Artık Zaman’ı geldi
1167 Okunma, 0 Yorum
Mümtazer Türköne - Zaman
Arif Ersoy

08.10.2009

 

Bir milyon tiraja koşan bir gazeteyi bir başarı öyküsü olarak masaya yatırıp incelemek basın sektörü için eğitici ve öğretici olabilir. Ama daha önemli bir şey var

On yılda yüz binli tirajdan bir milyona gelip dayanan bir gazeteye toplumun arayışlarının, özlemlerinin ve geçirdiği değişimin hem aynası hem de sürükleyici gücü olarak bakmak gerekir. Uzun yıllar hakim olmuş gazetecilik anlayışı pul pul dökülüp tasfiye olurken, Zaman Gazetesi imkânsız görüneni başarıyorsa, sebepleri anlamak için önce gazete okuyucusu sıfatıyla hükümranlığını ilan eden halka müracaat etmeli.

Gazetelerin siyasî partilerden pek çok açıdan farkı yok. Siyasî partiler için seçmen ne ise gazete için okuyucu o. İkisi de aynı iki şeyi söylüyor. Birincisi "benim gibi ol" diyor. "Bana, benim hayat tarzıma, değerlerime saygı göster ve bunları temsil et". İkincisi "bunların üzerine bilgini, ferasetini, emeğini ilave ederek beni geliştir, ileriye taşı ve bana yol göster". Karşılığında siyasî partiyi sandıkta, gazeteyi tirajla ödüllendiriyor. Tiraj her gün tekrarlanan bir halk oylaması olduğuna göre gazetecinin işi politikacıdan daha zor.

Önceki akşam Zaman Gazetesi'nin kampanya toplantısında, Ekrem Dumanlı'nın yaptığı renkli sunumda çarpıcı karşılaştırmalar vardı. Bu karşılaştırmaları toplumun seyir defteri olarak da anlamak mümkün. Zaman Gazetesi'ni dünyanın, ülkemizin diğer gazeteleri ile karşılaştırırken toplumu da aynı yere yerleştiriyoruz. Toplum değişiyor. Zaman Gazetesi bu değişime paralel ilerliyor ve bir adım öne geçiyor. Geçmişin parlak yıldızlarının ise feri sönüyor.

Eski Yeşilçam filmleri, hep dışımızda ve ötemizde bambaşka bir dünyayı seyretmek demekti. Tıpkı Cumhuriyet'in ilk yıllarında Ankara Palas'ta yapılan baloları karşı kaldırımdan seyreden halk gibi, "vay be böyle hayatlar da varmış" diye bu filmler seyredilirdi. Sonra "toplumsal gerçeklik" sineması başladı. Orada anlatılan biz de biz değildik; yine dışarıdan bizim dışımızdaki "gerçeklik"i seyre koyulmuştuk. Tıpkı bu filmleri seyreder gibi dünün darbelerini, ideolojik çatışmalarını ve gazetelerini seyrettik.

Bugün artık seyirci olmaktan çıkmanın zamanı geldi.

Bizim adımıza birilerinin bize neyin lazım olduğuna karar vermesi yerine kararı bizim vermemiz ve çok daha önemlisi bu kararı bizim icra etmemizin zamanı.

Bizim için sanat üretenler yerlerde süründükten sonra şimdi "toplum ne istiyor?" sorusunun peşine takıldılar. Bizim adımıza bizi yönetenler iflas bayrağını çektiler, kendilerini kurtarmak için bile demokrasiden medet umuyorlar. Kavga ile hayat bulanlara kimsenin dönüp baktığı yok. Toplum bir şeyler arıyor: Huzur, refah, onur gibi pek değerli şeyler. Birileri de buluyor. Çok uzun bir tarih boyunca sabırla beklenen gerçekleşiyor.

Başbakan'ın pazar günü saydığı 14 isimden birine veya birkaçına itiraz edenler çıkıyor. CHP'li bir milletvekili gerisi tamam da "Bediüzzaman Said Nursî olmaz" diyor. Bir dostum bana "Ahmet Kaya'nın olduğu listeye ben onay vermem" dedi. Halbuki mesele bu isimler değil; bu isimlere saygı duyan, seven insanlar. Bu isimler üzerinden onların kucaklaşması, birbirlerine farklı bir gözle bakmaya başlaması. Sevmeyelim ama hiç olmazsa saygı duyalım; sevenleri adına.

