ÇÖPLEYEN KARANLIK
Çöplerimizin maddi ve manevi yönü var. Çöpün manevi yönü, ‘güvenliğimiz”; maddi yönü, güvenlik karşıtı risklerdir. Her şeyin anlam katları var. Buna çöplerimiz de dahil. (1)

“Çöpün ‘manevi’ yönü olur mu?” demeyin! Bunun en belirgin örneğini içinde yaşadığımız şehirlerde; çöp konteynerlerinin çöp biriktirme düzensizliğinde, konteynerlerin çevresini asfalt olmaya yüz tutmuş sulu atıklarda, apartman ortak alanlarında, kapı önlerinde; trafikte seyir halinde araçların pencerelerinden yollara atılan her çeşit çöplerde… (2)
Tarımda kullanılan risk taşıyan zirai ilaçların doz aşımında. Ambalaj maddelerinin üzerine yedirilmiş zararlı kimyasallarda. Yer yüzünün ve yaşamımızın en değerli nimeti olan içme sularımızın, yüksek kuraklık dönemleri yaşanacağı uyarılarına aldırmadan, vahşi sulama ile kapı balkon, otomobil yıkayarak harcayanlarda…
Tarımsal üretimi tüm ekim sulama alanlarında havanın nemine, yağmuruna duyarlı meteorolojik sensörlere bağlı damla veya toprak altından sızma ölçekli besleme otomasyon sulamayı tamamlayamayışımızda. Ne yazık ki bu silah sanayiinden önde ve önemlidir: Beslenmeyen toplum savaşamaz.
.
Devam edelim.
Giderek artan mevsim belirsizliklerinde aniden oluşan don, dolu, sağanak hasat kırımında…
Dahası sayılmayan bunca çöple yıkım sorununun çokluğu; duyarlı, sorumlu (öz ödevli), vicdanlı (özgeci), iyilikçi, vatandaşlarımızı yıldırmasın; yıldıramamalı da!..
Çok tekrar ettim yine yazıyorum: Akıl ve vicdan birliği, bu birliğin kolektifliği ve çalışma azminin çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. (3)
“Yeni nesil”, yeniden üretilmez!
Akıl ve vicdandan yoksun tasarımlar, ortaklıklar, birlikler, devletler… söylem ve hedefleri ne olursa olsun karanlık taraftadır. Bu karanlık, aydınlığı boğmak için aydınlık içine her daim değerlerin, ürünlerin ve nimetlerin atığa dönüştüğü yerlerde ortaya çıkar. Oysa onlarda, “aslından” daha değerliye ulaşma yolu gizlidir. Atık değil, ikincil; ikincil değil inovatif ürünler.
Bilinen yararlı örnektir: Bir kitap yaprağında nasıl güneşin ışığı, ısısı, yağmurun suyu, ağacın özü, selüloz işçiliği; yazarı ve kurgusu, metnin basımı ciltlenmesi… içrek ise… çöplerin ardında yatan maddi ve manevi unsurlar var.
Dağarların hacmi ile yarışan, dağların koynundan çıkarılan madenleri boşluklarını dolduracak kadar çoğalan “medeni” çöplerimiz, insanlarımızın manevi yönüne ayna tutuyor: Vicdandan yoksun bırakılan zararlı akıl.
Şurası da gerçek, dünyamız buna seyirci kalmayacak. Yüzeyindeki eriyik lav okyanusu magma tabakasının üstünde, soğan zarı kadar ince ölçekli yeryüzünde hoyratça tepinen küresel sermaye ve silahlı güçleri hangi önlemleri alırlarsa alsınlar, hangi güçlü sığınak ve stoklamaları yaparsa yapsınlar, çöplerinden daha değersiz olacaklar.
Böylelikle ortak barışı ve güvende kalmamızı sağlayacak olanın yeryüzü nimetlerine “ilk ilik” önemi vermemiz gereğine ulaşıyoruz. Güvende olmanın, güvende yaşamanın bunun için yapılacak tasarımların, manevi yönü mutlaka gözetilmelidir. Aksine oluşacak bütün tasarım ve uygulamalar ne kadar kudretli olursa olsun, içten- aniden ortaya çıkacak yıkımlardan kaçamayacak.
*
Yakın zamanda İran-İsrail’in 13 günlük uzun menzilli savaşı esnasında İran’da yaşananlar değinimize ışık tutuyor.
Manevi kökenli olduğu iddia edilen yönetimin, ana damarı Devrim Muhafızları’nın en üst düzeyinde tespit edilen İsrail ajanlarının çokluğu, salt maneviyatın yani akıl-vicdan ayrılığının düştüğü olumsuzlukları gözler önüne seriyor.
Aynı şekilde, İsrail’in savaşkan zalim hükümeti, vebal esareti yüzlerce yıl bitmeyecek yıkım ve katliamları, Siyonist-Evanjelist “maneviyata” dayandırıyor.
Bu ve benzer ülkelerin halkı, yöneticilerinin sebep olduğu akıl-vicdan ayrılığının getirdiği karanlığı nasıl def edecek?!
İşte size milyonların içinde debelenip çıkamadığı kritik -yakıcı soru.
Açıklamalar :
(1)Anlam katmanı: isimler, faillerce eyleme dönüşür; bunların tekrarı kararlı sonuçlar oluşturur. İsim ve eylemlerin oluşturduğu etki alanına, anlam düzlemi; bu etkinin mekan ve süre kapsamına etki katmanı denir.
(2)Çarpıcı olsun: İzmir-İstanbul otoyolunda seyir halinde giden otomobil penceresinden değiştirilen çocuk bezinin, yemek kaplarının atıldığına “tesadüf” edeniniz pek çoktur.
Otoyolda bunları yapanlar, şehir içinde neler yapmaz!? Maaşlı yetkililerimiz, vergi açıklarını tamamlayacak bu “mümbit” alanı neden görmüyor?!
(3)Akıl, insanlığın ve insan bedeninin beyin esaslı işlevinin kaynağı ve özüdür. Vicdan ise evrenler ve ötesi, “imkansız”, her şeyi kadir mutlak Bilinç’in, varlığın tekamül düzeyini yansıtan ondaki sirayet yada içkinliği. İnsandaki bu sirayete, ruh (vicdan) deniyor.
Vicdansız akıl, benliğin kör arzu, çıkarcı sevgi, zulmeden koruma,… tuzaklarına düşüyor. Aklın vicdana ermesi, bütün ayrımcı, karanlık, zulüm tuzaklarını açığa çıkarıp, çözüm yolları sağlıyor. Yanı sıra, vicdani aklın kolektif gücünün meydana getireceği esenliğin gücünü hayal edin.