Mr. Adian, hayırlı pazarlar olsun!
Yazının mürekkebi kurumadan zât-ı âliniz nöbetçi mahkeme gibi tez elden yorumu çakmışsınız! Allah sa'y-ı gayretinizi artırsın! Maşallah yorumlar kes yıştır hızıyla servis yapılıyor! Ne diyeyim artık, Allah ilminizi artırsın!
Zinanın def'i olduğunu, isbatın, iddi edene düştüğünü sanıyorum söylemiştim. Acele ile kes yapıştır muhalefet yaptığınızdan sanki tersini yazmışım gibi bir güzel döşemişsiniz, Allah senden bi güzel razı olsun!
Yeri gelmişken şunu da değineyim: Ticari sır kavramını kapitalistler çok severler, sizin oralarda hangi kapitalizm var bilmiyorum, biz buralarda muhafazar olanını uyguluyoruz! Ama demek siz bayağı kapitalizmle haşir neşir olmuşsunuz ki, sadece irade ve rızaya dayalı "sır" nitelikli bir nikah akdi ihdas etmişsiniz ve bunun ilanının fahşa olduğuna ilşkin de Kuran'dan deliller getiriyorsunuz!
Mr. Adian, hukuk devleti öyle bir şeydir ki, tüm muameleler hukukun güvencesi altındadır! Hukukun güvencesi altında olması için de az olsun, çok olsun, iyneden ipliğe herşey kayıtlı olması gerekir(Bakara-282). Bu kayıtlar da ibraz edilebilir olsun, hukuk devleti bunu koruyabilsin!
Kadın hamile kaldı, erkek bırakıp gitti, adam öldü, kadın mirastan mahrum kaldı, çocuk Abdullah oldu... Kadın zinayla suçlandı... Çocuk bu ya babam kim dedi... Adam bırakıp gitti boşanma tazminatını ödemedi, kadın yeni bir evlilik için bir süreyi beklemesi lazım, para yok pul yok vs. Sen bunları Kuran'dan değil de; sosyalizmden, kapitalizmden, aklından çözmeye çalışıyorsun ki, ben bu kadar akıllı değilim! İtiraf edeyim! sana da sözüm yok kardeşim!
Ama bildiğim kadarıyla Allah çocuk adına anne ve babaya haklarını zayi edeceği bir tasarruf yetkisi vermemiştir. Çocuğun miras ve nafaka hakkı üzerinde bir başkasının "yürü git!" deme hakkını Allah, kamu yetkisini kullananlara da vermemiştir. Bu nasıl hukuk devleti, adalet anlayışı tasavvurudur, anlamadım! Bir konuya cevap yazmak önemli değil, yazılar üzerinde düşünmek daha önemlidir... Geçiyorum bunu, ama sen geçme ve iyi düşün, derim...
Şahitliği örnek bir olay üzerinden alatmıştım, hatırlarsanız. Ceza kanununu ilgilendiren bir olaydı, hani, çok iyi bildiğiniz zina olayı idi. Lakin siz zinadaki şahitlikle maytap geçip birden muamelata atladınız. Ben de sizden safça şunu bekledim; şimdi Mr Adian itiraz edecek, zinada şahitlik nasıl yapılır, onu bi güzel anlatacak, bizler de istifade edeceğiz! Heyhat! Hani diyelim ki, zina konusu iyi bir örnek olmadı, ben size geçmişte yaşanmış bir cinayet üzerinden konuyu anlatayım da sizler de aydınlanın! Bunu yazmanı bekliyordum ama ne mümkün! Vatandaş kolayından muamelata geçmiş!
Aslında tam zamanıydı, klasik fıkhın nikahta 2 şahitteki ısrarına değinmek gerekirdi; bunlar olmadı. Vatandaş muamelata geçmeyi daha uygun gördü!
Gelelim muamelattaki şahitliğe... Bir anlaşma yapılırken şahit gösterilebilir; bu kişiler görgü tanığı oldukları için değil, maddeler üzerinde müzakere yapmaya ehil olduklarındanve aldıkları notları arşivlediklerinden dolayı şahitlik yaparlar. Kamu görevlileridirler. (Bakara-84)
Ya'kub olayında da ileride niza çıkmasın diye önemli bir vasiyyet yapılmıştır. Ya'kub'un aklı başındadır ve ağzından çıkanlar not edilmiştir. Bunu not edenler de ehil kişilerdir. Yusuf devlet adamıdır ve muhtemelen babasının vasiyyetini görevli (şahit) yazıcılara yazdırmıştır. Günümüzün noterleri gibi... (Bakara-133)
Kuran tüm mal ve hizmetlerin kayıt altına alınmasını istemektedir. Özellikle borç, alacak, rehin gibi muamelelerin mutlaka yazılmasını istemektedir. Seferde veya muhasebe sistemi farklı olan ülkelerde veya öyle durumlar olur ki, deftere yazmak yerine görevli şahitlere başvurulur. Kayıtlar şahitlerin defterinde kalır. Bu şehadet de olay anında yapılır. Bunlar görgü tanığına değildir, kamu kayıtlarına ihtiyaç vardır ve kayıtlar muamele anında yapılır. Şahitlik Bakara-282'de daha iyi anlatılmış ama ona değinmemişsin, 283'u kanıt göstermişsin! Mr. Adian yoksa 2 kadın bir erkekten mi rahatsız oldu!
Kes yapıştır yaptığından dikkatinden kaçmış. Al-i İmran-53 geçmişte yaptıklarımızdan dolayı bizi şahitlerle beraber yaz, deniyor!
Maide-113 de anlatılan şu kısaca: Bize anlatıp durduğuna ve iddia ettiklerine inanıyoruz ama hala tereddütlerimiz var. Bizdeki tereddütleri gider ki biz de senin haklı olduğunda gelecekte şahitlik yapanlardan olalım, demekteler, yaklaşık olarak böyle. Geçmişte yaşanana, gelecekte şahitlik yapalım, demekteler. Kendilerini henüz şahitlik yapacak kadar ikna olmuş görmüyorlar.
Yusuf-81'de geçmişte kaybolmuş bir malı kamu görevlileri araştırarak buluyorlar ve bunun hırsızlık olduğuna şahitlik yapıyorlar...
Sevgili Adian, Kuran'da senin değinmediğin benim de gündeme getirmediğim şahitliğe ilişkin bir çok ayet var. Sonuç şu: Şahit görgü tanığı değildir. Görgü tanıklığı tesadüfen olur; şahitlik ise bir meslektir! Özellikle ceza kanununda ve diğer muamemelerde şahit gösterilen kişiler, "geçerken gördüm" diyebilecek kişiler değiller. Bu şahitler tezkiye edilmiş ve işinin ehli meslek icabı şahitlik yapan kamu görevlileridir.
Bana da iyi pazarlar olsun, artık!