09.10.2009
Vaktiyle, 10 yıl kadar Mücadele Birliği çalışmaları içinde yer aldım. Sonraki zamanlara ışık tutsun diye, böyle dönemlerin özeleştirisinin yapılması gerektiğini düşünürüm.
Benim, Mücadele Birliği'ne baktığımda gördüğüm en önemli sıkıntılardan biri, yetişmiş insanlara nasıl hizmet alanı açacağını bulamaması idi.
Konu uzunca değerlendirilebilir ama kısaca söylemem gerekirse, mesela tıbbı ya da teknik üniversiteyi bitirmiş arkadaşlarımız, kendi alanlarında hizmet üretmek yerine Bayrak gazetesinde yemek yapar hale gelmişti. O, hizmetti, fedakârlıktı.
Bir şey daha:
Özel bir iş kurmayı düşünmek ya da devlette görev almayı aklından geçirmek, dava şuurunun zaafına işaretti. Arkadaşlarımız bunu kendi kendilerine telkin ederlerdi. Diyelim, Mücadele ile bir dönem yolları kesişip sonra akademik hayata intikal edenler, suçluluk duygusuna itilirdi.
Bir şey daha:
Birçok arkadaşımız, sırf mezun olup aile baskısıyla falan görev alıp yoğun dava alanından uzaklaşmamak için aslında diyelim 2,5 yılda bitirebilecekleri üniversitelerini, 5 yıla uzatmışlardı.
Mücadele Birliği, "milletin en fedakâr en zeki çocuklarına ulaşmak ve onları millet davasına hizmet eder hale getirmek" gibi bir gelişme hedefi çizmişti ve gerçekten de, ilk yıllarda eğitim hayatlarında son derece başarılı gençlere ulaşılmıştı.
Sonra...
Mücadele Birliği dağıldı.
"Dava için" hayat içinde üstlenecekleri misyonları erteleyenler, yeniden hayata tutunma çabasına girdiler. Zeki idiler, tutundular da...
Hizmet duyguları ölmedi, ama o dönemde daha sağlıklı bir yönlendirme-istihdam olsa ülkeye, millete, misyona katkılarının çok daha verimli olabileceği değerlendirmesinden de kurtulamadılar.
Bunları niye anlattım?
Dağdaki gençleri düşünerek, Doğu-Güneydoğu'da sokaklarda taş atanları düşünerek ve nihayet, İstanbul sokaklarını cehenneme çeviren gençleri düşünerek anlattım.
Şimdi, "Açılım"ın en önemli sorunlarından birisi "dağdaki gençlerin ne olacağı" sorunu değil mi?
Sahi ne olacak o gençler?
Dağda silahlarıyla birlikte varlar, ama ya şehre gelip, silahları ellerinden alındığında ve orada işe yarayabilecek hiçbir eğitim ve formasyonlarının bulunmadığı anlaşıldığında ne yapacaklar?
Ya sokakta polis taşlayan çocuklar...
Polis taşlamayı, okula gitmekten daha kutsal, daha heyecan verici, daha onları adam haline getirici bir iş gibi görmesi sağlananlar...
Taş atma faslı bittiğinde, yani üç-beş yaş sonra ne olacak?
Ahmet Türk ağa.
Sırrı Sakık ağa.
Pervin Buldan, Aysel Tuğluk, Emine Ayna milletvekili.
PKK'nın Avrupa ayağında kaçakçılıktan bin köşe olmuş epeyce bir sima var.
Ama kaç kişi ağa veya ağa çocuğu olabilir ki?
Kaç kişi milletvekili olabilir ki?
Kaç kişi parti yöneticisi, belediye başkanı, Meclis üyesi olabilir ki?
Kaç kişi Avrupa'da köşe olabilir ki?
Ne olacak geride kalan çocuklar?
Ne olacak, Taksim'i cehenneme çeviren gençler?
Dağ biter müthiş bir boşluk ve hüsran süreci başlar. Bu iş böyledir.
Yarını soruyorum.
Bir nokta geliyor "Bu biriken mal-mülk ne olacak" sorusu soruluyor.
O soru sorulduğunda, dağdaki militana bir şey düşecek mi ya da sokakta polis taşlayan çocuklara bir şey düşecek mi? Ya da İstanbul'da devrimcilik yapan gençler, 68'lerin şimdilerde büyük patron olmuş devrimcileri arasında yer alabilecekler mi?
"Babam ve Oğlum" filmini izleyin göreceksiniz.
Şu anda, Doğu -Güneydoğu'da iki çocuk türü var:
Birisi sokakta polis taşlıyor ya da dağa çıkıyor, ötekisi, etüt merkezlerinde kendini yetiştiriyor.
Sizce nasıl gelişecek bu çocukların istikbali?
Dağdakilere ve sokakta polis taşlayanlara "devlet" vadediliyor. Devlet olursa onların görkemli statüleri olacak! Devlet olmazsa hüsran.
Aslında şu kesin ki, "devlet" olunsa bile, orada dağdaki adamla, sokakta yetişenin statüsü olmaz. Öyle bir devlet bile, "yetişmiş adam"a ihtiyaç duyar. Sorarım size, sadece slogan atan, sadece afiş yapıştıran, sadece pusu kuran adama ekonomi yönetimi, dışişleri yönetimi, vs. yönetimi verirler mi?
Kime verirler?
Kendini, daha ilk yaşlardan itibaren geleceğe hazırlayan, bunun için de, beynini ilimle doldurana verirler...
PKK bir "Kürt Gençlik projesi" midir?
Hayır, bin kere hayır!
Şu anda, eminim ki, devlet kadar PKK patronları da, "Dağa çıkardıklarımızı ne yapacağız" sorusu ile meşguldür.
PKK ile, bu ülkenin bir gençlik grubu daha heba edilmiştir, olan budur, polis taşlayan çocuklar da heba olmaya adaydır.