Genç ülkücülerin Genel Başkanı, Alperenlerin Başbuğu, vatan ve millet endişesi duyanların gönüllerinin sultanı olan Muhsin Yazıcıoğlu'nu elim bir şekilde kaybettiğimizden beri bir yıl geçti.
Büyük Birlik Partisi'nin, Alperenlerin onun hatırasını yaşatmak için gayretlerine şahit oldukça, milletimizin geleceğine daha güvenli bakıyoruz. Demek ki bir nesil doğuyor; büyüğünü inkâr etmeyen, onu bayrak yapmaktan onur duyan, emanetini bir adım daha ileriye götürmek isteyen bir nesil. Bu nesil tarihin karanlıklarında kalan ceddimizin hasretini duyuyor, Mekke'de çakan şimşeğin ışığında önünü görüyor, güneşin sızmadığı bölgelerde kalan çaresizlerin dertleriyle dertlendikleri için "Nizam-ı Âlem" diyor.
Bildiğime göre Muhsin Yazıcıoğlu'na dair, biri Yavuz Bülent Bakiler üstadımız, diğeri Mehmet Emin Gerger tarafından iki kitap kaleme alındı. Bakiler, herhalde mevkiine hürmeten kitabının başına Büyük Birlik Partisi'nin Genel Başkanı Sayın Yalçın Topçu'nun yazısını koymuş; gerçekten duygu ve fikirle yoğrulmuş seviyeli bir yazı. Sonra da yakın dönem tarihimizi irdeleyen nefis bir analiz yapmış. Konuya Abdülhamid Han'a 'vatan haini' diyenleri değerlendirerek girmiş; iktidarı ele geçirenlerin bir öncekilere vatan haini demelerini izah etmiş. Bir kimse geldiği mevkii varlığıyla doldurduğuna kani değilse, öncekileri karalaması tabiidir. Sivas'taki Madımak Oteli'nin o vahşeti canlandıracak hale getirilmesini yerinde bularak, Yassıada'nın, Mamak'ın da müze yapılmasını teklif ediyor. Her vicdan sahibi bu teklifi gönülden alkışlar; tabii bunlara bir de Başbağlar köyünü ilave eder.
Mehmet Emin Gerger, yazdığı 'Bilinmeyen Yönleriyle Muhsin Yazıcıoğlu' kitabına Muhsin Bey'in dava arkadaşlarıyla yaptığı röportajlarla başlamış; konuşmalarıyla devam etmiş. 'Muhsin Yazıcıoğlu Diyor ki' bölümünde ise konuşmalarından çarpıcı, düşünce derinliğini gösteren pasajlar vermiş. 12 Eylül hatıralarının yer aldığı dördüncü bölümde insan zulmün ne alçakça bir şey, yapanların ne adi yaratıklar olduğunu idrak ediyor. Sonra Muhsin Bey'in yazdığı ve ardından yazılan şiirler geliyor. Hakkında yazılanlar ve fotoğraflarla kitap sona eriyor. Gerger emeğini esirgememiş. Böyle çalışmalar yapmayı sevdiğini bildiğim için Muhsin Bey'in düşünce ve gönül dünyasını gün ışığına çıkarmak amacıyla, analizleri içeren, ilmi yanı ağır basan yeni bir eser vermesinin yerinde olacağına inanıyorum; çünkü milletçe onun gönül derinliğini ve düşünce dünyasını kavramaya çok muhtacız.
Evet, o sıradan bir politikacı değildi; bir devlet adamı ve milletimizin kara sevdalısı idi. Hangi politikacı, ülkemizi hükümetsiz bırakmamak için hiçbir mevki almadan kendisine yakın bulduğu koalisyonu destekler? Bizde ve dünyada emsali görülmüş müdür?
Milletimizin bekâsının ne ile sağlanabileceğini görüp hayatını o uğurda tahsis ettiğinden bir dava adamıydı. Kulaklara hoş geleni değil, inandıklarını savunurdu. Basının fikrî yapısını biliyordu; tarihî boyutu olan, metafizik derinliği bulunan bir dünya görüşüne yer vermeyeceğinin şuurundaydı. Ama o hak bildiği yolda yalnız yürüyecek kadar cesur ve inançlıydı. Milletler de bu tip veli ahlaklı mistiklere sahip oldukları sürece yaşama yeteneğini sürdürürler. O, yüreğinin sesini duyarak hayatını düzenleyen bir kahramandı. Onu azıcık tanıyan, bir gün kendisi için yaşamadığına, nesi varsa milletine hasrettiğine iki cihanda da şahitlik yapar.
Alperenler; yalnız ve imkânsız olduğunuz halde, büyük ideallerin adamı olmanıza belki en yakınlarınızdakiler bile gülecek. Fakat unutmayın ki büyük idealistler bir başkasına, cemiyete uymayıp, onları kendilerine uyduranlardır. Bu topraklar, bu eli öpülesi millet hiçbir zaman sizin zaferinize bu kadar muhtaç olmamıştı. İlmi ve imanı zırh gibi kuşanarak çelik yüreklerle yürüyünüz. Yolunuz açık, bahtınız yâr olsun!...