[ Lütfi Bey , bucak sisteminde herkes istediği hayat tarzına uygun bucağını kurup yaşayacak peki bu islami midir? Bunun islami olduğunu neye dayandırıyorsunuz? ]
Allah insanları yaratmıştır. Kendilerine cüzi irade vermiştir. Diğer insanlara zarar vermemek şartı ile istediği gibi yaşayacak. Sevap işleyecek cennete gidecek, yahut günah işleyecek cehenneme gidecek. Devlet insanların istedikleri gibi yaşamalarına mani olmayacak. Herkesin kendi istediği gibi yaşamasına imkan sağlayacaktır. Bunu ihlal eden olursa onu engelleyecektir.
Bakara-193: Fitne kalmayınca ve din yalnız Allah için oluncaya kadar mukatele ediniz (savaşın). Eğer son verirlerse, zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.
Fitne kalmayınca ve din( düzen) Allah’ın oluncaya kadar savaşın. “Din Allah için olana kadar savaşın” demek “Herkes yaptıklarının hesabını Allah’a verinceye kadar savaşın” demektir. Yani laiklik oluncaya kadar savaş demektir. Bunun bu manada olduğunun delili “zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur” denmiş olmasıdır. Tersi olsaydı “kafirlerden başkasına düşmanlık yoktur” derdi. Zülüm başkalarına zarar verme şeklindedir. Düşmanlık yalnız eza verenleredir. O halde bir başkasının yaptığından biz zarar görüyorsak hakemler kararı ile tespit ederiz. Hakem karalarına uymayanlar zalimdir. Onlarla savaşırız. “Zalimîne” kelimesi erkek kurallı çoğuldur. Burada kastedilen tek tek zalimler değil, zalim topluluklardır. Yani zalim bucaklar demektir. Cuma namazını birlikte kılan her topluluk muhatap alınmaktadır. O halde bir bucağın bir uygulaması bize zarar verirse biz ona düşmanlık edebiliriz. Bize zarar verdiğini ise hakemler tespit ederler.
Bakara-256: Dinde hiçbir zorlama yoktur.
Din, düzen demektir. Düzende zorlama yoktur. Kuran düzeninde cebr-i icra yoktur. Hakemler karar verince kişi kendisi gelir, sehpaya çıkar, idam olunur. Kolunu uzatır keseriz. Tutuklama, yakalama yoktur. Kendi isteği ile gelmezse dinden çıkmış, müşrik olmuş olur. Hukuka karşı çıktığı için kanı heder olur. Biz düzen dışında askeri metotlarla onu etkisiz hale getiririz. O halde eğer hakemler bir topluluğu mahkum etmemişse biz onların yurtlarına giremeyiz. Kendi iç işlerine karışamayız. Zorlama, kişi dinden yani düzenden çıktığı zaman mümkündür. Düzenden çıktığının kararı ise hakemlerin kararı iledir.
Ali İmran-19: Allah indinde din İslam’dır.
Yani Allah’ın indinde düzen barıştır. Din düzen demektir. İslam da barış demektir. Barış ise hakem kararlarına uymakla olur. Eğer birisi kendini haklı görür, ihkak-ı hakka kalkışırsa (kendi hakkını kendi almaya kalkışırsa) barış olmaz, dolayısıyla din (düzen) olmaz. Allah müminleri dünyaya barış düzenini getirmekle görevlendirmiştir. İnsanları zorla Müslüman yapmak için görevlendirmemiştir. O halde bir bucak kendi iç işlerinde ne yaparsa yapsın bizi ilgilendirmez. Bununla beraber bucak yönetimini beğenmeyenler varsa hicret edebilmelidir. Hicrete izin vermeyenlerle savaşır oradaki barışçıları kurtarırız. Yani bucak göç etmeye izin vermiyorsa o bucağa zor kullanırız. Göç edenlerin sayısı oranın nüfusunu 3000’den aşağı düşürdüğü zaman bucak tasfiye olmuş olur.
