Ruhban okulu ve ihl meselesi
1564 Okunma, 10 Yorum
Fehmi Koru - Yeni Şafak
Ahmet Kirtekin

Heybeliada Ruhban Okulu üzerine düşünürken...

Bir 'Heybeliada Ruhban Okulu' rüzgârıdır esiyor. Ülkemizde yerleşik Fener Rum Patrikhanesi'nin ruhban (dinadamı) ihtiyacını karşıyan Heybeliada'daki okul 1971 yılında kapanmıştı. Şimdi yeniden açılması gündemde; ancak hangi şartlarda ve nasıl açılacağı tam bir meçhul...

Önceki gün NTV kanalına çıkan Başbakan Tayyip Erdoğan, “Açılabilir” dedikten sonra açılması tek bir şarta bağlıymış gibi o şartı açıkladı: Batı Trakya'daki Türk azınlığın seçtiği müftülerin Yunan Hükümeti tarafından da resmen tanınması... Başka kaynaklar 'açılma' karşılığı olarak daha değişik şartlardan da söz ediyorlar; pek çoğu Türkiye'nin üyeliği önüne çıkartılan 'limanların Rum bandıralı gemilere de açılması' veya 'Kıbrıs'ın Türk kesimine yönelik tecridin kaldırılması' gibi Avrupa Birliği (AB) ile ilgili o şartların...

ABD Başkanı Barack Obama'nın Ankara ziyaretinde açılmasını temenni olarak dile getirdiği Heybeliada'daki Ruhban Okulu konusu, AB'nin pek çok belgesinde de Türkiye'den beklenen 'açılımlar' arasında yer alıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Ruhban Okulu'nun açılmasıyla ilgili tereddütler ortadan kalkmış, devlet bu yoldaki adımın karşılığında -AB'den, veya Yunanistan'dan veya Kıbrıs Rum Yönetimi'nden veya hepsinden- bir şeyler kopartma hesabında. Yunanlılar resmen tanımadıkları seçilmiş müftüleri tanır, Batı Trakya'da bir dini lise açılmasına izin verir, Rumlar kuzeye uygulattıkları tecridin kalkmasına razı olur, AB de Türkiye üzerinde uyguladığı liman baskısından vazgeçer ise, Heybeliada'daki okul öğretime başlayacak gibi...

Keşke kapalı kapılar ardında yürütülen diplomatik pazarlıklarla yetinip herkesin önünde pazarlık etme alışkanlığımızdan vazgeçebilsek... Aleni pazarlıklardan elde edilen kazançlar pek şık durmadığı gibi, pazarlığın bazı şartları karşı tarafça yerine getirilmediğinde aldatılmışlık hissi de yaşanıyor.

Kapatıldığı 1971 tarihine kadar 127 yıl faaliyet gösteren okulun bugüne kadar neden yeniden açılmadığını anlamak çok güç. Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 1971 tarihli kararıyla özel yüksek okulları devletleştirince 'özel yüksek okul' statüsünde olan Heybeliada'daki okul da kapatıldı. Türkiye, o gün bugündür, dışarının “Ruhban okulu açılsın” baskısı altında.

Yeniden açılması önünde en büyük engel 'anayasa' olarak görünüyor; ancak anayasa engelini bir biçimde aşmak sanıldığı kadar zor değil.

