27.10.2009
Son günlerde yurda dönüş sürecinde yaşananlar, ıslak imza krizi gibi olaylar herkesi tedirgin ediyor. Oysa bu gelişmeler, yaşanan süreç göz önüne alınırsa, doğal karşılanabilir hatta kolay atlatıldığı söylenebilir.
Dünya büyük bir değişim ve yeniden yapılanma sürecinde. Geçmişte bu süreç dünya savaşlarına yol açar ve günümüzle kıyaslanamayacak kadar büyük maddi ve insani kayıplara neden olurdu.
SSCB’nin dağılmasından sonra bozulan dengelerin yeniden ama farklı bir biçimde oluşturulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Yeni dengede ya ABD ve Rusya etkin güç olmaya devam edecek ve Avrupa ile Çin ikincil konuma düşecek ya da tersi gerçekleşecek, ABD ve Rusya dünya üzerindeki etkinliklerini kaybedecek. Yeni denge inşa edilirken oluşan yapıda Türkiye köşe taşı konumunda. İki taraf da bu köşe taşına sahip olmadan sağlam bir yapı oluşturamıyor. Bu nedenle karşılaştığımız olayları küçümsemek ve yalnız kendi sınırlarımız içinde değerlendirmek yetersiz kalıyor.
Her yeni denge gibi bu da bir mücadele sonunda gerçekleşecek. Bu mücadelede, eskisi gibi, savaşla yapılmıyor. Silahlı mücadele terör boyutuna indirgendi ve bu, herkesin zannettiğinin tersine, küçük örgütler tarafından yürütülse bile onları yönetenler büyük mücadelenin aktörleri. Bu mücadelede ikinci araç ekonomi. Herkesin kriz olarak adlandırdığı ve kimsenin bilinçli bir operasyonu olmadığını düşündüğü gelişme gerçekte yeni bir ekonomik düzene giden yolların taşlarını döşüyor. Bu düzen yeni siyasi yapıyla uyumlu olacak ve onu güçlü kılacak biçimde oluşacak.
Türkiye’deki olaylar bu sürecin bir parçası ve büyük aktörler tarafından yürütülen operasyonlar. Türkiye’nin herhangi bir rolü olmadığını söylemek istemiyorum. Birinci Dünya Savaşı’nda da vardık ama olayları sadece bizim yaptıklarımıza bakarak değil hem müttefiklerimizin hem de hasımlarımızın eylemleriyle değerlendiriyorduk. Şimdi de öyle yapmamız gerekiyor ama biz henüz hangi kanatta olduğumuz kesin olarak belirlemiş değiliz. Bu nedenle her iki tarafın yandaşları çatışıyor biz bunu bir iç meseleden ibaretmiş gibi görüyoruz.
İrtica ile Mücadele Eylem planındaki imza krizi kurum içinde çözülmesi gereken bir problemdi. Yani gerçek belgeyi elinde bulunduran kişi bunu üstlerine bildirmeli ve çözümü onlara bırakmalıydı. Oysa bu kişi kendini kurumdan soyutlayıp bir çözüm aradı. Bu kurum içinde tarafların bulunduğu ve bunların kuruma bağlılığından daha önemli saydıkları bağlantılarının olduğu anlamını taşıyor.
Bu büyük dönüşüm süreci içinde bunları olağan sayıyorum ve üstesinden gelineceğine inanıyorum. Ama asıl mesele dünya ölçeğinde bir değerlendirme yapmak ve konumumuzu belirlemektir. Bu noktaya gelmeden kiminle ve ne amaçla mücadele ettiğimizi bilemeyiz. Ayrıca sorun bütün boyutlarıyla anlaşılırsa bu gibi sapmalar azalacak ve herkes düşüncesini kurum içinde ifade edip doğru olanın bulunmasına katkıda bulunacaktır.
Yazının özeti:
Dönüş ve imza krizi, kolay atlatıldı. Geçmişte bunlar savaş sebebi oluyordu. Denge ABD ve Rusya üzerinde mi yoksa AB Çin üzerinde mi kurulacak? Denge savaş veya ekonomi üzerinde oluşur. Türkiye’ deki iç olayların arkasında dış dengenin aktörleri vardır. İmza sorunu kurum içinde çözülmelidir.
