Evvelki gün, Deniz Baykal'ın gruptaki konuşmasını dinledim. Uzun uzun ekonomiden bahsetti. Bugün, her şeyin dünden kötü olduğunu anlatmaya çalışırken, "büyüme" oranlarına temas etti: "2002'de, Türkiye ekonomisi yüzde 6 büyüyordu. Bu yıl, yüzde 6 küçülmesi bekleniyor. Tayyip Erdoğan, büyüyen ekonomiyi devraldı ve küçülen bir ekonomiye dönüştürdü."
Rakamları eğip bükerek, ekonomide istenen sonuca varmak mümkün olabiliyor. Ülkemizin milli geliri 2002'de 2 bin 662 dolar iken, dünya krizinin etkisiyle ortaya çıkan daralmaya ve dolar kurundaki artışa rağmen, bugün, fert başına düşen gayrisafi milli hasıla, 9 bin 94 dolar. Bu noktada, Baykal, Erdoğan'ın hakkını yedi.
***
CHP Genel Başkanı, özgürlükler konusuna da temas etti ve "Türkiye'de demokrasi standardı düne göre daha mı yüksek?" diye sordu.
Kürt, Alevi, işkence, darbe teşebbüsü gibi başlıklara baktığımızda... Evet daha yüksek. Kürt ve Alevi açılımının yanı sıra, işkence yapan polislerin yargılanması hususuna da artık titizlik gösteriliyor. Ergenekon davası ise, hem provokasyonların, hem de darbe teşebbüslerinin önünü kesti.
Ama Baykal, öyle bir örnek verdi ki, "Bu konuda haklı" demek zorunda kaldık. "Basın daha mı özgür?" diye sordu.
Basın özgürlüğü, bir iklim meselesidir. Bir baskı varsa, gazeteciler kendilerine oto sansür uygular. Manşetlere özen gösterilir; yorumlarda kelimeler çok dikkatle kullanılır. İktidar katından gelen öfke, medyanın tümünü sindirir. Tayyip Erdoğan'ın Wall Street Journal'e verdiği ve Aydın Doğan'ı Al Capone'a benzeten beyanatını bu açıdan değerlendirmek lâzım. Al Capone'un özelliği vergi kaçırması değil, bir mafya babası olması, polisle, siyasetçilerle işbirliği yaparak, bütün kirli işlerinin üstünü örtmesiydi. İşlediği birçok suçtan dolayı kanıt bulunamadığı için, serbest kalıyordu; vergi kaçakçılığı, onu hapse atmak için vesile oldu.
***
Padişah, ferman salmış; "Özrü kabahatinden büyük olana 10 kese altın vereceğim" demiş. Kimse, bu işi başaramamış. Derken günlerden bir gün, bir adam çıkagelmiş. Padişah, "Tamam sana 24 saat süre veriyorum. Sen de diğerleri gibi dediğini yapamazsan, kelleni uçururum" diye konuşmuş. Padişah sırtını dönmüş giderken, bizimki ona arkadan bir çimdik atmış. Hışımla dönmüş padişah; "Ne yapıyorsun bre sersem" diye kükremiş:
- Özür dilerim Hünkârım. Sizi, arkanızdan Hanım Sultan sandım.
Tayyip Erdoğan da, kendisine basın özgürlüğüne ilişkin bir soru sorulması üzerine, "Al Capone" açıklamasını yapmış. Keşke yapmasaydı. Çünkü bu açıklama, uygulanan cezadan daha da ağır olmuş.
***
Yorum:
Birilerinin eli çalışır, birilerinin dili çalışır. Ne yapsın, Deniz Baykal’ın da eli iş yapmıyor ama maalesef dili çok güzel çalışıyor. O da kendi çapında görevinin gereğini yerine getiriyor. Adı üstünde muhalefet! Üzerine düşeni en iyi şekilde yapıyor maşallah. Konuştuklarının ne kadarına inanırsınız o size kalmış. Hükümete saldırmak için her fırsatı kolluyor ister doğru ister yalan olsun meydanları boş buldukça konuşuyor işte. Laf ola torba dola.
Öyle ya da böyle Deniz Baykal’ın boş konuştuğu bu millet gayet iyi biliyor. Baykal ne kadar konuşursa konuşsun bu ülkenin geçmişte yaşadığı ekonomik krizleri, ülke içi kargaşaları bu halk unutmuş değildir. Baykal’ın konuşmaları değil kendi görüp geçirdiklerimizdir bizim doğrularımız. Unutmadık 1999- 2000 yıllarındaki enflasyon oranlarını, ülke içindeki karışıklıkları, ülkenin o dönemlerdeki yaşadığı krizleri.
Bu hükümet öyle bir dönemde devraldı ki bu yönetimi, bilip anlayana şu anki halimiz çok şükür çok iyi. Allah o günleri tekrar yaşatmasın.
Tabi ki bu hükümetinde eksikleri yanlışları, hataları var. Tabii ki de her şey daha iyi daha güzel olabilir. Onun yöntemini de bu hükümeti yönetenler çok iyi biliyor ama ya işlerine gelmiyor, ya inançları yok, ya da engel olanlar var. Bunun içindir ki muhalefet eğer bu ülke için bir şeyler yapmak istiyorsa koltuk davasından vazgeçip hükümete destek olacağı yerde köstek olmasın.
Deniz Baykal’ın kendini parçalamasına yalan dolanla hükümeti yıpratmasına hiç gerek yoktur. Eğer bu hükümetin yanlışları doğrularından çoksa Allah onları getirdiği gibi götürmesini de bilecektir. Ne diyor Enam süresi 6. ayetinde
أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّنْ لَكُمْ وَأَرْسَلْنَا السَّمَاءَ عَلَيْهِمْ مِدْرَارًا وَجَعَلْنَا الْأَنْهَارَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ (6)
Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardlarından başka bir nesil yetiştirdik.
Ve Yasin suresi 31. ayetinde
أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ أَنَّهُمْ إِلَيْهِمْ لَا يَرْجِعُونَ (31)
Kendilerinden önce nice karyeleri yok ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi?