Kuran Kursları
1346 Okunma, 1 Yorum
Oktay Ekşi - Hürriyet
Vahap Alma

08.10.2009


HAFIZANIZ güçlüyse “Bu konu bana hiç de yabancı değil” demişsinizdir. Gerçekten Devlet Bakanı Faruk Çelik'in yaz aylarında, Kuran kurslarına gönderilen çocuklarla ilgili asgari yaş sınırını kaldıracaklarına ilişkin sözlerini bir yerlerden anımsamanız lazım. Çünkü bu proje Başbakan Tayyip Erdoğan'ın özlemini dile getiriyor.

Tayyip Erdoğan'ın Haziran 2005'te Beyrut'a yaptığı bir geziden dönerken gazetecilere uçakta, “Kuran kursları için yaş sınırı konulmasına karşıyım.

Ben de 7 yaşında Kuran kursuna gittim. (...) Bir çocuğun Kuranı öğrenmesinin ona getireceği olumsuz ne olabilir? Burada bir yaş sınırı getirildiği zaman öğrenme kolay olsun diye değil, tam tersine bunun önünü nasıl keseriz; bu anlayışla getirildi. Şu anda Diyanet konu üzerinde çalışıyor.

Milli Eğitim de çalışıyor. Birisinde 12 yaş, diğerinde 15 yaş. Diyor ki bu yaşlardan önce öğretemezsin. Bırakalım kitabını, Kuranı öğrensin. Bu durumdan niye rahatsız olalım? Bırakalım rahat rahat öğrensin. Tommiks-Teksas okumaya hiç kimse mani olmuyor ama kendi kitabını öğrenmesine niye mani oluyoruz. (...)” dediği hâlâ kayıtlarda görülüyor. 


Başbakan bu projesini gerçekleştiremedi. Çünkü hem pedagoglar ve eğitimciler hem de sonraki yıllarda “antilaik eylemlerin odağı olduğu” iddiasıyla “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) kapatılması” için açılan dava, konunun pek de Başbakan'ın dediği kadar basit olmadığını ortaya koydu.


Örneğin pedagoglar “çocuğun soyut kavramları özümseme ve onlara dayalı düşünce üretme çağının 12 yaştan itibaren başladığını” ileri sürdüler. Bu yaştan önce verilecek “dini” kavramları onun “muhakeme etmeden” benimseyeceğini söylediler. Bunun da çocuğun “özgür düşünme” ve “yaratacılık” yeteneğini engelleyeceğini savundular.


Bazıları da “Belki o yaşta Kuran öğretmenin yararları da savunulabilir ama onu hangi hocaların hangi metotla öğretecekleri çok önemlidir. Bu kurslar eğer cemaatlere, tarikatlere mürit yetiştirme aracı olursa, o zaman çocuk, bir dinin vereceği olumlu değerler yerine, algımaları bozulmuş, toplumun gerçekleriyle ve laik sistemle kavgalı, antisosyal bir yaratık haline dönüşebilir” görüşünü savundular.


Bunun yanında hem Anayasa'nın hem de 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun bu ülke çocuklarına verilecek eğitimle ilgili koyduğu temel ilkeler “çocukların en erken ilköğretim okulu 5'inci sınıftan sonra Kuran kurslarına gitmelerinin doğru olduğu” görüşünün çoğunluk kazanmasına yol açtı.


Nitekim konu, yukarıda söylediğimiz gibi AKP'nin kapatılmasını isteyen İddianamede ve daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararda da yer aldı.

Ve Yüksek Mahkeme iktidar partisinin bu konuyla ilgili tutumunun ve çabalarının “antilaik eylemlerin odağı” haline gelmesini sonuçlandıran hususlardan biri olduğunu hükme bağladı.


Şimdi soru şu:

Acaba Yüksek Mahkeme'nin görüşü mü değişti, yoksa hükümet “Artık bu tür politikaları uygulamaktan bize zarar gelmez” kanaatine ulaşmak için yeterli bir sebep mi buldu?


Bekleyelim görelim bakalım...           

 

 

 

     Yorum:

 

     Paradoks

 

     AÇEV ( Anne Çocuk Eğitim Vakfı) geçtiğimiz günlerde ‘’7 yaş çok geç’’ kampanyası düzenledi. Kampanyanın amacı çocuğun 0-6 yaş döneminde alması gereken erken çocukluk eğitiminin önemi konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek, bu konuya toplumun her kesiminden destek sağlamak...

 

     Çocuğunuza okuma yazma,  yüzme, yabancı dil, müzik ve müzik aletleri, spor ve bale öğretecekseniz ‘’7’’ yaş çok geçtir. Çünkü öğreteceklerinizi fidanlık yıllarında öğretmeniz gerekecek. Ne de olsa ağaç yaşken eğilir. Siz çocuğunuzun bu sosyal aktivitelerinin yanında bir de ona manevi eğitim vermeye kalkarsanız 12 yaşını beklemek zorundasınız ki veremeyesiniz. 0-6 yaş arasındaki çocukların beyni boş bir kasete benzer. Ne verirseniz kaydeder. 12 yaşından sonra kayıt işlemleri durur. İllaki kaydetmek isterseniz çocuğunuza beyin nakli yapmalısınız. Bunun için de 0-6 yaş arası bir beyin bulmalısınız.

