Harun Özdemir
11.07.2012
19:40
| "Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez; zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenebilir. Bu, müminlere haram kılınmıştır".(Nûr-3) Bu ayet zina eden erkeğin hadim edilemeyeceğini gösteren en sağlam delildir. Çünkü ayet, zina eden erkeğin nasıl ve kimlerle evleneceğini anlatmaktadır. İtirazı olan buyursun. Lugat, gramer, akli ve nakli delil ne var ise onu ortaya koysun...
|
Lütfi Hocaoğlu
11.07.2012
20:49
| Zina eden kadın ve erkek 100'er kırbacı yer oturur.
Fuhuş yapan kadın eve hapsedilir (ayet).
Fuhuş yapan erkeğe ne yapılır o zaman? Zina edene 100 kırbaç vurulduğuna göre, fuhuş yapan kadının cezası zina edenden farklı olduğuna göre, zina eden erkeğe 100 kırbaç vuracağız ama fuhuş yapan erkeğe hiç bir şey yapmayacağız mı? |
Hüseyin Kayahan
11.07.2012
21:26
| Nikah bir akittir. Hukuki bir akit. Nikah, cinsel ilişki demek değildir. Nikah ile beraber cinsel ilişki doğal olarak olur ama bunun zaruret olması nereden kaynaklanıyor. Nikahlanan insanlar cinsel ilişki kurmazlarsa nikah, fasit ya da batıl mı olur? Taraflardan birinin cinsel ilişkiye yetersiz olması, karşı tarafın bunu baştan bilmemesi halinde onu kusurlu hale getirir ve kusur tazminatını vermeyerek veya alarak ayrılma hakkı doğar. Nikah sadece cinsel ilişkiyi meşru hale getirmek için değildir... Hadım edilenler nikah akdine ehil değildir diye bir hüküm oldğunu da hiç sanmıyorum. Doğuştan hünsa veya sonradan hadım olmuş olanlar ve benzerlerinin durumu karşı tarafca açık bir şekilde bilinmekte ise ve bu şartlar altında nikah kıyılıyorsa bu nikah sahih olmalıdır. Kadın için de benzer biyolojik bir kusur olabilir ve erkeğin bunu kabullenmesi halinde pekala nikah akdi sahih olur.(bu sadece şifahi bilme olmayabilir, ileride nizaları önlemek adına yazılı da olmalıdır diye düşünüyorum) Nikah; üstadın deyimiyle, "erkek ve kadının ortak çocuk yapmak maksadı ile kurdukları bir ortaklıktır" ama, çocuk olmaması, veya olmasına mani bir durumları var ise nikah yapma ehliyeti neden düşsün ki...? saygılarımla. H.Kayahan |
Harun Özdemir
11.07.2012
21:47
| وَاللَّذَانَ يَأْتِيَانِهَا مِنكُمْ فَآذُوهُمَا فَإِن تَابَا وَأَصْلَحَا فَأَعْرِضُواْ عَنْهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ تَوَّابًا رَّحِيمًا
"Sizlerden fuhuş yapanlardan her ikisine "eziyet" edin. Tevbe eder ve uslanırlarsa onlardan vazgeçin. Kuşkusuz Allah tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir". Nûr-16
Yapılacak eziyetin "organ eksiltme" veya organı "fonksiyonsuzlaştırmak" olmayacağı görüşündeyim. Çünkü tevbe ettiklerine ve ulslandıklarına ilişkin kanaat uyandığında, eziyetten vazgeçildiğinde itibarlarının iadesi gerekiyor. Eziyet, organ eksiltme veya fonksiyonsuzlaştırma olursa nasıl realize edilecek?
Fuhuş yapan kadına verilen "ev hapsi" erkeğe de verilebilir. Kıyasla erkeğe de ev hapsi verilebilirken analojiyle neden erkeği hadim yapıyoruz?
Oysa Kuran erkeği cezasız bırakmıyor: Ev hapsi konusuna değinilmese de nasıl olacağı açık olmayan "eziyet" cezasından bahsediliyor.
Kadınlara verilen cazalara itirazım yok, aynı görüşteyim.
|
Harun Özdemir
11.07.2012
22:04
| "en-Nikahu lil vati" (Nikah cinsel ilişki için yapılır) Hükümler illete göre konur. Zina yapan erkeğin ancak zina yapan kadın veya müşrik kadın ile evlenebileceğine ilişkin bir ayet inzal olmuşsa, bunu anlamak lazım! Ayet hoşumuza gitmese de, zina suçunu işlemiş ve cezasını çekmiş kişiler arasındaki evlilik, cinsel ilişki kurma hakının olmasıyla ilgilidir. Yoksa işlediği suçtan dolayı cezasını çekmiş kişilere, Allah'ın açıkça vermediği cezayı ısrarla vermeye çalışmak, cezasını çeken kişiye murdar muamelesi yapmak için değildir.
