Bu CHP ne zaman değişecek
1119 Okunma, 0 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

 

 

 

Hayrettin Karaman, 08/Ekim/2009 Perşembe günü, “Bu CHP ne zaman değişecek?” başlıklı yazısından alıntı:

 “Adı ve yeri önemli değil, ülkemizin bir beldesi, belediye başkanı CHP'li, evlenmek için başvuran çiftin kız tarafının başı örtülü, örtünün altında da –alnı açık bırakan, saçın görünmesini engelleyen- bir bone var, başkan “bu kıyafet devrim kanunlarına ve yönetmeliğe aykırı” diyor ve nikahı kıymıyor, “Git başını, bana göre kanun ve yönetmeliklere uygun hale getirip gel, ondan sonra nikahını kıyayım” diyor. Aynı kılık kıyafetle Türkiye'nin her tarafında nikah kıyıldığı için haklı olarak vatandaşlar direniyorlar, daha üst makamlardan “Bu kıyafet nikah kıymaya engel değil” diye bilgi geldiği halde devrimci (!) başkan ve ilgili memur yine direniyorlar, ilk raundu kazanıyorlar, çift başka bir yerde aynı kıyafetle nikahlarını kıydırıyorlar.”  

“Mağdur vatandaşlar suç duyurusunda bulundukları için ikinci raund başlamış oluyor, bakalım nasıl sonuçlanacak?”

“…Elbette bu partiye mensup olanların tamamı aynı zihniyet, tutum ve politikayı benimsemiyorlar, ama hakim politika, ne yazık ki, yıllardan beri değişmiyor: Dindarlaşmaya, dini özgürlüklerin genişletilmesine, laiklik anlayışının Batı demokrasilerinde mevcut anlayış ve uygulama seviyesine çıkarılmasına… karşı oluş, bu konularda taviz vermeyi “şeriata dönüş, irticaya prim verme” olarak değerlendiriş…”  

“Öte yandan bu mirastan rahatsız olanların veya bu politika yüzünden uğradıkları oy kaybını ciddiye alanların zaman zaman “çarşaflıları parti üyesi yapacak kadar” çelişkili tasarruflara yöneldikleri görülüyor. …”

“1950 öncesi CHP iktidarlarında dine ve dindarlara reva görülen zulüm, baskı, engelleme, inkar, yok sayma tavırları ve eylemlerini unutmuyoruz; bu nikah meselesi gibi yeni olaylar da gaflete düşmemizi engelliyor.”

“CHP ya ciddi bir şekilde değişecek veya demokrat iktidarların oylarını arttırma işlevi ile devamlı ve sabit muhalefet vazifesini sürdürecektir.”

 

 

YORUM:

Hayrettin Karaman’ın “Bu CHP ne zaman değişecek?” başlıklı yazısını yorumlamak için, CHP’nin siyasi gelişim durumunun öncelikli olarak çözümlenmesi gerekir.

 

Siyasi partiler halktan, halk da siyasi partilerden etkilenir. Yapılanmanın merkezden yerele doğru olduğu yer ve dönemlerde yönetim halkı etkiler. Yapılanmanın yerelden merkeze doğru olduğu modellerde halk yönetimi etkiler. Partiler ve halk devlet yönetimlerinden, devlet yönetimleri de halktan ve partilerden etkilenir.

 

Günümüzde geçerli olan genel anlayış merkeziyetçi temeldedir. Adı nasıl olursa olsun sistemlerin güce dayandığı/dayanmak zorunda kaldığı bir yapılanmada güç (sermaye veya siyasi güç/silah) dünyada hangi merkezin elinde ise o merkezlerin etkisi de kaçınılmaz olmaktadır.  

 

Siyasi partiler, devletin yönetim mekanizmalarının etkili araçlarıdır. Dünya güçleri günümüzde gelişmiş olanaklarla, daha az enerji ile hakların şekillendirilmesi konusunda etkili olabilmektedir. Halkların, hükümetlerin, sosyal ve ekonomik örgütlerin genel güce uygun hale getirilmesi olanakları gittikçe kolaylaşmaktadır. Günümüzde merkezi yapılanma modelinden halk yönetiminin etkili olduğu bir yapılanmaya doğru genel bir gidiş vardır.  Her geçen gün halkların bilinçlenmeleri, mukavemetleri, örgütlenmeleri de artmaktadır.  Günümüzde halkların örgütlenmelerinde, bilinçlenmelerinde, yönetimi etkilemelerinde en önemli unsur siyasi partilerdir.