Konuya ilişkin görüş açıklayanlardan Hasan Celal Güzel (Radikal, 10 Nisan 2009) ile Prof. Ayhan Aktar (Taraf, 13 Nisan 2009), 'çözüm' olarak, mevzuatta bulunan 'vakıf üniversitesi' statüsünü görüyorlar. Prof. Aktar'ın somut teklifi şu: “YÖK mevzuatına göre, bir üniversitenin en az iki fakültesi olması gerekir. Bunlardan bir tanesi Ortodoks İlahiyatı Fakültesi diğeri de Fen-Edebiyat Fakültesi olur. / İstanbul Rum cemaati içinden profesör unvanına sahip birisi rektör olarak atanabilir. / Nasıl ki birileri Oxford'dan gelip Bilkent Üniversitesi'nde çalışabiliyor ise, Yunanistan dahil her ülkeden gelen hocalar Heybeliada'da ders verebilir. / YÖK yönetimi kendi ülkesinde üniversiteye girme hakkı kazanmış her yabancı öğrencinin ülkemizdeki vakıf üniversitelerinde eğitim görmesini teşvik ediyor artık; okul, Yunanistan'dan veya başka Ortodoks ülkelerden yabancı öğrenci kabul edebilir.”

Biraz zahmetli bir yol.

Benim önerim daha basit: Heybeliada'daki okul müstakil bir vakıf üniversitesi olarak değil, halen faal bir vakıf üniversitesine bağlı bir fakülte veya yüksek okul statüsünde kurulabilir. Diyelim Koç Üniversitesi bir 'Ortodoks İlahiyat Fakültesi' (veya Yüksek Okulu) açmaya karar verebilir ve burada okuyacaklardan bazı özel şartlar (Yunanca bilgisi, Ortodoks İlahiyat Lisesi diploması gibi) isteyebilir.

Pazarlıklar biter ve istenirse, bir çırpıda sonuç alabilmek mümkün.

14 Haziran 2009 Pazar/ Yeni Şafak

Yorum: Fehmi Koru tatilde olduğundan güncelliğini koruyan bir yazısını yorumlamak istedim.

Eğitim sistemindeki sorunları kimse inkar etmiyor. Farklı seviyelerde büyük sorunlar var. Ek olarak ruhban okulu ve ana dilde eğitim gibi talepler ve bu taleplerin yerine getirilmesi yönünde baskılar var.  Karmaşık ve köklü sorunların ara çözümlerle halledilmesi mümkün görünmüyor. Bu nedenle yeniden inşa edilecek bir eğitim sistemi üzerinde düşünmekte fayda var. Eğitim sistemi için yukarıda zikredilen sorunlara yönelik basit birkaç öneri ile başlayabiliriz:
1.      Herkes istediği dersi, istediği hocadan almak özgürlüğüne sahip olmalıdır. Eğitim kurumları diploma verecekleri kişilerin bilgi hatası nedeniyle sebebiyet verecekleri zararları tazmin etmeyi taahhüt etmelidir.
2.       Yüksek öğretim sadece Türkçe yapılmalıdır. İlk ve orta öğretim düzeyinde ise eğitim dili serbest bırakılmalıdır.
3.       Meslek birlikleri ilgili bölüm/branş diplomaları ile kendilerine başvuran adaylara iş kolu ile ilgili eğitim verilip gerekli donanım kazandırıldığında iş yapma ehliyeti vermelidir. Ehliyet verdiği kişilerin yapacağı uygulamalarda uygunluk konusunda kefil olmalıdır. İş ehliyeti kapsamında yapılacak hatalar neticesinde oluşacak zararları tazmin etmeyi taahhüt etmelidir.
4.       Eğitim ve çalışma hayatı beraber yürütülmelidir. Pedagojik çalışmalar ışığında öğrenci belli bir yaştan itibaren bir günün belli bir kısmını okulda belli bir kısmını işte geçirmeli, bir yandan öğrenirken bir yandan da öğrendiklerini uygulama fırsatı bulmalıdır.