Eski görüşleri bir kez daha gözden geçirmekte yarar var. |
Harun Özdemir
12.07.2012
08:46
| Selam Cengiz bey,
Yazılanı anlamak ile benimsek aynı şey olmasa gerek. Nikahta "ikrah" konusundaki görüşlerinizi alablirsem tartışmayı daha iyi noktalara taşıyabiliriz. |
Hüseyin Kayahan
12.07.2012
10:42
| "en nikahu lil vati" cümlesindeki hangi kelime illettir. Bu bir ayet midir? İllet, ayette geçen bir ibarenin bizatihi kendisidir ve bizim anladığımız manaya göredir(Bu mana konusunda ciddi ayrılıklarımız olduğu da çok açık). Bu bir hikmet izahı olabilir... "...fahişetin..." ibaresi -ben pek Arapça bilmem ama, bildiğim kadarı ile- nekiredir, tekildir. "...zani ve zaniye..." ibaresi ise ismi faildir. Fuhuşun zinayı kapsayabilmesi için tersi söylenmeli değil miydi? İsmi failler, mubalağalı ismi failler, hatta sıfatı müşebbeheler o fiiili meslek haline getirmiş kimseleri ifade etmiyor mu ki, bir kerelik bir fahşa/fahişet (dedim ya fiiilin kökünü bile bulamıyorum) ile gelen nasıl olur da zaniden daha ağır bir şey yapmış olur? Hadımlık; Üstad Karagülle'ye göre Kurandaki "...ulil irbe..." ibaresine bir karşılık olmak üzere düşünülmüştür. Böyle kimseler var ve Kuranda geçiyorsa, bu nasıl meydana gelecek diye düşündüğünden öngörmüştür. Mütehassıslar daha iyi bilirler muhakkak. Saygılarımla. H.Kayahan |
Hüseyin Kayahan
12.07.2012
14:50
| Avrupanın bazı ülkelerinde, "NİKAH BİR AKİTTİR, VE İKİLİ OLMASI VE TARAFLARDAN BİRİNİN ERKEK DİĞERİNİN KADIN OLMASI GEREKMEZ, HERHANGİ İKİ İNSAN BU AKDİ YAPABİLİR" şeklinde bırakın teamülü, parlemantolarından geçmiş yasalar vardır. Oralarda da hukukcular var... Bizim ülkemizde de giderek yaygınlaşan travesti ve benzeri eğilimlere sahip insanlar var. Bunlar nikaha ehil midirler? Nikah akdi; elbette öncelikle cinsel ihityacı karşılar ve neslimizn devamı için çocuk yapmamıza olanak verir ama nikah akdi ile beden emniyeti, malların korunması, mirasın korunması, zamanızın paylaşılması ve karşılıklı bedeni ve ruhi yardımlaşmaların temini de sağlanmış olur. Nikahın yalnızca cinsel ilişkiye indirgenmesini doğru bulmuyorum. Bulanlar ayetten delil de buluyorlardır herhalde. Saygılarımla. H.Kayahan |
Sam Adian
12.07.2012
19:13
| Sayın Demirci
Nikahta rıza şarttır. Bir genç kızı kaçırarak ırza geçip zorla nikah yapmak, sonradan rıza oluşmuşsa sorun değildir. Kız evliliğe razı olmaz da dava açarsa zorlamaktan yargılanır
Öncelikle bu konudaki delilinizi bilmek isterim. Bildiğim kadarıyla fıkhın bu kabil hükümlerinin dayanağı tamamen örftür ve genellikle hile-i şeriyye cihetinden bir algısı vardır.
Ancak, en azındann Nur 33. ayete göre böyle bir akit mümkün değildir. Eğer böyle bir akit mümkün olsaydı, Nur 33, kimsenin zorlanamayacağını, zorlama olması halinde meseleye topluluğun el koyması ve zorlananın korunmasını emretmezdi.
İkincisi, sözleşme hukuku çerçevesinden bakıldığı zaman, mağdur olan tarafın kayıplarını kısmen de olsa telafi etmek maksadıyla zorunlu olarak böyle bir akde boyun eğmiş olması meşru değildir. Çünkü akde zorlanan taraf için zorlayıcı şartlar oluşmuştur ve böyle bir durumda serbest sözleşmeden söz edilemez. İraade oluşmamıştır. Böyle bir durumda mağdur olan tarafın beyanı yeterli kaabul edilemez. Bu sebeple, tecavüz, kaçırarak evlenmeye kalkmak ve bunun gibi eylemler ile bir evlilik anlaşmasının oluşması mümkün değildir, tamamı geçersizdir.
Öte yandan fiilin kendisi suç oluşturmaktadır. Öncelikli olarak kamu sorumludur.
Saygılar
|
Sam Adian
12.07.2012
19:54
| Bizim görüşümüz şudur:
Zorla tecavüz ve bunun gibi bir fiilden sonra mağdur olan tarafa herhangi bir akit önerilemez. Kamunun görevi, mağdur olanın haklarını korumakla birlikte, onun talep edeceği veya kamu tarafından belirlenecek ve “ağır” olabilecek bir miktarın mütecavizden tahsil edilerek mağdureye verilmesi gerekir.
