Doğrudan Demokrasi’ için ‘Halk Girişimi
1432 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Altan - Star
Mehmet Hikmetumut

• Al sana zirve 3 Nisan 2010 Cumartesi

 

Aslında bu açıdan “24 Şubat Zirvesi”ne ne gerek vardı diye de düşünen çok insan var. Çünkü... “Ya askeri bir rejimiz, ya da demokratik bir hukuk devleti... İkisinin ortası yok... Şemdinli’yi bir yana koyuyorum...  Ama... Geçen sefer, 1 Temmuz 2009 tarihindeki Dursun Çiçek mini zirvesi, demokrasi açısından çok parlak değildi... Şimdi bakalım ne olacak? Sorunun cevabını 3. Ordu ve Balyoz soruşturmalarındaki tutum verecek... Umarım ‘yargı bize dokunmasın’ türü bir rahatsızlığın demokratik hukuk devletinde

 

• ‘Doğrudan Demokrasi’ için ‘Halk Girişimi’... 2 Nisan 2010 Cuma

 

Aslında... AB Anayasa’sı yerine geçen Lizbon Anlaşması’nın getirdiği yeniliklerden biri de halkın yasama sürecini düzenlemesi. Avrupa Komisyonu’na bir yasa teklifi götürebilmek için girişimcilerin 27 üye devletin en az dokuzundan bu teklifi savunan en az bir milyon kişinin imzasını toplaması gerekiyor.İmzaların internet ortamında da toplanması mümkün. Uygulamanın yıl içinde yürürlüğe gireceği tahmin ediliyor. Avrupa Komisyonu’nun eğitim, öğretim, kültür ve gençlik konularından sorumlu üyesi Maros Sefcovic uygulamayı şu sözlerle açıklıyor: “Halk Girişimi’nin, Avrupa Birliği’nin demokratik yaşamında çok önemli bir adım olacağını düşünüyorum. Bu şekilde Avrupa’yı vatandaşlarına yakınlaştırmak için yeni bir imkân yaratıyoruz. Bu sayede Avrupa’nın gündemini belirleyebilecekler.”

 ***

 AB, “doğrudan demokrasiye” geçiş için alıştırma yaparken, bizde 12 Eylül rejimine “kısmi tadilat” girişimi bile hem toz duman, hem de gürültü çıkarmaya devam etmekte... Durumu netleştirmek için “anayasa paketinin” meclise sunulmasının hemen ardından, Salı gecesi AB’nin yaptığı ve dünkü bazı gazetelerde kısmen yer alan açıklamaya daha dikkatlice göz atmakta fayda var. Acaba “kendisi doğrudan demokrasiye” geçmeye çalışan AB, bize nasıl bakıyor?

 

• Evrenin çivi yazısı 1 Nisan 2010 Perşembe

 

İnsanlık, “evren nasıl oluştu” sorusuna cevap arıyor. Bu nedenle... 13,7 milyar yıl önce olduğu tahmin edilen “Büyük Patlama”nın (Big Bang) sırrını çözmeye uğraşıyor. İşte önceki gün CERN’de bu “Büyük Patlama”nın minyatürü gerçekleşti. Evrenin sırlarını aydınlatmak amacıyla düzenlenen deneyde, dünyanın en büyük atom altı parçacık çarpıştırıcısı olan 10 milyar dolar değerindeki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda iki proton, 27 km’lik oval tünelde her iki yöne doğru harekete geçirilerek hızlandırıldı ve çarpıştırıldı. Bu proton parçacıkları, karşı yönlerden birbirlerine doğru 3,5 Tera elektron volt olarak da ifade edilen, 3,5 trilyon elektron volt enerjiyle çarpıştılar. Birbirlerine çarptıklarında, saniyede 300 bin kilometrelik ışık hızına yakın bir hıza ulaşıldı. İsviçre-Fransa sınırında, yerin 100 metre altındaki 27 kilometrelik tünelde gerçekleştirilen bir mikrosaniyelik çarpışmada açığa çıkan enerji, bugüne kadar Avrupa ve ABD’deki çarpıştırıcılarda kaydedilen en yüksek enerji düzeyi oldu.

* * *

Parçacıklar birbirlerine çarptığında her bir çarpışmanın yarattığı mini patlamalar, dünyanın dört bir yanındaki binlerce bilimci tarafından analiz edilecek. Bu analizlerle, 13,7 milyar yıl önce olduğu tahmin edilen “Büyük Patlama”nın meydana geldiği anın hemen sonrasındaki koşullar anlaşılmaya çalışılacak. Bu deneyle, yıldızların ve gezegenlerin kökeni, kara enerjinin kaynağı ve evrenin yüzde 25’ini oluşturduğu sanılan “kara maddenin” yapısı gibi sırlara erişilmeye uğraşılacak.

