Eski Kafa'da canlanan bir saadet anı
1269 Okunma, 1 Yorum
Hakan Albayrak - Yeni Şafak
Veysel İpekçi

Eski Kafa'da canlanan bir saadet anı

Senegal'e uçmak üzere İstanbul'a geldim. Yazı yazıp gazeteye göndermem lazım. En uygun yer, Mevlana / Aysel Zengin çiftinin Fatih Atpazarı'ndaki Eski Kafa'sı. Suyun ve ekmeğin bedava olduğu yemekhane, kahvehane, kıraathane. Wireless de var.

Tam oturdum, Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki skandalı yazmak için kolları sıvadım ki, Mevlana elime bir kitap tutuşturdu. Ahmet Muhtar Büyükçınar diye bir zatın Ötüken'den çıkan “Hayatım İbret Aynası” adlı eseri. “Nedir?” diye sordum, “Güzeldir.” dedi Mevlana; “Herhangi bir sayfayı aç oku, göreceksin.”

Herhangi bir sayfayı (47. sayfa) açtım, ortasından okudum: “Hafızam kuvvetliydi, çok da zeki idim. İstediğimi kolayca ezberliyordum. Hafızama şöyle bir ölçü verebilirim: Bir kış gecesi tandırın başında oturmuş Kur'an-ı Kerim okuyordum, ninem de dinliyordu. Dersim Yâsin Suresi'ne gelmişti. Tandırın yanı başında yatan nineme 'Nine, dersim Yâsin Suresi'ne geldi.' dedim. O, 'Yavrum, bu sureyi okumanın çok sevabı var. Onu iyi öğren ki ölürsem ruhuma okursun.' deyince, Yâsin Suresi'ni öyle sevdim ki hemen ezberlemeye başladım. Yerimden kalkmadan iki saat gibi kısa bir sürede altı sayfalık surenin yarısını ezberledim. O sevinçle uykuya dalan ninemi uyandırdım, ezberlediklerimi ezbere okudum. Ninem sevincinden ağlayarak dinledi ve bana çok dua etti. O zamanki sevinci görülmeye değerdi.”

Başımı kitaptan kaldırdığımda, Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu buharlaşmıştı. Karşımda bir çocuk oturuyordu. 1980'in Develi İmam Hatip Lisesi'nde. Yatılı öğrencilere mahsus “mütalaa” binasında. Boş bir sınıfta. Tahta bir sırada. Kendi kendine hafız olmaya karar vermiş, Kur'an dersindeki ezber ödevleriyle yetinmeyip ilave ezberler yapıyordu. Bakara Suresi'nin ikinci sayfasını ezberlediğinde sevinçten ne yapacağını şaşırdı. Arkadaşı Fatih Okumuş'a koşup “Bu iş tamam inşaallah. Hafız oluyorum!” dedi. Mutluluktan uçuyordu.

Sonra yıllar geçti. Araya başka şeyler girdi. Bir sürü şey. Çocuk büyüdü, güya “şuurlu bir Müslüman” oldu. “Şuur”u arttıkça ezberi azaldı. Ezberlediklerini bile unutmaya başladı. Kur'an'dan bir sure, Kur'an'dan bir sayfa ezberlemenin verdiği o müthiş esenlik duygusunu, o müthiş hazzı, o müthiş sevinci, o müthiş coşkuyu da unuttu. Hatırlamak için, Ahmet Muhtar Büyükçınar'ın yukarıdaki satırlarını okuması gerekiyordu.

“Babacığım, Felak-Nas'ı ezberledim”, “Babacığım, Ayet-el Kürsi'yi” ezberledim diyerek sevinçle yanıma koşan kızlarımın sevinçlerini bundan böyle daha güzel paylaşacağım inşaallah.

Güzel şeyler düşünmeme vesile olduğun için teşekkür ederim Mevlana. Allah senden razı olsun kardeşim.

 

         Ne kadar güzel bir yazı olmuş. Her müslüman’ın okudukça farklı şeyler düşüneceği türden. Babaannemi hatırlattığı ,yüreğimde şimdiden bir buruk özlem ve sevinç kaplattı. Babaannem için rahmetli dedem derdi ki ; “elli beş senedir evliyiz. Ben bir gece olsun temcitten sonra uyuduğunu görmedim”. Her gece aynı saatte kalkar sabah namazına kadar Kur’an okur.Sonra sabah namazını kılar. Güneş evin pencerelerine süzülünce yerinden kalkardı. Kur’an ve namaza  adanmış bir ömür. Sekiz sene felçli yattığı yatakta yanında namaz kılmadan bir vakit namazı süresince oturamazdınız. Gözüyle ve dönmeyen diliyle sizi yerin dibine sokardı. Kalkıyorum diyerek biraz daha oyalandınız mı ? gözler ve kaşlar ağlamaklı olup size yalvarırdı. Hadi ama vakit geçiyor dercesine. Dava kadını olunsa o olurdu.  Ne var ki yetiştiği dönemi buna müsait değildi.  Çocukların başlarında kuranı ezberlemeleri için sopa kırıldığı dönemlerdi. Hafızlık yapmamak için İstanbul’a kaçmaya çalışan çocukların olduğu dönemler. İsteksizlik diz boyu. Hocaları da böyle yetişmiş. Çok fazla kızmamak gerek. Elinde değnek, çocukların önünde okuduğunu umursamadan dinleyen insanlar. Amcam da böyle imiş. Kaçış hikayelerine birkaç kez kulak misafiri oldum. Köyde hafız oldu. Meşhur bir hocası vardı köyün. Yaşım kendisini tanımaya müsaade edemeden vefat etmiş. Dönemin güzel bir tahlili olabilecek bir olayı dedem gülerek şöyle naklederdi.

