SOSYAL DENGE- 2/Devletin unsurları ve kuvvetler dengesi
Süleyman Akdemir
1761 Okunma
İNSANIN SİYASÎ YAPISI VE DEVLET

 

IV.İNSANIN SİYASÎ YAPISI VE DEVLET

 

A. DEVLETİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ:

İnsan aynı zamanda siyasal bir varlıktır. İlk insan dahi başlangıçta doğal-sosyal disiplin adı verilen bir düzen içinde ve geniş anlamıyla aile hâlinde yaşıyordu. Aile, sosyolojik olduğu kadar, siyasî bir birliği de ifade ediyordu. 109 Aile, kadın ve erkeğin, zamanla da kadınlar ve erkeklerin ortak toplulukları haline geldi. Klan-kabile dönemine geçene kadar meyva toplamakla geçinen insanlar, aralarında cinsiyet farkına dayalı bir statü farkı belirlememiş olabilirler. Erkekler gerek savunma gerekse üretme bakımından kabileler oluşturmuşlardır. Erkekler tarafından meydana getirilen bu oluşum daha çok savunmaya yönelik olduğundan, toplumda erkekler ön plana çıkmaya başlamışlardır. Kadınların bu alanda yardımcı rol oynaması onları ikinci dereceye indirmiştir.110

Aile kurumu böylece sosyal teşkilatlanmanın da ilk basamağı sayılabilir111. Her ortaklık gibi aile ortaklığı da birtakım

 

hak ve vecibelere dayanır. Yani, birtakım görev ve sorumlulukların yüklenilmesi anlamına gelir. İşte, örf ve hukuk ilk olarak, bu aile ilişkilerinden doğmuştur.112-[1] Bilinçli ya da bilinçsiz, hayatın doğal şartları günümüze kadar aile yapısını geliştirmiş ve korumuştur. Siyasî yönden ele alınması ve unutulmaması gereken bir husus da şudur: Bütün bu gelişmelerin temelinde ailenin korunması vardır. Doğal işbölümü gereği, erkekler savunma birimleri oluşturmakta ve böylece daha büyük toplumsal ve siyasal üniteler meydana getirmektedirler.113-[2]

Aileler, önce aşiret adı verilen toplulukları, aşiretler de kabileleri meydana getirmiştir. Kabilelerin büyümesi ile zaman içinde siteler doğmuş ve devletçikler oluşmaya başlamıştır. Zaman içinde giderek önem kazanan devlet, üretim ve savunma bakımından temel kurum hâline gelmiştir.114-[3]

Aile, aşiret, kabîle yaşayışı dönemlerinde, insanın sosyal hayatına doğal yasalar egemen olmuş ve gelişme bu yasaların etkisinde gerçekleşmiştir.115-[4] Sonraları, insanların yerleşik hayata geçmeleri ile devlet adı verilen ve daha çok toplumsal sözleşme suretiyle bir arada yaşamalarını sağlayan düzenlemeler oluşmuştur 116-.[5]

Tarihçiler genel olarak devlet adı verilen bu kurumun ilk olarak Mezopotamya yöresinde kurulduğunu kabul etmekte-

 

 

dirler.117 Devletin kurulması ile onun teorik ve pozitif yönden büyümesi, bu konudaki gelişmeler, devlet ile sağlanan yaşayış biçimi, çeşitli etkiler meydana getirmiştir. Bazı dönemlerde devlet "hakkın koruyucusu ve haklının savunucusu," bazı dönemlerde ise "kuvvetin koruyucusu ve kuvvetlinin savunucusu" olmuştur.118-[6] Tarihî yaklaşım, bize, devletin bu dönemde var olduğunu ortaya koymaktadır.

Biraz önce belirtildiği üzere sosyal kurumlar, toplumsal ünitelerin temelini teşkil etmekte ve sonuçta devlet kurumunun doğmasına neden olmaktadır.

Burada, başlangıçta bütün düzene egemen olan dinlerin ve özellikle de kutsal kitapların, devletin bu gelişmesine katkısından söz açmak gerekir. İnsanı, cüz'î iradesinden dolayı yeryüzünün halifesi, yani kendi başına hareket edebilen ve devlet oluşturabilen bir varlık olarak tanımlayan dinler, toplumun ve dolayısıyla devletin gelişmesinin de destekçisi olmuşlardır.119-[7]

Siyasal özellikleri bakımından, insanlarla diğer canlılar arasında çok önemli bir fark daha vardır ki, o da, insanın düşmanının yine insan olmasıdır. Doğadaki canlılar dünyasında genellikle her üst canlı grubu, alt canlı gruplarının düşmanıdır.

