Sosyal buhranlar ve ilahi teselli
1354 Okunma, 0 Yorum
Abdullah Büyük - Vakit
Sedat Aksakal

Normal 0 21 false false false TR X-NONE AR-SA

Abdullah Büyük – vakit

Sosyal buhranlar ve ilahi teselli  

İnsanımızın sıkıntısını doğru adreslere götürmemesi, kurtuluş için yanlış adreslere başvurması neticesinde, toplumumuzda baş gösteren iki büyük buhran bulunmaktadır:
1- Siyasî buhran / Güven içinde yaşama şartlarının bitmiş olması
2- İktisadî buhran / Ezen ve ezilen sınıfların çoğalması...
Bu iki sahada, bir asra yakın bir zamandır halkın peşini bırakmayan ciddi krizler yaşanmaktadır. Bu krizleri tesbit ederken, maddi hastalıklar karşısında doktorların takip ettiği yolu izledik:
1- Muayene (Gözden geçirme, araştırma, tetkik ve inceleme safhası)
2- Teşhis (Tanıma, hastalığın mahiyetini anlama merhalesi)
3- Durum hakkında kesin kanaat sahibi olma
4- Reçete yazma (Hasta veya hastalık için kullanılacak ilaç/başvurulacak çarenin belirlenmesi)
5- Tedavi (Hastalığı iyileştirmek için yapılan bakım)
   Takip edilen bu usûl, yapılan küçük bir sosyolojik tahlille dahi anlaşılabilecek şekilde, toplum katmanlarında mühim seviyede sıkıntılar yaşandığı neticesini elde etmemizi sağlıyor. Tarih boyunca vahye, hayatı ve onu yaşayacak insanı yaratıp, en iyi nasıl yaşanılacağını da öğreten ilahi öğretiye sırt dönen tüm topluluklar, aynı sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Yaşadıkları manevi yıkımları saymazsak, ilgili konularda vahyin temel ilkelerini pratiğe geçiren batıl sistemler dahi, yaptıklarının karşılığını bu sahalarda söz sahibi olarak alabilmektedirler. Ne ki, faize dayalı politikaları, yıllardır yetkisiz ellerde biriktirip, haksız yere alıkoydukları ile oluşan kirli barajın taşmasıyla iflas eden iktisadi çarkları, ‘küresel kriz’ tabiriyle kabullendikleri bir buhranı beraberinde getirmiştir. Bu son, görünürde yükselişte olan ve fakat vahiy temelinden yoksun bulunan her bir iktisadi hareketi bekleyen nihai neticedir. İktisadi yapının muhafazası demek olan bazı normlar, bir de inanarak ameliyede yerini almış olsa, ihtimal ki, inanmadan uygulayandan çok daha üstün bir başarı grafiği ortaya koyulacaktır. Reçete kabilinden İslam’ın iktisadi anlayışını özetleyen birkaç örnek verecek olursak; toplumda tüketime değil, üretime dayalı bir döngü hâkim olmalı, israftan sakınılmalı, ferdi ve toplumsal bazda tasarruf benimsenmeli, zekât aracı kılınarak mali kuvvetin sadece belli ellerde toplanması önlenmeli, sadaka özendirilmeli gibi...
   Devlet sahasında başa geçen çarpık anlayış sahipleri, burada da tam bir kaosa neden olmuş, yıllara yayılan siyasi bunalımlar atlatılamaz olmuştur. Kavram kargaşasıyla başlayan keşmekeş (sekülerizm, pozitivizm, laisizm, materyalizm v.d), uygulamada da kendini göstermiştir. Hâlbuki İslam’ın, siyasi sahada olası bir krizin önüne geçmek için koyduğu barikat ve aldığı önlemler bellidir. Devlet yönetiminin öz değerlerini, daha aldığı Akabe bey’atlarının muhtevasında gördüğümüz Hz. Peygamber (s.a.v) ve O’nun ardından gelen raşit halifeler, bunu uygulamalı olarak sergilemişlerdir. Nisa suresi, 58 ve 59. ayetlerde temel prensipleri vaaz edilen devlet, kısaca; adalet, ahlak, akıl-mal-can-nesil-din emniyetinin temini, sulh ve meşru itaat gibi dinamiklere dayandırılmaktadır.
Netice:
Kur’an-ı Kerim, Nahl suresi 112. ayetinde medenî bir ülkenin sahip olması gereken üç önemli özelliği vurgulamaktadır:
1- Güven
2- Huzur
3- Bol rızık (güçlü ekonomi)
Tüm bu mutluluk ve huzur formüllerini ebedi Kitabında, açık ve kolay ulaşılabilir Peygamber’inin sünnetinde adeta deşifre eden İslam karşısında, birileri, bunları uygulamadıkları gibi, geri kalmalarına neden olarak, gerici akım üyesi mürtecileri (!) gösterebilmektedirler. Böyle kimselere ve kendisine ne vaad edildiğini bilmediğinden, dünyaya ilişkin ıslahçı kimliğinden habersiz yaşayan mü’minlere, yüce Allah’ın verdiği şu sözü hatırlatmak istiyoruz:
“Allah, sizlerden iman edip, iyi davranışlarda bulunanlara;
- Kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi, onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını,
- Onlar için beğenip seçtiği dini (İslam’ı) onlar için güç kaynağı yapacağını,
- Ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar, bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl günahkârlardır.” (Nur, 55)
   Buhranlara karşı sunulan koruyucu zırhları elinin tersiyle iten günümüz insanı, sosyal yaşamını med-cezirler içersinde sürdürmekte, diğer taraftan manevi desteksizlik ve korunmasızlığının getirdiği ruhi bunalımlarla da baş etmeye çalışmaktadır. Fakat daha kendi ihtiyaçlarını belirlemekten aciz olan insanın, yeryüzü coğrafyasının yönetimi için hevasına göre söz söyleyip, mutluluğu bu yolla temin etme çabası; ruhsal ve sosyal krizler sayesinde, elbette büyük bir hezeyan ile sonuçlanmıştır. Uygulama hatalarına, kendilerine sunulan imkânlar karşısındaki küstah tutumlarına karşın, yüce Allah, kullarını katından rahmetiyle lütuflandırmaya devam etmektedir. Bunca stres ve sıkıntı sebebinin yanında, bağışlanıp, affedilmeleri, dünya ve ukba selametine erebilmeleri için, bereket ve feyezanın adeta kendisi üzerinde sıkıştırıldığı özel gün ve geceler vasıtasıyla, onları müteselli kılmaktadır.

