Hiç farkına varmadan yapıyoruz: Adamına, durumuna, koşullarına bağlı olarak konuşmalarımız değişiyor. Şavşat’ta yaşanan sel felâketi için bentler suçlandı, ucuza getirmek için yeterli çimento ve demir kullanılmadığı söylendi. Çevre Bakanı Veysel
Eroğlu, “Bentler olmasa felaket daha ağır olurdu” dedi.
Bentler sayesinde felâketin daha ağır olması engellenmişti!
Bakan, ölenlerin yakınlarına daha farklı konuşup, “Ecel bu” demiş, “takdiri ilâhi!”
Sorun kötü mühendislikten ve müteahhitlerin kâr hırsından mı kaynaklanıyor, yoksa ilâhi
iradenin bir tecellisi midir, bilmek zor!
Bu sorunun yanıtını bilmek önemlidir, zira alınacak önlemler vereceğimiz yanıta bağlı olacaktır.
Sorun mühendislikten ve müteahhitlerden kaynaklanıyorsa, inşaat standartlarını, ihale ve
denetim yöntemlerini değiştirmek gerekecek. Takdiri ilâhi ise yapacak fazla bir şey yok. Dua okuyup kurban kesmekten başka.
Benim gibi sıradan bir insan ‘takdiri ilâhi’ deyip sorunu geçiştirebilir. Fakat bakanlık
koltuğuna oturan bir kişinin yaşanan felaketleri Allah’a havale etmesi doğru mudur?
Değildir!
“Bu deprem, sel veya yangın Allah’ın takdiridir” dediğinizde, “Benim elimden ne gelir?” diye aczinizi de itiraf etmiş oluyorsunuz, değil mi?
O zaman o koltukta neden oturuyorsunuz?
Belki de Bakan Eroğlu’na haksızlık ettiğimi düşüneceksiniz. Burada tartıştığımız konu
binlerce yıldır filozofların ve teologların tartışıp da yanıt bulamadıkları bir sorundur:
Bireyleri özgür iradeleri var mıdır, yok mudur, iradeyi külliye ve cüziye ayrımı geçerli midir, tanımları nasıldır?
Bunlar, herkesin üzerinde anlaşabileceği konular değil.
Fakat, devleti yöneten kişilerin de sorunları ‘kader’e havale etmeye hiç mi hiç hakları olduğunu sanmıyorum! Akşam evde oturup eşleriyle sohbet ederken, “Ne yapalım, kader böyleymiş, elden ne gelir” diyebilirler. Fakat, devleti yönetme sorumluluğunu sırlarında taşıyarak oturdukları koltuklarda sorumluluğu Allah’a havale etme lüksleri yoktur!
Seneler önceydi, haç ziyareti sırasında feci bir olay yaşandı: Şeytan taşlamaya gidenlerle şeytanı taşlayıp geri dönenler birbirlerini ezdiler, yüzlerce hacı adayı öldü!
Ölenlerin yakınları Suudi Arabistan’dan tazminat istedi. Suudi yetkililer, “Ölenlerin eceli gelmiş. Burada olmasa başka bir yerde öleceklerdi” diyerek tazminat ödemeyi reddetti.
Ama o günden beri şeytan taşlamaya gidiş ve dönüş yollarını düzenlediği için öyle felaketler yaşanmadı!
Sorun hâlâ önümüzde: İlâhi irade mi, yoksa bilim ve teknoloji mi?
Yorum: Yanlış yapılan bir şey varsa yanlıştır. Uzatmanın kıvırmanın alemi yok. Yanlışı dine mal etmek de büyük bir yanlıştır. Hepsinin alanı farklı. Çatışmazlar. Birlikte ama ayrı parçalar olarak görmek lazım.