Katsayı meselesi
1376 Okunma, 2 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

Ülkemizde, milli iradeyi temsil eden Meclis ve halkın seçerek iktidara getirdiği hükümet çok önemli işler yapıyor, tarihi projelere imza atıyor. Muhalefetin, medyanın ve diğer erklerin bu işlere bakışının her şeyden önce ülke menfaati açısından olmasını temenni ediyoruz. Elbette iktidarın her yaptığı doğru, doğru olanları da en iyisi değildir; hem iktidar mensuplarının hem de muhalefetin yanlışa yanlış, zararlıya zararlı demesi, bu arada yalnızca tenkitle yetinmeyip doğru ve faydalı olanı da söylemesi gereklidir. Ama bunu yapmak yerine, iyiler ve doğrular görülmez, görülse de muhalefet olsun diye bir kulp takılır ve yalnızca yanlışlar öne çıkarılır, hep bunlar tekrarlanırsa "muhalefetin yapıcılığı ve yol göstericiliği" ortadan kalkar, iktidar ile aralarında güvensizlik oluşur, bir kısır çekişmedir sürer gider, kaybeden ise ülke olur.

Ergenekon diye meşhur olan davadan tutun da askere, belli suçlarda sivil mahkemelerin yolunu açan kanuna kadar birçok konuda medyanın ve muhalefetin -bilhassa ana olanın- tutumuna müspet not vermek mümkün değildir.

İktidar halka sözler vermişti; bunlar arasında başörtüsü yasağını kaldırma ve meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerinde haksız katsayı farkı uygulamasına son vermek de vardı.

Hükümet başörtüsü yasağı zulmünü ortadan kaldırmak için –benim inancıma göre- canla başla çalıştı. Belki usul hataları yaptı, ama bunları da yine düşünüp danışarak yaptı, akıl verenler de, kendisi de yanıldı; ama yanılmak başkadır, oyalamak, aldatmak, istismar etmek başkadır; ben bu ikincisine ihtimal vermiyorum. Çözümsüzlük ana muhalefet ile yargının işbirliğinden kaynaklandı, sonunda çözümü kilitlediler. Öyle ki, yeni bir anayasa yapılmadan veya mevcut anayasada esaslı değişiklikler gerçekleşmeden başörtüsü yasağının kaldırılması imkansız gibi oldu. Anayasa değişikliğinin de önünü yine ana muhalefet ile Anayasa Mahkemesi tıkadı; mahkeme apaçık kural ihlali yaparak Anayasa değişikliğine usul yönünden değil, esas yönünden de baktı, bakacağını ortaya koydu.

Bu nasıl bir demokrasidir ki, millet iradesi, onun temsilcisi Meclis bir tarafta, bazen yedi hakim bir tarafta oluyor ve sonunda yedi hakimin dediği ağır basıyor. Dava siyasi olmasa kimsenin bir diyeceği de olmaz, ama gel gör ki, dava apaçık siyasi mahiyettedir.

İktidarın ikinci vaadi de katsayı haksızlığına son vermekti.

Bu konunun çözümü elbette iktidardan bağımsız olan YÖK' e aitti. Fakat eski YÖK'ün bağımsızlığı –buna "karşı taraf olması, muhalefeti" de denebilir- sağ iktidarlara yönelikti ve sol iktidarlar ile ideoloji söz konusu olduğunda bağımlı idi, taraf idi, âdeta cihad ruhuyla hareket ediyordu. İlgili makamların gayret ve himmeti ile olabildiğince taraf olmayan bir YÖK oluştu ve meselelere ideolojik veya siyasi olarak değil, eğitim ve öğretimin gerekleri açısından bakmaya başladı.

Yorum:

AK Parti, mevcut yasalara göre milli iradeyi temsil eden, meclis ve halkın seçerek iktidara getirdiği bir hükümettir. Mevcut yasalara uymak herkesin görevidir. Hükümeti kabul etmek de o derece görevdir. Yasalar yürürlükte olduğu sürece herkesi bağlar. Ancak bu durum, yanlış yasaları düzeltmemeye çalışmak görevini de içerir. Bu konuda çözüme katkıda bulunmak, çözüm üretmek, medyanın, siyasi partilerin, muhalefetin vb. her düzeyde kişi ve grup olmak üzere başta hükümetin ve meclisin görevidir.

