Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 19
“Reform, yeni reformlar ve yeni uygarlık” ile ilgili uyarılarımıza devam ediyoruz…
Bugün Kur’an ile girizgâh yapalım: “Ve lâ tufsidû fîl ardı ba´de ıslâhıhâ ved´ûhu havfen ve tamaân inne rahmetallâhi karîbun minel muhsinîne. / Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a azabından korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.” (Araf, 7/56)
Bu günlerde, bu dönemde ve özellikle de bu koronavirüs musibetinden dolayı Allah’a daha çok dua etme durumunda ve makamındayız ama bunu ve “reformlar” dâhil yapmamız gereken her şeyi en uygun şekilde nasıl yapalım? Kur’an bu konuda da rehberimiz olmalıdır.
“O’na (Allah’a) havf ve tama’ içinde dua edin.” Çekinerek ve ümit ederek isteyin. İnsan Allah’a dua ederken O’na asi olmuş olabilir. İnsan O’na dua etmemekle de O’na asi olabilir, O’nu gerektiği gibi saymamış olabilir. Öyleyse insan Rabbine dua etmelidir ama saygı içinde ve çekinerek dua ermeli ama mutlaka dua etmelidir.
Halk yöneticilerinden istemelidir ama saygı içinde istemelidir.
Halk istemezse ya da en uygun şekilde istemesini bilmezse yöneticiler de ne yapacaklarını bilemez.
Halk gereksiz konularda ve haksızlık içinde istemede bulunursa, bu sefer de yöneticiler yine ne yapacaklarını bilemez.
Bir konuda çalışmamızı yürütürken, topluluk içinde halkın isteklerini, haklı isteklerini merkeze ulaştıracak bir “sistem” kurmalıyız.
İşte, var olması -yok ise kurulması gereken- dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî “dayanışma ortaklıkları” bu esasa dayanmaktadır veya dayanmalıdır.
İnsanlar ve onların oluşturdukları topluluklar fikrî, hissî, bedenî ve içtimaî/sosyal ihtiyaçlarını “dayanışma ortaklıklarının sorumlularına” bildirirler.
Onlar da bunları ocak başkanlarına iletirler, çözülemezse il başkanlarına iletirler, orada da çözülemezse ülke başkanlarına iletirler, orada da çözülemezse insanlık başkanlarına iletilir.
Dayanışma ortaklıklarının sorumluları talebi haklı görmelidir.
Haklı ve gerekli görmediği bir hususu iletmezler, iletmemelidirler.
Kişi de haklı ve gerekli talebini ulaştıramıyorsa sorumlusunu değiştirir.
Bir kişi bucakta, ilde, ülkede hiçbir sorumluya derdini anlatamazsa bucağını, ilini, ülkesini değiştirir yani “hicret” eder.
Kişi böylece sorunu çözebilecek makama ve merkeze ulaşmaya çalışır. Yoksa herkes doğrudan doğruya merkezlere başvuramaz. Yani insanlık merkezine ulaşacak yollar açıktır. Böylece kademe kademe elenerek ulaşılması gereken makama ve merkeze gidilir.
Herkes “hizmetlisini” kendisi seçer, önce hizmetlisine derdini ve sorununu anlatır.
Mesela, bu günlerde yaşamakta olduğumuz koronavirüs günleri ve pandemi döneminde, pratisyen doktor isterse hastaneye gönderir. Hastanedeki doktor isterse kıta merkezlerindeki ihtisas hastanesine gönderir. Kişi doğrudan hastanelere gidilmez ama kişi de derdini anlatamadığı pratisyen doktorunu her zaman değiştirebilir. Yaşamakta olduğu ilçedeki doktor ve yetkililerin hiç birisini ikna edemezse ilçesini değiştirir.
İşte olması gereken “sistem/düzen dengesi” budur, bunlar ve bu “düzen/sistem” var olmalıdır, yoksa kurulmalıdır; aksi halde var olmadığı veya kurulmadığı sürece sorunlar bitmez.
Reform veya yeni reformlar böyle yapılır, yeni uygarlık böyle kurulur.
“Allah’ın rahmeti muhsinlere karibdir” yani “Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır” ayetiyle Allah muhsinlere rahmet eder. İhsan iyilik demektir. Yani kötülük yapmamak gerekir ama yetmez, iyilik de yapmak gerekir, salih amel işlemek gerekir. Rahmet bunlara yakındır. Topluluk içinde öyle sistem/düzen oluşmalı ki topluluğun rahmeti iyi insanlar üzerinde olsun. Meselâ, rüşvet verenin işi yapılmamalı, rüşvet vermeyenin işi olmalıdır. Yalancı kazanmamalı, doğru konuşan kazanmalıdır. Hile yapan iflas etmeli, hile yapmayan zengin olmalıdır. Adil Düzen budur. Doğruların itibarda olduğu topluluk rahmet içindedir.