Müspet ilmin bir metodu vardır. Gelişten gidişi kestirebilmek. Geçmişe ait olaylar sıralanır. Olayların kanunları bulunur ve geleceğe nasıl gidileceği tahmin edilir. Bulunduğunda geleceği bilmek temennileri ifade eder. Bu hususta Mukaddes kitaplarda gelecek hakkında bildirmeler vardır. Doğru çıkmıştır. Müspet ilim metotları ile bu konuları ilk inceleyen İbni Haldun’dur. Sonra Marks da aynı usulü kullanmıştır. Liberalizmin kapitalizme dönüşeceğini kapitalizmin sosyalizme dönüşeceğini ve sosyalizmin da komünizme gideceğini söylemiştir. Son tahmini dışında hepsi doğru çıkmıştır. Komünizmin ne olduğunu söyleyememiş ve sosyalizmden sonra komünizm gelmemiştir.
İzmir Akevler çalışmalarında Süleyman Akdemir ve Arif Ersoy bu konuda akademik tezler hazırlamışlardır. İnsanlığın nereye gideceği hususunda geçmişe dayanarak gelecek hakkında ilmi tahminlerde bulunmuşlardır. Aradan geçen 20–30 yıl o tahminleri hava raporlarına benzer bir şekilde doğrulanmıştır.
Sovyetler yıkılmıştır. Kapitalizm sosyalizme doğru kaymıştır. İnsanlık dindarlaşmaya başlamıştır. Gümrükler ve sınırlar gevşemiştir. Tekel sermayenin dünya tek devlet hayali bitmek üzeredir. İslam ülkeleri bağımsızlık kazanmışlar ve gittikçe güçlü devlet olmaya başlamıştır. Papalık etkin hale gelmiştir. Uluslararası süper güçler tek hâkimiyete karşı birleşmeye varmışlardır.
Gelecekte dünya ikiye ayrılacaktır. Hakemlerden oluşan yargıya saygılı barış devletleri ve bunların karşısında hakemlerden oluşacak yargının üstünlüğünü kabul etmeyen devletler. Bunlar arsında savaş olabilir. Galip olacaklar barış devletleridir. Bu gün en çok barış devletleri Avrupa devletleri ve İslam devletleridir. Avrupa Birliği barışa dayalı bir birliktir. Medine anlaşmasına benzemektedir. İslam ülkelerinin istediği bağımsızlıklarına ulaşmaktır. Başka ülkeleri istila etmek veya sömürme emelleri yoktur.
Rusya da barıştan yanadır. ABD halkı Obama’yı getirmekle barıştan yana olduğunu kanıtladı. Çin ve Hint savaşmayı düşünmüyorlar. O halde yeryüzü III. Bin yıla kansız bir şekilde yetiştiriliyor. İnsanlık barışa yaklaşmak için takip edeceği yolun peygamberler yolu olduğunu yavaş, yavaş anlar duruma gelmiştir.
Mahir Kaynak konulara yaklaşmakta ve kenarında dolaşmaktadır. Ama daha Adil Düzenin içine girememiştir. Biz ilim adamlarımızdan bizim görüşlerimizi, benimsemelerini istemiyoruz. Bizimle tartışmalarını istiyoruz. Bu tartışma bizdeki yanlışları düzeltecek, eksiklikleri tamamlatacaktır. İnsanlık doğruları daha kolay yakalayacaktır.
Biz Adil Düzen çalışanları kapitalizmi, sosyalizmi, faşizmi ve Kemalizm’i biliyoruz. Adil Düzen dışında insanlık için bir çıkar yol yoktur. Doğru daima tektir. Doğrunun dışında bütün çizgiler eğridir. Uzun yoldur. 5 kere 6, 30 eder. Onun dışındaki tüm çözümler yanlıştır. Siz doğruya ambargo koyarsanız yanlışların dışına çıkamazsınız. Sizi sömürmek isteyenler sizi Adil Düzenin uzağında tutuyorlar. Korkarım sizden önce Adil Düzeni onlar benimser ve sizi sömürmeye devam ederler. Kör sağır ve dilsiz olanlar için sömürülme haktır.
