Gençler, ah gençler
1264 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Taşgetiren - Bugün
Zübeyir Erol

09.10.2009

 

Vaktiyle, 10 yıl kadar Mücadele Birliği çalışmaları içinde yer aldım. Sonraki zamanlara ışık tutsun diye, böyle dönemlerin özeleştirisinin yapılması gerektiğini düşünürüm.

Benim, Mücadele Birliği'ne baktığımda gördüğüm en önemli sıkıntılardan biri, yetişmiş insanlara nasıl hizmet alanı açacağını bulamaması idi.

Konu uzunca değerlendirilebilir ama kısaca söylemem gerekirse, mesela tıbbı ya da teknik üniversiteyi bitirmiş arkadaşlarımız, kendi alanlarında hizmet üretmek yerine Bayrak gazetesinde yemek yapar hale gelmişti. O, hizmetti, fedakârlıktı.

Bir şey daha:

Özel bir iş kurmayı düşünmek ya da devlette görev almayı aklından geçirmek, dava şuurunun zaafına işaretti. Arkadaşlarımız bunu kendi kendilerine telkin ederlerdi. Diyelim, Mücadele ile bir dönem yolları kesişip sonra akademik hayata intikal edenler, suçluluk duygusuna itilirdi.

Bir şey daha:

Birçok arkadaşımız, sırf mezun olup aile baskısıyla falan görev alıp yoğun dava alanından uzaklaşmamak için aslında diyelim 2,5 yılda bitirebilecekleri üniversitelerini, 5 yıla uzatmışlardı.

Mücadele Birliği, "milletin en fedakâr en zeki çocuklarına ulaşmak ve onları millet davasına hizmet eder hale getirmek" gibi bir gelişme hedefi çizmişti ve gerçekten de, ilk yıllarda eğitim hayatlarında son derece başarılı gençlere ulaşılmıştı.

Sonra...

Mücadele Birliği dağıldı.

"Dava için" hayat içinde üstlenecekleri misyonları erteleyenler, yeniden hayata tutunma çabasına girdiler. Zeki idiler, tutundular da...

Hizmet duyguları ölmedi, ama o dönemde daha sağlıklı bir yönlendirme-istihdam olsa ülkeye, millete, misyona katkılarının çok daha verimli olabileceği değerlendirmesinden de kurtulamadılar.

Bunları niye anlattım?

Dağdaki gençleri düşünerek, Doğu-Güneydoğu'da sokaklarda taş atanları düşünerek ve nihayet, İstanbul sokaklarını cehenneme çeviren gençleri düşünerek anlattım.

Şimdi, "Açılım"ın en önemli sorunlarından birisi "dağdaki gençlerin ne olacağı" sorunu değil mi?

Sahi ne olacak o gençler?

Dağda silahlarıyla birlikte varlar, ama ya şehre gelip, silahları ellerinden alındığında ve orada işe yarayabilecek hiçbir eğitim ve formasyonlarının bulunmadığı anlaşıldığında ne yapacaklar?

Ya sokakta polis taşlayan çocuklar...

Polis taşlamayı, okula gitmekten daha kutsal, daha heyecan verici, daha onları adam haline getirici bir iş gibi görmesi sağlananlar...

Taş atma faslı bittiğinde, yani üç-beş yaş sonra ne olacak?

Ahmet Türk ağa.

Sırrı Sakık ağa.

Pervin Buldan, Aysel Tuğluk, Emine Ayna milletvekili.

PKK'nın Avrupa ayağında kaçakçılıktan bin köşe olmuş epeyce bir sima var.

Ama kaç kişi ağa veya ağa çocuğu olabilir ki?

Kaç kişi milletvekili olabilir ki?

Kaç kişi parti yöneticisi, belediye başkanı, Meclis üyesi olabilir ki?

Kaç kişi Avrupa'da köşe olabilir ki?

Ne olacak geride kalan çocuklar?

Ne olacak, Taksim'i cehenneme çeviren gençler?

Dağ biter müthiş bir boşluk ve hüsran süreci başlar. Bu iş böyledir.

Yarını soruyorum.