Elinde proje olmadan hükümet olmak da yanlıştır. Hazırlıkları olanlardan yararlanmadan hükümet olup halkın beklentilerini boşa çıkarmak, halkı güya değişikliklerle beklemeye almak da çözüm değildir. Muhalefet, Anayasa mahkemesinin yanlış tutumu, medya, dinozorlar vb. engeller vatandaş için engeldir ama projeleri, çözümleri olan hükümet için engel değildir. örneğin bu hükümete insanlar Anayasa değişikliği yapabilecek yetkiyi vermiştir. Elinde projesi olan insanlarla çalışılmamıştır.

Projesi olmadığı için oyalanan ve halkın, diğer siyasilerle uzlaşıp Türkiye'nin önünü açamayan bir hükümet başarılı sayılamaz. Türkiye'nin ilerlemesi, özellikle laiklik, demokrasi, konularında onlarca yıl çalışma yapmış insanları bir takım oyunlarla dışarıda bırakan bir siyasi parti başarılı sayılamaz. Hükümet ağlama duvarı değildir.

Milli iradeyi temsil, mevcut iktidar muhalefet anlayışıyla ve yasalarla zaten mümkün değildir. Yönetimin diğer siyasilerle ve tüm halk ile (onların temsilcileriyle) paylaşılması gerekir. Çünkü milli irade, tüm milletin, ulusun katıldığı iradedir. Halkın içinde çoğunluk da olsa gücü eline geçirenler güçlü olanların iradelerini temsil edebilirler ama milli iradeyi temsil edemezler. Demokrasi; halkın bir kısmının halkın diğer bir kısmına rağmen, yönetimi, gücü elinde bulundurduğu bir sistem değildir. Demokrasi, halk (tüm halk) yönetimidir. Bu yönetim modelinin gerçekleşmesi için yönetim yapısı ve seçim sisteminin değişmesi gerekiyor. 

AK Parti hükümeti anayasa çalışmalarında yetersiz kalmıştır. Hükümet olarak hazırlığı yeterli gelmemiştir. Anayasa hazırlıklarının, milli iradeyi temsil edecek çalışmaların önünü açamamıştır. Sadece üç beş kişiye anayasa hazırlık çalışmasını yaptırarak, böyle bir izlenim vererek, bu izlenimin oluşmasına meydan vererek, anayasa hazırlıklarının önünü kesmeye çalışanlara yol açmıştır. Bu duruma büyük bir olasılıkla elinde hazırlıkları olmadığı için olanak verilmiştir. Ne yapacaklarını bilmeyen yönetime yakın çevre konuyu çekişmelere terk etmiştir. Anayasa çoğunluğu verilmiştir. Bu yetki nasıl kullanılmıştır. Tüm halkın katılımını sağlayan tam demokratik bir anayasa hazırlanamamıştır. Halkın temsilcileri, konuyla ilgili çalışması olanlar Türkiye'nin sorunlarının çözümünde değerlendirilmemiştir.. Sivil hükümetlerin işi ciddiye almadığı 1980'lerde o dönem şartları içinde anayasayı hazırlatan Kenan Evren'le otuz yıl sonra uğraşmak neyin ifadesidir. Bu tür davranışlar çözümü olmayan siyasilerin yol haritalarıdır.

Türkiye'nin, halkın çözümünü hala beklediği önemli sorunlar vardır: Gelir dağılımı, insanları ezen vergi, enerji, iletişim sorunları. yanlış sigorta sistemi ile hastanelere mahkum edilen insanlar, sektörlerdeki aşırı ve haksız fiyatlar,  piyasaların daralması vb. sorunlar ne zaman ve hangi modellerle düzelecek? Örneğin yanı başımızda 30 kuruş olan petrol fiyatları ne zaman düşecek. Ya da üç beş petrol firmasının sömürdüğü gibi devlet de sömürsün zihniyeti mi devam edecek. İşsizliğe ne zaman, hangi projeler ile çözülecek. Yoksa ona da mı engel olan var. Yoksa kısır çekişmelerine harcanan 10 yıl az bir süre mi?

Nerede medyayı tekelden kurtarma çalışmaları? Medyayı tekelden kurtarmak, medyadaki tekellerden biri ile uğraşmak ve yeni tekel oluşturmaya çalışmak değildir. Turgut Özal bu yolu denedi ve bu yöntemin yanlış olduğunu gördük. Sermayenin kıskacında olmadan insanların yazabildiği, konuşabildiği özgür medya müesseseleri nerede? Nerede yargıda reform, demokratik yargı sistemi?