Artık zamanı geldi. Biz kavga etmezsek bizi ayıracak ve bizim adımıza karar verecek birileri de olmayacak. Bunun için kışkırtmayan, ötekileştirmeyen, anlamaya çalışan, saygı duyan bir irade lâzım. Yine bunun için önce "önyargıları yıkmak" gerekiyordu. Önyargılar içimizdeki engellerdi. Şimdi "aramızdaki duvarları yıkmak" gerekiyor. Daha enerjik, daha cesur ve daha kararlı olmak... Reklam filmindeki gibi bir omuz atınca bu görünmeyen duvarlar yerle bir oluyor. Değişime ayak uydurmak ve bir adım öte geçerek yolu aydınlatmak için bu duvarları aşmak gerekiyor.

Nasıl olsa birçok şeyin zamanı geldi.

 

Yorum:

 

Muhterem Mümtaz’er Hocamızın Zaman Gaztesi’nin 8 Ekim 2009 tarihli nüshasında “Artık Zaman’ı geldi” yazısı ile ilgli aşağıdaki yorumu okuyucularımla paylaşmak isterim.

 

Zaman Gazetesi’nin çok sayıda okuyucuya ulaşarak trajini artırması takdir edilecek bir başarıdır. Zaman Gazetesi’nin yayınladığı ilk nüshalarından birinde yayınlanan bir yazımı “Zaman’ın Zamanın geldiğini” cümlesi le doğru bilgiye olan ihtiyacının önemini vurgulamak için bitirmiştim.  

 

Bir ülkede gazete traji düzeyi, ülkenin kültür düzeyinin bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu açıdan Türkiye, uluslararası sıralamada hayli gerilerde bulunmaktadır. İnsanımızın daha fazla okuması için gereken önlemleri almalıyız.

Gazete yayıncılığı bir tür kamu görevi sayılabilir. Çünkü gazete, dergi ve diğer yayın araçları vasıtasıyla insanlarımızı bilgilendirmekteyiz. Eğer aktarılan bilgiler doğru ise, bilgi belli bir menfaat elde etmek amacıyla çarpıklaştırılmıyorsa gazete okuyanların bilgisi artar. Doğru bilgiye dayanılarak alınan kararların isabet düzeyi daha yüksektir. Doğru bilgi, doğru karar almada yol gösterir ve yardımcı olur.

 

Yöneten ile yönetilenler arasında bilgi aktarmada medya önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Yönetenlerin aldığı kararların doğru olarak yönetilenlere aktarılması, halkın yöneticilerin uyguladığı politikaları mantıklı olarak değerlendirmesini kolaylaştırır. Aynı şekilde halkın sorunlarını içeren bilginin yöneticilere olduğu gibi aktarılması da yöneticilerin isabetli karar vermelerine ortam hazırlar.

 

Batılı ülkelerde ve özellikle ülkemizde medyanın yanlı davranması; medya yoluyla aktarılan bilginin gerçek durumu yansıtmaması, hem halkı, hem de idarecileri yanıltmaktadır. Yanlış bilgilendirmek yöneten ve yönetilenleri yanlış karar almalarına yol açmaktadır.

 

Medyada tekelleşme, birçok soruna ortam hazırlamaktadır. Hele tekel konumunda olan firmaların tekelci konumlarına süreklilik kazandırmak amacıyla medyayı kendi menfaati doğrultusunda kullanması, günümüz demokrasilerin en önemli sorunudur.

 

Baskı ve dayatmacı yönetimler tarih boyunca iletişim araçlarını kullanarak insanlar üzerinde baskı ve dayatmalarını sürdürmeye çalışmışlardır. Bugün tekelci firmalar da ulusal ve uluslararası düzeyde medya silahını kullanarak insanları yanlış karar almaya sevk etmekte; insanların ahlaki değerlerini tahrip etmekte; haksızlıkların ve sömürünün sürekli hale gelmesine ortam hazırlamaktadır. Ülkeler adeta tekelci medya patronları tarafından yönetilmektedir.  

