Değişiyoruz...
1104 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Altan - Taraf
Özer Ataç

14.10.2009

 

Ronin, Japonca bir sözcük.

“Efendisini” kaybetmiş savaşçı anlamına geliyor.

Japon kültürüne göre toplumun en güvenilmez insanları bu “roninler”.

Deniz Baykal’la Devlet Bahçeli’nin izlediği politikalara, söylediği sözlere bakınca insanın aklına kaçınılmaz olarak “roninler” geliyor.

Bu iki politikacı, devletin ve sistemin muhafızları.

Her türlü değişikliğe karşı çıkıyorlar.

Ama küçük bir “ayrıntıyı” atlıyorlar.

Onların devleti değişti.

Onların sistemi de değişiyor.

Onun için bu iki politikacı gittikçe daha yalnız ve acıklı bir şekilde gülünç hale geliyorlar.

Yüz yılın bütün sorunları teker teker çözüm sırasına girdiğinden, bu ikisi her gün bir çözüme, bir barış girişimine karşı çıkan, her şeye “hayır” diyen, niye “hayır” dediğini açıklayamayan ve en önemlisi asla sonuç alamayan iki asabi ve bencil ihtiyara dönüşüyor.

Dünyayı hiç algılayamıyorlar, hayatı hiç algılayamıyorlar, ülkelerinin insanlarını tanımıyorlar, dindarların değişimini kavrayamıyorlar, Kürtlerin dertlerini hissedemiyorlar, sadece sürekli olarak “hayır” diyorlar.

Halbuki, önceki gün MİT eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş’in Neşe Düzel’e çok güzel anlattığı gibi dünya değişti, Türkiye’nin dünyadaki rolü değişti ve devletin pozisyonu da buna bağlı olarak değişti.

Cevat Öneş, “emekli” bir istihbaratçı ama bana sorarsanız bugünkü devletin görüşlerini en iyi o anlatıyor.

Eğer “devlet” dile gelip konuşabilseydi herhalde Öneş gibi konuşurdu.

Türkiye, “Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar” üçgeninin ortasında, bu üçgenle tarihî bağları olan 70 milyon nüfuslu bir ülke olarak “barış havzası” olacak.

Bu bölgelere barış Türkiye’den yayılacak.

Hem bir enerji geçiş merkezi olacağız, hem de huzuru ve barışı biz sağlayacağız.

Bu, dünyanın Türkiye’ye biçtiği rol.

Bu rolün gerçekleşmesi hem Türkiye için hem de dünya için iyi.

Arka arkaya gelişen olaylara bakarsanız bu durumu daha iyi anlarsınız, Kürt açılımı gündeme girdi, Ermenilerle geçen yüzyıldan kalan sorun çözülüyor, yakında sınır açılacak, Suriye ile sınırı kaldırıyoruz, isteyen istediği gibi girip çıkacak, yakında İçişleri Bakanı Kürdistan’ı ziyaret edecek, belki Başbakan da oraya gidecek.

Yüz yıldır bırakın çözülmeyi, çözümünden bahsedilmesi bile yasak olan “tabular” birer birer çözülme sırasına girmekle kalmıyor, insanların günlük konuşmalarının parçası oluyor.

CHP ve MHP, “eski” devletin sözcüleri olarak bu gelişmelere karşı çıkarken, birden kendilerini devletle de karşı karşıya buluyorlar, bir zamanlar toz kondurmadıkları orduyla polemiklere girişiyorlar.

Arkalarında devlet yok çünkü.

Onlar birer “ronin” artık.

Aslında bir politikacı ve parti için “devletten” bağını koparmak, övünülecek bir gelişmedir ama bu iki parti devletten “bağını koparmadı”, devlet bu iki partiden bağını koparıyor.

Bu iki partinin devletle bağı kopuyor ama bunlar halklarıyla da bir bağ kuramıyorlar.

 

Baykal’la Bahçeli için Güneydoğu “yabancı bir ülke”, oraya gidemezler, orada toplantı yapamazlar, oradan oy alamazlar.

Sadece oradaki insanlara yapılan zulmün devamını isterler, savaşın sürmesini desteklerler.

Devletin içinde de “devletten kopmuş” birimler, bürokrasinin “roninleri” var, bu iki partiyle onlar işbirliği yapıyor ama hiçbir başarı şansları yok.

Öneş’in dediği gibi, “AKP büyük bir beceriksizlik yapmazsa ya da büyük bir kriz patlamazsa” Türkiye barış havzası olacak.

Bana sorarsanız bunu, AKP’nin beceriksizliği de bu gidişatı önleyemez, AKP değişir, gelişmeler devam eder.