 

“Türkiye’de siyasi partiler, hükümetler ve muhalefetler durumu incelendiğinde CHP yönetimi 1950’lere kadar çoğu zaman tek başına söz sahibi konumdadır.  Geçmiş yılların verdiği tecrübe ve olanaklarla mahalleyi yönetme epeyce CHP’yi rehavete sürüklemiştir. Sadece kendi dediklerini doğru sayan adam gibi halkın dediklerine kulak vermemiş, halkın özgürce örgütlenmesi yönünde önemli çaba göstermemiştir. Halkın örgütsüz kalması, demokrasinin çok yavaş yerleşmesi önceleri CHP’nin hoşuna gitse, gücünü rahat kullanmasını sağlasa da sorunlarını da artırmıştır.  Sorunlarının çözümünde yetersiz görmeye başlayan halk 1950’lerden sonra CHP yerine kendisini daha iyi dinleyen bir siyasi yapılanmaya doğru sürüklenmiştir. Gerçi CHP 1980’lere kadar hükümetlerin yanlışlarını sesini rahatça yükselterek itiraz edebilen, gelişmelere müdahale edip durduran konumdadır.

 

Dünyadaki genel gelişim, teknolojik imkanlar, uluslar arası toplu durum CHP’nin etkinliğini zamanla iyice azaltmış, gücünü kaybetmesine neden olmuştur. Gerçi gücünü kaybetse de mahallenin güçlü ailesi konumunu henüz tümüyle yitirmiş değildir. Zamanla halka kulak vermemesi, halkın isteklerini yerine getirmemesi, mahalle halkını kızdırmıştır. İlk fırsatta halk organize gördüğü başka güce katılmış ve artık eskisi kadar CHP’den çekinmediğini göstermiştir. CHP’nin kendisini dinlemesi gerektiğini ara ara hatırlatmıştır. Halkla arasının açılmış gözükmesi CHP ailesini üzmüş ve düşündürmektedir. 

 

CHP’nin ülkedeki boşluktan yararlanmaya çalışan dünya ölçeğindeki sömürü programlarına, dış tehlikelere karşı çalışmalarda halkı yanına alamaması ve sadece ülkenin güçlü partisi olarak hisleriyle direnmeye çalışması halk nezdinde yeterli görülmemiştir. Halkı yanına çekme çabaları halkla arasının açılmış gözükmesi nedeniyle yeterli olmamaktadır. Bu haleti ruhiye içerisinde bir yandan gücünü göstermeye çalışmaktadır. Bir yandan da yönetimin yanlışlarını anlatmaya çalışmakta, halkın gönlünü tekrar kazanmak için halkın isteklerini ayıklayarak da olsa dinlemeye çalışmaktadır. Bu arada otoritesini kaybeden biri gibi aşırı, çelişkili davranışlar da sergileyebilmektedir. Toplumun her kesimin isteklerini, yönetime taşıyan, güçten değil, halk ve haktan, adaletten yana, bilime dayalı, her kesimin katkısıyla oluşan program çalışmalarını yapamadığı için sıkıntı çekmektedir. Halkın gönlünü kazanma adına ‘çarşaf açılımı’, gücünü gösterme adına ‘başörtülü ve bonelilerin nikahını kıymam’ tarzındaki aşırılıklarının nedenlerinden biri de CHP’nin düştüğü bu durumdur.

 

