Hiç mi utanmayacaksınız
1162 Okunma, 3 Yorum
Rasim Ozan Kütahyalı - Taraf
Recep Yıldırım

Türkiye’nin yaşadığı darbeler tarihine dair standart Türk aydınının tavrı gerçekten utanç verici... Mesela standart Türk subayının/generalinin bakışı çok daha tutarlı... 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a tüm darbeleri savunur Türk subayı... Bunlara “darbe” ismini de takmaz... Bütün bunlar yasal dayanağı olan askerî müdahalelerdir onların gözünde... “Şartlar böyle gerektirdiği için” bu müdahaleler “istemeyerek” yapılmak zorunda kalınmıştır...

“Türkiye’yi uçuruma gitmekten de bu müdahaleler kurtarmıştır” diye tekrarlayıp durur standart bir Türk generali... Elbette bu açıklamalar palavradır... “Yangını kendi çıkarttırıp sonra da kendi söndürmeye giden kahraman itfaiyeci”lerdir Türk darbecileri... Bunu artık bilmeyen kalmadı. Zaten o sebeple Ergenekoncu tezgâhları yemiyor artık Türkiye toplumu... Fakat her şey bir yana, darbeler tarihine ilişkin iç tutarlılığı olan militarist-nasyonalist bir söyleme ve dünya görüşüne sahiptir standart Türk subayı/generali...

Peki, ya standart Türk gazetecileri/akademisyenleri hatta siyasetçileri?.. Bugünün Türkiye’sinde 28 Şubat darbesinin savunan tek kişi kalmadı... Öyle ki 28 Şubat’ın en büyük şakşakçısı Cumhuriyet gazetesi çevresi bile “28 Şubat bir Amerikan operasyonudur” söylemine sahip şu an. Hikmet Çetinkaya, İlhan Selçuk ve Ümit Zileli gibi kalemler her yerde böyle söylüyor... 28 Şubat darbesinin en karanlık günlerinde zil takıp oynayan gazeteciler, “28 Şubat, demokrasinin önünü açmıştır” diyen şarlatan akademisyenler şu an Çevik Bir başta olmak üzere dönemin generallerine ağzına geleni söylüyor... Aynı şekilde 28 Şubat’ın destekçisi CHP de bugün 28 Şubat-karşıtı bir söylem içinde... E be kardeşim bu 28 Şubat Amerikan operasyonuysa, o generaller İsrail ve ABD’nin emrindeyseler siz niye utanmadan “ulusalcılık” adına desteklediniz? “Sonradan gerçekleri gördük” diyorsanız özür dilemeniz ve utanmanız gerekmez mi? Yine aynı şekilde bugünkü Ergenekon gelişmelerine dair biraz daha “tarihten ders almış” olmanız gerekmez mi? “Ulusal bağımsızlık” adına hareket ettiğini söyleyen generallerin Amerikan neo-conlarından destek almak için yalvar yakar olduğunu defalarca buralarda yazmadık mı? Dürüst olun bunu siz de biliyorsunuz... Cumhuriyet’in kimi köşelerinde 2005-07 sürecinde ABD’ye ve İsrail’e yaltaklanan yazılar arşivlerde duruyor... Michael Rubin gibi aşırı-sağcı, Amerikan emperyalizminin en şahin savunucularıyla “Türk ulusalcıları”nın işbirliği alenen ortada... Napıyordu bu adamlar? “Nasyonalist Enternasyonal”mi kuruyordu?.. Bu arada bu durumları “Ergenekon davası Türkiye’nin ABD ekseninden çıkmasının, ABD’ye direnişinin davasıdır” gibi zırva şekilde yorumlayıp, Kurtlar Vadisi-Irak gibi Ergenekon imalatı filmlere akılsızca destek çıkan kimi İslâmcılara da Allah akıl fikir versin diyorum... Bu hükümet sizin bu zırva kafanıza uysaydı şimdiye devrilmişti... Hükümet de bazı konularda yalpalamadı değil, ama sonradan kendine geldi...

