22.07.2009
ESKİDEN...
Bir yerlere gelemezlerdi... Bir yerlere gelmelerinin önü kesilirdi... Birine “İslamcı” dendi mi, işi biterdi...
Şimdi...
Şimdi önleri açık... Bir yerlerden “İslamcılığa” bulaşmış olmak, başlı başına bir imtiyaz nedeni...
Eskiden...
Meclis'te, TV stüdyolarında hep sıkıştırılırlar, hadleri bildirilirdi...
Şimdi...
Onlar had bildiriyor...
Eskiden...
Hep alttan alırlardı...
Şimdi...
Hep üstten alıyorlar...
* * *
Eskiden...
İşçinin hakkını alın teri kurumadan vermekten söz ederler, “Bir lokma / Bir hırka” derler ve Ebu Zer gibi zenginlikten kaçınmaya çalışırlardı.
Şimdi...
“Baba ben derviş miyem / Hırkamı giymiş miyem / MÜSİAD'dan burjuvazi olmaz mı / Niye ben ölmüş müyem” türküsünü çığırıyorlar...
Eskiden...
Yeni bir ekonomik model peşinde koşarlardı...
Şimdi...
Düzenin ekonomik modelini babalar gibi uyguluyorlar...
Eskiden...
En küçük bir zam olayında ortalığı birbirine katarlar, zam yapan iktidara kan kustururlardı...
Şimdi...
Yüzlerinde aldırmaz bir tebessümle zam üstüne zam yapıyorlar.
* * *
Eskiden...
Eleştiri kabul ederlerdi... Ömer'in karşısına çıkan “sahabe”nin, “Seni kılıcımla düzeltirim ey Ömer” sözünü örnek verirlerdi...
Şimdi...
Kendilerine en ufak bir söz söyleyeni kılıçlarıyla düzeltmeye kalkıyorlar.
Eskiden...
İstişare yaparlardı... “Tek adam”a itiraz ederlerdi...
Şimdi...
“Tek adam” raconu kesiyor, hepsi “gık” bile demeden itaat ediyor.
Eskiden...
Yürekli aydınlar vardı... Taşı gediğine koyan... İtiraz eden... İsyan eden... Özgün yaklaşımlar ortaya koyan...
Şimdi...
Organik aydınlar var... İktidara bağlı... İktidarın borusunu öttüren... Kampanya yapan...
* * *
Eskiden...
Mazlum güzelliği vardı üzerlerinde... Herkeslerin üzerine çullanmasından kaynaklanan bir güzellik...
Şimdi...
Zalim iticiliği var üzerlerinde... Aşırı güvenden, özgüven patlamasından, kibirden kaynaklanan bir iticilik...
Eskiden...
Merhametleri vardı...
Şimdi...
Sıfır tolerans...
Yorum:
Müslüman – Mümin Farkı
Hem burada yazdığım yorumlarda hem de diğer yazılara yaptığım yorumlarda Kuran’a ve sünnete dayanmak istiyorum. Bu durum bazı kimselerde rahatsızlık oluşturabilir. Ancak yine de hem bu durum hem de yukarıdaki Ahmet Hakan’ın yazısı için bazı ayetleri örnek olarak vereceğim.
إِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا (35) وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا (36)
Kesinlikle, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar ve Mümin erkekler ve mümin kadınlar ve Gönülden itaat eden erkekler ve gönülden itaat eden kadınlar ve Doğru söyleyen erkekler ve doğru söyleyen kadınlar ve Sabreden erkekler ve sabreden kadınlar ve Huşu eden erkekler ve huşu eden kadınlar ve Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar ve Edep yerlerini koruyan erkekler ve edep yerlerini koruyan kadınlar ve Allah’ı çokça anan erkekler ve Allah’ı çokça anan kadınlar, Allah onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ücret hazırladı. Ve mümin erkek ve mümin kadın için Allah ve resulü bir işte sonuca vardığı zaman işlerinden başka bir seçenek onlar için olmaz. Kim Allah’a ve resulüne isyan ederse apaçık bir şekilde dalalettedir. (Ahzab 35-36)
Bu iki ayete dikkat ederseniz başlangıcında Müslüman erkek ve Müslüman kadın diyerek başlıyor ve sonrasında mümin erkek ve mümin kadın diyerek devam ediyor.
Bu durumda Müslüman ve mümin tanımı ve ayrımı nasıl yapılacak?