CHP, bir taraftan tekel sermaye gücünün Türkiye üzerindeki uzun vadeli programlarının etkilerinin artmasından rahatsız olmakla birlikte karşı duruşunda yetersiz kalmakta, bir taraftan da eski dönem alışkanlıklarını hemen terk edememe durumu olan bağnazlığın sıkıntısını çözmeye çalışmaktadır. Dünyada gelişen sol söylemleri yakından inceleme, değerlendirme konusunda hem tereddüt yaşamakta hem de incelemekte gecikmektedir. Dışarıdan gelebilecek virüslerle uğraşmaktan, parti rant virüsleri ile uğraşmaktan örgüt içi yapısal değişim süreci ve ülke için yapısal değişim süreci program çalışmalarına yeterince eğilememektedir. CHP’nin tabanı bu uzun sayılabilecek süreçte yeni kurulan siyasi yapılanmalara taşınım gerçekleştirmektedir. Bu durum mevcut CHP getirim mantığının kalanlara daha şiddetli etki etmesine neden olmakta ve kalan taban ile giden taban arasında mesafe artmaktadır. Hal böyle olunca da CHP Türkiye haklarımızın, hatta insanlığın tüm fikirleri, istekleri CHP için muteberdir, önemlidir anlayışını kabul etmedikçe değişimi gerçekleştiremez. Kendisine birilerinin biçtiği role sıkışıp kalmaktansa, sağa sola biraz ciddi bakıp, konuyla ilgili çözümleri değerlendirerek, bir çaresini bulup bu sıkıcı elbiseden kurtulmalıdır.  Bu durumlar tabi ki başta AK Parti ve bütün partiler için gereklidir. Hatta kişiler kendi içinde bu durumu sorgulamalıdırlar. Beyinlere yerleşmiş, tekelci, baskıcı virüslerden kurtulmak gerekir. Bu işin başlangıç noktası ‘bu ülkedeki herkes bu engeli koymaya çalışan kadar vatandaştır, bu ülkenin gelişmesi için ne yapılacaksa onu yapma konusunda engel koyan kadar yetkilidir’ i bilmek ve yaşamaktan geçer. 

 

Konu, nikah, evlenme olunca bu yazıda işin başka bir boyutu üzerinde durmak istiyorum. “Bu CHP ne zaman değişecek?” sorusuna farklı bir cevap verelim. ‘AK Parti halkın kendisine verdiği yetkiyi ne zaman doğru kullanırsa o zaman değişecek. AK Parti Anayasa’yı halkın iradesine ve halkın katılımı ile ne zaman değiştirecekse o zaman değişecek. Anayasayı üç- beş kişiye hazırlatma yanlışından, tekelci anayasa hazırlatmaktan ne zaman vazgeçecekse’ o zaman değişecek ‘Bu halk ne zaman hakka, adalete göre örgütlenebilecekse o zaman değişecek. Bunlara bağlı olarak bu değişimler halkın CHP ye ihtiyacı kalmadığını CHP anladığı gün değişir. AK Parti’nin değişimi de CHP, MHP ve diğerlerine bağlıdır.

 

Konu için daha özel olarak ‘ nikah iki kişinin sözleşmesidir, aracıya, belediyeye, memura gerek yoktur’ özetinde bir yasal değişim süreci ne gerçekleşirse o zaman CHP’de değişir.

 

CHP’li bir belediye başkanının “boneli ve başörtülü” diye nikah kıymaması suçtur. Bana göre, işin içinde bone dışında başka nedenler olabilir. Çoğu zaman bu tür olaylarda gerçek nedenler kaybedilir, gizlenir. Bu olay doğru ise, CHP’nin tek parti döneminden sonra niye sürekli oy kaybettiğini açıklamak için yeter de artar bile. En azından CHP’nin ne türde zihniyete sahip olan kimseleri belediye başkanı yaptığının bir göstergesidir. Belediye başkanının bir yetkisi olmadığı halde yasaların üstünde bu gücü, numarası nereden geliyor?

 

Günümüzde derin, uluslar arası seviyede mahalle baskısının en derin işlediği konulardan biri yasal alandır. Tekelci, baskıcı, halkın isteklerini dikkate almayan yasal yapılanma alanlarından biri de aile hukuku alanıdır. Yasalar insanların sorunlarını çözmek, işlerini kolaylaştırmak için vardır. Yasaların teklifi, hazırlanması, yasalaşması, uygulanması tekelci mantıkla işlemektedir. İnsanlara seçenek olarak üretilen yasal mantık veya yasa önerilerinden biri seçilerek bütün herkese bunun dayatılması hangi insan haklarına girmektedir? İki insanın birlikte olma, aile olma, evlenme konusunda bir sürü engellemelere rağmen dünyada yüzlerce seçenek yasa olabilecek sürece gelmiş olacak ve siz bunlardan birini seçerek halk adına halka onu dayatacaksınız. O da yetmezmiş gibi bu süreci memurla, belediye ile baskı altına alacaksınız. Hatta “bu şekilde giyinirseniz nikahınızı kıymam” anlayışını üreten belediye başkanları oluşturacaksınız. Bunlara da yasal, ahlaki, örfi v.s bir sürü kılıf uydurulmasını sağlayacaksınız. Sonra da demokrasiden, sözleşme serbestliğinden bahsedeceksiniz. İşte bu olmaz.

