25.07.2009
Kürt sorunundan Ergenekon’a tüm sorunlara ortak bir açıdan bakmayı deneyeceğim. Önce kanunsuz bir emri yerine getirenlerin yaptıklarının cezasını çekmeleri gerektiğine inandığımı söylemeliyim. Ancak onlara bakış açımızın doğru olmadığını düşünüyorum. Yargılanan kişilerin bir bölümü Güneydoğu’daki görevleri sırasında yaptıkları nedeniyle sanık durumundalar. Acaba bu kişisel inisiyatiflerinin sonucu muydu yoksa devlet politikasının bu suçlara göz yumduğu ya da görmezden geldiği söylenebilir mi?
Ülkeyi yönetenler olayları sadece kanunsuz olarak görmekle kalmadılar kendi güçlerine bir meydan okuma saydılar. Yapılanlar terörü engellemek yanında öç alma, gücünü kanıtlama amacını taşıyordu. Kanunsuzlukla suçlananların yaptıkları her şey bilinmesine rağmen bunlara göz yumuluyor hatta bu eylemleri gerçekleştirenler kahraman sayılıyordu. Suçlanan kişiler bir ikilemi yaşadılar: Ya ülke için savaşan kahramanlar olacak ya da pısırıklıkları nedeniyle bir kenara atılacaklardı. Bölgede görev yapanlar kırk katırla kırk satır arasında tercih yapmak zorundaydılar. Ben geçmişte iktidara yönelik bir darbe teşebbüsünü ortaya çıkarırken devlet adına ve tüm kanun ve kurallara uyarak hareket etmiştim ama sonuç her kesim tarafından dışlanmam oldu. Bazı kimseler ise mesleklerinde daha iyi konuma gelmek için kanunsuzluklar yapmıştı. Şimdi şu soruya cevap vermeliyiz. Bu ve benzeri hizmetleri ifa ederken kanuna uymak mı yoksa uymamak mı doğrudur? Bence geleceklerini feda edip suç işlemenin ağırlığı altında ezilmeselerdi daha doğru olurdu.
Geçmişte ülkeyi yönetenler Kürt sorunu için bir politika belirlemediler. Sadece elinde silah tutanları bertaraf etmeyi düşündüler, bunu gören aktörler bir sürü silahlı grup yarattılar, birbiriyle tutarlı olmayan eylemler yaptılar ve hepsinin üzerine PKK damgasını vurdular. Kürt sorunu büyük güçler tarafından yönlendirildi, bizi de figüran olarak kullandılar.
Biz insanları içinde bulundukları şartlardan soyutlayıp onlar hakkında hüküm verdik. Mesela geçmişte Öcalan’ı en olumsuz sıfatlarla anarken şimdi problemin çözümünde katkısının olup olmayacağını sorguluyoruz.
Devletle olan ilişkilerden şunu öğrendim: Kahraman ya da önemsiz olmak kişilerin elinde değildir. Aynı eylem sizi kahraman da yapabilir rezil de edebilir. Şu soruya cevap aradım: Acaba ülkeyi farklı güç odakları yönetiyor ve kendi aralarında mücadele mi ediyor. Biz devlete hizmet ettiğimizi düşünürken bu güçlerin birinin safında yer almış mı oluyoruz?
Bir ülkede kim iktidar olursa olsun değişmemesi gereken şeyler vardır. Kanunlara uyanlar, beğenmeseniz bile, haksızlığa uğramamalıdır. Devlet görevlileri sadece kanuna uymakla yükseleceğini bilmelidir. Yani iktidarın değil devletin görevlisi olmalıdır ama bu iktidar karşıtı olmak değildir. İktidarları aşan bir devlet yapısı olmalıdır. Suç işleyen cezalandırılmalı ama haysiyetiyle oynanmamalıdır. Devlete yücelik yakışır.
Yazının Özeti:
Kanuna aykırı emri alan görevli yerine getirmemelidir. Gruplaşmada, ülke çıkarının yanında grup çıkarına da faaliyet göstermektedir. Kürt sorununu figüran olarak kullandılar. Herkes kanunlara uymalıdır.
Yorumun Özeti:
Hukuk düzeninde herkes mevzuata uyar. Askeri düzende herkes üstün emrine uyar. Askerler hukuk kuralları içinde savaşa girerler ama savaş hukuk kuralları içinde yürümez. Sivilleri hukuka uymadıkları için de muhakeme ederiz. Askerleri ise üstlere uyup uymadıkları ile muhakeme ederiz.
Yorum:
Tekrar edelim. Hukuk düzeninde herkes kurallara uymak zorundadır. Üst yazılı da olsa emir verse, kişiyi sorumluluktan kurtarmaz. Kişi üstlerine karşı değil şeriata karşı yani hakemlere karşı sorumludur. Askerlikte ise kurallardan önce üstlere itaat edilir. Kişi yargıçlara karşı değil üstlere karşı sorumludur. Hukuk düzeninde yargıçlar yöneticilerin üstündedir. Hukukun üstünlüğü vardır. Askerlikte de hakimler tamamen bağımsız ve tarafsızdırlar. Ne var ki hukuk düzeninde yargıçların kararı kesin olarak uygulanır. Onu durduracak erteleyecek bir merci yoktur. Oysa askerlikte hakimlerin kararını komutan uygulayıp uygulamamakta tamamen serbesttir. Askerlikte yargı komutanı bilgilendirmek içindir. Yoksa komutana emretmek için değildir.
Bu kuralın arkasından hemen şu kural gelir. Hukukta sorumluluk şahsidir. Kimse kimsenin fiilinden dolayı cezalandırılmaz. Askerlikte ise tam tersine sorumluluk kollektiftir. Muhatap komutandır. Kişiler ayrı değdir.
Yine bu kuralın sonucu şudur. Hukuk düzeninde insanlar davranışlarından sorumludur. Sonuçtan sorumlu değildir. Oysa askerlikte ise, kişi davranışlardan değil sonuçtan sorumludur. Askerlikte kuvvetli kim ise haklı odur. Hukuk düzeninde ise haklı olan kuvvetlidir.
Devlet, askeri düzenle kurulur ve korunur. Hukuk düzeni ile yaşar ve gelişir. Silahlı kuvvetlerde devlet memuru üstüne itaat eder ve bundan sorumludur. Hesabını üste verir. Hukuk düzeninde kişi hukuka karşı sorumludur ve hesabı ona verir. Bu sebepledir ki askerlerle ilgili mahkemeler, sivil yargıçlar tarafından yargılanmaz. Siviller de askeri mahkemede yargılanamazlar.