Hayat bunu emrediyor, yeryüzünde hiçbir devlet, hiçbir ülke bu değişime karşı çıkamaz.

Bütün ülkeler artık “ortak bir çıkarın” etrafında toplanmak zorunda, “ben bu çıkar ortaklığını istemiyorum” diyen gider, “dünyanın parçası olmayı” kabul eden gelir.

Barış, bu ülke için bir zorunluluk, bütün bölgeye “barışı” getirecek bir ülkenin kendi içinde “barışa “kavuşmaması mümkün değil.

AKP, bu değişimi en iyi anlayan parti ama bunu şimdilik sadece aklıyla anlıyor, henüz “vicdanıyla” anladığını sanmıyorum.

Vicdanıyla anlasaydı, “Gazze’deki çocuklar” için İsrail’le zıtlaşan Türkiye’nin başbakanı, ıssız bir mezrada parçalanan Ceylan’ın acısını hisseder, en azından bir başsağlığı dileme “cesaretini” gösterirdi.

Ama hayat ona “kendi ülkesinin çocukları” için üzülmeyi de öğretecek.

Bu ülke “siyasi roninlerine”, vicdanı kendi çocukları için sızlamayan başbakanlarına, devletin içinden devleti göremeyen görevlilerine rağmen değişiyor.

 

Çünkü bu dünyada, bu dünyadan daha büyük bir güç yok.

 

Y   O   R   U   M   :

 

l) YİTİRİLMİŞ HUZURDAN GERİ KALAN

Savaşçı, öz yapısına yüklenmiş imha güdüsünün yanı sıra hedef seçmede ki etkinliği yönlendiricisiyle ( efendi, komutan, amir, patron) belirginleşen kişilik. İçindeki umutsuzluğu hedefi  imha ile yatıştıran; ya da  içindeki “boşluğa” dışında simetri oluşturmaya adanan eylemcilik.

İnsan, içindeki derin huzur diyarlarını “elinden” bir kez kaptırdığı    zaman; artık yaşamı ister istemez huzursuzluğa programlanmış oluyor. Bütün uğraşı,   İçindeki huzur ve mutluluğu  yitirmesine, dışındaki etkinin sebep olduğunu düşünerek; o sebep olanı  bulup- yok edip;  kaybettiğinin yerine  yenisinin gelişinin  tıkanıklığını açmanın peşine  düşmedir.

Bireyin içi ve dışı bir “bütün” teşkil etmektedir. İçyapı,  dış yapıyı; dış yapı,  içyapıyı oluştururken;  öncelik, statükonun değiştiren ilk etkidir. Bu değişiklik nicelik olarak, içten dışa; dıştan içe.. şeklinde sarmal halindeyken; nitelik değişimin öncesindeki  etki yerinin saptanması, insan zihninde  bozucu faktör olarak belirginleşir. Bu da savaşçı fenomeninde hedef olarak inşa edilir.

Hedef inşası, bireysel ve organize  olarak ikiye ayrılabilir.  Bireysel hedef inşası, suç biliminde  intikam ve türevleri şeklinde sınıflandırılırken; diğer organize hedef inşası, yapısı gereği,  gerekçesinde daha “ulu” amiller / sebepler / ülküler / amaçlar.. üretmek zorundadır.

Organize suç önleme  veya oluşturma helezonu iki taraflı ve “dışarıdan” bağımsızlaşıp “bırakıldığında”;  omurgası  güç ve kuvvet olan bir yapının kontrol olanakları yitirilir.

Olması gereken:   “kontrol profillerinin” yapının şeklini koruyucu ve taşıyıcısı olarak yapı içinde oluşturulmasıdır:

Çadır direği çadır bezsinden olmaz!!

 

2) KINSIZ KILIÇ TAŞIMAK

Savaşçı,  barışa yönelik amaçlar için ödevlendirilirken;  barışta tutulması, insanlık için her zaman zorlu bir uğraş olmuştur. Savaşta kontrol edilemeyen “girişim”, “sahibini” de savurur.

Kontrol, standart ve belirsiz olasılıklar bağlamında sistemleştirilmelidir. Salt standart olasılıklarla  kontrol yapılandırılması, yaşamın değişkenliğiyle çelişir ve eksikliğini kritik zamanlarda pahallı bir bedel ile gösterir/ödetir.

Sorunlar bağlamında,  tanımlı ve çerçeveli sorunlar, insan için nispeten güvenli sorunlar olarak sınıflandırılır; oluşturduğu düzenekler de hep bu istemi kendini gösterir. Oysa saptayamadığı fakat güvensizliğinden haberdar olduğu  tanımsız dış alanlar  yaşamın yapısı gereği kendini her an gösterecek yapıya sahiptir.

