27.08.2009
TANRIM! Ne tuhaf bir ülke burası...
Tam “O eski günler artık geride kaldı... Artık askerler politik alanda söz sahibi değiller” konusunda hepimiz elbirliğiyle ikna olmuşken...
Bir de ne görelim?
Tıpkı eski günlerde olduğu gibi...
Yine raconu asker kesmesin mi?
İşte bakın:
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un son 30 Ağustos mesajında “açılım” için çizdiği kırmızı çizgiler karşısında bütün partilerimiz nasıl da “Bana demedi / Ona dedi” oyunu oynamaya başladılar?
AKP “Çok güzel bir mesaj” dedi... MHP “İktidarın dersi verildi” dedi... CHP “Gecikmiş bir ders” dedi...
Hiçbirinin aklına “Paşa! Bu senin işin değil... Bırak da biz halledelim” demek gelmedi...
Bunun yerine...
“Bana demedi / Sana dedi” mavrası çevirdiler.
Bu durumda bize de “Yine yeşillendi fındık dalları” türküsünü söylemek düştü...
Yorum:
Genelkurmay başkanı Org. İlker Başbuğ 25 Ağustos 2009’da Zafer Haftası mesajı yayınladı. Aslında bu mesajda demokratik açılımla ilgili sınırları çizmiş oldu. Ahmet Hakan’ın da dediği gibi fındık dalları yeşillendi, ama haki yeşil ile yeşillendi.
İlker Başbuğ bu mesajın baş tarafında 30 Ağustos Zafer Bayramından bahsetmektedir. Devamında ise Kürt açılımı ile ilgili uyarı mesajları gelmektedir:
…
Anayasa'nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3'üncü maddesinde ifade edildiği gibi "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir." Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa'nın 3'üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir.
Anladığım: TSK federasyonla yönetim sistemine karşıdır. Türkçe dışında ikinci bir resmi dile karşıdır. Üniter devleti bozacak her tür faaliyetin karşı tarafındadır, böyle bir kalkışma olursa diğer “taraf”ta olarak karşısında duracaktır.
Ülkelerin ve milletlerin bütünlüğünün korunmasının bir bedeli vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri; bu bedelde kendisine düşen tarihi görev ve sorumlulukların bilinci içerisindedir.
Anladığım: TSK federasyon dâhil ülke için tehlikeli gördüğü durumlarda her tür bedeli göze alacak, gereken uyarıları ve müdahaleleri ödeyeceği bedeli düşünmeden yapacaktır.
Bugüne kadar bölücü terör örgütü ile mücadelesinde 5003 evladını şehit veren Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa ve yasalar çerçevesinde, bölücü terör örgütüne karşı bugüne kadar dünyada eşine hiç rastlanmayan bir başarı ve özveriyle yürüttüğü mücadeleye bundan sonra da artan bir kararlılıkla devam edecektir.
Anladığım: Sana söylüyorum DTP, istediğin kadar Abdullah Öcalan bu işin içinde olmalıdır de dur. O bir teröristtir ve TSK terörle mücadelesinden geri adım atmaz. Terör örgütü başının da muhatap olarak görülmesini istemez.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır.
Anladığım: Sadece terörle mücadele ederek çözüm olmaz. Oradaki vatandaşları terörist olmaya iten ekonomik ve sosyokültürel sebepler analiz edilmelidir. Ak Parti açılım adı altında üniter yapıyı bozacak olan federasyon ve ikinci resmi dil düşüncelerini aklına bile getirmesin, ekonomik ve sosyokültürel düzenlemelerle uğraşsın. Sana söylüyorum Ak Parti, senin yapacağın açılım sadece ekonomik ve sosyo-kültürel olabilir. Diğer tür açılımlardan uzak dur.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili görüşleri bilinmekle birlikte, emsalsiz Büyük Zaferi kutladığımız bu hafta münasebetiyle, bu konulara ilişkin düşünce ve duruşumuzun bir kez daha ifade edilmesinde yarar görülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri;
- Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez.
Anladığım: Böyle bir kalkışmanın karşısında olacağımızı bir kere daha tekrarlıyoruz.
- Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez.
Anladığım: DTP sana söylüyorum, kendine sakın Kürt Partisi deme. Kendini Kürtlerin temsilcisi olarak gördüğünü düşünüyorsan, istediğin şey mümkün değildir. İmkân dâhilinde olduğunu düşünenlerin karşısında TSK vardır.
- Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz.
Anladığım: DTP, sana bir kez daha söylüyorum. Bu işin içine İmralı’yı karıştırma.
- Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez.