Ayrıca nur 33 gereği, kamu otoritesi mağdur olan tarafın güvenliğini sağlamak ve onun itibarını iade etmekle mükelleftir. Mağdur olan tarafın özgür iradesiyle tercih edeceği bir evlilik akdi ancak meşru Kabul edilebilir.
Hiç kimse tecavüzcüsüyle evlenmek istemez. Bazı topluluklarda ortaya çıkan bu tür durumlarda mağdur olan tarafın evliliği Kabul etmesi, bütünüyle “kirlenen onurunu temizlemek” amacına yöneliktir. Çünkü bu tür topluluklarda böyle bir algı vardır. Bu koşullarda “özgür irade”den söz edilemez.
Öte yandan mütecavizin nikah akdi sonucunda mağdureye ödediği mehir, evlilik münasebetiyle ortaya çıkan birliktelik sebebiyle uzun vadede finansal anlamda bir kayıp olmayacağı sebebiyle mağdur olan tarafa bir baskı unsure olarak kullanılmaktadır. Çünkü ödenen miktarın büyük bir kısmı zaman içinde zaten mütecaviz tarafından geri alınmakta veya ondan yararlanmya devam etmektedir. Dolayısıyla gerçek manada bir yaptırım söz konusu olmamaktadır.
Vesselam |
Sam Adian
12.07.2012
20:54
| Buradaki fark şudur "belli şartlarda nikaha razı olmak" "nikah şartını öne sürmemek"
ikisi çok farklı durumlardır. mütecavizi cezalandırırken, mağdur olan tarafı korumaktır. nikaha razı etmek ise, mağdur olan tarafın mağduriyetinin sürdürülmesi anlamına gelir |
Sam Adian
12.07.2012
21:00
| Size göre, mağdur olan tarafın mütecaviz ilee de belli şartlar altında evlenebileceği ve bunun caiz olduğunu söylüyorsunuz.
Biz ise, bunun mümkün olmayacağını.
Saygılar |
Harun Özdemir
12.07.2012
23:29
| Sonunda vatandaş konuştu! Israrla sorduğum "ikrahla nikah caiz midir" sorusu nihayet tartışma gündemine girdi. Cengiz Demirci kardeşim, günlerdir "irade ve rızasıyla cinsel ilişki kuran kadın-erkeğin mehir ödemesi yapılsa da sadece şahitsiz veya ilansız evlendikleri için zina yaptıklarını" söyledi durdu. Bugün ise geçmişte yazdıklarını pek dikkate almadan ikrah konusunda çok ilginç görüşler açıkladı. Rızası olmadan, iradesi de baskı altında iken cinsel ilişkiye zorlanan, izin vermezse öldürüleceği yönünde korkutulan bir kızın veya dul kadının durumunu "zina" konusuna değinmeden açıklamaya çalıştı ki, gerçekten çok şaşırdırm! Sevgili Cengiz Demirci Kardeşim, sizce zina nedir, bunu bir de ikrahı da dikkate alarak tekrar tanımlar mısınız? Mr Adian da ilginç şeyler söylüyor! Allah ilmini ve hidayetini artırsın! Bari sen yapma! Neden ikrahla yapılan cinsel ilişkinin zina ile bir ilişkisi olup olmayacağına değinmiyorsun? Sizin orda ne derler bilemiyorum ama bizim burada konunun etrafında dolananlara "mindere!" derler. Seni de mindere davet ediyorum! Cengiz kardeşim de Mr Adian da çok güzel yazmışlar, hem de konuyu acıklı hale getirerek... Zavvalı genç bir kız, köyün en güzeli, hayata dair çok güzel planları var. Birini seviyor Mehmet'i, o da askerde. Yolunu dört gözle bekliyor, Mehmet'in! Ama zalim Abdo Ağanın zalim mi zalim oğlu, güzel kız Elif'i, Mehmet'e kaptırmak istemez ve kızı ikna etmeye çalışır, ama nafile. Her teklifi yapar ama Elif kızını bir türlü ikna edmez. Zalim Abdo ağanın zalim mi zalim oğlu Zülküf, sonunda Elif'i kaçırır ve kıza tecavüz eder. Köy karışır, Elif birkaç gün aranır, sonunda bulunur. Bulunur ama Elif çok bitkin ve yorgundur, adeta darmadağın olmuştur. Elif köye hayalet gibi döner... Köylü olayı anlamıştır ama işin içinde Abdo Ağa vardır. Düşünülür taşınılır, bir karra gerekir. Elif kızının toparlanması ise mümkün değildir.... Meleler meclisi toplanır... Kara kaplılar açılır... ve.... |
Sam Adian
12.07.2012
23:49
| Ve.... Genç kızımız evlenmeye razı olmazsa öldürülmelidir, çünkü namus temizlenmelidir..... Ya da evlenmeye razı olmalıdır ve hayatı boyunca istemediği biriyle birlikte olmaya mecbur kalmalıdır.....
