İnsanın iki şekilde suç işleyebileceği söylenir:
Gözü açıkken veya kapalıyken.
“İnsan gözünü kapatarak nasıl suç işler?” diye soranlar olabilir.
Bunun bin bir şekli olabilir.
Trafikte gözünüzün önünde bir kaza oldu diyelim. Kuralları çiğneyip kazaya sebep olan sürücü, göz göre göre suçunu inkar edip bir de kazazedeyi suçluyor.
Bu durumda “şimdi kim uğraşacak” diye yolunuza devam ederseniz gözünüzü kapatmışsınız demektir.
Veya bir cinayeti gördünüz. Şahit olmazsanız hem hukuki hem de ahlaki anlamda suçlusunuz demektir.
Elbette susmak için çok nedeniniz
olabilir.
Herkesin vardır.
Ama bu örneklerde olduğu gibi çoğu kez bir “c” şıkkı yoktur ve birkaç saniye içinde çok önemli bir tercih yaparsınız.
Gözünüzü kapatmaya veya kapatmamaya, hakikati menfaatte feda etmeye veya etmemeye karar verirsiniz.
***
Hiç kimse bu tercihten muaf değildir.
Ve anlık bir tercih meselesi değildir bu.
Siz o an, aslında çok daha önce yapmış olduğunuz çok daha asli, çok daha temel bir tercihinizin sonucuna göre hareket
ediyorsunuzdur.
Çok daha önceden yapmış olduğunuz bu asli tercih, sizin anlık karar verme durumunda bocalamanızı önler ve iyi veya kötü yönde daha çabuk karar almanızı sağlar.
***
Ceylan adlı küçük bir kız çocuğu parçalanarak öldü ve medya bu ölüme gözlerini kaparak suç işledi.
E. Tufan Aytav, “Medya Ceylan’a niçin ilgi göstermedi” başlıklı yazısında bu geçici görme kaybının nedenlerini isabetli bir biçimde sıralamış: İşin içinde zengin bir ailenin olmaması, kurbanın bir “beyaz Türk” değil, “sahipsiz bir Kürt kızı” olması, roketin “çevrede bulunan üç jandarma birliğinden atılmış olma ihtimali” veya “hepsi”.
O sebepten veya bu sebepten.
Hangi gerekçe daha geçerli olursa olsun, sonuçta böyle bir olayı görmezden gelmek, ahlaki anlamda bir suçtu ve bu suç yaygın bir biçimde işlendi.
***
Şimdi “Demokratik Açılım”ı konuşuyoruz, bu ülkede seksen yıldır kanayan yaralarımıza neşter vurmaktan söz ediyoruz, ama işimiz hiç kolay değil.
Çünkü bu sorunları Ceylan’ın ölümüne göz yumduran tercihi yapanlarla birlikte çözmeye çalışıyoruz.
Daha sorunun varlığını dahi görmemeyi tercih eden siyasi liderlerle çözmeye; onları çözüm sürecine katılmaları için ikna etmeye çalışıyoruz.
Aslında gözünün önünde gerçekleşen trafik kazası için şahitlik etmeye çalışmaktan bir farkı yok bunun.
Ya da işlenmekte olan seri cinayetleri durdurmak için birlikte çalışmaya ikna etmek için uğraşmaktan.
Aslında Baykal da biliyor neyin ne olduğunu Bahçeli de.
Köprülerin altından akan bunca sudan sonra, herhangi bir demokratik çözüme kapıları kapatmanın kanın akmaya devam etmesi anlamına geldiğini bilmiyor olamazlar.
Ama açık ki, adaleti ve hakikati geçici siyasi menfaatlerine kurban ediyorlar.
***
Ama aslında sorun sadece onlardan ibaret de değil.
Bir de rahatlıkla gözlerini yumabilecekken, siyasi ayrışmada sırf hükümetten yana tutum aldıkları için geçici görme yeteneği kazananlar var.
Yani Ak Parti’de veya onun çevresinde de aynı görme sorunuyla mustarip olanlar var. Yarın siyasi roller değişecek olsa, hiç yüzü kızarmadan rahatlıkla gözlerini yeniden kapatacak olanlar var.
Onları da katacak olursak, bizdeki sorunun siyasi olmaktan çok ahlaki olduğu gerçeğiyle karşı karşıya geliriz.
***
Görme bozukluklarının kaynağı birçok durumda göz değildir.
Siyasette de çoğu kez kalpteki sorunun göze yansımasıdır sorun.
Bunun tedavisi ise hiç kolay değildir.