Şu halk arasında "2b" adıyla meşhur "orman kanunu" ne zaman "halkın kanunu" olacak. Yoksa arazi mafyalarının bu arazilerin tamamını ele geçirmeleri mi bekleniyor. Ya da kırsal kesimde yaşayan halkın binlerce yıllık emekleriyle oluşmuş tarlaları, bahçeleri, çayırlıkları, otlakları üstüne mı yatılacak. Yoksa "orman halk için" değil de "halk orman için" çalışmaları var. Klasik orman kadastro mantığı, doğal sit, tarihi sit vb. SİT mantığı ile insanların çalışmalarına engel konuyor, halk sıkboğaz ediliyor.

Milli Eğitim reformu, YÖK reformu nerede. Her gün bir bozukluğu ortaya çıkan eğitim sistemi bir başörtüsü ve bir de katsayı değişikliği gibi iki yama ile mi çözüme kavuşacak. Bu tür yama tedbirler mevcut yanlış sistemin ömrünü daha da uzatır. Köklü ve model değişiklikleri yapılmamıştır. Kılık kıyafet yasaları, yönetmelikleri, genelgeleri bir model değişikliği gerektirir. Sadece bölük pörçük başörtüsü serbestliği yeterli değildir. Kılık kıyafet merkezi yönetim anlayışı ile çözülemez. Her türlü merkeziyetçi, tekelci, baskıcı çözümler sonunda derin çözümsüzlüklere neden olur. Başörtüsü, katsayı ve YÖK te getirilen veya getirilmeye çalışılan değişiklikler palyatiftir.  Halkın yüzlerce sıkıntısı bir tarafa bırakılarak, halkın özgürlük beklentilerinden yararlanılarak üç beş slogan ile ciddi çözüm üretilemez.

Parça değişiklikleri ile model değişiklikleri arasında önemli farklar vardır. Model değişiklikleri katılım, düşünmeler, öneriler, çalışmalar, taslaklar, tasarılar, projeler, yeni markalar ve yeni modelleri üretmeyi gerektirir. AK Parti döneminde yapılanlar, sanki bir kaç konuda sorun varmış izlenimi yaratarak ilgili çevreleri rahatsız etmeme düşüncesi ve başörtüsü, katsayı mağdurlarının sorunlarını çözmüş imajı vererek AK Parti tabanını rahatlatıp bozuk sisteme devam etmek midir?  

Meslek liselerine katsayı çözümü kısmen sorunu çözse de meslek liselerinin öğretim, eğitim, iş olanakları vb. konularında herhangi bir çözüm getirilmemiştir. Hükümetin elinde eğitim, öğretim modeli/modelleri ile ilgili bir proje yok. Medyanın ve sermayenin gündemde tuttuğu konuları süründürerek bir yerden duyma, alıntı söylentileri çözmüş gibi göstermeye çalışmak hükümeti kurtarmaz.  İnternette konularla ilgili yazılan yazıları, gazete yazılarını üç beş kişinin derleyip çözüm gibi başbakana sunmaları konuyu çözmez.

Örneğin, aşağıdaki konularda hangi projeler var, ne zaman devreye konacak? Kimlerle bu konular çalışıldı, hangi model çözümler üretildi?

Milli eğitimde tekel model ne zaman hangi proje ile bitecek. Öğretmen öğrencisini, öğrenci öğretmenini ne zaman ve hangi projelerle ile seçebilecek. Verilen eğitim ile hayat arasındaki kopukluk ne zaman ve hangi projelerle giderilecek. Sınav sistemleri ne zaman ve hangi projelerle düzelecek. Okumanın gerçek bir hak, görev, özgürlük ölçeği olduğunu gösteren model ne zaman ve hangi proje ile gerçekleştirilecek. Okumak temel hak ve görev ise, okula girmek (okumak) için ne zaman sınav bitecek. Okumak isteyeni sınav yapmak yerine okuduktan sonra öğrenip öğrenmediğini ölçen sınav yapma modeli ne zaman ve hangi proje ile gelecek.  Sadece öğrenmeyi/bilmeyi ölçme yetmez. Beceri eğitimi, işi sahiplenme, iş ahlakı terbiyesi, görev güvenliği vb. konulardaki öğretim, eğitim nasıl olacak. Bu konularda okul, eğitim, ahlak, güvenlik kurumlarından nasıl yararlanılacak, halk kurumlar tekelinden ne zaman kurtulacak.

Halk tekeller içinde sıkıştırılmış ve ezilmektedir. Özellikle "ODA” tekeli, sömürü ve zulmünden halk ne zaman kurtulacak. Hangi yöne bakarsanız bakın (sanayi, mimarlık, ziraat vb. her alanda ODA tekeli var. Türkiye ODA tekelistanı gibi. Çoğulcu "oda"lar yasası ne zaman gelecek? Bu konularda hükümetin projesi nedir? İnsanlar binlerce yıldır mezhepler yöntemiyle DİN tekelinden kurtulmaya çalışmıştır. Seçeneksiz tek oda mantığı, baskı ve dayatmanın en güncel ifadesidir.