Anladığım: Terörist faaliyetlerle hak alınamaz. Terör faaliyetlerini hak almak için meşru görenlere söylüyorum: TSK bu işten hiç hoşlanmıyor. DTP sana söylüyorum, PKK’yı bu “açılım” işine sakın karıştırma.
- Usul ve yöntem esası belirler, noktasından hareketle takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır.
Anladığım: Ak Parti sana söylüyorum, “açılım” adı altında kullandığınız yönteme dikkat edin.
- Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır.
Anladığım: Her konuyu tartış ama kırmızıçizgiyi geçme.
Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri olan laiklik, demokrasi, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yürekten bağlılığı, üstün disiplin anlayışı, köklü gelenekleri, itidalli ve kararlı yaklaşımı, hepsinden önemlisi Türk milletinden aldığı güçle dün olduğu gibi bugün de ve yarın da üstlendiği her görevi başarıyla yerine getirmeye devam edecektir.
Şüphesiz ki; "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye'dir."
Anladığım: Açılım adı altında düşünülen bazı uygulamalar orduyu güçsüzleştirir. TSK bunun farkındadır. Ordunun güçsüzleşmesine sebep olacak “açılım” adı altında yapılacak işler kabul edilemez.
…
27 Nisan e-muhtırası gerçekleştiğinde vatandaş o muhtıraya şiddetli bir reaksiyon vererek Ak Partinin oyunu % 47’ye yükseltmişti. O dönemde Cumhurbaşkanı seçimi vardı ve bir çifte standart uygulaması vardı. Vatandaş haksızlığa karşı çıktığını oyu ile göstermişti.
Kürt açılımı konusunda ise vatandaş Ak Parti tarafında değildir, en azından tam anlamıyla değildir. Bu nedenle askerin bu mesajı 27 Nisan’daki gibi bir tepki almaz.
Kim ne derse desin Türkiye’de asker çok önemlidir. Siyasete yön verdiricidir, müdahale edicidir. Hem Osmanlı da hem Türkiye Cumhuriyeti’nde bunun bolca örneği görülmektedir.
Bu mesajda ise iki partiye uyarı gitmektedir: Ak Parti ve DTP. Kantarın topuzunu kaçırmaması uyarısı Ak Partiye yapılmış, fazla havalanmaması gerektiği uyarısı da DTP’ye yapılmıştır.
Görülen odur ki “Kürt açılımı” askeri önemsemeyen, “artık askerin etkileyici bir gücü kalmadı” diyen bir Ak Parti tarafından aniden ve kontrolsüz bir şekilde başlatılmıştır. Yapılan bazı uyarıları da dikkate alan Ak Parti adını “Demokratik açılım” olarak değiştirmiştir. Son uyarı ile de görülmektedir ki Ak Parti süreci iyi idare edememiş, taraftarını artıracağı düşüncesiyle başlattığı bu açılım tam tersi bir etki ile Ak Partinin taraftarını azaltmıştır. Neticede bu açılım birkaç sosyo-ekonomik düzenleme ile son bulacak ve bana göre de Kürt vatandaşlarımızın lehine değil aleyhine olacaktır. Bunun dışında Ak Partinin yapacağı fazla bir şey olamayacağı gün gibi aşikârdır.
Çünkü Ak Parti “demokratik açılım” meselesini bir proje ile değil bir dolduruşla ortaya çıkarmıştır. Bir siyasi parti böyle bir işe kalkışacağı zaman projesini hazırlar. Proje hazırlık döneminde görüşler alır, hazırlığını yapar ve sonrasında projesini açıklar. Oysa Ak Parti çok acemice bir şekilde artık kimin dolduruşu ile hareket etmişse “açılım” adı altında içi doldurulmamış bir sözle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle içi boş olan bu açılımı açıkladıktan sonra sağa sola danışmaya başlamıştır ki içini doldursun. Bana göre şu anda afallamış durumdadır ve artık ne yapacağını bilememektedir. Allah bu işin sonunu hayra götürsün diye dua etmekten başka bir şey gelmiyor elden.
Oysa Türkiye’de yaşayan herkes için geçerli olan bir “adalet sorunu” vardır ortada. “Demokratik açılım” bu adalet sorununu çözecekse ne ala. Ancak Ak Parti hala buna çözümü bozuk düzen içinde bulacağını düşünmektedir. Ak Parti Allah’ın düzenine uyan hakemlik sisteminin getireceği yerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili düzenlemeler yapmaya kalkışıyor. Zannediyor ki mecliste çoğunluğu ilelebet Ak Parti alacak. Böylece de mahkemelere hâkim olacak. Oysa yapması gereken Allah ne diyor diye bakmak. Sağa sola danışacağına keşke Kuran’a danışsa, o beğenmedikleri, istemedikleri, rahatsız oldukları, hor gördükleri Adil Düzen’e gelse.