 

 

Ahmet Kirtekin


YorumcuYorum
Bünyamin Demir
27.07.2009
09:02

Osmanlı döneminde ruhban okulunun faal olması o dönem istinbulu için anlamlıdır ve bir ihtiyaçtır çünkü Osmanlı istanbulunda hırıstiyan nufus yaklaşık yüzde kırk seviyelerindedir. Ancak günümüzde bu oran değişmiştir. Dolayısıyla ruhban okulunun açılması meselesi neden temcit pilavı gibi önümüze sürülüyor anlamakta zorlanıyorum. Bir diğer mesele ana dilde eğitim; Türkiye de konuşulan farklı dillerin ve lehçelerin sayısını düşündüğümüzde eğitim birliği açısından,müfredatın oluşturulması, sınav sisteminde karşılacılak sorunlar dikkate alındığında ana dilde eğitim uygulanması zor bir durumdur. Kürt vatandaşlarımızın bu talebini inceleyelim; acaba kürt entellektüeller kürtçe yazılmış ciltlerce kitap yazdıda bunları mı soydaşlarına öğretmek istiyorlar. Yoksa kürtçe bizim bilmediğimiz uluslararası bir bilim dili haline mi gelmiştir? Ahmetin orta öğretim ana dilde olmalıdır yüksek öğretim dili ise Türkçe olmalıdır tezi anlamsızdır. Üniversitede eğitimi zorlaştıracak olan bu tezin bilim anlamında bir faydası olmayacaktır.

Lütfi Hocaoğlu
27.07.2009
11:14

Burada Bünyamin’in yorumuna katılmıyorum.

Ruhban okulunun açılmasının ne sakıncası var. İsteyen istediği okulu açabilmelidir. Onlar da orada hıristiyan ruhbanlar yetiştirecekler, bırakın yetiştirsinler. Müslümanım diyenlerin hıristiyan olmasından mı korkuyoruz? Eğer bir misyonerin etkisi ile hıristiyan olacak biri varsa bırakın olsun. İsteyen istediği okulu açsın ve isteyen kendi dinini tebliğ etsin ve insanlara anlatsın. İslamiyete uyan da budur. Ayette ne diyor: La İkrahe Fi-d Din. Yani hangi şart olursa olsun dinde (düzende, sistemde) zorlama yoktur.

Ruhban okulunu açmalarına engel olmak islamiyete uygun bir durum değildir.

Eğitimin birliği meselesine gelince, buda islamiyete aykırıdır. İsteyen istediği eğitimi alır. Benim neyi öğreneceğime başkası niçin karar veriyor ki? Yani beni zorluyor. Ama imtihanı yapan kimse istediği dille imtihan yapar, çünkü diplomayı o verecektir. Sen de onun diplomasını kabul ediyorsan onun diliyle cevaplarsın. Burada Ahmet’in dediği gibi tam bir serbestlik olmalıdır.

Denge ancak böyle oluşur.

Zübeyir Erol
27.07.2009
12:48

Sanırım Büyamin abi burada bu istekler gereksiz derken, bu talepler yerine getirilince aslında hiç kimse gerek ruhban okullarına gerekse Kürtçe eğitime rağbet etmeyecek demek istiyor. Buna ben de katılıyorum. Bununla beraber bu durumun sanki Türkiye’nin aleyhine bir sonuç ortaya çıkaracakmış gibi sürekli engellemeye çalışması bir o kadar şaşırtıcıdır. Yani eğer Ruhban okuluna giden olmayacaksa ve memlekette Hıristiyan da yoksa açın gitsin, ne olacak? Aynı şekilde eğer Kürtçe eğitim yeterli şekilde yapılamayacaksa ve talep oluşmayacaksa serbest bırakın o zaman? Bu tartışmalar ortaya sorun çıkarmak isteyen güçlerin ülke gündemini böyle gereksiz tartışmalarla meşgul etme dışında, hiç kimsenin işine yaramamakta ve sadece insanları oyalamakta.