Bir nokta geliyor "Bu biriken mal-mülk ne olacak" sorusu soruluyor.

O soru sorulduğunda, dağdaki militana bir şey düşecek mi ya da sokakta polis taşlayan çocuklara bir şey düşecek mi? Ya da İstanbul'da devrimcilik yapan gençler, 68'lerin şimdilerde büyük patron olmuş devrimcileri arasında yer alabilecekler mi?

"Babam ve Oğlum" filmini izleyin göreceksiniz.

Şu anda, Doğu -Güneydoğu'da iki çocuk türü var:

Birisi sokakta polis taşlıyor ya da dağa çıkıyor, ötekisi, etüt merkezlerinde kendini yetiştiriyor.

Sizce nasıl gelişecek bu çocukların istikbali?

Dağdakilere ve sokakta polis taşlayanlara "devlet" vadediliyor. Devlet olursa onların görkemli statüleri olacak! Devlet olmazsa hüsran.

Aslında şu kesin ki, "devlet" olunsa bile, orada dağdaki adamla, sokakta yetişenin statüsü olmaz. Öyle bir devlet bile, "yetişmiş adam"a ihtiyaç duyar. Sorarım size, sadece slogan atan, sadece afiş yapıştıran, sadece pusu kuran adama ekonomi yönetimi, dışişleri yönetimi, vs. yönetimi verirler mi?

Kime verirler?

Kendini, daha ilk yaşlardan itibaren geleceğe hazırlayan, bunun için de, beynini ilimle doldurana verirler...

PKK bir "Kürt Gençlik projesi" midir?

Hayır, bin kere hayır!

Şu anda, eminim ki, devlet kadar PKK patronları da, "Dağa çıkardıklarımızı ne yapacağız" sorusu ile meşguldür.

PKK ile, bu ülkenin bir gençlik grubu daha heba edilmiştir, olan budur, polis taşlayan çocuklar da heba olmaya adaydır.

 

 

Zübeyir Erol






Sayı: 18 | Tarih: 11.10.2009
Ruşen Çakır
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ve
1937 Okunma
27 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Rejim ve anayasa
1489 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Şevket Eygi
Kuran'da Nasıl Birleşeceğiz?
1399 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Saadet anlayışı ve AKP zihniyeti
1349 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Kuran Kursları
1330 Okunma
1 Yorum
Vahap Alma
Cengiz Çandar
Erivan'dan Bursa'ya 'tarih'i yeniden yazmak
1312 Okunma
Ekrem Fildişi
Mahir Kaynak
Ekonomi zirvesi
1311 Okunma
Süleyman Karagülle
Fikret Bila
Atalay: DTP yan çiziyor
1290 Okunma
Harun Özdemir
Ahmet Altan
Fantezi
1281 Okunma
Özer Ataç
Ahmet Taşgetiren
Gençler, ah gençler
1264 Okunma
Zübeyir Erol
Yılmaz Özdil
Baykal nasıl 'milli' oldu?
1260 Okunma
Leyla Okta
Nazlı Ilıcak
Baykal eleştirilerinde haklı mı, haksız mı?
1241 Okunma
2 Yorum
Fatma Karuç
Can Ataklı
Ya dinlemeler hedef değiştirirse?
1234 Okunma
Mesut Karaaytu
Mehmet Altan
Kırmızı alarm...
1229 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Fatma K. Barbarosoğlu
Sosyal Problemler konusunda Din ve Diyanet
1209 Okunma
Fatma Zafer
Hayrettin Karaman
Bu CHP ne zaman değişecek
1201 Okunma
Hilmi Altın
Ali Bulaç
Liberal fetva arkadan gelir!
1192 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Toktamış Ateş
Hukuk devleti
1179 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mümtazer Türköne
Artık Zaman’ı geldi
1166 Okunma
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Zürih'te atılan imzaların anlamı
1150 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
Biraz uzaktan kongre notları
1134 Okunma
6 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Hayata dair – 37
1115 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Siyasette görme bozukluğunun nedenleri
1060 Okunma
Bünyamin Demir


© 2024 - Akevler