Yine başka bir ayete bakarsak:
قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ
Araplar iman ettik dedi. De ki “Hiç iman etmediniz ve ancak İslam olduk (Müslüman olduk) deyin ve kalplerinize henüz iman girmedi. (Hucurat 14)
Bu ayetten anlıyoruz ki Mümin ve Müslüman farklı tanımlardır.
Mümin kelimesi Türkçeye iman eden şeklinde çevrilir ve tam Türkçe anlam olarak inananlar olarak verilir. Müslüman kelimesi ise Türkçeye çevrilmez, çünkü Türkçede kelime-i şahadet getiren kimse Müslüman olarak tanımlanır. Peki, mümin kimdir? Bu ayetin devamındaki ayete bakalım:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
Müminler yalnızca Allah’a ve resulüne iman eden sonra hiç şüpheye düşmeyen ve mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden (çalışıp çabalayan) kimselerdir. (Hucurat 15)
Yani sadece inandım diyerek mümin olamazsınız. Hucurat 15’te mümin tanımlanmaktadır. Bunları yapmıyorsanız mümin değilsiniz demektir. Peki, Allah’a ve resulüne iman etmek demek Allah’ın varlığına inanıp Hz. Muhammed’in onun resulü olduğuna inanmak mıdır? Yine ayete bakalım:
لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَذَا مِنْ قَبْلُ إِنْ هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ (83) قُلْ لِمَنِ الْأَرْضُ وَمَنْ فِيهَا إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (84) سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ (85) قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ (86) سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ (87) قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (88) سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ (89) بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِالْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ (90)
Yemin ederiz ki, bize ve atalarımıza bundan önce bu vaat edildi. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir [83]. De ki: Yeryüzü ve onda bulunan kimseler kime aittir, eğer biliyorsanız? [84] Allah’a aittir diyecekler. De ki: anlamaz mısınız?[85] De ki: Kimdir o yedi göğün rabbi ve büyük arşın rabbi? [86] Allah’a aittir diyecekler. De ki: sığınmaz mısınız?[87] De ki: Kimdir her şeyin mülkiyeti elinde olan, komşu olan ama ona komşu olunamayan, eğer biliyorsanız? [88] Allah’a aittir diyecekler. De ki: Nasıl sihirleniyorsunuz?[89] Onlara hakkı verdik ve kesinlikle onlar yalancıdırlar.[90] (Müminun 83-89)
Bu ayetlerin baş tarafına bakarsanız Kuran’da anlatılan ve kendilerinden yapılması istenen şeylere eskilerin masalları diyen bir grup var. Ancak asıl ilginç olanı, bu grubun arkadan gelen her soruda Allah’ın varlığı, her şeyin sahibi olduğu, bütün gücün onda olduğu konusunda hiçbir tereddüdü olmayan bir grup olması. Son ayete bakarsanız Kuran onlar için yalancılar ifadesini kullanıyor. Onların yalancı oldukları Allah hakkındaki söyledikleri değil, Allah’ın indirdiği ve kendilerinden yapmak istediklerine inanmamalarıdır. Bakın, buradaki insanlar Allah’ın varlığına inanıyorlar. Hem de öyle bir inanıyorlar ki, her varlığın ona ait olduğunu biliyorlar, göklerin ve yerin mülkünün ona ait olduğunu biliyorlar, herkese çok yakın olduğunu biliyorlar. Bunlar Allah’ın varlığına inanıyorlar, ama mümin değiller, aksine yalancılar.
Yani bizim Türkçede iman kelimesine verdiğimiz “Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak” anlamı, Kuran’ı okuyunca anlamsızlaşıyor.