 

Çağımızın en önemli sorunlarından biri tekelci sermayenin medya üzerinde de tekel kurmasıdır. İnsanların doğu bilgiye ulaşmasının önlenmesidir. Sağlıklı bir demokrasinin kurulması, nimet-külfet paylaşımında adaletin tesis edilmesi için medya her çeşit tekelci güçlerin denetiminden kurtarılmalıdır. Kapitalizm bu hususta sorun çözme vizyona sahip değildir. Çünkü bu sistemde her şeyden ve her alanda kâr yapılması temel hedef olarak kabul edilmektedir.

 

Adil Düzende medya vakıf kurumları tarafından finanse edilecek ve yönlendirilecektir. Her düşünce ve görüşün kitlelere doğru bir şekilde ulaştırılmasına ortam hazırlanacaktır. İnsanlar doğu bilgilendirilirse, hilekârlarının kitleleri aldatma; yeryüzünde fitne ve fesat çıkarma güçleri azalır. O zaman da farklılıklar rahmete, birlik ve dayanışmaya dönüşür. Yeryüzünde barış ve adalet isteyen herkes, bilgi akışını insanları yanıltmayan ve belli mihrakların menfaatine hizmet etmeyen, doğru bilgi aktarmayı ahlâki erdem olarak kabul eden, farklı görüş ve düşüncelere ambargo uygulamayan erdemli medyanın oluşması için gayret göstermesinin de zamanı gelmiştir.

 

Hak ve adalete inan herkes, insanların doğru bilgilendirilmesi için tekelci mihrakların kurduğu hile ve sömürü düzenin işleyişini kitlelere anlatmada üzerine düşeni yapmanın da zamanı gelmiştir. Yeryüzünü ıslah etmek, barış ve dayanışmayı sağlamak ancak doğru bilgi edinme ve diğer insanları da doğru bilgilendirme ile mümkündür.

 

Hilekârların hile ve desiselerini akamete uğratmanın yolu, doğru bilgiye ulaşma ve doğru bilgiyi herkese ve her yere ulaştırmaktır.

 

 

Arif Ersoy






Sayı: 18 | Tarih: 11.10.2009
Ruşen Çakır
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve
1937 Okunma
27 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Rejim ve anayasa
1489 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Şevket Eygi
Kuran'da Nasıl Birleşeceğiz?
1399 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Saadet anlayışı ve AKP zihniyeti
1349 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Kuran Kursları
1331 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Cengiz Çandar
Erivan'dan Bursa'ya 'tarih'i yeniden yazmak
1312 Okunma
Ekrem Fildişi
Mahir Kaynak
Ekonomi zirvesi
1311 Okunma
Süleyman Karagülle
Fikret Bila
Atalay: DTP yan çiziyor
1290 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Altan
Fantezi
1281 Okunma
Özer Ataç
Ahmet Taşgetiren
Gençler, ah gençler
1264 Okunma
Zübeyir Erol
Yılmaz Özdil
Baykal nasıl 'milli' oldu?
1260 Okunma
Leyla Okta
Nazlı Ilıcak
Baykal eleştirilerinde haklı mı, haksız mı?
1241 Okunma
2 Yorum
Fatma Karuç
Can Ataklı
Ya dinlemeler hedef değiştirirse?
1234 Okunma
Mesut Karaaytu
Mehmet Altan
Kırmızı alarm...
1230 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fatma K. Barbarosoğlu
Sosyal Problemler konusunda Din ve Diyanet
1209 Okunma
Fatma Zafer
Hayrettin Karaman
Bu CHP ne zaman değişecek
1201 Okunma
Hilmi Altın
Ali Bulaç
Liberal fetva arkadan gelir!
1193 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Toktamış Ateş
Hukuk devleti
1179 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
Artık Zaman’ı geldi
1167 Okunma
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Zürih'te atılan imzaların anlamı
1151 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
Biraz uzaktan kongre notları
1134 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Hayata dair – 37
1115 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Siyasette görme bozukluğunun nedenleri
1061 Okunma
Bünyamin Demir


© 2024 - Akevler