 

Bir de 21. yüzyılda 7 yıl hükümet sürmüş bir hükümet olacaksınız ve iki insan arasında birlikte olma, aile olma, evlenme gibi toplumun temel konularını cendereye alıp, tek tip hazırlanmış, tekelci yasaya bırakacaksınız. Hatta nikah kıyma yetkisini bir belediye başkanına veya imama veya nikah kıydıranların tercih istedikleri birinden başka birine yetki veren yasal süreci veya sosyal süreci değiştirmeme becerisini göstereceksiniz. Böyle biri en az ilgili belediye başkanı kadar, böyle bir parti de ilgili belediye başkanının partisi kadar, hatta daha çok değişime muhtaçtır.

 

Günümüzde, bilimsel, ekonomik, sosyal, teknik v.s veriler dikkate alınarak yeni birlikte olma, üreme, aile olma v.s hangi şekli ve türüyle olursa olsun birlikte yaşamak modelleri üretilememiş olabilir. Bu konulardaki çözümsüzlük ve insanları tek tip modellere mahkum etmek hiçbir şekilde normal karşılanamaz. Bu yetmezmiş gibi “nikah, taraflardan birinin icabı/teklifi, diğerinin kabulü ile gerçekleşir” şeklinde özetlenebilecek insanlığa örnek olmuş onlarca modelden birini insanların seçmesine müsaade etmeme hangi sözleşme hürriyetine girer. Hadi bunu da geçelim. “Nikah,  tarafların anlaşması ile gerçekleşir, iki şahit veya yazılı anlaşma hukuken anlaşmanın geçerliliği için ispattır” türden onlarca ek öneriyi insanlara sunmamaya ne diyeceğiz. Hadi bunu da geçelim, onlarca hukuk ekollerinin onlarca nikah modellerini bir tarafa bırakıp bir tek modele sıkıştırma ve ona da memur tayin etme hangi anlayıştır.

 

İnsanlar birbirine eş olmaya karar verirken, karar verince, onlarca kural ve tören, boşanırken onlarca kural ve tören, her türden gecikme v.s bu sorunların çözümü için önce tekelci mantıktan kurtulmak gerekmektedir.  İnsanlar nasıl birbirine eş olmak istiyor, aile olmak istiyor, evlenmek istiyor, birlikte yaşamak istiyorlarsa onun hukukunu özgürce, diledikleri aile modellerinden birini seçerek belirleyebilmelidirler. Çıkacak her türlü sorun, anlaşmayı yapanların anlaşmalarına uyup uymadıkları v.s çoğulcu, demokratik, tarafların seçeceği hakemlerden oluşan hakemlik sistemi ile çözülsün. Anlaşma, geçici ise geçiciliğini, kalıcı ise kalıcılığını ve her ne ise onun hukukunun oluşmasının altyapısı sağlanmalıdır. Anlaşma yaparken, tarafların ve onlarla bağlantılı diğer bireylerin (çocuk, yakınlar v.s) baskı, dayatma, kandırma, sömürme, haklarını alıp alamama gibi konularda anlaşmaya uyup uymadıkları da aynı şekilde demokratik, bağımsız, etkin, saygın hukuk modelleri ile çözümlenmelidir. Sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirerek, eşlerin, çocukların ekonomik, sosyal sorunlar yaşamaması, sorunlarla karşılaştıklarında haklarını alabilecekleri ve mağdur olmayacakları modeller geliştirilsin ve insanların bu modellerden istediklerini seçebilecekleri yasal ortamlar oluşturulmalıdır. Evlilik tabu olmaktan çıksın. Evlendirme, belediye memurlarının, imamların, siyasi v.b ne varsa tekellerin veya tekel olarak istismar edilen, kullanılan her türlü bozuk anlayıştan kurtarılmalıdır.

