Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama mesajı yayınlandığı andan itibaren tartışılmaya başlandı. Öyle sanıyorum ki ilk günün heyecanı geçtikten sonra bu tartışmalar daha da alevlenecektir.
Çünkü açıklama çok net ifadeler taşımasına rağmen iktidar tarafından da muhalefet tarafından da ve hatta belki bizzat Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları tarafından da “çok tatmin edici” bulunmayacaktır.
Önce kesin hatlarla çizilen saptamaları belirleyelim. Genelkurmay Başkanı’nın kutlama bildirisinde Kürt açılımı konusunda “Üniter devlet yapısının ve resmi dilin” üzerinde hassasiyetle vurgu yapılmış. Bu da şimdilik AKP yandaşları ve liberal maskeli kesim tarafından dile getirilmeye çalışılan DTP ve İmralı kaynaklı bazı gizli taleplerin önünü kesiyor.
Asker dil üzerinden bir ikilik yaratılmasına asla razı olmayacağını ve Anayasa’da belirtilen ilkeler konusunda “kesin taraf” olduğunu çok açık biçimde belirtiyor.
Buna karşın siyasi olarak buna uyulmaması halinde ne yapılabileceğini kimse tahmin edemez. Silahlı Kuvvetler bugüne kadar siyasi otoritenin emir ve komutası altında olduğu gerçeğini kabul ettiğini defalarca gösterdi. Belirtilen kararlı tutumun aksi bir davranışta bulunulması halinde de bu kuralın geçerli olacağı söylemek yanlış olmaz.
Burada önemli olan siyasi iktidarın askerin bu hassasiyetini anlayışla karşılayıp karşılamayacağı. Ama her durumda, siyasi iktidar geri dursa bile özellikle AKP’li olmayan yandaş kesimin yine ordu aleyhtarı tutumla tahrik edici olacağını bilmek gerek.
Ancak Silahlı Kuvvetler her koşulu göz önüne alarak açıklamaya şöyle bir cümle koymuş: Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır.
Genelkurmay bu cümle ile “kırmızı çizgiler hariç” olmak üzere Kürt açılımına engel olmayacağı mesajını veriyor.
Siyasi iktidar bu nezaketi dikkate alıp, açılım konusunu bu çerçeve içinde ve soğukkanlılıkla yürütürse, hem gerginlik azalır hem de Silahlı Kuvvetler yine hak etmediği ağır hakaret ve suçlamalar altında kalmaktan kurtulur.
Sonuç olarak kutlama bildirisinin ardından Kürt açılımının bundan sonraki akıbetinin meçhul hale geldiğini söyleyebilirim.
Yorum
Evet, her kes her kesim; siyasetçisinden bürokratına, gazetecisinden aydınına, sokaktaki vatandaşından cami de ki kahvedeki vatandaşa kadar herkes açılım açılım diye konuşuyor duruyor. Tabi açılım açılım derken sahil kenarında dalgalara yakalanmayın diyen can kuranlar gibi bağıran siyasetçilerde var. Hâlbuki açılımdan bahsederken hiç bir kimse de neyi açtığını neyi açmadığını bilmiyor herkeste bir feryat bir figan sanki vatan elden gidiyor sanırsınız Serv hortladı diyecekler hâlbuki koskoca cihan imparatorluğu Osmanlı nasılda herkesi kendi özgür iradesinde huzur içinde yıllarca yaşatmıştı. Oysa o Cihan imparatorluğunun ana topraklarında kurduğumuz Türkiye Cumhuriyetin de nedense kendi başımıza ne refahı tam bulabildik ne de huzuru. Hep kavgalar hep çekişmeler sen şusun, sen busun. Sen solcusun sen sağcısın, sen Kürtsün sen Türksün oysa birbirimizden hiç farkımız yok. Aynı atadan aynı Ademden aynı Havva dan geldik. oysa bir birimize sadece ve sadece bir dakika tebessümle bakabilsek ve empati yapabilsek bir birimizi anlamaya çalışsak ve hoşgörüyle yaklaşsak. Evet, kabul edelim ki anaların gözyaşlarına babaların kalp rahatsızlıklarına sebep olan o canım vatan toprağında yine kendi vatanının bir evladı tarafından kurşunlanıp şehit düşen vatan evlatlarının son bulması için eğer bir şeyler yapmak gerekiyorsa buna açılım deyin saçılım deyin ne derseniz deyin. Ama orda ve bütün vatan sathında huzuru sükûneti getirecek her adımı devlet olarak da siyaset olarak da millet olarak ta herkesin atması gerekir. Malum gene 30 ağustos geldi ve basınımızın akredite yazarları resepsiyonda genelkurmay başkanımızın ağzının içine düşecekler acaba bir şey söyleyip de oradan bir şeyler çıkarabilecek miyiz diye bekleyecekler. oysa batı ülkelerinde genelkurmay başkanının adını sokaktaki vatandaş bilmiyor bile ama bizim darbelerle ünlü seksen altı yıllık CUMHURİYETİMİZDE genelkurmay başkanının adını nerdeyse sokaktaki çocuk bile biliyor. Tabii ki ülkenin birliği savunması konusunda onlarda görüş ve önerilerini söyleyecekler ama onların ağzından çıkan her şey de kanun değil. Emir komuta için de hiyerarşik ortamda herkes yerini ve konumunu bilecek. Sonuç olarak bir yola çıkıldı ya bu yol güçlü dozerlerle açılır devam eder ya da açılmazda kapanmaya kalkılırsa bu çıkmaz yolda ne iktidar kalır nede muhalefet. Yüce Allah bu güzel ülkemizi ve bu güzel ülkenin güzel insanlarını birlik dirlik içinde huzur içinde ilelebet yaşamayı nasip etsin. İdrak ettiğim şu ramazan ayı bu güzelliklerin gelmesine de vesile olsun selam ve dua ile.