Bu hususu açıkladım sanıyorum, meleler! (pardon bu kelime ne demek?) katildir, genç kızımıza zina isnadı yapılamaz, devlet onun itibarını sağlamak ve yaşama garantisi vermek zorundadır. mutecavizin cezalandırılması ve suçun tazmin ettirilmesi de ayrı bir gerekliliktir.
tabii bana göre
Saygılar |
Sam Adian
12.07.2012
23:51
| İkrah ile nikah mümkün olmadığına göre, böyle bir ilişkinin sonuçlarına değinmek de gereksiztir
Sizin görüşünüz nedir? |
Harun Özdemir
13.07.2012
00:38
| Tecavüze uğrayan kadının durumunu açıklamayı bir kenara bırakalım. Kimsenin bu zavallıların zina yaptığını söyleyecek hali yok herhalde! Soru net; mütecaviz zani midir, cezası nedir? Topu devlete atmayalım, devlet de size soruyor, ey ulema fetvanız nedir diyor? Ulema konuşmayacaksa Memeler meclisi fetvayı vermek üzere...
Mr Adian sizin oralarda halk arasında kara kaplıya bakabilen sarf-vahiv bilene ne derler bilemem ama bizim buralarda halkın diplomasız medreseli alimlerine "Molladan şaz mele derler! (Doğu ve G.doğu'da) |
Sam Adian
13.07.2012
02:17
| Dear Mr. Ozdemir Mele açıklamanız için teşekkür ederim.
Mütecaviz zani midir? Benim aklım bu kadarına ermeyebilir, ama bana göre, mütecavizi sadece zani olarak nitelendirmek ve böyle suçlamak hem yeterli değil hem de sanki mümkün değil. zani olabilmesi için tecavüze uğrayan tarafın evli olması gerekir.
Ancak böyle bir eylemde pek çok suç bir araya toplanmış olur, tecavüzün tazmini ayetin hükmüdür. Bunun dışında zorla alıkoyma, kaçırma, bedene zarar verme de ayrıca suçtur. En azından bunun bir eşkiyalık olduğunu söyleyebiliriz ve bu hükmü tatbik edebiliriz diye düşünüyorum. Çarmıha germek mümkün değildir ama, hem ağır mali yaptırım uygulanmalıdır hem de tecrid cezası verilmelidir.
Tabii benim fikrim Bu arada benim bir sorum vardır eğer izin verirseniz. Siz biir yorumunuzda "cinselliğin insan hakkı" olduğunu söylediniz ama bunun nasıl olduğunu açıklamadınız. Acaba rica etsem bunu açıklayabilir misiniz?
Saygılar
|
Harun Özdemir
13.07.2012
23:49
|
Lütfi Hocaoğlun'dan ikrahla nikah caiz midir değil midir, değilse zina mıdır, delili nedir... yanıt bekleme hakkım var sanıyorum.
Cengiz kardeşim de zina tanımını ikrahı - tecavüzü dikkate alarak takrar yapabilirler mi, anlamakta zorluk çeken benim gibilere yardımcı olacaktır. Buna ihtiyacımız var...
Tüm akitlerin olmazsa olmazı "irade ve rızadır". İkrahla yapılan nikahta "rıza yoktur, irade de baskı altında alınmıştır" Bu koşullarda akdin diğer şartlarını konuşmaya gerek yoktur!
Tecavüze uğrayan bir kadın masumdur ve iffetlidir. Tecavüzcüye zina cezası gerekir. Ayrıca ağır mehir ödemek zorunda kalır.
Tecavüze uğrayan kadın ağır mehir/ teşdid kuralı gereği, denginin iki mislini hakeder. Evlenmeyi kabul etse de etmese de ağır mehiri alır. Tecavüze uğrayan kadın, evlenmeyi kabul ettiğinde zina cezası düşer.
Kadın evli ise "eşinden" boşanır. Eski kocası ile tekrar evlenmesi için asgari 3 adet süresi, hamile kalmışsa doğuruncaya kadar beklemesi gerekir.
Kız ve evli kadının tecavüz durumunda alacağı mehir teşdidin teşdidi /ağırın ağırını alır. Tecavüzcüye 100 celde ve topluluk içinde eziyet edilir. Örneğin bir topluluğun önüne çıkarılır, insanlar sırayla yüzüne tükürür. Tükürenlerin sayısı 100 kişiyi geçemez! Merak konusu olan delile gelince: Zinada ve fuhuşta uygulanan cezaların ağırlaştırılmış olan cezalar, kıyasla tecavüzcüye tedvin edilmiştir. Zinada ve fuhuşta irade ve rıza olmasına rağmen akit batıl iken, tecavüzde ise irade ve rıza da yoksa teşdid kuralı ile cezalar ağırlaştırılmaktadır. |
Sam Adian
14.07.2012
00:34
| Dear Mr.Ozdemir
Belagatinize hayran olmakla birlikte izin verirseniz benim aklıma yatmayan noktaları sormak istiyorum. Mindere davet edip, minder kenarından maçı idare etmeye çalışmanız ilginç bir yöntem tabii….
Tecavüze uğrayan kadın ağır mehir/ teşdid kuralı gereği, denginin iki mislini hakeder. Evlenmeyi kabul etse de etmese de ağır mehiri alır. Tecavüze uğrayan kadın, evlenmeyi kabul ettiğinde zina cezası düşer.