Onlara saldırırlar ve yaşamlarını bu yolla sürdürürler. Canlılar arasındaki denge böylece kurulmuş olur. En güçlü varlık olan insanın ise, doğrudan kendi cinsinden başka bir düşmanı yoktur.120-[8] Doğrudan insan eti yiyerek geçinen bir canlı bilmiyoruz. İnsanlar dengenin kurulması ve devam etmesi için, birbirlerinin düşmanı olmuşlardır. Aralarında bitmez tükenmez savaşlar vardır. Bu savaşlar sonucu nüfus regüle edilmekte, diğer taraftan seleksiyon yasaları ile insanlık evrimleşebilmektedir.121

Bütün bunlar insanların saldırılara karşı korunmalarını ve teşkilatlanmalarını gerektirmiş, bu da devletin kurulmasına neden olmuştur. Bundan dolayı, insan için sosyal evrim, biyolojik evrimden çok daha fazla önem taşımıştır.122-[9]

Siyasî özellikleri bakımından, erkekler ön planda olmakla beraber, siyasî örgütlenme genelde kadınlara ve dolayısıyla çocuklara daha iyi hizmet amacına yöneliktir. Devlette kadınların öne çıkarak erkekleri arka plana düşürmeleri veya erkeklerin devleti araç sayıp kadınları arka plana itmeleri dengeyi bozmaktadır. Tarih içinde bu tür sapmalar hep olagelmiştir.

Devlet esasen bir hükmetme aracı olmayıp hizmet görme aracıdır. Ortak üretimi ve savunmayı sağlamaktadır.Bu hizmette, üretim ve savunma ön planda olduğu için ilk bakışta erkekler kadınlara üstünlük sağlamış olmakla beraber, hizmet ön planda olduğu için olay tersinedir. Devlettekinin tersine, aile içinde ortak tüketim ve bölüşme esas olduğu için kadın ön plâna geçmektedir.Bu durumda ise kadın üstün görülmekle beraber, sonuçta denge sağlanmaktadır.123-[10] Dolayısıyla devletin nihâî olarak aile için var olduğu söylenebilir.

Buna karşılık, toplu yaşayan diğer canlılar bir arada bulundukları hâlde, insanlar gibi toplum veya devlet oluşturamamışlardır. Hayvanların yaşadıkları topluluk hayatı ile insanların oluşturdukları toplumlar arasında farklar vardır. Diğer canlılar kendilerine benzeyen varlıklarla işbirliği içine girerek ast-üst ilişkisi kuramamaktadırlar. İlişkileri sadece kendi toplulukları, bir başka deyişle, kendi sürüleri ile sınırlıdır. Böylece, insandaki ünsiyet yeteneği, diğer insan toplulukları hiyerarşik bir bütünlük oluşturabilmesi ve aralarında işbirliğini kurabilmesi biçiminde tezahür etmektedir.124-[11] Bunu gerçekleştirmede sahip olduğu hafıza yeteneğinin önemli bir desteği vardır. Yine insan, ünsiyet yeteneği sayesinde diğer yeteneklerini de aynı biçimde sosyal yapı içinde kullanabilmekte ve devlet oluşturabilen bir varlık olma niteliğini kazanmaktadır.125-[12]

 

B. SİYASAL YAPI VE KUVVETLER AYRILIĞI:

Devletin oluşumunda insan, ilk temel hücre görevini yapar. Devlet, kişi ile toplum arasındaki dengeye dayanır. Nasıl ki insan vücudu, biyolojik ve psikolojik bakımdan ruh ve bedenden oluşuyor ve sosyolojik bakımdan insan unsuru ile toprakunsuruna dayanıyorsa, siyasal açıdan da benzer biçimde ulus ve ülke unsurundan meydana gelir. Ulus egemenlik, ülke ise mülkiyet ile birleşerek devleti oluşturur, (bkz. Şekil 7). Bu açıdan siyasal insan, devlet kuran insan biçiminde tanımlanabilir.126

                Şekil  7:  Devletin unsurları

    Biyolojide hücrelerin farklılaşmasına, psikolojide yeteneklerin ayrışmasına, sosyolojide kurumların oluşmasına paralel bir biçimde, devlet de kuvvetler oluşumuna sahne olur. Siyaset biliminde kuvvetler ayrılığı olarak adlandırılan bu ilke, insanın biyolojik ve psikolojik yapısının bir benzeridir. Bu benzerlik, kuvvetler ayrılığı ilkesinin dörtlü yapı yerine üçlü yapı olarak ele alınmasının yeterli olmadığını açık bir biçimde ortaya koyar. Kuvvetler olarak yasama, yürütme ve yargıya ek olarak bir dördüncü kuvvetin eklenmesi gerekir.Bize göre, bu kuvvet "denetleme"dir.127 Böylece biyolojik, psikolojik ve sosyolojik özelliklerle paralellik kurulmuş, sosyal kanunlar ile doğal kanunlar arasındaki benzerlik yakalanmış olur.