Bana göre bir taraf kendine faydası olmayan bir talebi yerine getirmek için mücadele ederken, diğer tarafta aleyhine olmayan bir talebi engellemek için mücadele ediyor. Biraz garip değil mi?

faani
27.07.2009
15:24

ortodoks ilayihatı bölümü istanbul veya marmara ilahiyat fakültesi içinde açılsa olmaz mı? ada manzarası şart mı? ayrıca başbakana katılıyorum. tamam biz hak tanıyalım, ama bize bunu dayatanlar ne yapacak? bize taklımı verip kendileri salkım mı yiyecekler? bu osmanlı modernleşirken böyle oldu. böyle devam etmemeli! yorumcu anadilde eğitimi savunmamış. dil serbest olsun demiş. yeteri kadar arz ve talep yoksa sorun da yok demektir. insanlar ekonomik sistem ve toplumsal yapı ile entegre olmak isterler. kopmak istemezler. hele dil için böyle bir kopuş yaşamazlar. bakın müslümanlar 28 şubattan sonra çocuklarını imamhatiplere göndermediler, okuyanları da okuldan aldılar. dil dinden ve maneviyattan daha güçlü bir bağa ancak alternatifi olmadığında dönüşür. türkiye’de ortalama her kürt de türkçe bilir :))

seoturko
28.07.2009
15:32

Dil’i ve Din’i ile bu kadar oynanan bir milletin,ülkesinde eğitim dili konusunda fikir beyan etmeniz beyin fırtınaları yapmanız takdire şayan, fakat bana öyle geliyorki kahvehane köşelerinde ,parklarda daha doğrusu avarelik istasyonlarının hepsinde heba olup gitmeye devam eden gençliğin,kendi yaşadıkları hayattan doğal bir şekilde türeyen,"İnsanca" yada "Erkekçe" gibi konuşma yada anlaşma tarzlarını(lisan yada dil artık siz nasıl diyorsanız) anlamaya çalıştığımızda ,aslında konuştuğumuz dil’in değil neyi konuştuğumuzun önemi biraz daha fazla olacaktır diye düşünüyorum.Tüm bu meselelerin anlaşılması "Tavandan tabana" yada Tabandan tavana" yöntemleri ile çözülebilir,asıl sorun buna karar vermek dahada önemlisi "Geçiş Süreci"ni çok iyi inşaa etmek gerekir diye düşünüyorum.Yoksa haftalarca maddeler halinde tezler yazabilirsniz,bundan kimse şikayet etmez.

faani
28.07.2009
18:32

abi! bi türko kaavee! asist... yok yok sek olsun abi! kafayı kırmaya az kaldı :P

seoturko
28.07.2009
22:53

faani kardeşim kafayı kırma sen. Ne söylemek istediğini anlamış değilim,iyiniyetli olduğunu düşünerek "seoturko" takma adını izah edeyim, seo "Search Engine Optimization" cümlesinin kısaltmasıdır mesleğim gereği vede alışkanlıktan genellikle bunu kullanırım.Ayrıca birşeyleri ispatla derimde olmadı bugüne kadar bizde herkez gibi "Öğrenmek" için buradayız değilmi.

faani
29.07.2009
16:06

sn seoturko kardeşim, yorumumdaki türko kaavee nickine bir gönderme değil. sen demiştin ya, gençlerin nece konuştukları değil de ne konuştuklarına bakmamız lazım diye. ben de gençlerin konuşmasından bir bukle sundum. dil başlıbaşına büyük bir konu. ama buradaki mesele dil değil, özgürlük. bu önemli. ve özgürlük de sana başka bana başka olmamalı. hangisi önce gelir diye sorarsan bence daha iyi olurdu? ve hakkaten ben de merak eder katılırdım sana; konuşma yeteneğine sahip olmak mı önemlidir, yoksa konuşma imkanına sahip olmak mı? bir de matrix’ten bir cümle ekleyelim: konuşayamacaksanız telefon etmek neye yarar bay anderson? :)) hem türküm diyorsan öylesindir, kanıt manıt, abesle iştigal. açıklama yapmadan ironiye daldım, hakkını helal et...