Neyse, biz yine darbeler olurken destek verip, sonradan dönen dönmedolap tiplere geri dönelim... Bu durumun daha da komik versiyonu ise 27 Nisan darbe girişimi vesilesiyle yaşandı... 27 Nisan daha iki sene önce oldu... O geceyi hiçbir sahici özgürlükçü-demokrat unutmuyor... Türk gazeteci ve akademisyenlerinin nasıl utanç verici tavırlar içine girdiğini unutmuyoruz... Kendilerine “liberal” ya da “özgürlükçü-solcu” diyen kimileri de buna dahil... Ama özellikle CHP’liler, Kemalistler ve ulusalcılar o gün sevinçten adeta göbek atmıştı. Büyükanıt gözlerinde kahraman gibiydi... Aynı adamlar bugün utanmıyorlar ve 27 Nisan darbe girişimine denmedik lafı bırakmıyorlar... Yaşar Büyükanıt’a şamaroğlanı muamelesi yapıyorlar... CHP kurumsal olarak Büyükanıt’tan nefret ediyor... İki gün evvel 32. Gün programında CHP’li Şahin Mengü bana “27 Nisan yargılanmalı, hükümet bunu yapsın” deyip durdu... Bizlerin farklı düşünmesi beklenebilir mi? Elbette 27 Nisan özel bir dava konusu olarak yargıya intikal etmeli ve sorumlular yargılanmalı... E iyi de, zamanında, bunlar görevdeyken niye bu darbe heveslilerine yalakalık yaptınız? Niye desteklediniz?

“27 Nisan AKP’nin yüzde 47 oy alabilmesi için yapılmış bir Fethullahçı komplosudur” diyebilecek tıynette gazeteciler ve akademisyenler var bu memlekette... Aslında Büyükanıt’a tepkilerinin sebebi de bu darbe girişiminde başarısız olması yüzündendir... Dolmabahçe sonrası geri çekilmesindendir... “Büyükanıt yargılansın, ceza alsın” derken de “Bu AKP’yi deviremedin Yaşar Paşa. Çek bakalım cezanı şimdi...” demek istiyorlar... Hükümet de anladığım kadarıyla “Dolmabahçe mutabakatı” gereği Büyükanıt’ın üzerine gidilmesini istemiyor... Siyaseten anlaşılır bir tavır ama ilkesel olarak böyle bir şey kabul edilemez... 27 Nisan da kesinlikle yargılanmalıdır...

Peki ya şu kaypak yazarları, dansöz gazetecileri, dönmedolap akademisyenleri kim yargılayacak? Bu zihniyetler bu memlekette hiç mi utanmayacak?..

Yorum:

Bir süredir ciddi şekilde askerin devlet yapısındaki rolü ve konumunun ne olması gerektiği üzerinde toplumda geniş çaplı sorgulama var. Kimi askerin konumunu meclis üstü, devletin koruyucusu olarak görüyor, kimi de askerin yerinin sınır bekçilği olduğunu savunuyor. Hal böyle iken güncel gelişmeler neticesinde askerin tavrı geleneksel olarak üniter devlet yapısının koruyucusu olarak gözüküyor ve deyim yerindeyse asker ofsayta düşüyor. Milletin gözünde askerin saygın konumu, 21. yy'da gelişmiş hiçbir ülkede görülmeyecek bir durum olan askerin siyasi konularda fikir beyan etmesiyle ciddi şekilde darbe yiyor.

Yazar, gücün merkezine göre yazı şekli değişen köşe yazarı ve aydınlardan bahsetmiş. Benim değinmek istediğim, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinin toplumumuzdaki cemaatler üzerindeki sinmişliği. 28 şubat sürecinde imam hatiplerin köküne kibrit suyu döküldüğü, siyasi partilerin kapatıldığı dönemde rp ve imamhatiplere yapılan muameleyi bir hatırlayalım. Rp yöneticileri zaten hadlerini aşmışlar!, imamhatipler de misyonlarını tamamlamışlar!, kendilerinden bekleneni veremiyorlar ve de Allah kapatılmalarını bir ceza olarak veriyordu. Bugün ise Ak parti ve gülen cemaatini bitirme planları var ve bugün ellerinde olan gazete ve televizyon gücünü 28 şubattakinin aksine var güçleriyle kullanıyorlar. 