AK Partinin elinde Türkiye'nin sorunları konusunda teori ve uygulama projeleri sanırım hiç yok, en iyimser görüşle çok eksik. En kısa sürede ülkedeki bütün parti temsilcilerini, siyasi, sosyal çalışma yapan bütün grupları, düşünce grupları, üniversite temsilcilerini vs. konulara yönelik çalışmaya davet etmelidir. Aşağıdan yukarıya, çoğulcu yapılanma yöntemi oluşturarak çözüm paketleri hazırlamalıdır. Daha doğru bir ifade ile ortaklaşa bu projeler hazırlanmalıdır. Örnek model çözümler, pilot denemelerle devreye konmalıdır. Meclis, hükümet şikayet etme yeri değil, çözüm üretme yeridir. Baştan hazırlığınız yoksa hazırlığı olanlarla oturur çalışırsınız, o da yoksa herkesle birlikte çalışırsınız. Önce yöntemde anlaşmak gerekir.

 

Hükümetin bazı yanlışlarını fark eden muhalefet, iktidar hırsı ile ve elindeki rant imkanlarını kaybetme şoku ile hükümetten daha büyük yanlışlar yapmaktadır. Sadece, "nasıl engellerim", "önceki rantlarımı nasıl elde ederim", "bir çözüm olasılığı belirince de, "bu çözüm AK Parti hükümeti değil benim zamanımda sağlansın" vb. kısırdöngü anlayışı ile hareket etmektedir. Muhalefet ve destekçileri eğer çözüm getirmede samimi iseler kendileri model, proje üretsinler. Hatta ulusal çözüm alanını muhalefet oluştursun. Bütün çalışma gruplarını o çağırsın, çalışmaları projeleri ortaya çıkarsın. Bu modeli kurar ve katılımı sağlarsa hükmet de onları dinlemek zorunda kalır. Muhalefetin ve özellikle ana muhalefetin de elinde hiç proje yok. Onlar da hükümeti oyalama, engelleme çabaları ile vakit geçirmektedirler.

 

Hükümet kendisini düzeltmeli, bu yapılanlar çok yetersizdir. Türkiye, bilimin rehberliğinde, çoğulcu, projeleri olan bir anlayışla oluşan halk iktidarını kurmalıdır. Halk, demokratik, laik, sosyal, liberal, bağımsız, etkin, saygın, yansız yargıyla sorunlarını çözen bir yapılanma ile sorunlarını çözecek yeni yönetim anlayışını beklemektedir. Başbakan, çatışmacı anlayışa sürüklenmektedir. Konuyu çalışan farklı düşünce gruplarıyla çalışmadığı için kilitlenmekte ve yorulmaktadır. Yöntemini düzeltirse, örneğin anayasadan başlayarak konuyla ilgili çalışması olan her kesimi işin içine çekecek bir platform oluşturursa işler daha kolay çözülecektir.  

 

Özetle, Hayrettin Karaman, başta hükümetin katsayı, başörtüsü konularındaki çözümünü kastederek "

hükümet çok önemli işler yapıyor, tarihi projelere imza atıyor

" görüşündedir. Ben de katsayı ve başörtüsü çözümünü kısmen doğru bulmakla birlikte yetersiz buluyorum. Katsayı konusu Milli Eğitim, YÖK, Sektörler paketlerinin bir bölümüdür. Çözüm bekleyen konular parça çözümlerle atlatılmıştır. Başörtüsü çözümü de kılık kıyafet paketinin tümünü ele almak yerine başörtüsüne indirgeyip kısmen, geçici çözüm ile sürüncemede bırakılmaya çalışılmaktadır.

 

Hilmi Altın


YorumcuYorum
Zübeyir Erol
27.07.2009
12:14

Yorumu için Hilmi beye teşekkürler,

Hayrettin Karaman’ın yazdıklarından hükümete akıl veren kişinin kendisi olduğu ve aslında biryandan hükümeti aklamaya çalışırken, bir yandan da hükümetin akıl danıştığı kimseleri (kendisini) de savunmaya çalışmaktadır. Kendini savunuyor olmaya çalışması da bir suçluluk psikolojisi sonucudur.