 

• ‘Avukat tutma, hâkim tut’ 31 Mart 2010 Çarşamba

 

Haberin vurucu satırı şöyle:“Kuban, geçtiğimiz günlerde de Korgeneral Yurdaner Olcan’ı serbest bırakmıştı. Islak imzalı belgenin sahibi Albay Dursun Çiçek de, ikinci kez tutuklanmasının ardından yapılan itirazda, 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılmıştı. Hâkim Kuban, 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ‘Kafes Eylem Planı’ iddianamesine de muhalefet şerhi koymuştu.” Gene…“Balyoz” soruşturması kapsamında ifadeye çağrılan ancak sağlık sorunlarını gerekçe gösteren üç korgeneralin daha Kuban’ın nöbetçi olduğu dönemde adliyeye geleceği de gazete sayfalarında yer alıyor.
Bunları okuyunca, ister istemez insanın aklına bizdeki halk değişi haline gelen çarpıcı cümle geliyor:“Avukat tutma, hâkim tut”.
Kamuoyuna yansıyan bu tabloya rağmen AİHM’in denetiminden buraları kurtarmaya çalışmak ne kadar anlamlı?

 

• 65 milyar dolarlık uyuşturucu ticareti 30 Mart 2010 Salı

 

Afganistan’daki “uyuşturucu” konusu tüm dünyayı olduğu gibi, Türkiye’yi de fazlasıyla ilgilendirmekte... Çünkü Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi UNODOC’un son raporuna göre dünyanın en büyük uyuşturucu tüketicisi olan Avrupa’ya giren afyon, eroin ve morfinin yüzde 85’i Türkiye’den transit geçiyor.Dünyada uyuşturucu ticaretinin değerinin yıllık 65 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor... Bu rakam, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun 2008’deki toplam gelirinden fazla...Türk mafyasının yıllık kârının ise 600-700 milyon dolar arasında olduğu tahmin edilmekte...*** Son iki güne, Merkel ile Obama ziyaretleri açısından bakarken, öne çıkmasa da “uyuşturucu ticaretinin” Afganistan-Avrupa ekseninde kaderinin etkileneceğini vurgulamakta da     fayda var...Obama’nın “yeni dış politikası”nı irdelerken, Irak seçimlerinden galip çıkan Allavi’yi de resme muhakkak ilave etmek gerekmekte...Kısacası bölge kıpırdanmakta.       

• ‘28 Şubat’tan bir ay sonra 28 Mart 2010 Pazar

 

Türkiye’de ‘demokrat’ bir parti olsa, ‘tek tip’ insan yetiştiren ‘Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu’ eleştirir, eğitim yerine öğrenimi vurgular, merkezde atanmış bir kurul olan ‘talim ve terbiye’nin keyfine göre çocukların ‘biçimlendirilmesine’ karşı çıkar, bu sürecin anne ve babaların gözetimine devredilmesini savunur, bilgisayar ağı ile okulların çağa bağlanması için çalışırdı. Ne var ki, böyle bir parti yok...Onun için de, herkesin ilkokul üçten terk durumda olduğu mesleksiz ve çağdan kopuk bir eğitim yapısında, tartışılan tek şey, ‘camicilerin’ mi, yoksa ‘kışlacıların’ mı, bu maçı kazanacağı... Bu ikiliden kim kazanırsa kazansın, mevcut sistemde kaybeden hep Türkiye olacak... Yetmiş dört yılda, yüzde 78,2’si ‘orta okula bile’ ayak basmamış bir kalabalığa ‘işgücü’ demeyi içimize sindirmemiz bunun en somut kanıtı değil mi?”

***

 “Esir çocuklar cehennemi” başlıklı bu yazıyı on üç yıl önce, “28 Şubat”tan bir ay sonra 27 Mart 1997 yılında yazmıştım. Şimdi statükonun dört elle 12 Eylül Rejimi’ne sarılarak anayasa reformuna karşı çıktığı günümüzde... On üç yıl önceki durumu yeniden hatırlayalım istedim

 

 

 

 

Mehmet Hikmetumut






Sayı: 43 | Tarih: 4.04.2010
Mümtazer Türköne
'Milletin istiklâl ve istikbalini' kim kurtaracak?
2278 Okunma
Arif Ersoy
Reşat Nuri Erol
İkrazat yasal tefecilik!
1588 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Hakan
Meclis'te kaç Tayyip kaç Deniz, kaç Devlet var
1457 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ali Bulaç
Adalet ve zulüm
1440 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Doğrudan Demokrasi’ için ‘Halk Girişimi
1432 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Zülfü Livaneli
Aynadaki yazı
1428 Okunma
Ali Bülent Dilek
Dücane Cündioğlu
Tanrı'nın iki eli de sağ eldir
1426 Okunma
2 Yorum
Abdülkadir Altınhan
Ebubekir Sifil
Müslümanlık Neyle Artar?
1401 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Hayalci ol, azla yetin!
1391 Okunma
Tayibet Erzen
Oktay Ekşi
Mal Meydanda
1382 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Dokunulmazlık Meselesi
1374 Okunma
Emine Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
Taraflı bağımsız yargı
1339 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Terörün genel görünümü
1298 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Toktamış Ateş
Siyasette en yetkili kurum
1291 Okunma
Osman Eskicioğlu
Rahmi Turan
Baraj ve dokunulmazlık
1281 Okunma
Serdar Turan
Fehmi Koru
12 Eylül felsefesine karşıysak..
1280 Okunma
Ahmet Kirtekin
Can Ataklı
Anayasa’nın en ‘asker’ maddesine dokunulmuyor
1248 Okunma
Mesut Karaaytu
Nazlı Ilıcak
Dokunulmazlığın iç yüzü
1181 Okunma
Fatma Karuç
Mehmet Niyazi
Veli ahlaklı yiğitti
1110 Okunma
Abdurrahman Erol


© 2024 - Akevler