Diyorsunuz. Buna gore, bir nikah söz konusu olabilir ve meşru sayılır. Yani tecavüze uğrayan kadın nikaha zorlanabilir veya tevavüzcüsüyle evlenmesi önerilebilir. Nikah gerçekleşirse mütecavize ceza uygulanmaz yanlış mı anlıyorum? Bunun için deliliniz nedir? Buna gore Tecavüz’ü nasıl tanımladığınızı bilmek isterim.
Kadına tecavüzü sadece Fercinin izinsiz kullanılması olarak mı görüyürsonuz?
Tecavüz sebebiyle meydana gelen travmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Hukuki karşılığı yok mudur?
Kaçırma, zorla alıkoyma ve hatta bu arada şiddet uygulama fiillerini ne yapıyorsunuz?
Tanıma gore zina her ne kadar ihlal olsa da tarafların irade ve rızaları ile gerçekleşen bir eylemdir. Burada söz konusu olan tecavüz iken siz nasıl “zina” cezası uygulayabiliyorsunuz?
Kadın evli ise boşanmasına neden oldu, hayatının şekli değişti, utandı ve dışlandı, ama siz "parayı al ve otur" dediniz. Mütecaviz de dayağı yedi ve serbest kaldı. Kimbilir belki de kadının komşusudur ve her gün yüzüne bakması gerekecektir. Kadının yaşadığı travma da ayrı bir konu tabii. Ağır tazminat kadın açısından bir yarar getirebilir belki ama, mütecavizin eylemlerinin karşılığı olarak değerlendirmek mümkün müdür?
Mütecavizin bir daha bu eylemi tekrar etmemesinin garantisi nedir?
Saygılar
|
hakansarilar
14.07.2012
02:37
| Amr Zeyd'in karısı Hind'i dağa kaldırdı. İki gün sonra getirip evine bıraktı. Zeyd durumu kadıya bildirdi. Kadı Amr'ı getirtti. Amr beli dedi. Filanca dağa götürdüm. Kadı ağır mehri belirledi ve Amr hemen ödedi. Zeyd'e boşanmış oldun dedi. Zeyd "ben bunun için ihbar etmedim, karımı seviyorum. O iffetini koruyor. evime götüreceğim." dedi. Kadı kara kaplıyı gösterdi. Zeyd eve döndü. Hind'in hamile kaldığı belirlendi. 1- Hind nerede kalacak? 2- Zeyd Hind yalnızken evine gidip derdini sorabilecek mi? Yeme içme giyinme ihtiyaçlarını karşılamak için evine yalnız girebilecek mi? 3- Doğan çocuk kimin olacak? Amr çocuğunu isterse Hind'den alınıp Amr'a verilecek mi? 4- Zeyd çok sevdiği Hind'le (Hind de onu çok sevmektedir) her şeye rağmen gidip ilişki kurmak istese, fakat Hind nikahlı değiliz diye engel olmaya çalışsa ama muvaffak olamasa, konu kadıya Amr tarafından intikal ettirilse, çocuğumun anasına zorla tecavüz etti dese, buna rağmen Hind çok sevdiği kocasının ağır mehri ödeyemeyeceğini bildiği için, rızamla yaptık dese; Hind ve Zeyd'e 100'er değnek vurulacak mı? Amr bu arada yeni evli bir başka kadını dağa kaldırmış ve ağır mehrinin kaç lira olduğunu sormak için kadıya gelmiştir. Bu durumda kadı mehrin mıktarını söylerken Amr'ı Hind ve Zeyd'in cezasına tanıklık yapacak müminler arasına davet etse caiz midir? |
Harun Özdemir
14.07.2012
09:45
| Good Morning Mr Adian, Sabahı şerifleriniz hayırlı olsun! Umarım uykunuzu almışsınızdır; biz buralarda uykumuzu almadığımızda okuduğumuzu anlayamıyoruz da ondan diyorum. Tecavüz-ikrah konusunda en açık görüşlü fikirleri ben yazdım! Taa minderin ortasından konuştum. Yazdıklarımı tekrar okuyabilirsiniz! Tecavüzcüye "kadına ağır diyet öder ve zina yapana hangi ceza gerekiyorsa o uygulanır" dedim. Tecavüze uğrayan kız veya evli kadın ise "tecavüzcü ağırın ağırı diyeti öder, zina cezası uygulanır ve eziyet edilir" dedim. Delil olarak da "irade ve rızayla batıl akit yapanlara zina cezası uygulanıyorsa, irade ve rıza yokken ikrahla yapılan cinsel ilişkiye katmerli ceza uygulanması gerekir. Buna zina, fuhuş, teşdid ve kıyas ayetlerini delil gösterdim". Ama biri çıkar teşdid ve kıyas ayeti yok derse o zaman bakarız, var mı yok mu, diye. Ben bunları yazarken sen komşunun karısının veya zavallı genç kızın duygu dünyasındaki depresyonları ihmal ettiğimi, görmemezlikten geldiğimi yazıyorsunuz! Hangi kadının tecavüzcüsüyle "EVLENDİRİLMESİNİ" savundum, bu benim için mümkün değildir. Ama insan bu, su misali, bakarsın kadın bir şekilde ikna edilir veya olur! Ama iknayı "ikrahla yapılır!" demişim gibi yazmışsın ki, Mr Adiyan bizim buralarda "el-İnsaf!" derler, siz ne dersiniz bilmiyorum! Mr. Adiyan gecenin bir vaktinde bunları yazarken hata yapmış olabilirim. Düzeltmek senin işin! Sahi sen bana "mindere gel!" diyeceğine Sevgili Hocaoğlu ve Demirci'yi mindere çağırsana! Adamın biri bol keseden atıyor, desene! |