seoturko
29.07.2009
17:16

Uzun zamandır Pc önünde olduğumdan espriyi anlayamamışım:)Dil özgür kaldığında bütün özgürlüklerin yolu açılmazmı?Dinlemeyi ve Düşünmeyi Öğretemediğiniz Bir Toplumda Sizden Daha Disiplinli ve Daha İtaatkar Maddi açıdan Pekçok gücü Elinde Bulunduran Bir Zihniyete Özgürlük Adına Okul Açtırmakta Şuan İçin Tehlikeli Bana Göre.Elbette kimseden korkumuz yok elbette yasakların yasak olduğu bir medeniyet hepimizin hayali."Ben özgürüm "Türküsünü çığıra çığıra gözümüzün önünde neler yaptılar ,tabi birde görmediklerimiz var.Yinede haklısın sanırım ben mesleyi yanlış anlamışım.Sende hakkını helal et.

faani
30.07.2009
21:05

"özgürlük bir yere gitmez, o bir yaşama biçimidir" (yılmaz erdoğan’dan buluntu :)) çok "laissez faire, laissez passer" oldu galiba :)) başkalarının ayak izlerini takip edenler hep ikinci olurlar. birinci olmak isteyen kişi yürüdüğü yolda iz görmemeyi göze aldığı gibi arkasında bıraktığı izlerin de takip edileceğini bilmek zorundadır (bu bana ait :))





Sayı: 7 | Tarih: 26.07.2009
Nazlı Ilıcak
Satılık kız!
2523 Okunma
6 Yorum
Fatma Karuç
Mehmet Şevket Eygi
Bazı Bid'atlar
1736 Okunma
13 Yorum
Hasan Koç
İskender Pala
Şiirimizin Târihî Yolculuğu
1573 Okunma
1 Yorum
Kadir Pürde
Fehmi Koru
Ruhban okulu ve ihl meselesi
1564 Okunma
10 Yorum
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Deyimlerin önemi
1531 Okunma
4 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Bir değişimin anatomisi
1410 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Kelime-i Tevhid, özgürlük ve güvenlik parolasıdır”
1361 Okunma
2 Yorum
Veysel İpekçi
Abdullah Büyük
Sosyal buhranlar ve ilahi teselli
1360 Okunma
Sedat Aksakal
Ruşen Çakır
Devlet kimi muhatap alacak?
1335 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Turan Alkan
Aşkımızın büsküvit tenekesi
1331 Okunma
Emine Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Parada neler oluyor?
1319 Okunma
1 Yorum
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Katsayı meselesi
1307 Okunma
2 Yorum
Hilmi Altın
Türker Alkan
Takdiri ilâhi ve teknoloji
1292 Okunma
Mehmet Seyyar
Ahmet Taşgetiren
İlginç bir mukayese
1290 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Mahir Kaynak
Yakışmıyor! Yakışmıyor!
1284 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Ertuğrul Özkök
O soru bana sorulsaydı
1277 Okunma
Süleyman Akdemir
Yılmaz Özdil
İmam hatip adaletsizliği
1275 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Fikret Bila
Suriye ile iki devlet, bir hükümet modeli
1267 Okunma
Harun Özdemir
Murat Bardakçı
İkoncan dediğin sereserpe yatamaz, boyluboyunca uz
1245 Okunma
Recep Yıldırım
Mümtazer Türköne
'Kürt sorunu'nu HSYK çözer
1209 Okunma
Arif Ersoy
Bekir Coşkun
Rock çocukları...
1182 Okunma
3 Yorum
Ersoy Kılıç
Mehmet Altan
İmam-Hatip'teki Papaz
1177 Okunma
1 Yorum
Mehmet Hikmetumut
Bekir Berat Özipek
Yargıtay kararları da temyiz edilir!
1159 Okunma
Bünyamin Demir
Cengiz Çandar
Kürtlerin “saklı” coğrafyasından...
1071 Okunma
1 Yorum
Ekrem Fildişi


© 2024 - Akevler