Yorum:
1897 Bazel anlaşmasına göre sermaye dengesini rejimler üzerine kurmaya karar verdi, 1997 de dinler ortadan kalkacak sermaye dünyaya rejimler çatışmasına dayatacaktı. CHP-MSP koalisyonu ile başlayan rejimler uyuşması Gorbaçov’la sonuçlandı ve rejimler çatışması tutmadı. Sovyetler yıkıldı. ABD de Zenci bir Müslüman’ın oğlu Cumhurbaşkanın oldu. Papa Müslümanları İbrahim’i dinlerden ilan etti. Böylece sermayenin sömürü dengesi bozuldu.
Sömürü tekel sermayesi Dünyadaki sömürme dengesini yitirdi. Artık sermaye yeryüzünü, istediği gibi sömürme gücünü yitirmiş bulunmaktadır.
a) Tekel sermaye ABD'i jandarma olarak kullanıyor, başını kaldıranı CIA ve ABD ordusu ile eziyordu. Obama’nın %56 ile başkan seçilmesi ile CIA ve ABD ordusu sömürü sermayesinin emrinden çıkmıştır.
b) Sömürücü sermayenin ikinci dayanağı Dolar idi. ABD Merkez bankası Sömürü sermayensin bankasıdır. IMF ile tüm Dünya merkez bankaları ona bağlıdır. Böylece Dünyayı masa başından sömürmektedir. Euro ile dolar etkisini kaybetmeye başladı. Uluslar kendi paralarını bağımsız hale getirmektedirler. Böylece sermayenin ikinci ayağı da sallantıdadır.
c) Sermayenin üçüncü ayağı CIA ve MAFYA ikilisidir. Bunları sermaye finanse eder ve bunların çatışması ile kendi dengelerini kurardı. Mafyayı harekete geçirir. CIA, askeri darbelerde bulunur ve sonunda sermaye devletleşir, istediğini yaptırırdı. Mafya ve CIA yer altında anlaşmaya başladı ve sermayeye kafa tutar oldular. Şimdi onları tasfiye ile meşguldür.
d) Sermayenin dördüncü ayağı ise gümrükler ve vizelerdir. Uluslar arası ekonomik sınırlar koymuş ve Dünya halklarını hudutlarda soymaktadır. Bu da iki yolla delinmiştir. Biri kaçakçılık alıp satmıştır. Dolaysıyla sömürü sermayesi hakim olamamaktadır. Diğer taraftan AB kendi arasında gümrükleri kaldırdı. Iran ve Türkiye arasında vize yoktur. Şimdi doların da devre dışı edilmesine karar verildi.
O halde gelecek dünya ikili çatışma üzerinde kurulamayacaktır. Gelecek dünya da yüze yakın bağımsız devlet olacaktır. Bunlar İnsanlığın birleşmiş milletlerini oluşturmaktadır. İnsanlık uygarlaşma yolunda tüm insanlığın gücünü kullanacaktır.
Gelecekte Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika, Avrupa, Çin, Hint Avustralya ve adalar ayrı birer kıta olacaktır. Bunlar Birleşmiş Milletlerin birer alt kuruluşları olacak ve araştırmalar buralarda yapılacaktır. Devletler bağımsız olacak ama kıtalarda ortaklık oluşturacaklardır.
Adil Düzende denge ikili gruplar arasında değil yerinden yönetimli yüze yakın bağımsız orduları olan devletler arasında oluşacak. Uluslar arası hakemler beşeri yargı oluşturacaklardır. Hakemlerin kararlarına uymayan devletler diğer devletler tarafından işgal edilip paylaşılacaktır. Ganimet yapılacaktır.
Yorumun özeti:
Gelecekte denge yüze yakın ulusal devlet üzerinde kurulacaktır. Dünya birleşmiş milletlerin bir şubesi olarak araştırma merkezleri olarak çalışacaktır. Bloklar arası denge olamayacaktır. Devletin ordularına dayanan hakemler üzerine kurulu bir denge oluşacaktır.