 

Evlenme ve boşanma konusu, tabulaşmış mahalle baskılarından, hurafe din anlayışlarından, düğün, yeme, içme, giyinme sömürüsüne terk eden her alandaki mafyalardan kurtulduğunda çözülmüş sayılır. Sözleşmeye katılan bireylerin ve onlarla hukuku oluşan bireylerin sosyal-ekonomik haklarının tam garantiye alındığı bir yapıya geçildiğinde çözülmüş sayılır. Böyle olunca ne bir siyasi partinin belediye başkanı ne de birileri sözleşme hürriyetini baltalayamaz. Bunun için siyasi partiler aile hukuku konusundaki çalışmalarını (varsa tabi) ortaya koysunlar da insanlar görsün. Bu halk da lütfen biraz akıllansın. Çalışmalarını, projelerini net olarak görmediği siyasi tekellere oylarını verirken biraz düşünsün.

 

Bu halk ne zaman özgürce (dış veya iç sinsi güçlerin etkisi dışında) değişim için örgütlenirse CHP de AK Parti de, başka bir parti de o zaman ya değişir ya da gider.

 

Türkiye’de hukuk ekolleri oluşmalıdır. İnsanlar en azından ekollerden birini seçme özgürlüğüne erişmelidir. Yaşadığı ülkede kendisi ile ilgili yasal sürece katılamayan, Sözleşme hürriyeti ortamında biriyle birlikte olmak isteyince nasıl birlikte yaşayacaklarına karar veremeyen, seçeneği olmayan bir vatandaş nasıl değişim isteyecek? Tek yolu var insanın kendisinin değişmesi.

 

Özetle, siyasi partileri eleştirmek, yönetimi, hükümeti eleştirmek v.s gerçek anlamda bir şey ifade etmiyor. İnsanın kendisinin değişmeyi kabul etmesi ve değişmeye başlaması ile yola çıkmak gerekmektedir. İkinci basamak, özgürce, çoğulcu örgütlenmedir. Her örgütün, birimin çalışmalarının diğeri kadar önemli olduğunu unutmamaktır. Üçüncü basamak, anlaşmaya varılan konularda beraber hareket etmek, anlaşmaya varılamayan konularda herkesi serbest bırakmaktır. Dördüncü aşama, bağımsız, etkin, saygın, tarafların seçeceği hakemlerden oluşan demokratik yargı ile sorunları çözmektir. Geleceğin dünyasında yöneten yönetilen ayırımı kalkıyor. Demokrasi halkın kendi kendisini yönetmesi, yönetime katılması, ortak olması demektir. Kendisi ile ilgili kuralları kendisinin koyması demektir.

 

 

Hilmi Altın






Sayı: 18 | Tarih: 11.10.2009
Ruşen Çakır
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve
1824 Okunma
27 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Rejim ve anayasa
1408 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Şevket Eygi
Kuran'da Nasıl Birleşeceğiz?
1309 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Saadet anlayışı ve AKP zihniyeti
1269 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Kuran Kursları
1251 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Mahir Kaynak
Ekonomi zirvesi
1229 Okunma
Süleyman Karagülle
Cengiz Çandar
Erivan'dan Bursa'ya 'tarih'i yeniden yazmak
1224 Okunma
Ekrem Fildişi
Fikret Bila
Atalay: DTP yan çiziyor
1210 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Altan
Fantezi
1198 Okunma
Özer Ataç
Yılmaz Özdil
Baykal nasıl 'milli' oldu?
1178 Okunma
Leyla Okta
Ahmet Taşgetiren
Gençler, ah gençler
1176 Okunma
Zübeyir Erol
Nazlı Ilıcak
Baykal eleştirilerinde haklı mı, haksız mı?
1161 Okunma
2 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Altan
Kırmızı alarm...
1152 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Can Ataklı
Ya dinlemeler hedef değiştirirse?
1151 Okunma
Mesut Karaaytu
Fatma K. Barbarosoğlu
Sosyal Problemler konusunda Din ve Diyanet
1127 Okunma
Fatma Zafer
Hayrettin Karaman
Bu CHP ne zaman değişecek
1119 Okunma
Hilmi Altın
Ali Bulaç
Liberal fetva arkadan gelir!
1110 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Toktamış Ateş
Hukuk devleti
1091 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
Artık Zaman’ı geldi
1083 Okunma
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Zürih'te atılan imzaların anlamı
1063 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
Biraz uzaktan kongre notları
1047 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Hayata dair – 37
1033 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Siyasette görme bozukluğunun nedenleri
984 Okunma
Bünyamin Demir