Yorum:

   İnsanımızın değil, artık insanlığın maddi manevi büyük bir buhran içinde olduğu kesindir. Çözüm, insanların deneme yanılma yöntemi ile çeşitli –izimler oluşturarak bu buhranın içinden çıkamayacakları da bir o kadar ortadadır. Dünyayı var eden Rabbimizin o dünyayı anlamaya ve yönetmeye ait rehber gönderdiği vahiy/Kuran tek çözüm kaynağıdır.

   Sahabe o günkü cahiliyeden, kuranın ruhuyla/ışığı ile nasıl saadet asrını yakaladıysa bugün de içinde bulunduğumuz cahiliyeden yine Kuranın rehberliği ile insanlık kurtulacaktır. Ancak Kuran içindeki hazineleri onu uygulamaya dönük bir şuur ile okuyana açacaktır. Bizler, içinde yaşadığımız hayatta, kurandan uzak oluşturulmuş bilmem ne izimlerin yönettiği, bazen sağladığı imkânlar ile nefsimize hoş geldiği fırsatları bir kenara bırakarak sahabenin vahye yaklaşımı ile sosyal-siyasi-iktisadi çözümlerimizi kurana yönelerek aramalıyız. İşte o zaman Peygamber asrını aydınlatan kuran, bu asrımıza da ışık kaynağı olacaktır.