Çok katmanlı ve güvenli yapılar içsel “huzuru” sürdürüp; dışsal “sızmalar” için önlem aldıklarında; kendilerini bekleyen  “sürpriz”;  tanımladıkları kisvesindeki ( bildik görüntülü sorunlar)  sızmalarca yapı bozumuna uğrayabilmeleridir. Bu “kanma”,  zayıfların tasfiyesi  yaşam düsturunun işlemesinden oluşur.

3) KARANBOL

Karanboller standart yapıların bağırlarında büyür. Bilinen, güvenli ile beslenirken;  karanbolün gıdası,  bilinenin rehaveti/ akan suyun ağırlaşması/dikkat azlığı/gevşeklik tir. Koruyucu yapılar, tanımlı hassasiyet ve risklere lere göre konumlanırlar. İşlerliklerini, gerekirliklerini kendilerini besleyenlere kanıtladıkça yaşamlarını sürdürürler. İşlerliklerinin azaldığı yolunda ilk “bilgi” koruyucu yapılarca algılanır. Bu algılama, yapı bozumunun ilk habercisi olduğundan; güven sendromu,  güvenlik odaklı yapıların daha hızlı bozulmasına yol açar.

Koruyucu yapılar, kuruluş amaç ve  ödevlenmelerinin  gerekçeleri  azaldıkça; korunma güdüleriyle  suni gerekçeler üretirler; böylelikle varlıklarını sürdürürken,  kendilerini oluşturanlara zarar vermeye giderek kendilerini de yok etmeye başlarlar.

Karanbol denilen olgu hep sürecektir: Negatif planlarda daha çok; pozitif planlarda daha seyrek. Olumluluk (pozitif etkinlik),  evrenin benzerler birbirini çekerler yasasıyla kendini daha az engelleyen olayları paralel olarak çekerken; Olumsuzluk (negatif etkinlik) ise yine benzerleriyle kendini çoğaltır ve engelcilik  çoğalarak kiriz haline gelir.  

Bu tespit, savaşçı bağlamında değerlendirildiğinde,  Yönlendirilen savaşçının, hedef ve yönlendirici değerlendirilmesine bakarak  gelecek olayların tabiatını anlayabiliriz. Yönlendirici ve hedef birlikteliği; yönlendirici ve hedef ayrılığı; bunların olumlu ve olumsuz yönleri; savaşçının/çözücünün, etkinliğinde çok seçenekli olarak görülecektir.

 

SONSÖZ

Yorumumuz   dayanağı metinin girişinde  işlenen,  yitik liderli samuray (ronin) ve hedef ilişkisi; yukarıda işlene gelen açıklamalar kavşağında roninlerin,  yurtlarında karonbol  mayın olarak seyir halinde olup hedef sapmaları gösterecekleri anlaşılacaktır.

 

 

Özer Ataç






Sayı: 21 | Tarih: 1.11.2009
Can Ataklı
Pazar fıkraları
1772 Okunma
Mesut Karaaytu
Hayrettin Karaman
Birliğe davet
1512 Okunma
Hilmi Altın
Nazlı Ilıcak
Twitter, Yüksek Ökçeler ve Canan Arıtman
1439 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Ahmet Hakan
Gereği düşünüldü
1355 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Ekonomik oyunlar...
1295 Okunma
Ilker Ardic
Yılmaz Özdil
İrticayla mücadele eylem planı
1284 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Bekir Berat Özipek
Cehennemden çıkmak sebat ister
1223 Okunma
1 Yorum
Bünyamin Demir
Ahmet Taşgetiren
TSK için imaj her şeydir
1205 Okunma
Zübeyir Erol
Mehmet Şevket Eygi
Şazzlar
1186 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Güvensizlik
1181 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Oktay Ekşi
Cam duvar
1180 Okunma
Vahap Alma
Mahir Kaynak
Kritik dönemeç
1179 Okunma
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Acil olarak ‘empati’ aranıyor
1173 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Altan
Genelkurmay orduyu yıpratıyor
1167 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Cengiz Çandar
Iraklı Kürtler ile iki gün
1143 Okunma
Ekrem Fildişi
Toktamış Ateş
Cumhuriyet
1132 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mehmet Niyazi
Devletimize güvenmek istiyorum
1132 Okunma
Abdurrahman Erol
Fikret Bila
Cumhuriyet Bayramına Yansıyan Sorunlar
1107 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Altan
Değişiyoruz...
1104 Okunma
Özer Ataç
Fehmi Koru
Darbeleri suç haline getirmek
1099 Okunma
3 Yorum
Ahmet Kirtekin
Rasim Ozan Kütahyalı
Hiç mi utanmayacaksınız
1086 Okunma
3 Yorum
Recep Yıldırım