Kapitalizm, Komünizm ve Adil Dünya Düzeni-2
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Bugün de “Adil Dünya Düzeni” için “gerekçe” mahiyetinde yazılacaklarla devam…
SSCB dağılıp komünizm ideolojisi çökünce kapitalist sisteme geçen başta Rusya Federasyonu olmak üzere bütün Doğu bloku ülkelerinde oligarklar türedi.
Oligark olarak adlandırılan bu iş insanlarının hemen hemen hepsinin Yahudi kökenli olmasının tesadüf olduğunu mu zannediyorsunuz?
Karşılıksız kâğıt para ile Hristiyan kökenli Batı Avrupa ülkelerini tamamen kontrol altına aldıktan sonra komünizme ihtiyaç kalmamıştı.
Artık kapitalizm yeterince güçlüydü, doğu topraklarına da yayılabilirdi.
Sömürü Sermayesi bundan dolayı zaten en başından itibaren çökmek üzere dizayn edilmiş olan komünizm ideolojisini bitirdi, ipini çekip SSCB’yi ve Varşova Paktı’nı dağıttı.
Komünizm ile yönetilen ülkelerde millî ve yerli sermaye birikimi yoktu, çünkü ülkelerin komünizmle yönetildiği dönemde istisnasız herkes maaşlı çalışandı.
Komünizm sonrasında özelleştirmeler kapsamında satılacak fabrikaları, tesisleri, madenleri, arazileri ve diğer yerleri yani devlet varlıklarını kim satın alacaktı?
Sömürü Sermayesi komünizm sonrası bu dönemde yok pahasına satılan devlet mallarını vekilleri konumunda olan oligarkları aracılığıyla zimmetine geçirdi.
Bütün eski Doğu Bloğu ülkelerinde aniden ortaya çıkan oligarklar mülkün gerçek sahibi değildi, onlar Sömürü Sermayesi’nin yeni yatırımlarını yöneten CEO’lar gibiydi, daha başka bir deyişle Sömürü Sermayesi’nin sahibi olduğu paranın bekçileriydi.
Sadece eski Sovyet ülkelerinde değil, benzer bir durum Çin’de de oldu.
Önce komünizm ideolojisi gereği Çin’deki fabrika, toprak gibi tüm üretim araçları devletleştirilerek yerli ve millî sermaye sahipleri mülksüzleştirildi.
Sonra Mao’nun yaptığı kültür devrimi Çin halkını köklerinden koparttı.
Bu acımasız vahşi sömürü düzen değişikliği aynı komünizmin ilk döneminde Rusya’da ve diğer Sovyet ülkelerinde olduğu gibi kıtlık ve açlığa sebep olmuştu.
Çin’de insanların böcek, köpek, yarasa yemesi o döneme denk gelir.
Dünyaya kapanan Çin zor durumdaydı.
1971 yılı geldiğinde ABD’nin ünlü ve eski Yahudi Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Çin'e gizli bir gezi yaptı ve Çin Başbakanı Zhou Enlai ile çeşitli pazarlıklar yaparak Çin-ABD ilişkilerinin geliştirilmesinin zeminini hazırladı.
Çin artık Siyonist Sömürü Sermayesi’nin ikinci vatanıydı.
Takiben ABD Başkanı Nixon, 1972 yılı Şubat ayında Çin’e 8 günlük bir gezi gerçekleştirdi, Başkan Mao ile görüştü, Başbakan Zhou Enlai ile Şanghay Bildirisi’ni imzaladı.
Daha sonra Birleşmiş Milletler, Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanıdı ve Tayvan problemi sebebiyle askıya aldıkları BM Daimî Güvenlik Konseyi Üyeliği hakkını tekrar sağladı.
Şanghay Bildirisi kapsamında ABD ve Çin karşılıklı ticari ilişkilerin geliştirilmesinin her iki ülkenin yararına olacağı kararını almışlardı.
Bu anlaşma neticesinde Çin’in kapıları yabancı sermayeye açılmış ve 1976 yılında Mao öldükten sonra Sömürü Sermayesi ülkeyi işgale başlamıştı.
Dünya ile ticaret yapamayan bir ülke hayatta kalamazdı.
Mao rejimi ile içe kapatılan ve komünizm ile açlığa mahkûm edilen ülkenin dünyaya açılmaktan başka çaresi kalmamıştı.
Açlığa mahkûm edilmiş Çin halkı artık günde birkaç dolara çalışmaya razıydı.
1850’li yıllarda Çin işçisine afyon vererek emeğini sömüren Sömürü Sermayesi artık birkaç dolar karşılığında daha nice yıllar Çin halkını sömürüp duracak, yine fabrikalar yabancılara yani Sömürü Sermayesi sahibi bankerlere, işçiler ise Sömürü Sermayesi ile anlaşıp işbirliği yapan Çin devletine ait olacaktı…
Günümüz dünyası işte bu halde ve “Adil Dünya Düzen” bundan dolayı gerekli...