Harun Özdemir
14.07.2012
09:56
| Hakan Sarılar kardeşim, Sam Adian gibi benim zalim Abdo Ağanın zalim mi zalim oğlu Zülfü'nün köyün en güzel kızı Elif'e yaptıklarına ilşkin senarymu beğenmemiş olmalı ki, konuyu bir de ben anlatayım da siz senaryo görün demiş ve bir güzel de yazmış! Evvelen, hakkını teslim edivereyim; seneryo güzel! Fetavây-ı Hindiyye kıvamında yazılmış. Anlamayana aşkolsun! Hep merak ederdim, Brezilya dizileri neden bitmiyor, diye. Bir konu yeter ki, ehlinin eline geçsin! Mevzu, en kısa zamanda "kıssetün la tentehi - bitmeyen hikaye"ye dönüşüverir. Yine de bazı sorularını en kısa zamanda yanıtlamak istiyorum, Yeşilçam kıvamında... Allah'a emanet olun sevgili kardeşim. |
Hüseyin Kayahan
14.07.2012
17:20
| Arkadaşlar ben mi geri kaldım? Nikah bir akittir, yani bir sözleşmedir. Eskiler bunu "icap-kabul ve ilan" olarak iki şarta bağlamışlar. İlan için de asgari iki şahidin bunu duyması (bilmesi) yeterli demişler. Yazılı beyan olsa, hani meşhur ıslak imazal ve aynı sahife üzerinde kendi el yazıları ile, şahide de gerek görülmeyebilir. Sözler uçup gittiği için asgari iki kişinin bu sözü duyası gerekir demişelr ve bizler Türkiyede hala böyle nikah akdi yapıyoruz. İcap ve kabul kısmı birazcık farklılaşsa da asgari iki şahit kısmı deva ediyor. Sizler, duhul cinsel ilişki, tecavüz, ırza geçme ve benzeri ne varsa; sanki bu fiiller bir akit yapma şekli imiş gibi, bunu tartışıyorsunuz. İkrahla nikah kadına veya erkeğe zorlayarak evet dedirtmek ve en az iki kişinin bunu da duyması demektir. Nikah akdini temin etmeden veya zorla da olsa nikah akdini temin eden tecavüz etse (kadın istemediği halde), veya benzer bir şey yapsa, bunun nikahla ne alakası var? Sanırım heecandan bazı şeyleri karıştırıyoruz... Malum erkekler bu konulara girdi mi, ağızlarının suları akmaya başalar... Beyin fırtınası iyidir, iyi. Saygılarımla. H.Kayahan |
Harun Özdemir
14.07.2012
21:00
| Sevgili Cengiz Demirci tanım eskilerin ifadesiyle "efradını cami ağyarını da mani" olmalıdır. İllet de öyle olmalıdır ki, bir konuda helaller için bir illet aranıyorsa helalliğine fetva verilen bütün helalleri (örneğin içeceklerde) kapsamalı. Haramlığına hükmedilecekse haramlığını illeti de o konudaki bütün haramları kapsamalıdır...
Siz zinayı açıklarken sürekli zani-müşrik kıyasıı referans gösterdiniz.
Sanıyorum, zinanın tanımı yapılırken de, illetini bulurken de efradını mani ve ağyarını mani bir sonuca varmayı düşünmüşsünüzdür. Bu ikrah sorusunu ısrarla sormamın nedeni şuydu: Geçmişte bazı müçtehitlerin "ikrahala nikaha cevaz" vermeleriydi ve ikrahı yapana zina cezası uygulamamalarıydı. Oysa siz ikrahı söz konusu yapmadan "sadece irade ve rızayla yapılan, mehri de verilmiş olabilir, sırf şahitsiz ve ilansız, benim ilave ettiğim beyansız cinsel ilişkileri zina görmektesiniz...
Şimdi sanki sizi anlıyor gibi odum! Umarım gün gelir, beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı demezsiniz!
Tartışma, konunun içinde kalındığı sürece her zaman yararlı sonuçlar verir. Yazışmaya başladığımızda, kimin neyi bildiğini sadece tahmin ediyordum. Devam eden yazışmalar sırasında dikkatimden kaçan birçok konu gündeme geldi. Veya dikkatsizce ifade edilen görüşlerdeki eksiklikler bir bir giderildi.
Bu süreç hala devam ediyor.