Yanılmak başka oyalamak, aldatmak başka ise de sonuç değişmemekte çözümsüzlük devam etmektedir. Ayrıca yanıldığını anlayan kişilerin niyeti oyalamak değilse çözüm nedir? Çözüm bulmak için vahiy mi beklenmektedir? Sonuçta çözümsüzlüğü ana muhalefet ve YÖK gibi kurumlara yükleyecekseniz, bugüne kadarki çözüm girişimleriniz başarılı olmadığı gibi bundan sonra da olmayacaktır. Bu durumda iktidardaki varlığınız hiçbir şey ifade etmez.

Kendi kendini haksız duruma düşüren ve iktidarın acziyetini ifade eden bu yazı için Hayrettin Karaman’a da teşekkür etmek gerekir. AKP’de herhalde bundan daha iyi ortaya konamazdı.

Lütfi Hocaoğlu
27.07.2009
14:40

Hilmi beyden Allah razı olsun, ne kadar güzel özetlemiş AK Partinin düştüğü vahim durumu.

Zamanında RP’nin elinde çok güzel bir proje vardı: Adil Düzen Projesi. Ancak Necmettin Erbakan ve sayılı bir kaç kişi dışında o partide bu proje benimsenmedi. Daha da kötüsü koalisyon kurma uğruna bu proje Necmettin Erbakan tarafından terk edildi. Daha sonra parti kapatılınca iki parti ortaya çıktı. Ne yazık ki iki partide de Adil Düzen’e karşı bir allerji ortaya çıktı. Adil Düzen’in sözünün bile ortada geçmesinden rahatsız olmaya başladılar.

Ne olacağı gün gibi ortada: AK Partinin elinde hiç bir şey yok, bilgi yok, bilgili kimse yok. "Avrupa Birliği Kriterleri" dışında hiç bir dayanakları da yok. AB’nin bize hiç uymayan saçma sapan dayatmalarını, sanki kitapları "AB Muktesebatı" imiş gibi uygulamak istiyorlar. Denize düştüler, yılana sarılmak zorundalar.

Sadece yapmaları gereken bir şey var: Allah’ın yoluna dönmek. Sağın solun söyledikleri ile değil, kimseden korkmadan Adil Düzen Projesini benimsemek ve uygulamak.





Sayı: 7 | Tarih: 26.07.2009
Nazlı Ilıcak
Satılık kız!
2624 Okunma
6 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Şevket Eygi
Bazı Bid'atlar
1828 Okunma
13 Yorum
Hasan Koç
Fehmi Koru
Ruhban okulu ve ihl meselesi
1660 Okunma
10 Yorum
Ahmet Kirtekin
İskender Pala
Şiirimizin Târihî Yolculuğu
1653 Okunma
1 Yorum
Kadir Pürde
Oktay Ekşi
Deyimlerin önemi
1619 Okunma
4 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Bir değişimin anatomisi
1486 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Kelime-i Tevhid, özgürlük ve güvenlik parolasıdır”
1436 Okunma
2 Yorum
Veysel İpekçi
Abdullah Büyük
Sosyal buhranlar ve ilahi teselli
1432 Okunma
Sedat Aksakal
Ruşen Çakır
Devlet kimi muhatap alacak?
1421 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Turan Alkan
Aşkımızın büsküvit tenekesi
1402 Okunma
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Parada neler oluyor?
1399 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Katsayı meselesi
1376 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Türker Alkan
Takdiri ilâhi ve teknoloji
1373 Okunma
Mehmet Seyyar
Ahmet Taşgetiren
İlginç bir mukayese
1371 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Mahir Kaynak
Yakışmıyor! Yakışmıyor!
1362 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Ertuğrul Özkök
O soru bana sorulsaydı
1352 Okunma
Süleyman Akdemir
Yılmaz Özdil
İmam hatip adaletsizliği
1348 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Fikret Bila
Suriye ile iki devlet, bir hükümet modeli
1341 Okunma
Harun Özdemir
Murat Bardakçı
İkoncan dediğin sereserpe yatamaz, boyluboyunca uz
1322 Okunma
Recep Yıldırım
Mümtazer Türköne
'Kürt sorunu'nu HSYK çözer
1288 Okunma
Arif Ersoy
Bekir Coşkun
Rock çocukları...
1263 Okunma
3 Yorum
Ersoy Kılıç
Mehmet Altan
İmam-Hatip'teki Papaz
1251 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Bekir Berat Özipek
Yargıtay kararları da temyiz edilir!
1236 Okunma
Bünyamin Demir
Cengiz Çandar
Kürtlerin “saklı” coğrafyasından...
1146 Okunma
1 Yorum
Ekrem Fildişi


© 2024 - Akevler