 

Ş E K i L 8 :  Kuvvetler ayırımı

Devleti etkileyen diğer güçler, kapitalist sistemde ekonomiyi, sosyalist sistemde ise siyasî ve idarî gücü egemen kılmak isterler. Günümüzde siyasî güç yasama, yürütme ve hatta belli ölçüde yargı dahil bütün güçleri egemenliği altına almıştır. Devlet içinde kuvvetler ayrılığı veya dengesi kavramları göstermelikten öteye gitmemektedir.128 Yasama, ilmin bilgisi ve denetimi dışında olup, siyasî güçlerin elinde bir yasa yapma ve üretme mekanizmasına dönüşmüş bulunmaktadır. Hemen her konuda yasa çıkarmak istenmekte, ilkel denilebilecek konular yasa kapsamına alınabilmekte, çok önemli konular ise düzenleme dışında tutulabilmektedir. Diğer taraftan ilme ait olan dokunulmazlık, yasama faaliyetinde bulunduklarından dolayı milletvekillerine verilmekte, gerçekte ise ilim adamları son derece dar kalıplar ve baskı içinde, sadece tedrisat ağırlıklı bir öğretim faaliyeti göstermektedirler. Böylece ilim hayattan kopmuştur. İş hayatı da üniversitelerin dışında kendi imkanlarıyla mesafe almaya çalışmaktadır.

Siyasal bakımdan kuvvetlerin ise, biyoloji, psikoloji ve sosyolojide olduğu gibi dörde ayrılması gerekir, (bkz. Şekil 8)

Görülüyor ki, unsurlara bağlı yapılan "devlet" tanımında olduğu gibi, kuvvetler dengesi yeni baştan ele alınması gereken temel konular arasında bulunmaktadır. Her kavramın yeniden tanımlanması gerekmektedir. Bu tanımları, İkinci Bölüm'de var olan uygulama açısından, Üçüncü Bölüm'de ise Sosyal Denge Modeli açısından ele alacağımızdan, şimdilik bu açıklamalarla yetinmek istiyoruz.

 

V. DEĞERLENDİRME

 Devlet, insanın biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve siyaset

bilimi açısından diğer canlılardan farklı özellikleri sonucu doğmuş bir siyasal kurum olup, bugün için en gelişmiş ve kapsamlı bir organizasyon (=örgüt) tipidir. Diğer bütün toplumlar, uluslararası birkaç kuruluş hariç, devlet adı verilen yapının ve düzenin içinde yer alırlar.

 

DİPNOTLAR:

109-. Aile kavramının ilk dönemlerdeki siyasî boyutu hakkında bkz. (Okandan, R. G-, Umumî Hukuk Tarihi Dersleri, İÜ Yayınları, istanbul 1951, s.30-35.

110-. "Saban, çiftçiliği, küçük toprak parçaları üzerinde yapılan ekim biçiminden tarıma geçirdi ve bitki yetiştirmeciliğiyle sürü beslemeyi birbirinden ayrılmaz biçimde birleştirdi. Kadınları ağır işten kurtardı, fakat bununla birlikte, kadınları taneli ürün yetiştirme alanlarındaki tekellerinden ve bunun kendilerine sağladığı üstün toplumsal statüden etti. Barbar toplumlar arasında toprak parçalarını çapa ile işleyen genellikle kadın iken, tarlaları sürenler erkeklerdir... Üçüncü Bolümde... keşiflerin ve icatların tümü, erkeklerin eseri olarak görünürler ve bu buluşların erkeğin ekonomik durumunu güçlendirdikleri kesindir. Erkekler kadınları çapalama, yük taşıma ve çömlek yapma alanındaki ağır ama önemli görevlerinden kurtararak, üstün analık hukukunun ekonomik dayanakları ile ilişkisini kesmiş oldular." Childe, Tarihte... s.61, 64

111-. Okandan, Umumî... s.41; Aile yönetime katılmanın ilk basamağını teşkil etmektedir. "Bireyin ilk eğitimi aileden kaynaklanır." Alkan, T., Siyasal Bilinç ve Toplumsal Değişim, Gündoğan Yayınları, Ankara 1989, s.55.

