Yorgo'nun sandaletine "nâlin-i saadet" deyip önünd
1182 Okunma, 2 Yorum
Murat Bardakçı - HaberTürk
Recep Yıldırım

PAZAR günü Topkapı Sarayı'n-daki Kutsal Ema-netler'in gerçek yaşlarını ve dolayısıyla da iddia edildikleri asırlardan kalıp kalmadıklarını öğrenebilmek için Karbon testi yapılmasını istediğimi yazdım ya...
iki gündür aldığım hakaret mesajlarının haddi hesabı yok. Ne cahilliğim kaldı, ne dine saygısızlık ettiğim, hattâ ne de kâfirliğim...
Meğer, bilmiyormuşum... islamiyet'in eşyaya kutsallık izafe etmeye cevaz verdiğini, içerisinde halıların, som altın şamdanların yahut bir Anadolu duvağının bulunduğu came-kânların önce tavaf edilmesinin, sonra da önlerinde sureler okunmasının itikadın gereklerinden olduğunu, gönderilen bu mesajlar sayesinde öğrendim!
Şimdi tekrar ve daha anlaşılır şekilde yazayım: Saray'daki "Kutsal Emanetler" "kutsal" değil, eskiliklerinden dolayı "önemli" ve asırlardan buyana folklorik bir saygı görmüş oldukları için de "hatıra"dırlar. Sayıları 605 olan bu eşyanın arasında Hazreti Muham-med'in yahut yakınlarının yaşadıkları devre ait objeler belki de vardır, bunu öğrenebilmenin tek yolu da Karbon testidir ama teknolojinin hangi nimeti kullanılırsa kullanılsın, bu eşyaların kimlere ait olduğunu öğrenmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir.
Unutmayalım: Topkapı Sarayı'nda yani geçmişte Hilâfet'i de elinde bulundurduğuna inanılan bir imparatorluğun idare merkezinde "kutsal" olduğu söylenen bazı eşyaları bulundurmak dinden kaynaklanan saygının yanısı-ra, siyasî bir uygulama idi. "Kutsal Emanetler", Emevî ve Abbasi dönemlerinden buyana iktidarlar tarafından aynı zamanda güç, hâkimiyet ve meşruiyet vasıtası görülmüşlerdi; zira Peygamber'in hırkasını muhafaza eden bir sultan, islam Dünyası'nın en güçlü hükümdarı kabul edilirdi.

BAHŞİŞ İÇİN EMANET

Hazreti Muhammed'e yahut Sahabiler'e ait olduğu iddia edilen bu gibi eşyanın sayısı özellikle 18. asırda arttıkça artmış, Arap şeyhleri saraya "emanet" takdimine başlamışlardı. Tarihler açıkça yazarlar: "Halife" olan padişahların bunları getirenlere gayet yüklü bahşişler verip gelen eşyaları Kutsal Emanetler Dairesi'ne koymaktan başka çareleri yoktu!
Emanetlerin envanteri çıkartılırken bazı büyük hatalar da yapılmıştı. Bunun en güzel örneğini sarayın eski müdürlerinden rahmetli Kemal Çığ bir makalesinde açıkça yazmış, depodaki bir Asur tabletinin yanlışlıkla Kutsal Emanetler'in arasına konmasından sonra nasıl "Hazreti Muhammed'in teyemmüm taşı" zannedildiğini anlatmış ama vaktiyle yapılmış benzer hatalardan geri dönmek mümkün olmamıştı.
Karbon testi işte bu işe yarayacak, yani neyin hangi yüzyıla ait olduğunu ortaya çıkartacaktır. Kutsal Emanetler'in Peygamber zamanından kaldığına böyle bir testten sonra da hâlâ inanacak olanların inancına tabii ki saygı gösterilecektir. Ama, Kutsal Emanetler Daire-si'ni ziyaret eden kişilerin çoğu, bazı eşyanın, meselâ "nâlin-i saadet" dediğimiz ve Bizans zamanına ait olduğunu konunun hemen bütün uzmanlarının bildiği, vakti zamanında büyük ihtimalle Yorgo yahut Niko gibisinden isim taşıyan bir Bizanslı'ya ait olan sandaletlerin önünde gözyaşları içerisinde dua etmek veya 16. asırdan kalma bir Bergama halısının karşısında salâvat getirmek gibisinden tuhaflıklara son vereceklerdir.

ÖRNEĞİN İYİSİ VE KÖTÜSÜ

MECELLE NE DİYOR? Geçen hafta, Cevdet Paşa'nın Mecelle'sinden sözetmiştim. Me-celle'ye meraklı bazı okuyucularım, "Kötü olan örnek, örnek teşkil etmez" mânâsına gelen ve günlük konuşmamızda da kullandığımız "Su-i misâl emsâl olmaz" kuralının kanunun hangi maddesinde geçtiğini sordular.
Mecelle'de bu şekilde bir ifade yoktur, 15. maddesinin ilhamıyla daha sonra ortaya çıkmış ve halk dilinde revaç bulmuşur. Kanunun metni, bambaşka şekildedir: "A'lâ hilâfi'il-kı-yâs sâbit olan şey, sâire mâkisu'n-aleyh olmaz"; yani, Mecelle'nin ilk 99 maddesini en son şerheden Cengiz İlhan'ın bugünün Türkçesi-'ne aktardığı şekle göre, "Kurallarına aykırı örnekleme ile varılan sonuç, başka örneklemelere dayanak olmaz" biçimindedir.