Devrim içinde devrim 2 Ocak 2010 Cumartesi
Yazının özeti
Devrimler çatışmalarla olur. Sorunlar yeni Türkiye ile mi çözülecek? İyimserim. İç ve dış krizler dünyanın yeni denge aramasından dolayıdır. Henüz dengenin nasıl olacağı belli değil... Güçlü devlet olmadan demokrasi olamaz. Yeni dünyayı doğru tahmin edip kendimize ona göre düzen vermeliyiz. Serbest rekabetli ve dışa açık ekonomileri dünya terk ediyor. Ordu değişimi desteklemeli, bölge değişimine Türkiye ayak uydurmalıdır. Şiddete dayalı devrim yerine, akıl basamağına ulaşmakla devrim içinde de devrim yapmalıyız.
Özet yorum
Tarım dönemi hukuk düzeninin yerini sanayi döneminin hukuku alacaktır. Türkiye Adil Düzeni ile ilk ateşlemeyi yapacaktır. Başlamıştır bile. Gelecekte denge insanlığın demokratik, laik, liberal ve sosyal hukuk düzeni üzerinde kurulacaktır. Bloklar insanlığın merkezi yönetimi ile uygarlık araştırmalarına devam edecektir. Ulusal devletler güçlenecek. Yerel yönetimler de güçlenecek. İnsanlık hakemlerden oluşan bağımsız tarafsız etkin ve saygın yargı denetimine girecek. III Bin yıl uygarlığı Hak uygarlığının zaferi ile geçecektir. Ordu Adil Düzeni kabul eder ve öncü olur. Ya da ikinci istiklal savaşını yapmak zorunda olabiliriz.
• İhmal edilen 29 Aralık 2009 Salı
Yazının Özeti
Çatışma demokratlarla darbeciler arasında değildir. 27 Mayısta DP, ABD yanlısı idi. İnönü ve ordu Avrupa yanlısı… 12 Martçılar, ABD tarafı idi. 9 Martçılar karşı tarafta idi. MİT 9 Martçılarla dövüştü. Tasfiye edildi. 12 Mart NATO projesi idi. Tüm askerleri tasfiye edildi, mahkûm edilmedi. Avrupa ve Çin, Türkiye’nin güçlenmesini istemez. Avrupa ve Çin tehlikesi Rusya ile ABD’yi birleştirir. Türkiye’deki bölünmenin arkasındaki dış güçler sevindirilmemelidir.
Özet Yorum.
Dış Borçlarını bitiren yabancı sermayeyi tasfiye eden CHP Türkiye’yi kalkındırmaya başlayacakken DP’yi iktidara getirdiler, borçlandırdılar ve işgal ettiklerinde kendilerine yarasın diye alt yapıyı ihale ettiler. DP Türkiye’yi tarım döneminden sanayi dönemine geçirdi. Kredileri dış güçler kestiler, ama sanayileşmeyi durduramadılar. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül hep Türkiye’nin gelişmesini durdurmak için Tekel sermaye tarafından yapılmıştır. ABD sadece araç olmuştur. NATO zaten etkilemiştir. Şimdilik dünya sömürü sermayesini yenmekle meşguldür. Sonra nasıl gruplanmalar olacağı belli değildir. Adil Düzende ulusal devletler olacaktır. Bloklar Birleşmiş Milletlere bağlanacağından, bloklar çatışması olmayacaktır.
ı
• Başka bir açıdan 27 Aralık 2009 Pazar
Yazının Özeti:
Türkiye bölünürse kime yarar. Darbecileri birleştiren nedir. Sorun laiklik, irtica değil dünyadaki konumumuzdur. Ergenekon ABD tertibi değildir. Türkiye’nin dış konumu, gelecekte dışarıda oluşacak yapılanmaya bağlıdır. Sorun hukuki değil, siyasidir. Partileri aşıyor. Kürtlerin çatışması Kürt çıkarlarını aşmaktadır. Gelecekte denge Türkiye’deki çatışma üzerinde oluşacaktır.
Özet yorum:
Türkiye’nin bölünmesini tekel sermaye istemiştir. Şimdi siyasetini, değiştirdi. Türkiye’yi bölmeyi erteledi. Darbecileri birleştiren dışarıdan gelen tahriktir. Türkiye’nin konumu etkin rol oynamayı gerektiriyor. Ergenekon tekel sermeyenin oyunudur. PKK’yı tasfiye ettiği gibi Türkiye’de müdahaleci kadroyu da tasfiye ediyor. Sermeyenin yeni siyaseti, henüz belirlenmiş değildir. Türkiye tarafsız kalmak zorundadır. Tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı siyasi sorunları etkisiz hale getirir. Partilerle ordunun işbirliği ile çözülür. Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de düzen sorunu vardır. Gelecek hakkı üstün tutan Adil Düzen üzerinde kurulacaktır. Bu Türkiye’den başlayacaktır.