17.09.2009
Çünkü... İmam hatiplerin önünün açılması, memleketimizde anayasal güvence altında olan din eğitimi ve öğretimi sorununu çözmeyecek, boşluğun olduğu gibi devam etmesine yol açacaktır.
Çünkü... Çocuklarını imam hatiplere gönderemeyen, ancak çocuklarına esaslı bir din eğitimi verdirmek isteyen anne ve babaların taleplerine karşılık aranmayacaktır.
Çünkü... “Sokakta başka hayat / Mektepte başka hayat” adını verebileceğimiz kültürel soruna hiçbir çözüm üretilmiş olmayacaktır.
Çünkü... Bir palyatif çözüm olan imam hatip mektepleri, yine palyatif çözüm olarak kalacaktır.
Çünkü... Tartışmalar bitmeyecek, imam hatiplerden rahatsız olan başka bir iktidar işbaşına geldiğinde yasal boşluklardan yararlanılarak yine bu mekteplerin hakları gasp edilecektir.
Çünkü... İdare-i maslahat çözüm olamaz... Köklü reforma ihtiyaç vardır.
Yorum:
İslamiyet’te ve Allah’ın ondan önce gönderdiği hiçbir dinde din adamlığı yoktur.
قَفَّيْنَا بِعِيسَى بْنِ مَرْيَمَ وَآتَيْنَاهُ الْإِنْجِيلَ وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا
Arkasından Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona İncil’i verdik. Ve ona tabi olanların kalplerinde şefkat ve merhamet kıldık. Ve Ruhbanlık, onlara biz onu yazmadık, yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için uydurdular, arkasından ona hakkıyla riayet etmediler. (Hadid 27)
Bugün din adamlığının en yaygın olduğu inanç Hıristiyanlıktır. Ancak Kuran’da bunu onların kendi uydurduklarını yazıyor.
Dejenerasyonun ne kadar ilerlediğinin tipik bir örneği İslamiyet’e sonradan giydirilen din adamlığı müessesesidir.
Hz. Muhammed siyaset adamıydı ve başkandı. Ondan sonra gelen dört halife’de bunun farkındaydı ve onlarda siyaset adamıydı. Daha sonra Emeviler yönetimi ele geçirince bir sıkıntı baş gösterdi. Onlar ve daha sonra gelen Abbasiler Kuran’a ve sünnete aykırı hareket etmeye başladılar. Bunu gören bazı ilim adamları bundan rahatsızlık duydular. Tepkilerini bildirdiler ve halk da bu ilim adamlarını dinlemeye başladı.
Sultanlar için çözüm bir taneydi: Kuran’ı ve sünneti hayatın dışına atmak. Aksi halde saltanat süremiyorlardı. Çünkü İslamiyet baskıyı kabul etmez, saltanatı reddeder, zulme karşıdır. Bunu yapmak için halk tarafından sözü dinlenen bu ilim adamları devlet kadrolarına alınmalı ve istedikleri fetvalar onlara verdirilmeliydi.
Hicri yüzüncü yıllarda sivri dilli, her tür çözümü Kuran ve sünnet ışığında sunan, sultanlara Kuran ve sünnete aykırı uygulamalarının yanlışlığını haykıran bir ilim adamı ortaya çıktı: Numan yani İmam Hanefi. Önce Emevilerin hatalarını sürekli dile getirdi ve onların yıkılıp yerine Abbasilerin gelmesini istedi. Ancak Abbasiler gelince aynı durum meydana geldi. Onlarda saltanatı sevdiler ve Kuran ve sünnet onlar için de uygulanamazdı. Onlarda İmam Hanefi’yi devlet kadrosuna almak istediler ve baş fetvacı yapmak istediler. Fetvaları kendi istedikleri gibi vermesini sağlayacaklardı. O bunu kabul etmedi. “Devlet kadrosunda olan bir kimsenin verdiği fetva geçersizdir” şeklinde içtihatta bulundu. Bugün Diyanet İşleri Hanefi mezhebine göre fetva verdiğini söylüyor. Oysa Hanefi’ye göre onların bütün fetvaları geçersizdir. Bari Hanefi’ye göre fetva veriyoruz demesinler de kendilerini yok saymasınlar, başka bir mezhep seçsinler. Neyse, Abbasi halifesi bunu kabul eder mi hiç? Attı zindana, kabul edene kadar kırbaçlayın dedi. İmam Hanefi ise Kuran’a ve sünnete aykırı hareket etmesine neden olacak olan duruma düşmektense ölmeyi tercih etti.
Bugün ülkemizde ve birçok kendini İslam devleti sanan ülkelerde yaygın uygulaması olan din adamlığı müessesesi İslamiyet’te yoktur. Kuran, Hıristiyanlıkta olanın bile uydurma olduğunu söylerken bugün bu din adamı yetiştiren okulların niçin bozulduğunu anlaşılmaktadır: Allah’ın istediği bir uygulama değildir.
İslamiyet hayatı inançtan ayırmaz. Herkesi kendi inancına göre yaşatır, kendi inancından sorumlu tutar.
İnsanlar Kuran’ı anlarken ve uygularken din adamlarına ihtiyaçları yoktur. İlim adamlarına ihtiyaçları vardır. Pozitif ilimler denen matematik, fizik, kimya, biyoloji, sosyoloji ve daha niceleri ile Kuran’ı anlamaya çalışmak, sünnet, icma ve kıyas delilleri ile birlikte hayatın içinde uygulamak gerekir.
Bunun için İmam-Hatipler ve ilahiyatlarda okumak yerine, pozitif ilim veren bir okulda çocuğunuzu yetiştirmeye gayret gösterin. Beraberinde ilmi Arapçayı (Sarf, Nahiv, Meâni, Beyan, Bedii) öğrenmesine çalışın. Öğrendiği ilimlerle birlikte Kuran’ı ve sünneti anlaması için gayret sarf edin. Bu şekilde yaparsanız çocuğunuz Kuran’ı ve sünneti hayatına yerleştirecek ve hayatında uygulanması gerektiğini anlayacaktır. Aksi halde, çocuğunuz hayatı bir cebine koyacaktır, Kuran’ı diğer cebine. O ikisini birbiriyle hiç karşılaştırmayacaktır. Kuran ile meşgul olduğunda hayattan kopacak, hayat mücadelesi içinde de Kuran’dan kopacaktır. Kuran’ı ölülerin arkasından okuyacak, hayatında bazı sorunların çözümü için Kuran’ın içinde bazı ayetleri bilmem ne duası adı altında (genellikle okunma sebebi ile içinde yazılan arasında hiçbir alaka yoktur) okuyacaktır.
Ne ilginç bir durumdur ki ölülerin arkasından en çok okunan Yasin suresinde geçen şu ayet durumu özetlemektedir:
إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُبِينٌ لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا
O, diri olanları uyarması için yalnızca bir zikir ve açık bir kurandır. (Yasin 69-70)
Kuran ve sünneti hayatımızdan çıkarmamak duasıyla.