Size şu noktada katılmak istiyorum, tartışmanın bir noktasında, ya herkes bunu hissetmeli ya da eprili bir ifadeyle kifayeti müzakere yapmalı..
Sizin "kiyayet-i müzakere" dediğinize biz buralarda "ateş kes!" diyoruz!
Tarflar biraz soluk asın, yaralılar taşınsın, ölüler gömülsün... Yıprananlar geri çekilsin, ihtiyat kuvvetleri öne sürülsün... diye, "Ateşkes!" denir!
Biri ateşkes demediği için de ma'lumu âliniz, konu önce karakola, oradan da hakeme taşındı! Olsun! Yeter ki, hareket olsun! Böylece sistem çalışmış, dişliler yağlanmış olur.
Sizler 15 milyonluk bir megapolde yaşıyorsunuz! İhtiyat kuvvetiniz boldur, bizim gibi değilsiniz! Bendeniz İzmir'de şovalye gibi yaşıyorum. Bir saat erken kalkıp 25 saat çalışmak zorunda kalıyorum, bu arada sataşmalara(!) karşı da savunma hazırlıyorum...
Sevgilerimle... |
Sam Adian
14.07.2012
21:51
| Mr.Ozdemir
Siz sabah yazmışsınız ama ben geceyarısından sonra farkettim
“Tecavüze uğrayan bir kadın masumdur ve iffetlidir. Tecavüzcüye zina cezası gerekir. Ayrıca ağır mehir ödemek zorunda kalır.”
Bu cümle size ait, benim sorularımın dayanağıda bu cümle ve devamıdır. Burada “Tecavüzcüye en ağır ceza uygulanır veya uygulanmalıdır” gibi bir sonuç çıkaramadım kusuruma bakmayınız.
Buna karşılık yapmış olduğunuz beyanat ise çok farklıdır, herhalde sabahın hayrı sebebiyle fikrinizi değiştirdiniz.
Tecavüzcüye "kadına ağır diyet öder ve zina yapana hangi ceza gerekiyorsa o uygulanır" dedim.
Madem bu cümleyi de kurdunuz, o halde hangi ceza gerektiğini de söyleseniz nasıl olur veya hangi kategoride değerlendirilmesi gerektiğini.
Sayın Demirci’ye de sormak istiyorum satır arasından
Hangi gerekçeyle herhangi bir cinsel ilişkiyi zina sayıyorsunuz? Herhalde bunun için bir deliliniz vardır.
Tam da Sayın Kayahan’ın “ne alakası var” cümlesinin üzerine bunu soruyorum. Yahu her şey zina ise biz nasıl sokağa çıkacağız? Ama akabinde Mr.Ozdemirin yorumunu okuyunca sormasam mı diye de düşündüm.
Fakat Mr özdemir belagatinize bir kez daha hayran olduğumu ifade etmeme izin verin. Bu kadar dramatik ajitasyonu ben bile yapamam
Vesselam
|
Sam Adian
14.07.2012
22:00
| Sayın Üstatlar
Kayahan’ın nikah ile ilgili söyledikleri üzerine meselede anlaşılmayan noktalar olduğunu zannediyorum veya yanlış değerlendirilen.
Soru şudur: “Evlilik bir HAK mıdır, yoksa sadece bir TERCIH midir?” Evlilik bir hak ise, nikahın belirleyiciliği nedir? Nikah belirleyici ise, evlilik sadece bir tercihtir. Böyle değil midir?
Galiba nikah meselesini tartışmadan once bu konuyu tartışmak en iyisi.
Saygılar
|
Hüseyin Kayahan
15.07.2012
00:04
| Nisa/22: "Ve la tenkihu MA nekeha abaukum min ennisai..." diye geçiyor. Arapça bilmediğime verin buradaki MA'yı MEN olarak mı anlamalıyım? Yoksa "...babalarınızın nikahladığı şekilde nikahlamayın mı demek olur? Bazen ma, zişuurları da kapsar ama niye böyle demektedir? Men deseydi ne fark ederdi? |
Sam Adian
15.07.2012
18:28
| Sayın Demirci
Tartışma konusu olan meselede öyle zannediyorum ki bakış açılarımız farklı. Herşeyden önce sitenin ortaya koyduğu ilk kural "hakem kararı olmadan müdahale edilemeyeceği" kuralıdır ve bu yönetim içindir. Buna göre Sayın Hocaoğlu hata yapmıştır, Bir makalenin altından yorumlar kaldırılmış olsa bile (silme değil yayından kaldırma, çünkü silme şansı yok) bunu bir hakem kararına dayandırmadan kendi kararı ve tercihiyle almış ve başkasına vermiştir. Bu bir ihlaldir ve siz bunu ihlal olarak görmüyorsunuz.
Ikıncisi, kişisel olarak benim yorumların yayından kaldırılması veya kaldırılmaması hususunda söyleyeceğim bir şey yok, bu kurala bağlıdır. Önceden bir kural belirlenmiş ise ona göre davranır herkes. Burada bir sorun yok. Problem olan şey, sonradan olmayan bir kuralın uygulamaya çalışılmasıdır.