Sonuç olarak varmak istediğim nokta şudur ki; yazarın özlemini çektiği rüzgarın yönüne göre şekil değiştirmeyen yazarların varlığının yanında toplumumuzun ihtiyacı olan dik duran, gücün değil hakkın savunucusu cemaat yapılarının da olmasıdır.    

 

Recep Yıldırım


YorumcuYorum
faani
01.11.2009
22:12

cemaatler hakkı savunamaz! en azından bizim cemaatler savunamaz! bizdeki cemaatler light-tarikatler olarak yaşarlar, ahlaki doktrinleri katı olmamakla beraber itaat noktasında müridi mevta olarak görmek isterler. dolayısıyla efendi hazretleri ne buyurursa efendi efendi buyruk yerine getirilecektir. mesele cemaatin görüşü değil de bir kişinin veya bir kişinin etrafındakilerin görüşleri olunca da... halimiz ortada zaten! sayın yazar daha çoooooook beklersiniz :(

Tayibet Erzen
02.11.2009
13:18

Askeri hep kötü hatırlamak niye? Askeri sadece sınırlara mahkum etmek, darbelerle özdeşleştirmek ve demokrasi için tehlike olarak görmek, aşırı bir hassasiyetin ötesinde açık bir nankörlüktür.

Bu devletin güvenliği ve devamlılığı için askerin effektif olması ancak sınırlarının belirlenmesi gerekir.

faani
04.11.2009
02:38

sayın tayibet biraz abartmış bence. tamam kurumsal olarak askeriye kötü ilan edilmemelidir, ve hatta kurumların kişiliği olmadığından böyle bir ilan da muhaldir zaten. hükmi şahsiyette sorumluluk gerçek şahsiyetteki gibi işletilemez. bir dayanışma ortaklığı içindeki bir hata tazmin edilmelidir. ancak bir kurumu kutsal mertebesine çıkarana kadar yüceltmek de doğru değildir. itidal. biraz itidal.





Sayı: 21 | Tarih: 1.11.2009
Can Ataklı
Pazar fıkraları
1877 Okunma
Mesut Karaaytu
Hayrettin Karaman
Birliğe davet
1590 Okunma
Hilmi Altın
Nazlı Ilıcak
Twitter, Yüksek Ökçeler ve Canan Arıtman
1520 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Ahmet Hakan
Gereği düşünüldü
1440 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Ekonomik oyunlar...
1372 Okunma
Ilker Ardic
Yılmaz Özdil
İrticayla mücadele eylem planı
1371 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Bekir Berat Özipek
Cehennemden çıkmak sebat ister
1300 Okunma
1 Yorum
Bünyamin Demir
Ahmet Taşgetiren
TSK için imaj her şeydir
1279 Okunma
Zübeyir Erol
Mehmet Şevket Eygi
Şazzlar
1261 Okunma
Emine Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Cam duvar
1258 Okunma
Vahap Alma
Mahir Kaynak
Kritik dönemeç
1257 Okunma
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
Güvensizlik
1256 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Acil olarak ‘empati’ aranıyor
1247 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Altan
Genelkurmay orduyu yıpratıyor
1240 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Cengiz Çandar
Iraklı Kürtler ile iki gün
1221 Okunma
Ekrem Fildişi
Mehmet Niyazi
Devletimize güvenmek istiyorum
1212 Okunma
Abdurrahman Erol
Toktamış Ateş
Cumhuriyet
1210 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ahmet Altan
Değişiyoruz...
1180 Okunma
Özer Ataç
Fehmi Koru
Darbeleri suç haline getirmek
1179 Okunma
3 Yorum
Ahmet Kirtekin
Fikret Bila
Cumhuriyet Bayramına Yansıyan Sorunlar
1179 Okunma
Harun Özdemir
Rasim Ozan Kütahyalı
Hiç mi utanmayacaksınız
1162 Okunma
3 Yorum
Recep Yıldırım


© 2024 - Akevler