[ Aklıma şu geliyor adil düzen hakimiyetinde bir bucak kuruluyor ve bucak yönetimince alınan kararlarla, koyulan kanunlarla zina serbest , hırsızlığın cezası islama uygun değil, içki serbest açıktan tüketilebiliyor, kısas yok vs. kısaca bucakta uygulanan kanunlarla tam bir sodom-gomore hayatı vücut bulmuş durumda , buna izin verilebilir mi? Bu bucak diğer bucaklarında düzenini bozmaz mı? ]
Diğer bucaklara zarar verdiği zaman bu hareketlerine müdahale edilir. O bucaktaki hırsızlığın serbestliği bize zarar vermez. Ama zina bize zarar verebilir. Bu tür bir zarara karşı diğer bucaklar dava açar. Hakemlerin kararı ile tazminata mahkum edilebilir. Bu tazminat o kadar büyük olur ki o bucak artık yaşayamaz. Farz eldim ki zina serbesttir. Bizden oraya gidip zina yapanlar olabilir. Bu da bizim aile yapımızı bozar. Bunun için alınacak tedbir, zina cezasını başka bucaklardakilerle yapan kendi bucağımızdaki kimseye uygulamaktır. Tespiti imkansız hale gelirse, bucak yönetimi maddi manevi zarar veren bucağa tazminat davasını açabilir. Bunun dışında, eğer ülkenin bütün alimlerinin icması ile bir yasak sabit olmuşsa ona uymayan bucakların kanunları icmaya aykırı olduğu için iptal edilebilir. Ülkenin bütün alimlerinin icması bugünkü anayasaların bile üzerindedir. Son karar daima hakemlerindir.
[ Merkezi yönetimin görevi nedir ve islama göre teşkilatlanmış olmayacak mıdır? ]
Aşiret (ocak) birlikte yaşamayı ve çocuk yetiştirmeyi,
Kabile (bucak) kamu hukuk düzeni ile birlikte çalışmayı,
Şab (il) iç güvenliği ve genel hizmetleri,
Ülke dış savunma ile ihtisas hizmetlerini,
Millet (insanlık) uygarlaşmayı ve araştırma hizmetlerini yüklenmiştir.
Devletin görevi büyük işletmelerin genel hizmetlerini yapmak ve aldığı humus (5’te bir) ile dış savunmayı yapmak ve iller arası ilişkileri düzenlemektir.
Genel hizmetlerden ilk öğrenim bucağın, orta öğretim ilin, yüksek öğrenim ise devletindir. Akademik kariyeri tevcih ise insanlığındır. Merkezler hakim değil hadimdir. Hüküm tarafların atadığı hakemlerle, hakemlerin atadığı baş hakem tarafından verilir ve o hükümler uygulanır. Kamu kuruluşlarının görevi hakem kararlarının uygulanmasını sağlamaktır. Savaş da hakemlerin denetimindedir. Hakem kararlarına uymayan devletlerle savaş yapılabilir.
[ Bucaklar arasında yapılan ticarette ortaya çıkacak sorunların çözümünde islami hükümler uygulanmayacak mı? ]
Ceza hukukunda her bucağın kendi ceza kanunları uygulanır. Suç nerede işlenmişse o yerin ceza hukuku uygulanır. Başka bucaktan olmak cezada değişiklik sebebi değildir. Suçun işlendiği bucağın ceza hukuku geçerlidir. Cezanın infazı ise kişinin bulunduğu bucakta yapılır. İnfaz etmezse o bucak diyeti öder.
Özel hukukta uygulanacak hükümler yere göre değişmez. Kişilere mensup olduğu mezhebin dayanışma ortaklığının hükümleri uygulanır. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, hakemler tarafların sözleşmelerine ve mezheplerine göre hükme varır. İki taraf farklı mezheptense ispat külfeti kime ait değilse, yani davalı kim ise, onun mezhebinin hükümleri uygulanır. Özel hukukta asıl olan sözleşmedir. Sözleşmede bulunmayan durumlar hakkındaki hükümler mezheplere göre verilir. Demek ki bucaklar arasındaki özel hukuk, sözleşmelere veya sözleşme yapanların içtihatlarına dayanacaktır.