 

     Hem öğrenmek için 7 yaşın çok geç olduğunu söyleyecekler hem de 12 yaşından önce Kur'an öğrenmeyi yasaklayacaklar!..


     Böyle saçmalık olur mu?..


     Rahat bıraksınlar anne-babaları. İsteyen, çocuğunu müzik kursuna gönderir, isteyen bale kursuna veya yabancı dil kursuna. Ama çocuğunu Kur'an kursuna göndermek isteyene de hiç kimse karışıp engel olmasın! Türkiye'de gerçekten ‘laiklik’ varsa, laiklik de dinin devlete, devletin dine karışmaması veya devletin dinlere eşit mesafede durması olarak tanımlanıyorsa devlet, ailelerin tercihlerine karışmamalıdır!


     İsteyen bale kursuna gönderir çocuğunu, isteyen Kur'an kursuna.


     Maksat öğrenmek ve öğretmek ise, yani ilim ise, yani ilerlemek ise, yani ideal toplum arayışları ise, yani gelişmek ise, yani adaletin temini ise bırakın herkes istediğini öğrenip öğretsin!

 

Vahap Alma


YorumcuYorum
Lütfi Hocaoğlu
11.10.2009
17:56

Burada gizli bir mantık var aslında. Diyorlar ki, siz çocuğunuzun nasıl yetişeceğine karar veremezsiniz, siz hata yaparsınız. Doğrusunu ancak biz biliriz ve çocuğunuz için doğru kararı biz veririz. Bu yöntem komunizm ile ortaya çıktı.

Komunistler dediler ki, çocukların masraflarını biz ödeyeceğiz, onların her tür ihtiyacını biz karşılayacağız, ama nasıl yetişeceklerine, ne iş yapacaklarına, ilerideki geçimlerinin sağlanmasına kadar bizi ilgilendirir.

Kapitalistler de dediler ki, çocuğun geçimi anne-babasını ilgilendirir, ne iş yapacağı da onların sorunu. Devlet olarak ben karışmam.

Bu iki mantık da kendi içinde tutarlı. Komünistler masrafları karşılıyor ve kendisi yetiştiriyor. Kapitalistler masraflara da karışmıyor yetişmesine de.

Bunlar ise şunu diyor: masrafları ve bakımı, her tür sorumluluğu sana ait. Ama nasıl yetişeceği, ne tür fikirlere sahip olacağı bana ait. Bu nasıl bir davranış. Hem herşeyi sen yap, hem de çocuk benim istediğim gibi olsun.

Kapitalizm ve komunizmi beğenmeyenler, bakın onlardan daha kötü fikirler nasıl oluyormuş, Oktay Ekşi’yi takip edin göreceksiniz.





Sayı: 18 | Tarih: 11.10.2009
Ruşen Çakır
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve
1952 Okunma
27 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Rejim ve anayasa
1503 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Şevket Eygi
Kuran'da Nasıl Birleşeceğiz?
1416 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Saadet anlayışı ve AKP zihniyeti
1363 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Kuran Kursları
1346 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Cengiz Çandar
Erivan'dan Bursa'ya 'tarih'i yeniden yazmak
1325 Okunma
Ekrem Fildişi
Mahir Kaynak
Ekonomi zirvesi
1323 Okunma
Süleyman Karagülle
Fikret Bila
Atalay: DTP yan çiziyor
1306 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Altan
Fantezi
1295 Okunma
Özer Ataç
Ahmet Taşgetiren
Gençler, ah gençler
1276 Okunma
Zübeyir Erol
Yılmaz Özdil
Baykal nasıl 'milli' oldu?
1274 Okunma
Leyla Okta
Nazlı Ilıcak
Baykal eleştirilerinde haklı mı, haksız mı?
1255 Okunma
2 Yorum
Fatma Karuç
Can Ataklı
Ya dinlemeler hedef değiştirirse?
1246 Okunma
Mesut Karaaytu
Mehmet Altan
Kırmızı alarm...
1244 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fatma K. Barbarosoğlu
Sosyal Problemler konusunda Din ve Diyanet
1223 Okunma
Fatma Zafer
Hayrettin Karaman
Bu CHP ne zaman değişecek
1214 Okunma
Hilmi Altın
Ali Bulaç
Liberal fetva arkadan gelir!
1205 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Toktamış Ateş
Hukuk devleti
1197 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
Artık Zaman’ı geldi
1179 Okunma
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Zürih'te atılan imzaların anlamı
1163 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
Biraz uzaktan kongre notları
1146 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Hayata dair – 37
1130 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Siyasette görme bozukluğunun nedenleri
1075 Okunma
Bünyamin Demir


© 2024 - Akevler