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
Müminler yalnızca Allah zikredildiğinde kalpleri titreyen ve onun ayetleri kendilerine okunduğunda imanları artan ve yalnızca rablerine tevekkül edenlerdir, namazı ikame edenler ve onlara verilen rızıktan infak edenlerdir. (Enfal 2)
Peki, o zaman mümin nedir? Mümin Allah’ın varlığına ve birliğine inanan, onun kitaplarına inanan, Allah’ın bize önerdiği düzenin ve onun uygulayıcısı olan Hz. Muhammed’in sünnetinin en güzel örnek olduğuna inanan ve bunun gerçekleşmesi için canlarıyla ve mallarıyla çalışan kimselerdir. Müminler için “ama” kelimesi yoktur. Mümin Kuran’da emredilenlerin ve Hz. Muhammed’in örnekliğinin en iyi olduğuna inanır. Mümin o zaman öyleydi “ama” bugün olmaz demez, derse yukarıdaki ayetteki eskilerin masalları diyen kimsenin durumuna düşer. Kuran’da yapılması istenen veya izin verilen veya Hz. Muhammed’in uyguladığı bir şeye o önceleri yapılırdı, “ama” bugün olmaz dediğiniz anda siz de Kuran’a ve sünnete bu ayetlerde “eskilerin masalları” diyen kimselerin durumuna düşersiniz. “Hz. Muhammed’in örnekliği yoktur, onun örnekliği yani sünnet bugün geçerli değildir” diyenlere yine Kuran’dan cevap verelim:
كَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا
Bunun gibi, insanlara örnekler olun diye sizi vasat bir ümmet kıldık ve resul size örnek idi. (Bakara 143)
Bu ayette şehîd kelimesi kullanılmaktadır. Feîl babı denen babdan gelen mübalağalı ism-i fâil ya da sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır. Bu kalıp hem ism-i fâil hem de ism-i mef’ûl anlamında gelir. Yani şehîd hem şahit olan hem de şahit olunan (meşhûd) anlamında gelir. Hz. Muhammed yaşadığı dönemde bu kelime iki anlama da gelir. O dönemdeki müminler için Hz. Muhammed hem şâhid hem de meşhûd idi. Bugün ise o bizi görmediği için şâhid değil yalnızca meşhud yani şahid olunan anlamındadır. Bizden önce yaşadığı için kâne ile gelmiştir ve sizin için şahit olunan idi anlamındadır. Bu ayet Hz. Muhammed’in sünnetinin, Türkçesi yönteminin, İngilizcesi metodunun örnekliğini göstermektedir.
Eğer müminim diyorsanız, Allah’ın indirdiğinin her kelimesi sizin için önemlidir, hayatınızı Kuran ve sünnete göre yaşarsınız, Allah’ın ayetleri size okununca ters gelmez, şüpheye düşmezsiniz, Allah’ın ayetleri ve Hz. Muhammed’in sünneti ve yaşamı sizin için en iyi örnektir, “ama” şöyle, “ama” böyle, “ama” bugün olmaz diyemezsiniz.
Başka bir ayete bakarsak:
إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ
Kesinlikle Allah müminlerden canlarını ve mallarını onlara ait olan cennet karşılığında satın aldı. (Tevbe 111)
Bu ayet aslında müminin ne olduğu noktasında son noktayı koyuyor. Mümin, canını ve malını Allah için rahatlıkla feda edebilen kimsedir. Mümin zengin olmak için büyük çabalar sarf etmez. Zengin olsa bile, malını Allah yolunda harcamaktan hiç çekinmez. Çünkü karşılığında Allah rızası ve satın aldığı cennet vardır. Mal yığmak diye bir hedefi olamaz. Doğruyu söylemekten çekinmez. Allah’ın rızası olmayacak kelimeleri söylemekten imtina eder. Yaptığı her işte Allah’ın gösterdiği yolun ve sünnetin kendisine en iyi örnek olduğunu kabul eder, diğer seçenekleri kabul etmez. Çünkü Allah’a iman etmek, fiilin babının da (if’âl babı) gerektirdiği gibi, ona emniyet etmek, ona güvenmek, onun en doğrusunu söylediğinden ve resulü ile en doğrusunu gösterdiğinden emin olmaktır.