Ikınci problem olan şey, fikir hürriyetinin sınırlarıdır. Benim itirazım fikir hürriyetinin bittiği yerde müdahale edilemeyceği yönündeki argümanlardır. Bana göre fikir hürriyeti "etiik" çerçeveyi aştığı anda biter. Ben burada kendi adıma müdahale ederim.
Üçüncü husus, her ne olursa olsun kişi "etik" çerçeveyi aşan biir yazı veya yorum yapmış olsa bile bu sahibini bağlar. Ancak başkasının mülkiyet alanında yayınlama hakkı olmaz. Mesela benim alanımda yayınlayamaz. Ama eğer isterse bu görüş ve düşüncelerini "kendisine ait olan kısmını" yine hangi uslüpla olursa olsun kendi alanında yayınlayabilir. Bu yapılmıştır, ancak burada da bir sıkıntı vardır, başkasına ait olan görüş düşünce veya yorum izin alınmadan yayınlanmıştır. Yani kastı aşmıştır.
Bunları söylerken özellikle kasdettiğim kimse yoktur. Bana göre yanlış olan şeylerdir. Benim bakışım bu yöndedir.
Saygılar |
Sam Adian
15.07.2012
18:30
| Tartışma hususunda da bir noktaya değinmek istiyorum
Genellikle hüküm cümlesinden hareket ederek geliştirilen bir tartışma yöntemi oluşuyor. Kavramların tanımı yapılmadan böyle hareket etmek, kimin hangi tanıma göre yorum yaptığının anlaşılmamasına neden oluyor.
Kavramı tanımladıktan sonra hukuki sürecini veya durumunu değerlenirmek daha doğru olur gibi geliyor bana. Böylece hangi tanıma göre hangi yorumun yapılıdğı veya hangi görüşün ağırlık kazandığı da anlaşılmış olacaktır.
Vesselam |
Harun Özdemir
18.07.2012
19:12
| Sevgili Cengiz Kardeşime yaklaşan Ramazan ayında uzun sıcak günlerde tutmaya niyetli orucunda kolaylıklar diliyorum! Allah kabul etsin!
Sizin NŞA dediğinize bizim buralarda TSE ölçütlerinde denmesi, anlaşmamıza mani değil! Tabii ki, dileğimiz bütün akitlerin hepsi sahih olsun, gönül isterki hiçbirinin en ufar bir eksiği olmasın! Adi sıcaklıkta ve yüksel basınç altında sıvılaştırılan hayat, bir değil birçok yerde gaz kaçağı yapmakta, sıvılaştırılmış hayatlar fırsatını bulduğunda gaza dönüşmektedir. Bu kaçakları da TSE standartları kapsamına almak için merdiven altı yaşamlara bazı önerilerimiz olacaktır. Amacımız her türlü hayat modelini akit serbestliği sınırları içinde kabul edilebilir ve legalize olabilir standartlarda yasalaştırmaktır. O nedenle; 1-Mülki idareye yapılacak ıslak imzalı "beyanları" nikah akdi sayabiliriz. 2-Cep telefonu üzerinden banka kredisi kullanılabilecek kadar "dijital iletişim güvenilir bir haberleşme" ise cep mesajı üzerinden de nikah akdi beyanı yapılabilir. 3-İnternet yoluyla resmi yazışmalar yapılabilir, elektronik imza ve şifrelerle oldukça yüksek para transferleri yapılabiliyorsa nikah da akdedilebilir. 4-Nikah akdi beyan edildikten sonra örneğin 3 ay içinde tarafların birlikte ıslak imzalı "teyit anlamında" tekrar imzaları alınabilir. 5-İstayen tabii ki, akraba-i taallukatın gönlü hoş olsun tarzı davullu zurnalı evlilikler de yapabilir! Bu konuda Muhterem Lütfi Hocaoğlu kardeşimin görüşlerine canı gönülden katıldığımı, yeri midir bilmiyorum ama belirtmek isterim. 6-İnsanların cinsel ilişki kurma haklarını kısıtlayıcı ve zorlaştırıcı örfi veya resmi veya bürokratik SERAMONİLERİ meşru sınırlar içinde azaltalım.
Gerektiğinde bir erkeğin birden fazla eşi olur mu, bu mümkün mü, sınırları veya adedi kaçtır, hürriyet, adalet, musavat nedir... bunları da kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in ayetleri üzerinden tartışalım... Yüce dinimizin erkeğe tanıdığı hakları ve ödevleri, kadınlara verdiği üstün değeri bir bir tadad edelim...
Bu arada şuna değinmem gerekiyor: Klasik fıkıhta akit denen kavramı, Türkçeye aktarırken genel olarak sözleşme diye çeviriyoruz. Zina tartışmasında akit veya sözleşme derken "meşru cinsel ilişkiya tanımlayan sözleşme veya akit" şeklinde kullandım, kullanıyorum da. Bundan dolayı anlaşılmayı zorlaştırmış olabilirim. Bilgilerinize arz olunur...
Sevgili kardeşim, Allah yar ve yardımcınız olsun! |