112-Rousseau, J.J., İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, (çev. RJ4uri İleri) Say Yayınları, Ill.baskı, İstanbul 1986, s.93 ve dev.

113- "Savunma ihtiyacını gidermek için insanlar arasında işbölümü aile ve klan düzeyinde artmıştır. Aile ve topluluğun güçlü erkekleri savunma işlerinde çalışır; kadın, çocuk ve yaşlılar daha çok ev işlerinde ve klanın sosyal işleriyle uğraşır olmuşlardır." Ersoy, İktisadî Müesseseleşme... s.40-41.

114- Örf kavramı için bkz. Şener, M., İslâm Hukukunda Örf, İzmir 1987, s.94, 137-138.

115-116-Rousseau, J.J., İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, (çev. R.Nuri İleri) Say Yayınları, Ill.baskı, İstanbul 1986, s.93 ve dev.

117.      Frankfort, H., Uygarlığın Doğuşu,(çev. Alâeddin Şenel) V Yayınlan,
Ankara 1989, s.9,15.

118-Akdemir, S., Sosyal Denge I, Devlet Yapısının Tarihi Seyri, İşaret Yayınlan, İstanbul 1990, s.49,235.

119- "...Kültür yapıtları bir dereceye kadar özerk yapıtlardır. Bu arada dinin yapıtları da, Radcliff-Brown'un işaret ettiği gibi, bir dereceye kadar özerk bir yapıya sahiptirler. Bu itibarla, örneğin, dinin siyasal davranışlar üzerinde etkilerini incelediğimiz zaman bunun hiç olmazsa iki ayrı şekliyle karşılaşmayı bekleyebiliriz. (1)Dinin toplum yapısıyla bütünleşmiş olarak, toplum anlaşmalarının bir doğrulaması ve  kuvvetlendiricisi olarak oynayabileceği rol ve bunun yanında, (2)bazan toplum yapısının dışında çalışan mekanizması." Mardin, Ş., Din ve İdeoloji Toplu Eserler 2, İletişim Yayınlan, 3.baskı, İstanbul 1986, s.44; Dinlerin devleti desteklemeleri için ayrıca bkz. Okandan, Umumi, s.41; Akbay, s. 19; Yümni, S., Sosyoloji Açısından Din-Dinin Sosyal Müesseseler Üzerindeki Tesirleri, MÜ Yayınlan, İstanbul 1988.

120-Okandan, s.41: Paleolitik vahşet, Neolitik barbarlık, Bakır Çağının yüksek barbarlığı kavramları için bkz Chılde, s.24, 39, 53.

121-122-İnsanın hafıza yeteneği sosyal olayların gelişmesinde ve dolayısıyla evriminde önemli bir rol oynar Bu yeteneğe sahip olmayan diğer canlılar sosyal bakımdan bir evrime konu olamamaktadırlar. "...İnsanın ardarda gelen hafif değişmeleri seçerek biriktirme yeteneğinin ne kadar büyük olduğu..." hakkında bkz. Darwin, 41.

123-Childe, s. 64.

124-"Hiyerarşi, her örgüt gibi devlet yönetiminin de temel ilkesidir..." Örnek, A., Kamu Yönetimi, İstanbul 1988, s.53.

125"İnsan doğası gereği siyasal bir hayvandır... Doğa bütün insanlara toplumsal bir güdü vermiştir; bununla birlikte, devleti ilk kuran iyiliklerin en büyüğünü yapmıştır..." Aristo, zik: Lipset.S.M., Siyasal İnsan, (çev. Mete Tuncay) Teori Yayınları, Ankara 1986, s.IX.

126-bkz. Lipset, Siyasal İnsan, s.IX.

127-Bu konuda Cezayir Anayasası'nda "Denetim İşlevine Dair" başlığı altında 183-190 maddeleri arasında 18 hüküm bulunmaktadır. M. 183 "Denetim işlevi, devrim sürecinin temel öğelerinden biridir. Denetim, sosyalist devletin tutarlı yapısı içerisinde, örgütlü bir şekilde yürütülür ve yaptırıma bağlanır"; m. 184/1 "Denetimin amacı, devlet organlarının Ulusal Misak'a, Anayasa'ya ve ülkenin yasalarına uygun olarak çalışmalarıdır." Gürbüz, Y., Anayasalar, Filiz Kitabevi, İst. 1981, s.432.

128. Kuvvetler ayrılığının göstermelik olduğu hakkında bkz. Okandan, Umumî... s. 492 ve dev.; Özbudun, E., Parlamanter Rejimde Parlamentonun Hükümeti Murakabe Vasıtaları, AÜ Yayınları, Ankara 1962, s. 11.