           — Bir gün hoca uzak bir şehre gidecekti. Hafızlığa çalışan amcan ve bir arkadaşını “haslama” için babaanneme bıraktı. Onlar okuyacak babaannem takip edecekti. Böylece hafızlıkları pekişecekti.  Çocuk uyanıklığı bu ya; Kur’an dan dört yaprağı yırtmış bizimkiler. Hocaya böylece ezber vermişler. Sayfa yırtık bölüme gelince; hemen dört sayfa atlayıp sanki buralar yokmuş gibi okuyorlardı. Aynı kur’an’ı babaannemin önüne de koydular. Babaannem hafız değildi. Bunlar hafızdır bilirler hiç demezdi. Harf harf takip ederken aynı taktik işleme konmuş. Ne var ki babaannem burada bir yanlış olmasın!  demiş. Yok, kem küm derlerken kendi kur’anı istemiş. Tabi bütün plan suya düşmüş….

 

            Bu olayı 1950 Türkiye’sinin bir köyünün itikadi ve ilmi durumunu karınca kararınca anlatmak için yazdım.

 

            Evet, sayın Albayrak. Bir dönem böyleydi geldi geçti.

 

            Şimdilerde kendime ve çevreme bakıyorum. Yeni yeni gençler hafız veya değiller; Babaları da zorlamıyor. Para veya harçlıkta veren yok. Hatta hatta kendileri masraf ediyorlar. Amaçları kur’an’ın lafzına değil manasına hakim olmak. Adil bir  dünya için kur’an’ın neyi tavsiye ve emrettiğini öğrenmek ve yaşamak. Tartışan ,sorgulayan, gayret eden gençler. Her şeyden önemlisi başaracaklarına inanıyorlar. Birbirlerine sımsıkı sarılmışlar. Başarıyorum demiyorlar. Allah lütfederse, bizde çalışırsak olur inşallah diyorlar…

 

            *Babaannem sizi görse alnınızdan öperdi. Yolumuz açık olsun….

 

 

Veysel İpekçi


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
23.07.2009
01:44

Değerli VeyselKardeşim;

Senin ve Hakan kardeşimizin elinize, bilginize, beyninize, yüreğinize sağlık...

Bugüne kadar bu sitede olanlar güzel; sizlerin değerli katkılarınızla daha da güzel olacak inşaallah...

KİTAPLAR... MAKALELER... ve özellikle RUHU’L-KUR’AN bölümleri de devreye girdiğinde, daha da güzel olacak inşaallah...

Selam, sevgi, salat, dua, dua, dua...

En derin hürmet ve muhabbetlerimle...

Yeni çalışmalarınızı bekliyoruz...

Reşat Nuri EROL





Sayı: 6 | Tarih: 19.07.2009
Mahir Kaynak
Çin Bilmecesi
2154 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Fehmi Koru
"Çakma türbanlı" ve son yazı
1858 Okunma
4 Yorum
Ahmet Kirtekin
Mehmet Talü
Miraç Gecesi
1583 Okunma
2 Yorum
Hüseyin Kayahan
Ahmet Hakan
İmam hatiplerin önü neden açılmamalı
1441 Okunma
7 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Ha gayret...
1396 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Nazlı Ilıcak
100 dolarlık ders
1389 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Yılmaz Özdil
Benim Manşetim Cansu...
1373 Okunma
Leyla Okta
Hayrettin Karaman
İslam Dünyası, İri Ülkeler Zayıf Ülkeler
1336 Okunma
1 Yorum
Hilmi Altın
Bekir Coşkun
Piyano ve sopa...
1326 Okunma
4 Yorum
Ersoy Kılıç
Ruşen Çakır
Kürt sorununun çözümünde tarihi fırsatta ilk start
1311 Okunma
5 Yorum
Tayibet Erzen
Kadri Gürsel
Generaller hata yapmaz mı?
1309 Okunma
1 Yorum
Erkan Tulacı
Toktamış Ateş
Türkiye'de yüksek öğretim
1287 Okunma
Osman Eskicioğlu
Cengiz Çandar
Ergenekoncu kontratak
1286 Okunma
Ekrem Fildişi
Ahmet Turan Alkan
Kültür Bakanı'nı kınıyorum
1282 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Mehmet Altan
Nabucco, siyasal İslam ve hukuk
1280 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Reşat Nuri Erol
Para, faiz, enflasyon ve "Halk Ekonomisi"
1277 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Hakan Albayrak
Eski Kafa'da canlanan bir saadet anı
1269 Okunma
1 Yorum
Veysel İpekçi
Bekir Berat Özipek
Hazreti İsa YÖK’e uğrasaydı
1265 Okunma
3 Yorum
Bünyamin Demir
Murat Bardakçı
Yorgo'nun sandaletine "nâlin-i saadet" deyip önünd
1253 Okunma
2 Yorum
Recep Yıldırım
Mümtazer Türköne
Katsayıyı düzelterek eğitim sistemini kurtarmak mü
1210 Okunma
3 Yorum
Arif Ersoy
Ertuğrul Özkök
İmralı'da hareket var
1181 Okunma
7 Yorum
Süleyman Akdemir
Fikret Bila
"Söz Ola Kestire Başı" Uyarısı
1101 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir


© 2024 - Akevler