 

Recep Yıldırım


YorumcuYorum
Ilker Ardic
22.07.2009
06:18

Eşyaların dinimizde önemi olmadığını biliyorum lütfi hocamın yorumunu öğrenmek isterim

Lütfi Hocaoğlu
22.07.2009
10:13

Recep burada son cümlesinde çok güzel özetlemiş.

Eşyaların hiç bir önemi yoktur, önemli olan fikirler ve fiillerdir.

Hz. Muhammed’in hırkası da olsa o bir hırkadır, sakalı da olsa o bir sakaldır. Onların önünde saygıyla eğilmek farkına varmadan insanı şirke sokar.

Hz. Muhammed’in hırkası veya sakalına hürmet etmek yerine onu örnek almak gerekir.

Ama cahiliye döneminde tipik örneğini gördüğümüz bu durum her dönemde mevcuttur. Bugün kendilerine Atatürkçü diyen çok büyük bir kitleye Atatürk ilkelerini say ve açıkla diye sorun, doğru düzgün cevap alacağınız çok az kişi vardır. Ama heykelleri veya resimleri karşısında saygı duruşunu ihmal etmezler.

Sonuç hep aynı noktaya varır. Kim olursa olsun, onun eşyası veya temsilinin önemi yoktur. Kim olursa olsun fikirlerin ve fillerin önemi vardır.

Öncelikle bu sakal-ı şerif saçmalığının camilerden kaldırılması gerekir. Daha sonra Murat Bardakçı’nın dediği işlem, dini değil tarihi öneminden dolayı yapılmalı ve Topkapı müzesinde yapılan saçmalık ortadan kaldırılmalıdır.

Bunlarla uğraşmak yerine Hz. Muhammed’in örnek bir uygulamasını yaptığı Kuran-ı Kerim üzerinde çalışmalar yapmalı ve hayatta uygulanabilir hale getirmeliyiz.

Bu tip ritüeller aslında insanlarda yapmaları gerekeni yapmadıkları için psikolojik tatmin duygusu oluşturmakta ve asıl görevlerinden kaçmaktadırlar.

Sakal-ı şerif, hırka-i şerif, kandil günleri vs vs. Saymakla bitmez ve her geçen gün eklenecektir. Bunlar hep uydurmadır, Allah’ın yazdığı değil, tam tersine istemediği şeylerdir.

Allah bizi, yol gösterici olarak indirdiği hidayet rehberi olan Kuran ve Hz. Muhammed’in sünnetinin örnekliğinden ayırmasın.





Sayı: 6 | Tarih: 19.07.2009
Mahir Kaynak
Çin Bilmecesi
2046 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Fehmi Koru
"Çakma türbanlı" ve son yazı
1781 Okunma
4 Yorum
Ahmet Kirtekin
Mehmet Talü
Miraç Gecesi
1501 Okunma
2 Yorum
Hüseyin Kayahan
Ahmet Hakan
İmam hatiplerin önü neden açılmamalı
1374 Okunma
7 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Ha gayret...
1322 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Nazlı Ilıcak
100 dolarlık ders
1309 Okunma
5 Yorum
Fatma Karuç
Yılmaz Özdil
Benim Manşetim Cansu...
1303 Okunma
Leyla Okta
Hayrettin Karaman
İslam Dünyası, İri Ülkeler Zayıf Ülkeler
1261 Okunma
1 Yorum
Hilmi Altın
Bekir Coşkun
Piyano ve sopa...
1256 Okunma
4 Yorum
Ersoy Kılıç
Kadri Gürsel
Generaller hata yapmaz mı?
1243 Okunma
1 Yorum
Erkan Tulacı
Ruşen Çakır
Kürt sorununun çözümünde tarihi fırsatta ilk start
1237 Okunma
5 Yorum
Tayibet Erzen
Cengiz Çandar
Ergenekoncu kontratak
1220 Okunma
Ekrem Fildişi
Ahmet Turan Alkan
Kültür Bakanı'nı kınıyorum
1220 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Toktamış Ateş
Türkiye'de yüksek öğretim
1214 Okunma
Osman Eskicioğlu
Mehmet Altan
Nabucco, siyasal İslam ve hukuk
1212 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Reşat Nuri Erol
Para, faiz, enflasyon ve "Halk Ekonomisi"
1205 Okunma
1 Yorum
Zübeyir Erol
Bekir Berat Özipek
Hazreti İsa YÖK’e uğrasaydı
1199 Okunma
3 Yorum
Bünyamin Demir
Hakan Albayrak
Eski Kafa'da canlanan bir saadet anı
1199 Okunma
1 Yorum
Veysel İpekçi
Murat Bardakçı
Yorgo'nun sandaletine "nâlin-i saadet" deyip önünd
1182 Okunma
2 Yorum
Recep Yıldırım
Mümtazer Türköne
Katsayıyı düzelterek eğitim sistemini kurtarmak mü
1143 Okunma
3 Yorum
Arif Ersoy
Ertuğrul Özkök
İmralı'da hareket var
1108 Okunma
7 Yorum
Süleyman Akdemir
Fikret Bila
"Söz Ola Kestire Başı" Uyarısı
1037 Okunma
1 Yorum
Harun Özdemir


© 2024 - Akevler