Bazı örnekler üzerinden gidersek:
Konu | Kâfir | Müslüman | Mümin |
Faiz | Faiz iyidir, bugün artık faizsiz ekonomik düzen olamaz. | Faiz iyi değildir, ben alıp vermem alan da veren de beni ilgilendirmez. | Faiz şeytan işidir. Allah’ın haram ettiği her şey kötüdür. Faizsiz bir düzenin kurulması için çalışmalıyım. |
Zina | Hem erkek hem de kadın bunu isteyerek yapıyor, size ne. | Zina kötüdür, yapılması iyi değildir ama yapanın Allah cezasını verir, beni ilgilendirmez. | Allah yasaklamıştır. Allah’ın yasakladığı ve cezasının verilmesini istediği her şey kötüdür. Zinanın tedavisi için çalışmalıyım. |
Akraba evliliği | İnsan halasının, teyzesinin, amcasının, dayısının kızıyla evlenir mi? Onlar insanın kardeşi gibidir. Çok kötü bir şeydir bu. Hem de sakat çocukların doğumuna sebep olur. Bilimsel çalışmalar göstermektedir ki akraba evliliği yanlış bir uygulamadır. | Allah helal etmiştir, yapılabilir. Ancak medyadan biliyoruz ki sakat çocukların doğumuna neden olabilir, dikkatli olmak lazım, mümkünse yapmayalım. | Allah zararı olan hiç bir şeyi helal etmez. Eğer bilimsel çalışmalar bunu söylüyorsa o bilimsel çalışmalar hatalı veya yanlı olarak yapılmıştır. Helal ise hiçbir sakıncası yoktur. (Akraba evliliğinden doğan çocukların akraba evliliği olmayan çocuklardan daha fazla sakat doğduğu hiçbir bilimsel çalışmada gösterilememiştir. Tamamen batılıların akrabayı kardeş görme mantığının topluma aşılanması için uydurulmuş safsatalardır.) |
Şarap | Doktorlar “günde bir bardak şarabın kalbinize faydası var” diyor. Aşırıya kaçmamak ve alkolik olmamak şartıyla şarap faydalı ve iyidir. | Şarap haramdır, içmemek lazım. İçenlerin kendi sorunu, Allah’a hesap verirler. | Kuran’da şarabın ve kumarın faydası da var, zararı da var, ancak zararı faydasından fazla olduğu için size haram edildi diyor. Allah zararı faydasından fazla olan her şeyi haram ediyorsa ben ne şarap içerim ne de sigara. İkisi de haram olur. Ama Kuran’da şarap içene verilecek bir cezadan bahsetmiyor ve sünnette böyle bir uygulama yok. İçene ceza verilmez (sarhoş olup başkasını rahatsız etmediği sürece). Ancak şarabın ve sigaranın toplumda yaygınlaşmasını önlemek için çalışırım, tedbirler alırım. |
Kumar | Ben kendi rızamla kumar oynuyorum, kimseyi ilgilendirmez. Kaybeden de benim, kazanan da. Kaybeden de kendi rızasıyla kaybediyor, kimi ne ilgilendirir. | Kumar haramdır, kumar oynamam. Oynayanın Allah cezasını verir. | Devlet kumarhaneleri kapattı ama kendisi Milli Piyango adıyla, at yarışlarıyla, sayısal lotoyla vs. kumar oynatıyor. Bunlar haramdır, Kuran’da cezası olmadığı için yasak değildir. Ancak devlet bunu yapmamalıdır. Allah’ın haram ettiğini devlet yapıyorsa durum çok kötü demektir. Kumarsız bir düzen için çalışmalıyım. |
Çok eşlilik | Binlerce yıl önce yapılmış, bugünün modern toplumu için asla olmayacak saçma sapan bir şeydir. | Allah helal etmiştir, ama bugün uygulanması doğru değildir. Yapana haram değildir “ama” artık bugünün şartlarında iyi bir şey değildir. | İlk insandan bugüne kadar, batı medeniyetinin bozucu etkisi dışında mevzu bile edilmeyen bu konuda bugün yapılamaz denmeye başlandı. Kimse Allah’tan iyi bilemez. O’nun resulü ve sahabenin hayatında aile yaşamının en iyi örneği vardır. Çok eşliliğin olduğu toplumsal aile modeli en iyisidir. Bundan iyisi olamaz. Kimse Allah’tan iyi bilemez. Bu modelin toplumda normal karşılanabilir olması için çalışmalıyım. |
Kısas | Çok saçma bir ceza, insan haklarına da aykırı. İdam cezası eskiden uygulanan çağ dışı bir uygulamadır. | Allah bunu istemiştir “ama” bugün uygulanabilir de uygulanmayabilir de. Daha insancıl cezalar verilebilir. | Allah’ın bize emrettiğinden daha iyisi asla olamaz. Adam öldürenin cezası ya kısas ya da diyettir. Bunların uygulanır olması için çalışmalıyım. |