[ Farklı bucaklarda yaşayan yakın akrabaların miras paylaşımı nasıl olacak? ]
Miras hakkındaki hükümler ise ölenin mezhebine göre yapılacaktır.
Taşınmazlara ancak o bucakta olanlar varis olurlar. O bucakta sakin olmayanlar taşınmazların bedeline varis olup taşınmaza varis olamaz. Bedelini ise hakemler belirler ve bucak yönetimi tarafından diğer bucaktaki varisine ödenir. Mirasın taksimi ise miras bırakanın hukukuna göredir.
[ Farklı bucaklara mensup iki kişiden biri birini öldürürse kısas uygulanacak mı? ]
Öldürmede kısas hükümleri vardır. Kısas hükmünü uygulamayan bucaklarda işlenmiş olan cinayetlerde suçluları barındıran bucaklar diyetlerini öderler. Her bucak için farklıdır. Her iş için ayrıdır. İl ve ilçe merkez bucaklarında il diyeti uygulanır. Muhakeme usulü de illerde belirlenir. Esasa ait hükümler bucaklara göre değişir. Mezheplere göre değişir. Usul ise illere göre değişir. Devlet merkez illeri ile bölge merkez illerinde ülke usulü diyet uygulanır. Bir de kıta merkez bölgelerinde insanlık hukuku uygulanır. Orası için de ayrı diyet vardır. Kısası uygulamayan bucaklar bu diyeti öderler. Suçlular da suçun işlendiği bucağın ilçesine gelmezler. Gelirlerse hukuk onları korumaz.
[ İslamın uygulanmadığı bir bucakta adaletsizliğin hasıl olacağını düşünüyorum. ]
Her yerde her zaman adaletsizlik olur. Bucakta adaletsizlik olduğu gibi merkezlerde, il ve ülkelerde, insanlıkta (Birleşmiş Milletlerde) da adaletsizlik olabilir. Adaleti korumak ancak yargı yolunun açık olması iledir. Yargı hakemlerden oluşur. Yargı kararlarına karşı da her zaman yargıya gidilebilir. Onlar aleyhine de hakemlere gidilebilir. Haksızlık ancak hakemlik sistemi ile önlenebilir.
[ Ortaya çıkacak adaletsizliği gidermek bizim görevimiz değil midir? ]
Ortaya çıkacak haksızlığı ancak tarafların seçtiği hakemler ile hakemlerin seçeceği baş hakemden oluşan tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı yoluyla önlenebilir. Yoksa bir vatandaş kadar devlet görevlisi de zalim olabilir. Hakem de zalim olabilir. Kendi seçtiğin hakemin zalim olması az muhtemeldir. Kendi düşen ağlamaz kabilinde mağdur olan buna katlanır. Kaldı ki hakemlerin kararlarına karşı hakemlere gidilebilinmektedir. Dolayısıyla hakemler de yargı denetimindedir. Ne var ki ilk mahkemelerden sonra il mahkemeleri vardır. İl mahkemelerinin üstünde ülke mahkemeleri vardır. Ülke mahkemelerinin üstünde insanlık mahkemeleri vardır. Bunların hepsi hakemlerden oluşur. Bidayet mahkemelerin (ilk mahkemelerin) kararı bozulmaz, kesindir. Ama gayri adil karar veren hakemler mahkum olur, onlar diyeti öder.
Sonuç olarak insanlar ve yerel yönetimler hürdürler. Kendi içtihat ve icmaları ile hareket ederler. Hakemlerden oluşmuş yargıya karşı sorumlu olurlar. Yöneticilerin kimseyi cezalandırma yetkisi yoktur.
|