   Ancak bilinmeli ki, kuranın gösterdiği adil düzeninin uygulayıcısı melekler değil, ona inanmış müminlerdir. O halde o müminler insanlık yükünün kendi omuzlarında olduğunu bilerek gerekli bilgi alt yapısını hazırlamalı ve bu asırdaki topluma yol göstermelidir.

   Bu işe Müslüman ne zaman başlamalı diyecek olursak Allah Rasulunun o gün 12 yaşlarında olan bugün belki çocuk dediğimiz Abdullah ibni Abbas’ı küçük görmeyerek müminin kimliğinin oluşturacak şu idealleri göstererek nasihat etmiştir. “Allah’ın emir ve yasaklarını gözet, O’nu önünde bulursun. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allah’ı tanı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki, senin hakkında yazılmamış olan şey basına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki, zafer sabırla, sevinç üzüntüyle, kolaylık da zorlukla birliktedir.

   Bu dünyadan daha büyük Cennet hedefi olan mümin dünya ne ki onu yönetemesin. Artık bir sorun ile karşılaştığımızda BM den bir temsilcinin gelmesini beklemek yerine, dünyayı gerek siyasi gerekse iktisadi buhran ve krizlerden kurtaracak kuranın gösterdiği adil düzene namaz kılarken gösterilen ihlâs ve samimiyet gibi ibadet şuuru ile çalışmalıyız.

 

 

Sedat Aksakal






Sayı: 7 | Tarih: 26.07.2009
Nazlı Ilıcak
Satılık kız!
2516 Okunma
6 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Şevket Eygi
Bazı Bid'atlar
1730 Okunma
13 Yorum
Hasan Koç
İskender Pala
Şiirimizin Târihî Yolculuğu
1567 Okunma
1 Yorum
Kadir Pürde
Fehmi Koru
Ruhban okulu ve ihl meselesi
1556 Okunma
10 Yorum
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Deyimlerin önemi
1526 Okunma
4 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Bir değişimin anatomisi
1405 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Kelime-i Tevhid, özgürlük ve güvenlik parolasıdır”
1356 Okunma
2 Yorum
Veysel İpekçi
Abdullah Büyük
Sosyal buhranlar ve ilahi teselli
1354 Okunma
Sedat Aksakal
Ruşen Çakır
Devlet kimi muhatap alacak?
1330 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Turan Alkan
Aşkımızın büsküvit tenekesi
1324 Okunma
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Parada neler oluyor?
1312 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Katsayı meselesi
1300 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Türker Alkan
Takdiri ilâhi ve teknoloji
1287 Okunma
Mehmet Seyyar
Ahmet Taşgetiren
İlginç bir mukayese
1285 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Mahir Kaynak
Yakışmıyor! Yakışmıyor!
1279 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Ertuğrul Özkök
O soru bana sorulsaydı
1271 Okunma
Süleyman Akdemir
Yılmaz Özdil
İmam hatip adaletsizliği
1268 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Fikret Bila
Suriye ile iki devlet, bir hükümet modeli
1260 Okunma
Harun Özdemir
Murat Bardakçı
İkoncan dediğin sereserpe yatamaz, boyluboyunca uz
1239 Okunma
Recep Yıldırım
Mümtazer Türköne
'Kürt sorunu'nu HSYK çözer
1204 Okunma
Arif Ersoy
Bekir Coşkun
Rock çocukları...
1176 Okunma
3 Yorum
Ersoy Kılıç
Mehmet Altan
İmam-Hatip'teki Papaz
1171 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Bekir Berat Özipek
Yargıtay kararları da temyiz edilir!
1154 Okunma
Bünyamin Demir
Cengiz Çandar
Kürtlerin “saklı” coğrafyasından...
1065 Okunma
1 Yorum
Ekrem Fildişi