El kesme cezası | Ne kadar da saçma ve çağ dışı bir ceza. Yani birisi ekmek çalınca eli mi kesilecek? Kesinlikle bu cezaya karşıyım. | Allah emretmiştir “ama” bir insanı bir şey çaldı diye sakat bırakmamak lazım. Başka cezalar verebiliriz. | Allah’ın emrettiği en iyisidir. Kuran’da tarif edilen hırsız kelimesi EsSarik şeklinde harfi tarifle ve ism-i fâille gelmiştir. Burada tarif edilen ekmek çalan değildir, hırsızlığı meslek olarak yapandır. Allah hırsızlığı meslek olarak yapanın elinin kesilmesini istemiştir ve en iyisi ve en doğrusu bu cezadır. Bunun yerine başka seçenek aramam. |
Kölelik ve cariyelik | Artık mevzu edilmemesi gereken insanlık dışı uygulamalardır. | Hz. Muhammed zamanında köleler vardı “ama” o köleliği adım adım kaldırmak için uygulamalar yaptı ve yumuşattı. Amacı köleliği kaldırmaktı. Bugün böyle bir uygulama, bu nedenle yapılamaz. Hele cariyelik günümüzde hiç uygulanamaz. Zaten savaş mı var? | Eğer Allah kölelik ve cariyeliği bir müessese olarak anlatıyorsa o müessese kurulmalı ve uygulanmalıdır. Bunlar asimile edilen savaş esirleridir. Savaş varsa kölelik ve cariyelik de vardır. Savaşlar da hiçbir dönem bitmeyecektir. Bitmeyeceğine göre müessesesi kurulmalı ve uygulanmalıdır. Kimse Allah’tan iyi bilemez. |
Namaz | O yerlerde sürünmek de niye? Eğer ibadet edeceksek Hıristiyanlar gibi sandalyeye otursak da insan gibi ibadet etsek daha iyi olmaz mı? Hem benim kalbim temiz, namaz da bunun için değil mi? Onun için bana gerekli değil. | Allah’ın emridir, namazımı kılarım, kılmayana karışmam. | Allah’ın müminlere emridir. Başka inançtan olanlara emretmemiştir. Onlar ister kılar ister kılmaz. Ama ben mümin olarak kılmak zorundayım ve Allah namazın kötülüklerden alıkoyduğunu yazdığına göre bana ve diğer müminlere kılmak düşer. Uygulamak için de sünneti örnek alırım. |
Oruç | İnsanları boş yere aç bırakmak da niye? Ne kadar anlamsız bir şey akşama kadar aç kalmak. Bana göre değil. Yapanlarda niye yapıyor, anlamıyorum. | Allah’ım emridir, orucumu tutarım, tutamazsam fidyesini veririm. Tutmayan tutmaz, beni ilgilendirmez. | Allah’ım emridir, orucumu tutarım, tutamazsam fidyesini veririm. Mümin olan özrü yoksa orucunu tutar. |
Hac | Araplara para kaptırmaktan başka bir şey değil. | Bugün hac için kura çekiliyor, Suud hükümeti sayı kısıtlaması getiriyor. Ama onlar ne yapsınlar, bu kadar adam oraya sığar mı, başka çareleri yok. Allah’ın emridir, şansıma çıkarsa, Suud’lardan vize alırım, hacca giderim, görevimi yaparım. | Hac Allah’ın insanlara emridir, sadece Kuran ehline değil. Çünkü Hz. İbrahim’in ibadetidir, Hz. Muhammed’in değil. Hz. Muhammed cahiliye dönemi de dâhil olmak üzere farz olmadan önce bile haccını yapıyordu. Mekke tüm insanlığındır, bir ailenin kontrolünde olamaz. Bütün insanlar oraya güven içinde girmelidir. İzinle ibadet olmaz. Vize olduğu sürece başka biri izin verdiği için ben hac yapmış olacağım. Nasıl birinin izniyle kılınan namaz geçersizse, birinin izniyle yapılan hac da geçersizdir. Haccın Allah’ın istediği şekilde olması için, Mekke’nin emin belde olması için, bütün insanların oraya güven içinde gelmesi için çalışır, bunu gerçekleştirir, ondan sonra hacca giderim. |
Zekât | Zaten devlet fakirin güvenliğini sağlamalıdır, zekât da ne ola? | Zekât farzdır, her sene malımdan kırkta birini veririm, Allah’ın emrini yaparım. | Zekât sadaka değildir. Zekât vergidir. Devlet eliyle alınır. Bu nedenle zekât müessesesini kurarım ve devletin verdiği hizmetlerde kullanılması ve fakirlere verilmesi mekanizmasının kurulması için çalışırım. Kısacası Allah’ın bu emrini müessese haline getirmek için gayret gösteririm. |
Ahmet Hakan’ın yazısında bahsettiği kimselerin “eskiden” ve “şimdi” hangi gruba girdiğini kendiniz bulabilirsiniz.
Ama şunu belirtmeliyim ki, buradaki sınıflamaya karşı çıkabilirsiniz. Ancak karşı çıkarsanız Kuran ve sünnetten deliller getirerek karşı çıkın. Hatam varsa düzelteyim. (Aklınızdan oluşturduğunuz delillere itibar etmem.)